Savaşın Kazananları, Kaybedenleri ve Seyredenleri

Nazım Tokşen
579 views

Rusya – Ukrayna Savaşı’nın 7. ayına girerken herkes savaşın sonucunu merak ediyor. Sovyetler Birliği çözüldükten sonra batı dünyasının büyük bir yalan propagandası ile karşı karşıya kaldık.  20. yüzyıla damga vuran gelişmelerden biri olan Sovyetlerin çözülmesinin etkisi çok hızlı görülecekti ve dünyanın daha çok acı çektiği amansız bir döneme girecek ve anlaşılan kolayca çıkamayacaktık.  Çünkü, artık Sovyetler Birliği ve Komünizm tehlikesi ortadan kalktı, dünya barış ve huzur içinde olacak derken tam bir kaos ortamına sürüklendik. Önce 1992 yılında Yugoslavya, ardından Afganistan, Irak, Suriye ve Libya’da kan gövdeyi götürdü. Milyonlarca insan ölürken yüz binlerce kadın ve çocuk tecavüze uğradı. Bu Sovyetler Birliği sonrası tek kutuplu dünyanın başarısıydı, gerçekten de Kapitalizm mükemmel bir sistemdi, dünyaya barış, huzur, özgürlük ve demokrasi getirmişti. En trajik olanlardan biri de iki dost ülke olan Rusya ve Ukrayna Savaşı’dır. Yüzlerce yıldır kardeşçe yaşayan halklar bugün birbirlerine boğazlıyor. Bu kirli savaşın açtığı yaralar yüzyıllar boyunca unutulmayacak. Geri dönülemez etkilerinden bahsetmeye bile gerek yok.  Peki neden? Ve sahi kim haklı bu savaşta?

Rusya ve Ukrayna, Nazi zulmünü yaşamış ve ağır bedeller ödemiş iki ülkedir. Rusya tarafında; Anti-Komünist, her fırsatta Lenin’e saldıran, Sosyalizmin içinde olmadığı bir Sovyet özlemi çeken, eksik gedik de olsa her 9 Mayıs’ta Nazi canavarlarının karşısında kahramanca savaşmış Sovyet halklarını anan, onlara az da olsa saygı duyan eski bir KGB ajanı, bugünkü oligarkların ise en iyi dostu, iktidara geldiğinden beri Rusya’da kapitalizmi arşa ulaştıran Putin var. Ukrayna tarafında ise bir uyuşturucu müptelası, Ukrayna tarihinden habersiz Batı ve Nato kuklası, ülkeyi açık bir fuhuş yuvasına çevirmiş, bunun ismini de turizm diye koyan, esasında İkinci Dünya Savaşı’nda en çok acılar çeken kesimlerden biri olan Yahudilerden olmasına rağmen ülkesini Nazi üstüne çevirmiş bir kukladan ibaret Zelenski bulunuyor. Gerçekten tablo iki taraf için de çok vahim.

Bu savaş aslında yıllarca beklenen bir savaştı. Biz savaşın Rusya ve Ukrayna arasında geçtiğini sanıyorsak çok büyük bir yanılgının içinde düşeriz. Buraya dikkat, bu savaşın bir tarafında Ruslar ve yanında ise: Donetsk Halk Cumhuriyeti, Lugansk Halk Cumhuriyeti, Kırım Özerk Cumhuriyeti, Çeçenistan, Belarus ve Transdinyester bulunuyor. Savaşın diğer tarafında Ukrayna ve destekleyenleri: NATO, ABD, Kanada, Birleşik Krallık, Estonya, Hırvatistan, Danimarka, Gürcistan, Almanya, Letonya, Polonya, İspanya, Türkiye, Portekiz, İsveç, Yunanistan, Finlandiya, Litvanya, Fransa, Hollanda, Avrupa Birliği, Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İtalya, Japonya, Kenya, Kosova, Lübnan, Meksika, Moldova, Hollanda, Yeni Zelanda, Afrika Birliği, Kuzey Makedonya, Romanya, Singapur, Slovenya, Slovakya, Güney Afrika, Güney Kore ve Vatikan yer alıyor. Tek tek yazmana ne gerek vardı diyebilirsiniz. Burada amacım; bu savaşın Rusya için bir dönüm noktası olduğunu, doğrudan veya dolaylı olarak Ruslara karşı çok büyük bir taaruz başlatıldığını, Rus güçlerinin sahada sadece Ukrayna güçlerine karşı savaştığını düşünenlerin bu savaşın doğru tahlilini yapamayacağını göstermektir.

