Tarihsel olarak “sosyal” ağ’ın “5 Aralık 1969 da Amerika’da Utah üniversitesi ve yanı sıra Santa Barbara Kaliforniya Üniversitesi’nin de eklenmesi ile 4 düğümlü bir ağ kuruldu. ARPANET, ALOHAnet’te geliştirilen temeller üzerinde hızla gelişti. 1981 senesinde ağa bağlı cihaz sayısı 213’tü ve ortalama her 20 günde bir yeni bir cihaz ekleniyordu”
Bu bilgiye de tabi ki internet üzerinden ulaşabilirsiniz.
Bu yazımız da sosyal ağ denilen yapının insanlığı nasıl bir dejenerasyona uğrattığı ve gelecek nesilleri nasıl içi boş zombilere çevirdiğini, çok şey öğreniyormuş gibi yanılsama halinde olduğunu, aynı zamanda sosyal “ağ”ın gerçek bir örümcek ağı olduğunu anlatacağız.
İnternet ilk kuruluşu atomu bulmak gibi bilimsel bir gelişme ve üniversiteler arası bilgi akışı sağlamak için geliştirilmiş olsa da atom nasıl bombaya dönüştürüldü ise İnternet daha yıkıcı bir bomba halinde uluslararası sermayenin elinde silah olarak kullanılan bir güce dönüştü.
İnternet deyince akla reklam yüzleri olan birçok kişiyi artık dünya tanıyor o yüzden onlara zaman ayırmaya ağım.
Bu kişilerin birçoğu Amerikan vatandaşı olup ülkenin çıkarları için istihbarat çalışmalarına alan yaratmaktadır.
Hatta Rusya, Çin, Japonya bu yapıdan kaçmak ve denetimlerini kurmak adına kendi sosyal ağlarını oluşturmuşlardır.
Çin’in teknoloji hızı casus yazılımları batı ülkelerinde korku yaratmakta ambargo tehditleri ile Çin’in geri adım atmaya zorlamaktadırlar.
Bu ülkeler arası bir savaş bir dengesi olmayan bir savaş.
Birbirlerinin seçimlerini bile etkileyecek güce sahip olmaları başlı başına gizli işgal demektir.
Bir deyim vardır ” filler tepişir çimenler ( karıncalar) ezilir.”
1. Dünya da güç dengeleri uzay, teknoloji ve bilimsel yeniliklerle sürekli değişirken 2 ve 3. Dünya sadece tarafı olduğu ülkenin ahırında verilen atıklarla yetinmektedirler.
Bu da üst akıl olrak görülen sömürü çarkın “sosyal” örümcek ağının toplumun kılcal damarlarına kadar inmesini sağlar.
Global dünyacılar (Uluslararası sermaye) buna kısaca Emperyalizm diyebilirdim fakat artık tek bir ülkenin çıkarları anlamını yitirdi şu an ülkelerin sermaye grupları birleşerek dünyayı yönetmek istemektedirler. Sermayenin vatanı, ırkı, dini olmaz. Sınırların hiçbir anlamı yoktur güçlendikçe ulus devlet yapısından uluslararası sermaye ortaklığana dönüşür.
Çeşitli devletleri yöneten yerel siyasetçiler seçimle başa geçmiş gibi görüntü sağlansada para sistemi olarak köklü olarak uluslararası birikimin yönetiminde kukladan başka bir şey değildir.
Sosyal ağlar nesilleri tek tip hale getirmekte ve tüketim üzerine toplumlar oluşturulmaktadır.
Genç kızlar ve erkekler sistemin inceden oya gibi sosyolojik olarak işlenmekte ve geleceğin nesilleri yaratılmaktadır.
Düşünme süresini sürekli olarak düşüren,algı kavramını kaybetmiş, yorum yapamayan, ben kimim? Sorusu dahi sormayan ve bu sorudan yorulan bir nesil gelmektedir arkadan.
Zamanın değerini bilmeyip “nasıl zaman öldürebilirim” diye düşünen, otobüslerde bile oyun oynayan, yan yana evli insanların konuşmayıp kendi sanal dünyalarında koybolup gittiği bir an içindeyiz.
Binlerce bilgiyi 4 saniyede arka arkaya izleyip aslında ne izlediğini unutan ve tekrar aynı çarkın içine girip kendini kaybettiği sanal bir dünya Kuran insanlar.
Sistem için bu nesiller kazanılmışlardır.
Sistem bir ulusun değerlerini dejenere ederek buğday misali değirmende un haline getirip rüzgâra salmak üzerine kurulu.
Bu ulusun ahlaki, gelenekleri, aile yapısı, eğitimi, ve ulus kimliği global dünyacılar için yok edilmesini gereken şeylerdir.
İnternetin yansımaları bunu kökten dinamitlemektedir.
Porno, kumar, futbol, kripto para, din ve sermaye için herşeyi satabilirsin anlayışı.
“Sosyal”lik diye dayatılan “sadece kendini düşün bir kere geliyorsun hayata bencil ol” kavramı ezilen sınıfların görünmez engelleri den biridir.
Sosyal alanda onlarca arkadaş edinen fakat yanlız insanlara dönüşen nesiler ve beyinleri binlerce resim bilgi bombardımanına uğramış mesaj çöplüğüne dönüşmüş gençlik.
Eskiden tek bir ülkenin kontrolünde olan bu örümcek ağı başka ülkelerinde örümcekleri ağ örmeyi öğrendikten sonra ne tür bir yıkımın nereden geleceğini sadece uygulayanların bildiği bir alana dönüştü.
Ulus millet kavramını yitiren yöneticiler bir başka ülkenin kuklası olarak “benden sonrası tufan” anlayışı ile yoksullaşan halkları sermaye sınıfına peşkeş çekmektedir.
Ülkemizde ki bir sorun değil bu uluslararası büyük bir sorun.
Çözüm de enternasyonalist bir çözüm olmalıdır.
Savaş alanlarında bir çok mevzi kaybeden işçi sınıfı yeniden toparlanmalı paneller, toplantılar ve yeni düşünceler seslendirilmeli.
Dünyanı günceli masaya yatırılmalı çağımızın yeniden bir Spartacus ayaklanmasını ihtiyaç var.
Ya onların istediği kölelik çağını yaşayacağız.
Ya da çağı değiştireceğiz.