“UNUTAMAM AMA AFFEDERİM”
Film Nelson Mandela’nın bu sözüyle başlar…
Ve burkalarının altında kadınlar ellerinde pankartlarla güçleri yettiğince bağırır. “İş istiyoruz, çalışmak istiyoruz, açızzzzz. ”
Kocaları, ABD’ nin kendisinin var ettiği terörist Taliban’ı bahane ederek çıkarttığı iç savaşta ölen, Taliban’ın zulmü altında insanlıktan çıkan, mal gibi alınıp satılan, aç çocuklarını ve kendilerini doyurmak için dahi evden dışarı çıkmalarına izin verilmeyen kadınlar, sonunda ölüm de olsa sokaklara çıkmıştır. Çok geçmeden “Taliban geliyor! “ çığlıkları arasında silah sesleri duyulur. Açızzz! diye bağıran kadınlara ve analarının yanında sürüklenen, ağlayan çocukların üzerine ateş açar Taliban militanları. Bu sahnelerde kadınların ve çocukların yüzünde ki korku ve acı içinize işler. Yakılıp yıkılan şehirler kadar harap bedenler ve yüzler, burada yaşam aslında ölümün ta kendisi dedirtir size.
Filmin oyuncuları halkın içinden seçilen, gerçekten bu gösterilen korkunç hayatı yaşayan insanlar. Mesela filmin yönetmeni ve senaryo yazarı Sıddık Barmak, Osama rolündeki küçük kız Marina’yı sokakta dilenirken bulmuştur. Film gerçek yaşam öykülerinden uyarlanmıştır. Oynayanlar; Marina Golbahari, Khwaja Nader, Arif Herati, Zubaida Sahar ve Hamida Refah Gol Rahman Ghorbandi’ dir. Filmin oyuncuları profesyonel oyuncu değildirler. Bu nedenle rol yapmak yok, yalın bir gerçeklikle korkunç bir dram izliyorsunuz.
Yine bir Afgan yazar Khaled Hosseini’nin çocuk kahramanları ile yarattığı şahaseri Uçurtma Avcısında dediği gibi; “Afganistan’da çocuk çok ama çocukluk yok.”
İşte bufilmde de 12 yaşındaki bir Afgan kız çocuğu Osama’nın, Taliban rejimi altında yönetilen Afganistan’da yaşamaya çalıştığı zorlu hayatın özelinde, emperyalist ve sömürgeci devletlerin neden oldukları yıkımlar, şeriat kuralları denilerek ve din kisvesi altına sığınılarak yok edilen kız çocukları ve kadınların hayatları anlatılır.
Filmde Osama’nın annesi “Allahım biz kadınları ne diye yarattın sanki” der. İşte bunu dedirtecek kadar insanlıktan çıkarılmıştır Afgan kadınlar ve kız çocukları. Kocası savaşta ölen bu kadın, yaşlı annesi ve kız çocuğuyla birlikte yaşamaya çalışmaktadır. Önceleri hastanede çalışırken artık bir işi de yoktur. Taliban, kadınların toplum içinde çalışmasını yasaklamıştır. Bırakın çalışmayı yanlarında bir erkek olmadan evden dışarı çıkmalarına dahi izin verilmez. Açlıktan ölseler dahi evden yanlarında bir erkek olmadan evden çıkamazlar. Baskı, zulüm, açlık ve sefalet akıl almaz ve dayanılmaz bir hale gelmiştir. Bir dilim ekmek için her işi yapacak olan bu kadının çaldığı bütün kapılar yüzüne kapanır. Hiçbir çaresi kalmayan kadının aklına kızını erkek kılığına sokarak çalıştırmak gelir. Taliban bunu anlarsa kız çocuğu taşlanarak öldürülecektir. Çaresiz düşündüğü şeyi yapacaklardır. Büyükanne küçük kıza der ki “Kadın ve erkek aynıdır, saçımı ağarttım ama ikisi arasında bir fark göremedim. İkisi de aynı işi yapar, ikisi de kadersizdir. Burkanın altında sakalsız erkek kadına benzer, kısa saçlı ve pantolonlu her kadında erkek gibidir.” Sonra ona hep yarım kalacak bir öykü anlatır. Bilindik bir öyküdür bu aslında. Gökkuşağının altından geçen kızlar erkek, erkekler kız olur öyküde. Ama bu öyküyü hiç sonuna kadar dinleyemez küçük kız. Tıpkı kendi hayatında ki gibi hep arada, hep yarım. Biraz kız, biraz erkek, biraz çocuk, biraz kadın…Büyükanne, bu öyküyü dinlerken uyuyan Osama’nın saçını keser, babasının pantolonu giydirilir ve Osama “erkek” olur. Evden dışarı çıkabilmek ve çalışıp karınlarını doyurabilmek için sadece bir lokma ekmek için. Uyanır küçük kız ve aynaya bakar, siz o aynaya bakan yüze bakamazsınız!
