Cemal Süreya: Aşkın ve Acının Şövalyesi

Handan Kümbetlioğlu
2.010 views

Ben, kendimi şiirin içinde buldum. Liseden sonra şiir bilinci başladı.

Şair, dünyaya dil içinde bakar. Şiir, dilin hatta kültürün köpüğüdür diyebiliriz.”

Kendi şiirini böyle tanımlıyor Cemal Süreya yapılan bir söyleşide…

Çünkü O, “Üvercinka” şiirinde;

“Sen yüreğimi eller ellemez,

Sevişmek  bir kere daha yürürlüğe giriyor..

Bütün kara parçalarında…Afrika dahil!…”

Mısralarıyla aşkta tutku ve erotizmi, en naif haliyle sunuyor okurlara.

Tıpkı Hilmi Yavuz’un onun şiirini tanımlarken;

“Cemal Süreya, Türk şiirinin ironi ve erotizm bakımından en önemli şairidir, hiç şüphe yok.” dediği gibi.

Cemal Süreya, aşkı, acıyı en derininde yaşadığını anlatır şiirlerinde.

Çünkü yaralanarak yaşar aşkı; evliyken, eşi hamileyken sır olarak sakladığı genç bir kızla tutkulu bir aşk yaşar. Ayrıldığı zaman Ağustos’tur ve bunu yine “Üvercinka” şiirinde şöyle dile getirir: “Acıların adını Ağustos koymalılar.”

Cemal Süreya ile ilgili merak edilen iki başlıktan biri soyadı, diğeri çok özel bir anlamı olan imzasıdır.

Soyadı konusunda yaptığı bir söyleşide sorulduğunda; Cemal Süreya ve Sezai Karakoç Üniversitede sınıf arkadaşıyken, Muazzez Akkaya adındaki kıza âşık olurlar. Bir süre sonra “kim elde eder” diye aralarında bir iddiaya girerler.

O da şudur: Kaybeden tarafın, ölene dek üzerinde taşıyacağı bedeli olmasına karar verirler. Bu da, soyadında değişiklik olması kararıdır.

Cemal Sürey(y)a kazanırsa; Sezai Karakoç’un soyadı ”Karkoç” , Sezai Karakoç kazanırsa; Cemal Süreyya’nın soyadı “Süreya” şeklinde değiştirilerek, ölene kadar kalacaktır bu değişiklik.

Sezai Karakoç bu iddianın kazanan tarafı olur, kız onu seçmiştir. Cemal Süreyya’da soyadından “y” harfini çıkartmak zorunda kalır.

Diğer bir konuda onun imzasında gizli ve özel bir anlamın gizlenmiş olmasıdır.

Bu konuya Sunay Akın, bir söyleşisinde açıklık getirir, der ki;

“Metin Altıok’un onun imzasını fötr şapkaya benzetir bir şiirinde;

“ Cemal’in imzasındaki fötr,

Bazen başına dokunurdu.

Yalnız biraz amatör, biraz da mahcup olurdu” diye anlatır.

Oysa hiçbir benzetme değildir. Onun imzasının sonundaki “a” harfine takılan çengel’in bir anlamı vardır. Çengele asılıp çevirince, bir insan figürü ortaya çıkar, o figür kendisidir. Hatta ağzından eksik etmediği sigara vardır bu figürde. Yani kısaca Cemal Süreya imzası, kendi portresidir. Bir özelliği de imzadaki figürün kulağı yoktur. Bunun önemi “Kulaksız Mezarlığında” yatacağını belki de hissetmiş olmasıdır.”

Cemal Süreya, aşk ve şiirle beslenerek yaşadı;

“Daha nen olayım isterdin,
Onursuzunum senin!”  
dediği aşkın en derinini iki satırla bile anlatan mısralarında yaşadığı en büyük aşkı, Tomris Uyar’dı.  Tomris Uyar’ı edebiyat dünyası gencecik yaşta tanımıştı; deneme ve öykü yazarıydı. Gazeteci ve Şair Ülkü Tamer’in eşiydi. Tomris, Tamer ile evliyken Cemal Süreya’ya âşık oldu, üstelik Cemal Süreya’da evliydi. Birbirleri için eşlerinden boşanırlar. Bugün bile edebiyat dünyasının “Türk edebiyatının en verimli aşkı” olarak tanımladığı bu birliktelik üç yıl sürer. Süreya’nın Tomris ile yaşadığı aşk, 4 evliliğin arasında yaşanmış büyük bir aşktır.

Tomris Uyar’a, “Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikâyen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim; benim ağzımdan kimse duymayacak.” diyor ve gerçekten de sözünde duruyor. Bu aşk Cemal Süreya’ya ne zaman okusak etkileneceğimiz şiirleri yazdırıyor.

“SAYIM”da diyor ki;

Ayışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni

Ülkü Tamer, onu belki de en iyi şekilde tanımlayarak, “Cemal Süreya, Atlas Okyanusu’ndaki Fırat’ın sal’ıdır.” der. Öte yandan, şiirde acıyla sevinci ustaca birleştirebilen, şiirin mahzun yüzlü şövalyesi olduğunu söyler.

Cemal Süreya, diğer şair dostlarından söz ederken, Edip Cansever ve Turgut Uyar için,” Türkçeyi onlardan öğrendim” diyerek onları yüceltir.

En değer verdiği ilk üç eseri sorulduğunda; Üvercinka, Beni Öp, Sonra Doğur Beni, Uçurumda Açan kitaplarını sıralar…

“Benim şiirim tamamlanmış bir şiir değil. Benim şiirim bir yerde gülen, bir yerde ağlayan trajik unsuru iç içe getiren şiirdir.” diyen Cemalettin Seber, yani CEMAL SÜREYA… ŞİİRİN ŞÖVALYESİDİR.