Ruslar satranç tahtasında uzun kalmalarıyla bilinirler. Peki gerçekten de Ruslar bu savaşı başlatırken Kremlin her şeyi, her olasılığı hesapladı mı? Kesinlikle ve kesinlikle hayır diyorum. Oturup burada Putin’in hatalarını anlatacak değilim. Kadirov veya Medvedev’e kalsak yerle yeksan edilmiş bir Ukrayna taaruzu istiyorlar ama Putin savaşın başından beri sivil kayıpların az yaşanması için sadece askeri hedeflerin yok edilmesi tarzında bir harekata sıcak bakıyordu fakat 7 ayın nihayetinde çok da sonuç alınamayan bir noktaya geldi. Eğer Ukrayna’nın karşısında Abd ve Nato olsaydı Libya, Irak ve Yugoslavya gibi bir manzara ile karşı karşıya kalırdık. Fakat Putin, savaşı daha farklı bir noktaya taşımaya başladı ve son günlerde ana hedefinde sapmalar var diyebiliriz. Ukrayna’nın güneyindeki Kryvyi Rih kenti yakınlarındaki bir barajı vurarak halkın su kaynağına ulaşmasını engellerken aynı zamanda Ukrayna’nın termik santrallerini vurarak 9 Milyon insanın elektriğe ulaşmasını imkansız kılıyor. Yani günün sonunda gene acıyı yoksul emekçi halklar çekiyor.

Peki 7. aya girdiğimizde bu savaşın kaybedenleri kimler? Tabii ki de Rusya, Ukrayna, Amerika, Avrupa ve bölge halklarıdır. 4 Eylül 2022 tarihinde Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da 70 binin üzerinde gösterici hükümeti, Avrupa Birliği’ni (AB) ve NATO’yu protesto etti. Çünkü halk gerçek suçluyu her zaman bilir. Özellikle Avrupa ve bölge halkları yükselen enerji ve gıda fiyatlarından yani kısacası enflasyon canavarından ciddi anlamda etkileniyor. Emekçi kesimler aldıkları maaşın artık daha fazlasını kaybediyorlar. Tabii Rusya’da da durum çok farksız değil. 11 bin yaptırım ve birçok şirketin Rusya pazarından çıkmasıyla beraber orada da milyonlarca emekçi halk ciddi bir mağduriyet yaşamaktadır. Savaşın kaybedenleri bellidir.

Peki savaşın ana taraflarından biri olan Amerika’da durumlar nasıl?

Kapitalizmi açık ara ve harfiyen uygulayan bir yönetim… Amerika’yı görmeden, sadece hayal ederek, buranın fırsatlar ülkesi olduğunu ve Amerikan rüyasına inandıklarını söyleyen hiç de azımsanmayacak sayıda bir kitle ile karşı karşıyayız. Bu noktada, bakmakla görmek arasında ne kadar da derin bir fark var esasında.

Devasa kuleleri görünce hayranlık duyanlara söyleyecek iki çift lafım var. Zira bir şehrin gelişmişliğini bu devasa kulelere bağlayanlarla aynı yerden bakmıyoruz hayata. Öyle ki bu kulelere bakınca, onların ihtişamından çok o kulelerin altında yatan binlerce evsiz kitlesi çarpar gözüme. Amerika’da yaşamayan insanların bu gözle bakması ve asıl görülmesi gereken gerçekleri görmesi çok zor, onları bu insanların evsiz olduğuna ikna etmek bile hiç kolay değil. Yani özetlemek gerekirse evsizler, işsizler ve yoksullar ordusu ile karşı karşıya olan Biden yönetiminin bu insanları umursayacağını düşünmek fazlaca saflık olur.

Marks’ın da dediği gibi cehenneme giden yol iyi niyet taşları ile örülüdür. Biden içerde olan bitenle zerrece ilgilenmiyor. Şimdiden yazayım da sonra ben demiştim derim, seçimi kaybetme pahasına da olsa bu savaşa tam gaz devam edecek, seçimi kaybederken milyarlarca dolar servet kazanacak. Evet Biden seçimi kaybedecek, yeni dönemde onu görmeyeceğiz.

