Hareketli sokakların ve sakin parkların ortasında, etkileyici bir mücadele sürüyor- sevgili hayvan dostlarımızın hakları ve onuru için bir mücadele.
AKP hükümetinin 30 gün içinde sahiplenilmeyen köpeklerin ötenazi ile öldürülmesini amaçlayan yasa teklifi hazırlığı hepimizi dehşete düşürdü ve derinden üzdü. Çünkü bu tasarı yalnızca hayvan yaşamını önemsizleştiren gayriahlaki bakış açısı sebebiyle insanlık dışı olmakla kalmıyor, aynı zamanda var oluşlarının getirdiği değeri ve nefes alma haklarını göz ardı ederek canlı yaşamların acısına karşı hiçe saymayı da beraberinde getiriyor. Bu yaklaşım, hayvan yaşamlarını tek kullanımlık olarak ele alır ve içsel değerlerini tanımayı reddederken, insan yaşamını diğer tüm yaşam biçimlerinin üzerine yerleştiren türcü bir ideolojiyi, temelde kusurlu ve etik olarak savunulamaz bir ideolojiyi de müdafaa ediyor. Hükümetin ağır bilinçli ihmali ve ilgisizliği, yerel yönetimlerin nefret uyandıran şiddeti ile birleşiyor, savunmasız canlılar bir ıstırap ve umutsuzluk kabusuna sürükleniyor. Sistemin sokak hayvanlarının kitlesel ötenazisi gibi insanlık dışı eylemleri haklı çıkarma amacıyla yarattığı dezenformasyonun ve onların savunucularını önemli bir kamu tehdidi olarak gösteren anlatısının; kendi eksiklikleri ve başarısızlıklarını maskeleme taktiği, dikkati ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik ve sosyal sorunlardan uzaklaştırma arzusu olduğu açıkça görünüyor.
Bu savunmasız varlıklara yönelik belgelenmiş zulüm örnekleri, sistemik başarısızlığın ve toplumsal ahlaki iflasın korkunç bir resmini çizerken, yalnızca bir güven ihaneti değil, aynı zamanda sağlam mevzuat ve uygulama yoluyla hayvan refahını korumanın aciliyetinin açık bir hatırlatıcısıdır. Daha insancıl bir toplum arayışında sokak hayvanlarına yapılan muamele, toplumun şefkat ve adalete bağlılığı için bir turnusol görevi görür. Sokak hayvanlarının refahını sağlamak ve nüfuslarını yönetmek etik ve etkili bir sistem oluşturmayı, insancıl, sürdürülebilir çözümlere yönelimi gerektirir. Hayvana karşı işlenen suçların cezalandırılması, yaygın kısırlaştırma seferberliği, kısırlaştırılan hayvanların tanıdığı alana bırakılması, ölüm kampları olan barınakların kapatılarak yaşlı ve hastalar için modern rehabilitasyon merkezlerinin kurulması, hayvan satışının yasaklanması, hayvan sahipliği ve hayvanla sorumlu iletişim konusunda halk eğitiminin teşvik edilmesi sadece daha etik değil, aynı zamanda uzun vadede daha etkili ve sürdürülebilir çözümlerdir çünkü hayvanlara yapılan kötü muamelenin evrensel kınamayla karşılandığı ve merhametin hüküm sürdüğü bir toplum oluşturabilme çabası ancak tüm varlıklara empati ve koruma sağlayabilen bir tür olarak evrimleştiğimizde mümkündür.
Hayvanların öldürülmesini amaçlayan ötenazi tasarısını en yüksek sesle ve nefretle lanetliyor, yaşamın kutsallığını göz ardı eden yasalara ve uygulamalara şiddetle karşı çıkıyoruz. Hayvan kurtuluşunu savunanlar olarak susturulmayı reddediyor, sessizler için adalet, zulüm failleri için hesap verebilirlik ve acı çekmeye mahkûm olanlar için umut ışığı talebimizi yükseltirken tüm yaşam savunucularını, hayvan hakları ve kurtuluşuna inanan herkesi harekete geçmeye, ortak çabaya katılmaya çağırıyoruz. Hükümeti tüm hayvan zulümlerinin sorumlusu olarak ilan ederken, insancıl ve etik çözümlere yönelik reformların aciliyetini yineliyoruz çünkü tüm canlılara empati ve saygı değerlerini yansıtan yasalar çıkarmak ve uygulamak hükümetlerin görevidir.
Ve yine de bu umutsuzluk denizinin ortasında, cesaret ve şefkat sesleri var. Bu göz ardı edilemeyecek bir adalet çığlığı. Masumları savunmak için birlik olmalı, en son ruh zarar görmeyene kadar dinlenmeyi reddetmeliyiz. Birlikte, merhametin zulme karşı zafer kazandığı, hayvan yaşamının değer gördüğü ve korunduğu bir gelecek inşa edebiliriz. Kendileri adına konuşamayanların sarsılmaz sesi olalım, çünkü onlar bu ortak gezegende yaşayan tek dostlarımızdır.