TARİHİMİZİ DOĞRU BİLELİM: Karakol örgütü nedir?

Ahmet Hür
1.149 views

Fethi Tevetoğlu, “Türk Ansiklopedisi” çalışmasının “Karakol Cemiyeti” maddesinde şöyle bir tanım yapıyor: “Karakol Cemiyeti, önce Ermeni komitacılarına, sonra İstanbul’u işgal ve kontrolleri altına almış düşman kuvvetlerine ve yerli işbirlikçilerine karşı İttihatçılar tarafından kurulmuştu. Milli Mücadeleye personel, silah ve teçhizat kaçırma ve haber alma hizmetleriyle büyük yardımlar sağlamış, gizli Milli Mücadele Gruplarının ilk ve önemlilerinden biridir.” 

Karakol Cemiyeti, ittihatçı karşıtı hükümetten ve savaş suçluları için tutuklamalara başlayacak Müttefiklerden ittihatçı üyeleri korumak amacıyla da düşünülmüştü. Askeri değil vatan savunması üzerine kurulmuştu. Yönetmeliğinde amacı ise şöyle tanımlanmıştır:

Arapların çoğunluğu teşkil ettiği yerlerden gayrı olan Türk topraklarından düşmanlar çıkarılacaktır. Bunun için de memleket bir harabe haline gelinceye ve bütün millet yok oluncaya kadar mücadele edilecektir.”(1)

İlk kurucuları Kurmay Albay Kara Vasıf Bey, Dava vekili Refik İsmail, Emekli Yüzbaşı Baha Said Beyler, Kel Ali (Ali Çetinkaya), Yenibahçeli Şükrü, Çerkez Reşit, Sevkiyatçı Rıza Bey’di. Daha sonra bu örgüte, Kurmay Albay Galatalı Şevket, Kurmay Yarbay Kemalettin Sami, Kurmay Albay Ethem Servet, Piyade Yarbay (Japon) Rıza katıldı.

7. Dönem Hatay, 8. Dönem Çorum milletvekili olan Hasene Ilgaz Hanım’a göre Karakol Cemiyetinin Yönetim Kurulunda, Galatalı Şevket, Kara Vasıf Bey, Refik İsmail Bey, Kemaladdin Sami Bey, Edip Servet Bey, Baha Said Bey ve emekli Binbaşı Ali Rıza Bey bulunuyordu.  

Bir görüşe göre, bu gizli örgütün adını Talat Paşa koymuştur. Talat Paşa Kara Vasıf ve Kara Kemal’in lakaplarından yola çıkarak       “Karakol” olmasını istemiştir. İlk toplantısını Mahmut Paşa Caminin avlusundaki kahvede yaptığı söyleyen Mümin Yıldıztaş’a göre ise, cemiyetin isim babası Baha Sait Bey’dir.(2)

Tüzüğü Kara Vasıf Bey tarafından yazılmış olan Karakol cemiyetinin tüzükteki amacı ise: “Karakol cemiyeti, milletin vahdetini, hürriyet ve hakimiyet-i mutlakasını ve vatanın siyasi coğrafi iktisadi tamamiyet ve istiklalini temine çalışır.” Olarak tüzüğün 1. Maddesinde tanımlanmıştır. Karakol örgütü Sivas Kongresinde, Cemiyetin başkanı Kara Vasıf Bey tarafından temsil edilmiştir.

Örgüt o dönemde Milli Mücadeleyi destekleyen Sovyetler Birliği ile sıcak ilişkiler kurmuş, 1919’un Eylül ayında eski milletvekili Dr. Fuat Sabit ile Karakol mensuplarından Yusuf Ziya ve Baha Said Beyler Bolşevik gizli servisiyle ilişkiler kurarak para yardımı sağlamışlardı.”(3)

Başka bazı kaynaklarda ise cemiyetin kurucularından Baha Said Beyin 11 Ocak 1920 de Bakü’de, Uşak Kongresi icra heyeti adına ve Karakol cemiyeti adına Bolşeviklerle anlaşma imzaladığı söylenmektedir.

