Gurur ve heyecan dolu üçüncü yaş günümüz kutlu olsun. Emek, edebiyat, toplumsal ve dünya sorunlarını ele aldığımız dergimiz Emeğin Serüveni üçüncü yaşına girdi. Uzun bir hayalin ardından büyük zorluklar yaşanarak kurulan dergimiz bugün çok daha sağlam temeller üzerinde yoluna devam ediyor. Ortalıkta Leninist diye geçinen birçok dergi ve siyasal oluşumdan çok daha samimi bir ideolojik yapıya sahip olduğumuz su götürmez bir gerçektir. İlkelerimizden taviz vermeden ve geriye tek bir adım dahi atmadan yolumuza devam edeceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın.
Emeğin Serüveni kurulduğu günden beri çok sayıda düşmanı oluştu. En güzel gelişme de buydu! Liberalizm ve emperyalizm yardakçılığının ayyuka çıktığı bir dönemde taşlanmamız anlaşılır bir durumdur. Liberal ekonomiyi savunan avareler, faşist çakallar, sarı sendikacılar, sahte solcular; az kalsın unutuyordum, işçi sınıfını satan, onları yarı yolda bırakan, kendisine ise devrimciyim diyenler; şu veya bu sendikayla ilişkileri bozulmasın ve içinde adamları bulunsun diyenler; yapılan alçaklığa göz yuman ama lafa geldiğinde mangalda kül bırakmayanlar; işçileri savunur gibi yapıp aslında savunmayan, nerde çıkarı varsa oraya yaslananlar; ilişkiler zarar görmesin diye her türlü alçaklığa göz yuman, konuşmaya gelince en büyük komünist biziz diyenler; tarihsel köklerden yoksun, yeni dönem tabela partisi ve onun mekanik robotları; bütün bunlar dergimize düşmandır. İşte bundan dolayı gururluyuz. İnsanlığın geleceğine sırtını dönen, emek düşmanlığında liberal yardakçılarla birleşenler bize düşmanlık yapıyorlarsa tabii ki gururlu olacağız.
Bugün gerek ülkemizde, gerekse dünyada emek hala en ucuza satın alınan bir değerdir. Sistemsel çürümeye giden ekonomiler emeğin üzerine çullanmaya çalışmaktadırlar. Özellikle batı kapitalizmi küresel bir krizin içindedir. Sovyetler Birliğinin çözülmesiyle meydanı bir süreliğine boş bulan liberal kapitalizm Çin merkezli Asya ülkelerinin dış satımının gerisinde kalmaya başlamıştır. Bu yeni bir şey değil; daha 2016’da tarihinde ilk kez ABD dış satımda Çin’in gerisine düşmüştür. Afrika’yı ve Ortadoğu’yu ticari anlamda Çin’e kaptıran batılı ülkeler durumu lehlerine çevirmek için insanlığı savaşla tehdit etmeye başladılar. Rusya Ukrayna, Çin Tayvan, güneybatı Asya (Ortadoğu) İsrail üzerinden tehdit edilmeye çalışılmaktadır.
Dünyanın her yerinde küresel kapitalizmden kaynaklı sosyoekonomik sorunlar ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. Tarihsel sürecin kendi aleyhine işlediğini gören batı dünyası hırçınlaşmaktadır. Bir dünya savaşı çıkacaksa bunu mutlaka batı kapitalizmi çıkaracaktır. Küresel batı militarizmi özellikle Rusya’yı, etkisiz hale getirmek için batıdan ve güneyden yeni üslerle kuşatma altına almaya çalışmaktadır. Önce Rusya çökertilecek, daha sonra yalnız kalan Çin’in işi bitirilecektir! Ne var ki İkinci Dünya Savaşında İngiltere eksenli Avrupa ticaretinin artmasını engellemek için yığınak yapan Hitler faşizminin umduğunu bulamaması gibi, insanlığa büyük acılar yaşatan ABD eksenli batı dünyası da umduğunu bulamayacaktır. Bir sistem tarihsel olarak çökme trendine girmişse bunu durdurmak mümkün değildir. Bunu geçmişteki Roma ve Britanya için de söyleyebiliriz. Bir zamanlar dünya efendisi olan bu iki imparatorluk onca çabalarına karşın yıkılmaktan kurtulamamışlardır. Bu durum ABD ve batı dünyası için de geçerlidir. İkiz Kulelerin vurulmasıyla birlikte Batı Medeniyeti için iniş süreci başlamıştır. İstedikleri kadar dezenformasyon (çarpıtma) yapsalar da durum değişmeyecek, tarih bu ülkeleri de kendi mezarlığına gömecektir.
Bir küresel gücün yıkılması ve yerine başka bir küresel gücün yükselmesi halklar açısından çelişkinin bir fırsata dönüştürülmesi noktasında önemlidir. Nasıl ki Sovyetler Birliğinin batı sömürgeci güçlerinin karşısına dikilmesi halklara nefes aldırmışsa (ki bu süreçte yüze yakın halk bağımsızlığına kavuşmuştur) bugün de halklar bu çelişkiden yararlanarak kendilerini ekonomik ve siyasal açıdan toparlayabilirler. Unutmamak lazım ki dünyada tek bir gücün mutlak egemenliği halkların lehine olmaz. ABD en büyük saldırısını Sovyetlerin çözülüş tarihi olan 1989’dan sonra yapmıştır.
Konumuza dönecek olursak, bugün medya araçları tam bir yalan makinesi gibi çalışmaktadır. Halkın gerçeğe ulaşabilmesi büyük medya kuruluşları tarafından ciddi anlamda engellenmektedir. Kapitalizm yandaş medyaya büyük miktarlarda fonlar ayırmaktadır. Bu yalan makinesiyle baş etmek başlıca görevimizdir.
İçinde bulunduğumuz ekonomik zorluklar karşısında kurulduğumuz günden beri manifestomuzda da belirttiğimiz gibi bizi etki altına alacak maddi destekleri reddediyoruz. Kimseden reklam veya fon almıyor, okuyucularımıza içeriklerimizi ücretsiz sunuyoruz. Bugüne kadar gelen tüm fon tekliflerini reddettiğimizi bir kere daha belirtmek isterim. Dayanışmanın gücüne her zaman inandık. Bizimle çıkarsız dayanışma gösteren herkese sonsuz teşekkürler ediyorum. Öte yandan dünyanın farklı bölgelerinden ‘mütevazi’ yardımlar gördük; bu bizim için her daim anlamlı olmuştur.
Dergimizi her anlamda ileri taşımak için gerekli çalışmaları yapıyoruz. Gelecek yıllarda daha iyi bir noktaya geleceğimizden ve geniş kitlelere hitap edeceğimizden dostlarımızın kuşkusu olmasın.
Nihai amacımız bellidir. İnsanlığın kurtuluşu asla bu sömürücü sistemde değildir. Bu emek düşmanı sistemin ayakta kalabilmesi için çaba gösteren herkese küçük bir hatırlatma; bilsinler ki sonları Romanov Hanedanlığı gibi olacaktır. Kimse yatağında huzur içinde sonsuzluğa gitmeyecek… Bir gün mutlaka…
Önceki