Kesilen saçlarını eline verirler, ucunda tokasıyla… Saçlarını bir saksıya diker, gelişip büyümesini, dal dal çiçeğe durmasını ister gibi.
Annesi Osama’yı ölen kocası ile birlikte savaşan bir adamın yanına götürür. Orada kızını çalıştırması için yalvarır. Adam ilk önce çekinir fakat kadına acıdığından bunu kabul eder. Osama günlük bir parça ekmek karşılığında kısa süre çalıştıktan sonra Taliban’ın medreselerde okutup yetiştirmek için evlere yapılan baskınlarda alıp götürdüğü erkek çocuklarla birlikte götürülür. Bir sürü erkek çocukla yaşamaya başlar. Onun “tuhaflığını” fark eden erkek çocuklar yoğun bir şekilde rahatsız ederler. Erkek çocukların elinden bir türlü kutulamaz. Onun bir erkek çocuğu olduğunu söyleyip baskılardan kurtarmaya çalışan arkadaşı da işe yaramaz. Ancak bir gün kendisine verilen kuyu içine asılma cezası ile regl kanamaları başlar ve onun bir kız çocuğu olduğu anlaşılır. Yakalanarak hapse atılan Osama, cezalandırılacağı yere götürüldüğünde bir gazetecinin kadınlarında olduğu bir yerde çekim yapmasından dolayı kurşuna dizildiğini, bir kadının taşlanarak öldürüldüğünü gözleriyle görür. O gözlerde ki acı ve çaresizlik, inandığınız tüm değerleri sorgulatır. Sonunda yaşlı bir molla, elinde tespihiyle kaykılmış yatan kadıya kızı almak istediğini söyler bunun üzerine serbest bırakılır ama buna karşılık yaşlı molla ile evlendirilir.
Osama, mollanın diğer karıları tarafından gerdek gecesine hazırlanır. Onu hazırlayan tüm kadınlar gibi mal gibi satılmıştır, daha çocuktur. Çocukça saklanır ve tabii ki hemen bulunur. Sürüklenir götürülür ve sonra o yaşlı mollanın yüzünde ki iğrenç ifade… Şimdi bir an durun ve düşünün, tabii hala nefes alabiliyorsanız.
Bu filmi izledikten sonra, gerici, yobaz, cahil bırakılan ya da bu hale getirilen toplumlarda insan olarak kalmanın mümkün olmadığını tüm gerçekliği ile görüyoruz. Afganistan’dan Taliban’dan, ölümü göze alarak kaçan insanları da daha iyi anlıyoruz.
Adaletin, eğitimin laikliğin, bir toplum için önemini, din kisvesi, şeri kurallar adı altında kadınları ve kız çocuklarını yok etmek için çalışan kokuşmuş, köhne orta çağ zihniyetinin ne anlama geldiğini bilmeyenler bu filmi izledikten sonra öğrenebilirler…!
Erkeksiz dışarı çıkamayan, hastanede hastalara doktorluk, hemşirelik yaptığı için cezalandırılan, erkek doktor bakamayacağı için çırpına çırpına ölen kadınlar, çıplak ayakları gün yüzüne çıktığı için erkekleri tahrik ediyor gerekçesiyle hakarete maruz kalan, sayılarak satın alınan, çocuk yaşta ırzına geçilen kız çocukları ve daha fazlası anlatır bize…
Yaşadığımız yüzyılda, aslında neredeyse tüm dünyayı saran adaletsizlik, yobazlık ve bağnazlıktan en çok etkilenen ülkelerin başında Afganistan geliyor. ABD emperyalizminin sonucu olarak her şeyiyle yok edilen bu ülkede kadın ve kız çocuğu olarak yaşamak mümkün değil.
Köktendinci terörist Taliban’ın ve uzantılarının kadının adına, sesine, fotoğrafına, içinde kadının geçtiği herhangi bir şeye tahammülleri yok. Hepsi bir kadından doğan, ancak kadınlara yaşam hakkı tanımayan bu zihniyetin, kadınların burka giymesini, recmini, şeriat istemlerini tekrarlamaları ülkeyi ve özellikle ülkede ki kadınları nasıl bir zulüm ve karanlığın beklediğinin göstergesi.
Emperyalizmin, yobaz, dinci gericiliğin at oynattığı bütün coğrafyalarda yaşananlar hep aynı ve yüzyıllardır değişmiyor. Bu nedenle halkların emperyalizme, esarete, cehalete , zorbalığa ve her tür gericiliğe karşı birlikte mücadele etmekten başka kurtuluş yolları yoktur.
Her şeye rağmen Afganların çok sık kullandığı bir deyişle bitirelim; Zendagi migzara
“HAYAT DEVAM EDİYOR”
Hayat devam ettiği sürece de umut devam ediyor.
İyi seyirler.