 İstanbul’da oluşturulan gruplar çoğu zaman iç içe girmiştir. Bu grupların en genişlerinden biri de Felah grubudur. Hamza, Mücahit, Muharip ve Güneş grupları Felah grubunun içinde yer alan örgütlerdir. Bunun yanında Karakol örgütünün dağılmasından sonra Kurmay Yarbay Muğlalı Mustafa Bey tarafından 27 Ekim 1920 de Zabitan Grubu adında çalışmalarına devam etmiş, Mustafa Muğlalı’nın Anadolu’ya kaçması üzerine, 20 Eylül 1921 tarihinde Yavuz Grubu adını alarak çalışmalarına devam etmiştir. 

Tuncay Özkan, “MİT’in Gizli Tarihi” isimli kitabında ve Ergun Hiçyılmaz “Teşkilatı Mahsusa’dan Mit’e” adlı kitabında karakol örgütünün, basın, propaganda ve casusluk olarak üç bölüme ayrıldığından söz ederler. Ergun Hiçyılmaz ve Tuncay Özkan’a göre, basın ayağında İstanbul’da çıkan İleri gazetesinin sahibi ve yazarı Ali Rıza Bey’in olduğunu, propaganda sorumlusunun ise Berlin Büyükelçisi Kemalettin Sami Bey’in, casusluk bölümünün sorumlusunun ise Yarbay Edip Servet Beyin olduğu belirtilir.(4)(5)

            Fethi Tevetoğlu Karakol Cemiyetinin çalışmalarını sekiz bölümde toplamaktadır: “1.Siyaset-i Umumiye, istihbarat, umuru-u hariciye. 2.Propaganda ve Karakol şubelerinin tesisi ve teşkilatı. 3.Milli Ordu Muharebe Çeteleri teşkilatı, seferberlik ve hareketi harbiye 4.Kuvvet-i umumiye ve esleha, muhimmat, malzeme tedarik ve ihzarı. 5.Umuru maliye ve hesabiye. 6. Nakliyat ve sevkiyat. 7. Muhabere, muvasala. 8. Muanelatı zatiye, mahakim ve umuru cezaiye.”(6)

             İstanbul ve Karadeniz bölgesindeki Rum/Yunan çeteleri ile de çarpışan Karakol örgütünde etkin olan başlıca fedailer; İpsiz Recep, Yahya Bey, Küçük Aslan ve Büyük Aslan, Bulgar sadık, Dayko, Yüzbaşı Nail, Yalovalı İbo, Demir Hulusi Bey ile Rıfat Kaptan ve adamlarıdır. (7)

Bu muharebe çetelerini, ihmal etmeden teşkil ve silahlandırıp teçhiz ederek derhal faaliyete başlamak ve kısa zamanda eşkıyayı ve zararlı unsurların siyaset çetelerini, takip ve imha ederek memleketin emniyet ve asayişini tesis ve idame eylemek Karakol şubelerinin en önemli ve acil vazifeleri arasındaydı.”(8)

Karakol örgütü bir yandan İstanbul’da Türklere yapılan baskılara karşı kısasa kısas mantığı ile eylemler yaparken (Sait Molla’nın evini yakmak gibi)(9), diğer yandan kaçakçılıkta uzmanlaşmış, İstanbul’dan Anadolu’ya silah, cephane ve başta subaylar olmak üzere, doktor, mühendis gibi nitelikli insanlar kaçırmıştır.

Şevket Bey, karakol örgütünün parolasının ya istiklal ya ölüm olduğunu söyler.

Karakol örgütü bünyesinde yararlı çalışmalar yapanlardan bazıları şunlardır.

VELİ BEY; Tasviri Efkar gazetesi sahibi ve başyazarı.

ESAD BEY; Karakol örgütü casusluk şefi. Baba Said Beyin sağ kolu. Göz doktoru. General rütbesine kadar yükseldi.

HALİT BEY; Said Molla’nın şifrelerini bilirdi. Anadolu Kulübünde alınan kararları, görüşmeleri ve diğer bilgileri zamanında öğrenip ulaştırdı. Su şirketinde müfettişlik yaptı.

FERİD CEVAT BEY; Önceleri Mustafa Sagir’le dostluk kurdu. Daha sonra onun casus olduğunu sezince ilgililere bildirdi. Belçika Sefaretinde çalışıyordu.

AZİZ BEY; Süvari Kaymakamı.

EMİN BEY; İşbirlikçi ve işgalcilerle dostluk kurup, edindiği bilgileri örgüte aktardı. Sporcuydu.

MEHMET ALİ EFENDİ; Yüzbaşıydı. Erenköy’deki Nadir Bey çiftliğini basarak silah ve cephaneye el koyan ve örgütün bu konudaki ihtiyaçlarını karşılayan kişiydi.

