Uçsuz bucaksız, kapısız bacasız okyanusu görmek, hatlarını çerçeveleyebilmek günün şartlarıyla mümkün… Ancak barındığı enginliği anlayabilmenin yolu bir damlasından geçer. Bir damlanın sırrına ulaşabilen kişi ise koca okyanusu tavaf eder. Hikâyemiz tam da bu noktada başlıyor. Bir damlaya sığabilen insan, içinde bulunduğu damlaya yabancılaştığı sürece bu sırra vakıf olmaz.
Varoluşun özünü kendi içinde barındıran insan, bir damlayla başlayan yaşam serüvenini çoğaltarak kaynağını dünya denilen gezegene aktarır, beslerken, büyütür, yaşarken yaşatır. Beslediği her olgu dal budak verir bereketlenir. Elini ayağını çektiği- düşüncelerine ket vurduğu- yerleri ise kurutur çöle çevirir. İçindeki potansiyelin dışa vurumundan kimi zaman kendini sorumlu tutar kimi zaman görmezden gelerek öteleyerek inkâra gider. Oysa her yerde her zerrede kendi izi vardır. Yarattığı her çerçevenin ortasına özgürlüğünü koyar. Bu onun açılımıdır. Dışarıda konumladığı her ne var ise kendi iç dünyasının yansımasıdır. Bunu kabul eden kişi iç dünyasına yönelir. Bilir ki dış dünyada kurduğu materyaller aslında kendinden dışa taşmıştır. İyisiyle kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle akseden bu işleyiş kişinin yaşam yolculuğunu belirlemektedir. Adem’den itibaren süre gelen insanın kendi arayışı ki diğer bir anlamda özgürlüğüm dediği ülkenin sınırlarını bununla belirler.
Her birimiz Âdem sıfatıyla Dünya denilen gezegene intikal edip, özgürlüğe kanat çırpan beşerler olarak kâh kanatlarımız yolunarak zindanlara kapatıldık kâh beden kafesini ateşe vererek kanatlarımızı göğe açtık. Gözleri yeryüzünün sahte cennetleriyle kamaşanlar yakaladığı görüntünün peşi sıra arkasında koşarken durup düşünenler, kendi iç dünyasına dönüp bilgi yolunda ilerleyip iz sürdü. Kendi içine doğru başlattığı bu yolculuk onu gizli dehlizlere, yeni keşiflere ve de duygulara götürdü. Yolculuğunun tadına varırken karanlık girdaplara düşerek girdiği kabı zorladı. Büyümesine vesile olan her adım, dışarıyı farklı pencerelerden izlemeyi sağladı. İnsanın insan olma serüvenini deneyimlerken, yoldan çıktığı zamanlar oldu elbet. İradesine güvenirken itibarsızlaştı, itibarımı geri kazanayım derken daha da silikleşti.
İnsan olmak kolay mı? diye sorduğunda bir dizi soruyla karşılaştı. Aldığı yanıtlar, yanıtları yaratan sorular çoğaldıkça daha da derinlere daldı. Kayboldu…. Sonra kendini buldu. Bulunca gördü ki alanlarla sınırlandırılan özgürlük, okyanusun içinde yer alan bir damlanın içinde saklı.