SÖMÜRGECİLER

SÖMÜRGECİLER FİLM ELEŞTİRİSİ

Meryem Ucak
538 views

Yönetmen Felipe Gàlves Haberle’nin ilk uzun metraj filmi “Sömürgeciler (Los Colonos)”, 2023 yılında hem Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde FIBRESCI ödülünü aldı, hem de Oscar Ödülleri’nde Şili’yi temsil etti.
Western drama türündeki film, Ona halkının karanlık tarihini ele alıyor. Film, 1901 yılının Şili’nin Tierra del Fuego bölgesinde geçiyor. José Menéndez isimli toprak sahibi, arazisini ve hayvanlarını korumak için arazinin etrafını çitlerle çevirmek ister. Arazinin çitlerle çevrilmesi yerli halkın ana besin kaynaklarının yok olmasına neden olur. Evcil hayvanların veya toprağın mülkiyeti kavramını anlayamayan yerliler açlıktan ölmemek için koyunları öldürüp yemeye başlar. Toprak sahibi Menéndez, arazisini korumak, Atlantik Okyanusu’na giden yolu açmak ve “beyaz altını” verimli bir şekilde satmak için Alexander MacLennan (Mark Stanley) adında İskoç bir Teğmen’i işe alır. Söz konusu “beyaz altın”, sömürgeci alıcılar için büyük önem taşıyan koyunu ifade ediyor.
Teğmen MacLennan bu yolculuğa “bir yerlinin kokusunu kilometrelerce öteden alabilen” Teksaslı paralı asker Bill (Benjamín Westfall) ve Şilili karma ırklı Segundo (Camilo Arancibia) ile çıkar.

 

Üç atlının çıktığı bu yolculuk, soykırıma dönüşür. Tarihi gerçekliğe dayanan Sömürgeciler, fiziksel, politik ve ekonomik şiddetin damgasını vurduğu bir ülkenin kökenlerinin acımasız öyküsünü anlatıyor. Tarihte Ona (Selknam) soykırımı olarak bilinen bu olay, 10-15 yıllık süreyi kapsayan ve Ona halkının 1880’lerde tahmini 4.000 kişilik nüfusunun 1900’lerin 500’e düşmesine neden olmuştur.
Tarih kitapları, Menéndez’in bir iş adamı ve o dönemde onlarca yıldır dimdik ayakta kalan büyük şirketlerin sahibi olduğunu söylerken, Galvez onu işlerinin büyümesi ve mülkiyetini korumak için her türlü zalimliğe başvuran biri olarak bizlere gösteriyor. Gálvez, kendi topraklarında yaşanan bu zulmü sinemanın yeniden yaratma gücünü kullanarak daha fazla insanın öğrenmesini sağlıyor ve geçmişle ilgili okuduklarımızın çoğunun büyük ölçüde arındırıldığını, daha karanlık bir tarihin üzerinin örtülmeye çalışıldığını göstermek istiyor.
Filmin ortalarında büyük bir dikkat ve sessizlikle sislerin içinden çıkan üç atlının ateşin başında oturan ve herhangi bir olay çıkarmayan aileyi öldürmesi, ölü bedenlerine gülerek işkence yapması, birkaç dakika seyretmeye dahi dayanamadığımız vahşetin geçmişteki boyutlarını düşündürüyor.
Yönetmen, karakterlerin kaderini ortaya çıkarmak için filmin son üçte birlik kısmını yedi yıl ileri sarıyor. “Beyaz Altının Kralı”, “Melez”, “Kızıl Domuz” ve “Dünyanın Sonu” gibi bölümlere ayrılan filmin son bölümünde Menéndez’in başlattığı ve McLennan’ın gerçekleştirdiği eylemlerin sonuçları araştırılıyor.

 

 

 

Filmin son bölümü hala tarihiyle barışmaya çalışan bir ülkeyi gözler önüne seriyor. Başkan Pedro Montt, ülkenin asıl halklarıyla uzlaşmaya çalışıyor, Filmin en tüyler ürpertici sahnelerinden birinde, bir kadın aristokrat, bir hükümet memuruna, ailesinin hiçbir pişmanlık duymadığını ve bu tür “ilkel” insanlar olmadan ulusun gerçekten çok daha iyi durumda olduğunu söyler ve yaptıklarıyla övünür.
Filmin en başarılı yanı kesinlikle olağanüstü görüntüleri ile akışa ve gerilime kusursuz uyum sağlayan müzikleri. Görüntü yönetmeni Simone D’Arcangelo ve filmin müziklerini yapan Harry Allouche sayesinde filmden asla kopmuyorsunuz ve kendinizi kırsalın içindeki bir yerli gibi hissediyorsunuz.
Filmin görüntüleri ve müziğinin başarısına maalesef zayıf diyaloglar gölge düşürüyor. Bazı sahnelerde diyalogların fazlalıklarından arındırılmadığını, sessizliğin gücünün kullanılması gerekirken teatral ifadelere başvurulduğunu, bazı sahnelerin ise yeterince derinleştirilmediğini görüyoruz.
Final sahnesinin ayrıca bir övgüyü hak ettiğini düşünüyorum Segundo’nun konuşmaları ve eşinin bakışları sayesinde filmi ilk sahnesinden itibaren tekrar düşünmeye başlıyorsunuz.

 

Film, 20. yüzyılın başlarındaki Şili’nin kırmızı tonlu arşiv görüntüleri ve insanın içini titreten bir şarkıyla sona eriyor.
Yönetmenlerin ilk filmleri içerisinde kendisini iyi bir yerde konumlandıran bu film izlemek için şans vermeye değer filmlerden.