YÜZBAŞI MEMDUH BEY; Kuzguncuk’ta Karakol Kumandanıydı. Yüzbaşı rütbesi ile hizmet etti.

YÜZBAŞI AZİZ EFENDİ; Beykoz çevresindeki karşıt çetelerin ortadan kaldırılmasında başarılı oldu.

MURAD BEY; Meclisi Mebusan Muhafız Tabur Kumandanı Reşat Beyin kardeşiydi. Örgüte yararlı hizmetleri bulundu.

ALİ BEY; Kandıra ile İzmit arasında Kışçalı mevkiinde haberleşmeyi yöneltti. Haberleşmede büyük rol oynadı. Daha sonra Büyük Millet Meclisi Telgraf Müdürlüğü görevinde bulundu.

MANASTIRLI SALİH BEY; Anadolu ile haberleşmeyi sağladı.

NUSRET BEY; Posta müdürü olarak Anadolu’daki Ulusal kuvvetlerimize gerekli ilgilerin ulaştırılmasını sağladı.

MORALI HALİD BEY; Örgüte çok miktarda nakdi yardımda bulunarak çalışmaların sürmesini temin etti.

NAİL BEY; Moralı Halid Beyin kardeşiydi. Örgüte yardımda bulundu.

ADİL BEY; Propaganda servisinde hizmet verenlerden biriydi.

VELİ BEY; Propaganda servisi elemanlarındandı.

KAPTAN SAİD BEY; Yörük vapuru kaptanıydı. Anadolu’ya yapılan sevkiyatlarda yararlı çalışmalarda bulundu.

ALİ BEY; Paşabahçe Vapuru kaptanıydı. Sevkiyat çalışmalarında bulundu.

KAPTAN SAVA; Oğlu ile sevkiyatta çalıştı. Anastasya römorkörünün kaptanıydı.

ZEKERİYA BEY; Hamalbaşıydı. Örgüt çalışmalarında görev aldı.

OSMAN BEY; Karadenizliydi. Sevkiyat çavuşu olarak hizmette bulundu.

HÜSAMETTİN BEY; Daha önce Teşkilatı Mahsusa’da görev almıştı. Çalışmalarından dolayı Fevzi Çakmak’tan takdirname de aldı. Cumhuriyet dönemi istihbaratının gelişmesinde önderlik yaptı.

MEHMET BEY; (Canbaz) Nakdi yardımların dışında fiilen hizmette bulundu.

MEHMET ALİ BEY; Sevkiyatı yönetenlerden biriydi. Erkanı Harp’de görevliydi.

AHMET BEY; Teğmen rütbesindeyken çalışmalara katıldı.

HALİT BEY; Saraçhane deposunun müdürüydü.

RAGIP BEY; Yüzbaşı olarak hizmet verdi.

ARİF BEY; Yüzbaşıydı. Sarayburnu ambarında görevliyken Ulusal Mücadeleye katkıda bulundu.

İSMAİL HAKKI BEY; Sevkiyat Müdürü olarak Anadolu sevkiyatının yönetiminde yer aldı.

FEVZİ BEY; Şevket beyin yardımcısı olarak çalışmalara katıldı.

YÜZBAŞI MEHMET ALİ BEY; Unkapanı ambarında çalışmalara katılan subaylarımızdan biriydi.

MURAD BEY; Bahriye Yüzbaşısı olarak hizmet verdi.

BİNBAŞI HALİD BEY; Yardımcısı Avni Bey, Yüzbaşı Ali Rıza Bey, Yüzbaşı Sabri ve Teğmen Ekrem Beylerle çalıştı. 

NAZIM BEY;  Makineli tüfek ve parçalarının bulunmasında büyük yararlıklar gösterdi.

BİNBAŞI RIFAT BEY; Umum Levazım müdürüydü. (Harbiye Nezareti 3. Şube müdürü) Askeri sevkiyatın yönetiminde bulundu.

BİNBAŞI ZİYA BEY; Ahırkapı Müdürü olarak görev yaptı.

KEMAL BEY; Örgüt eylemleri için gerekli maddi desteği verdi.

HAMDİ BEY; Bursa Fırka yaveri görevindeydi. Daha sonra levazım generalliği rütbesine kadar yükseldi.

ŞEKİBE HANIM; Hamdi Beyin eşiydi. Kız öğretmen okulu müdürüyken, muavini Bahtiye hanımla görev aldı.