Savaşa tekrar dönecek olursak…

Gerçekten Ruslar bu kadar saf mı? Bütün herkesin gördüğü şeyi onlar göremiyor mu? Bu savaşın Rusya açısından kayıplarını gerçekten hesaplamadılar mı? Ya da hesapladılarsa neden hesaplamış gibi davranmıyorlar? 3 ayda kazandıkları 2000 km karelik toprağı 5 günde geri veriyorlarsa, Rusya gibi bir ordu derin savunma hatları oluşturmuyorsa, istihbaratçıları votka içmek dışında bir şey yapmıyorsa, NATO’nun Ukrayna sahasında tümenler oluşturmasını izliyorsa, ben buna hesap hatası demem, açık ara aptallık derim ve dahası bu savaşın artık anlamsız bir hale geldiğini de söylerim. Baştan beri Nazizmi yok edeceğiz, Nato’nun daha fazla genişlemesine izin vermeyeceğiz tezi ‘şimdilik’ çökmüştür. Çünkü Rusya bütün savaş motivasyonunu bu tez üstünden kurmuştu.

Ukrayna cephesinde ise Zelenski yaptıkları ile milyonlarca Ukrayna vatandaşının mülteci olmasına sebep olurken ülkesini tam olarak yıkıma götürmüştür. Üzülerek söylüyorum ki milyonlarca Ukraynalı, Avrupa veya Amerika’nın ucuz iş gücü olurken, ekonomik, sosyal ve toplumsal açıdan zaten kötü olan bir Ukrayna daha da geriye gitmiştir. Toparlanması, yeni baştan inşası yılları alacaktır ama bu durum Zelenski gibi bir uyuşturucu müptelasının umurunda olmayacaktır. Gerçekten Nato veya AB’ye girmek için bu kadar büyük bir savaşı göze almak doğru mu? Siyasi partilerin yöneticileri iktidara gelince neden ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmeye kalkarlar ki? Neden hayati meseleleri halkına danışmaz?  Zelenski’nin kararları ile olayın buraya geleceği belliyken, acı içindeki milyonlarca insan ne uğruna bu bedeli ödüyor? Hala fırsat varken neden masalarda uzlaşılmadı ve savaş dönüşü olmayan bir noktaya geldi? Ölen kendi çocuklarınız değildi ne de olsa.

Özetlemek gerekirse batı sadece Gorbaçov ve Boris Yeltsin gibi hainleri kullanarak Sovyetler Birliği’nin çözülmesini sağlamadı. Rusya’nın sinir uçlarına dokundu ve Zelenski gibi kuklalara istediğini yaptırarak Doğu Avrupa ülkelerini daha fazla çökertecek zemini oluşturabildi. Ancak burada Avrupa Birliği’ne bir şeyi hatırlatmak gerekiyor; cebinde taşıdığın akrep eninde sonunda gelip seni sokar. Biz, bu birliğin kağıttan kaplan olduğunu korona günlerinde gördük, daha da nelere şahit olacağımızı biliyoruz. Halklar bu kadar acı içinde kıvranırken, yokluk, yoksulluk, işsizlik ve derin bunalımlar çekerken, enerji krizi tavan yapmışken, Avrupa halkları bir yandan ısınma sorunu diğer yandan elektrik sorunu yaşarken, bu sorunun AB yöneticilerini teğet geçmesini beklemek fazlaca saflık olur herhalde.  Bu noktada AB yöneticilerine hatırlatalım; sizin de çarkınız bir gün kırılacak, Ukrayna sahasında çetelere ve haydutlara dağıttınız o silahlara dikkat edin de bir gün sizlere dönmesin çünkü o gün geldiğinde çok güvendiğiniz Amerika’da sizi kurtaramayacak.

Sonuç olarak, Karl Marks der ki: “Toplumlar üstesinden gelemeyecekleri sorunları gündeme getirmezler”.  Toplumlar bu sorunları dile getiriyor. Avrupa’da bu sesleri duyuyor ve görüyoruz. Türkiye’de ise birçok işçi direnişi var ve bunlar savaşların ve kapitalizmin bugün dünyaya sunduğu politikaların ürünüdür. Bu topluluklara öncülük etmek gerekmektedir. Tüm bu kötü gidişatı durdurmak için daha fazla mücadele etme zamanı çünkü insanlık daha adil, eşit ve güvenceli bir yaşamı hak ediyor. Bir gün mutlaka…