ŞEVKET BEY; Kurmay kolağası. Deniz işlerinde çalışıyordu.

YÜZBAŞI MUHİTTİN; Çatalca Askerlik Şube Başkanı görevindeyken çalışmalara katıldı.

EKREM BEY; Polis müdürüydü. General rütbesine yükseldi.

YÜZBAŞI İHSAN BEY; Niğde ve Konya birliklerinin silah ihtiyaçlarının sağlanmasında etkin görev aldı. İstihbarat işlerinde çok başarılı çalışmalarda bulundu. Ulusal Mücadele’de üç yerinden yaralandı ve uzun süre görme duyusunu kaybetti.”(10) 

Suat Parlar “Osmanlıdan Günümüze Gizli Devlet” adlı kitabında, Karakol örgütünü devletin içinde devlet diyerek çok önemli bir noktaya işaret etmektedir. Hatta 1919-1920 yıllarında Anadolu’ya geçen subay ve sivillerin kimliğinde Karakol’un damgası olduğunu da söylemektedir.(11)

Karakol Örgütü hakkında olumlu düşünenlerden biri de Halide Edip (Adıvar) Hanım’dır.

Karakol adını taşıyan bir gizli birlik en önemlisi ve en iyi sonuç verenidir. Bunun reisi Kara Vasıf Bey’di. Ufak tefek, esmer ve sağır olan bu adam çok büyük hizmetler görmüştür. Bir çocuk kadar saf gözleri ve konuşması onun içsel ve insani vasıflarını derhal açığa vururdu. 1908’den itibaren bir hayli ihtilalcı Türk liderleri tanımıştım ve yıllarca Milli Mücadele’nin en nazik devirlerini yaşamıştım. Fakat hiçbir zaman Vasıf Bey kadar prensiplerine sadık insan rastlamamıştım. Şahsi şöhret onu hiçbir prensibinden ayıramazdı. Derdi ki; ‘Milletimizi kurtarabilecek olan şey kolaylıkla elde edilecek bir başarı değildir; ancak manevi kudretimiz, hürriyet aşkımız, hak ve adalete inancımız kurtarabilir.’ Gerçi bu adamın adı bugün en az geçerse de, bence gelecek Türkiye’sinin en gerçek bir yurtsever örneğidir. Onun istediği hür bir iç idare kurmak ve hiçbir güce dayanmamaktı.

Karakol ile ilişkim, hayli drama benzeyen bir toplantıda olmuştur. Benim oraya gitmemi, tabi çok dikkatli ve gizli bir şekilde temin etmişlerdir. Gider gitmez, karşı karlıya geldiğim ilk sima Kaymakam Kemal Bey (Kemalettin Sami Paşa)oldu. Bu adam Suriye’de okullara ve yetim evlerine çok yardım etmişti. Hemen karşı karşıya oturduk, bir kağıt üzerine milli maksadımızı tespite çalıştık. Tabi o memleketin coğrafya durumunu çok iyi biliyordu. Çoğu subay olan bir hayli genç Türklerin şüphe götürmez çoğunlukta oldukları yerlere gideceklerdi. Bu, Türkiye’yi paylaşmaya hazırlanan İtilaf kuvvetlerinin planlarına karşı halkı uyandırmak ve hazırlamak için yapılmıştı.

Kara Vasıf Bey, bu kuruluşun ruhu, Kemalettin Sami ise, eli kolu ve idare cihazının başıydı. O, istila kuvvetleriyle yakından temasta ve aynı zamanda el atından Anadolu’ya silah kaçırtmak yollarını temin etmekteydi. Hatta İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin depolarındaki birçok silahı kayıkçılar, gemiciler ve orada çalışan başka kimseler yoluyla elde edip Anadolu’ya göndertildi.“(12)  

“Ali Fuat Cebesoy, anılarındayüksek tahsil gençliğinin hamiyetini’ anlatırken ‘Karakol Cemiyeti İstanbul halkının muhtelif tabaka ve sınıflarından kendisine bir hayli taraftar toplamıştı. Bunların arasında Erkânıharbiye Mektebi, Darülfünun’un muhtelif şubeleri, Hukuk ve Mülkiye Mekteplerinin hamiyetli talebeleri vardı’ diyerek şunu eklemektedir: Bu vatansever talebeler İstanbul ve Anadolu milli teşkilatında geniş bir surette yer almışlardı.”(13) 

Karakol örgütü, Kuvayi Milliyecilerin hepsi tarafından kabul görmemiştir. Örneğin Milli Mücadelenin komutan ve ileri gelenlerinden Kazım Özalp, Karakol örgütünü benimsemediğini ve örgütlenmesine yardım etmediğini anılarında açıkça beyan etmiştir.

“İstanbul’da bir de Karakol Cemiyeti teşkil edilmişti. Bunu Anadolu’ya yaymak üzere nizamnamelerini her tarafa yolladılar. Böyle bir cemiyetin teşkiline de hiçbir sebep yoktu. Bundan dolayı Karakol Cemiyeti Anadolu’da teşekkül etmedi. Bursa’da ve daha bazı yerlerde kısa bir müddet faaliyeti hissolunmuş ise de cemiyet fiilen kurulamamıştır.“(14)

Bunun yanında, Kazım Özalp Paşanın da belirttiği üzere, Karakol örgütünün İstanbul dışında en iyi örgütlendiği yer Bursa idi. Bunun nedeni de, Miralay Bekir Sami (Günsav) Bey ile Hacım Muhittin Beyin Bursa’da olması ve bu kişilerle birlikte pek çok Bursa yöneticisinin Karakol Örgütüne üye olması ya da bu örgüte sempati ile bakıyor olmasıdır.

Hain ve İşbirlikçi, Damat Ferit Paşa, Ali Kemal ve Sait Molla’ya karşı yapılmak istenen suikastta Bursa’da planlanmış, ancak teşebbüs aşamasında açığa çıkmıştır. Suikast girişimi ile Millî Mücadele’ye pek çok yardım ve hizmetleri olan Karakol Cemiyeti’ de deşifre edilmiş, bu cemiyetin birçok üyesi tutuklanmış ve cemiyet ciddi anlamda sarsıntıya uğramıştı. Tevfik Sukûti Bey bu konuda ilk kurban olarak kabul edilebilir. Damat Ferit Paşa’ya suikast iddiası ile tutuklanmış ve İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi kararıyla asılmıştır. (15)  

Mustafa Kemal Paşa’nın Karakol örgütünden Sivas Kongresi öncesinde haberi vardır. Her ne kadar Nutuk’ta farklı bir yorum yapsa da, Karakol örgütünün kuruluşunda Kara Vasıf Beyin evinde yapılan toplantıya katıldığı, toplantıya katılan diğer kişilerin anılarında yer almaktadır. Talat Paşa’nın direktifiyle Karakolcular Mustafa Kemal Paşa’yı lider olarak kabul etmişlerdir. “Karakol Cemiyeti, özellikle Sivas Kongresinde tam kadro Mustafa Kemal Paşa’nın arkasında olmuştur. Mustafa Kemal Paşa’nın lider olarak kabul edilmesi için ordu içerisindeki komutanları ve muhalif valileri susturmak için talimatnameler yayınlanmıştır.”(16) 

            “21 Haziran 1919 akşamı Amasya’da son defa olarak toplanmıştık. Mustafa Kemal Paşa, Kazım (Dirik) Bey’e bazı emirler dikte ediyordu. Bir taraftan da İstanbul’a yazılan mektuplar temize çekiliyordu. Bunları bizimle beraber gelen Maliye Müfettişi Arif Bey götürecek, Kara Vasıf Bey’e verecekti. Dağıtım onun vasıtasıyla yapılacaktı. Alınacak cevaplar da yine onun kanalından bize bildirilecekti. Bu fikri bize Hüseyin Rauf Bey vermişti. Kara Vasıf Bey ve arkadaşları İstanbul’da gizlice faaliyette bulunuyorlar, muhitlerini gittikçe genişletiyorlardı. Bu teşkilattan Mustafa Kemal Paşa’nın da haberi vardı. İstanbul’da bulunduğu sıralarda kendileri ile temasa etmişti.”(17)

Mustafa Kemal Paşa ise, Nutuk’ta Karakol örgütünden şöyle söz eder:

            “Biz, Erzurum’da kongre kararlarının her yerde anlaşılmasını ve birlikte uygulanmasını sağlamaya çalışırken ‘Karakol Cemiyetinin Teşkilâtı Umumiye Nizamnamesi (Karakol Derneğinin Genel Kuruluş Tüzüğü)’ ve ‘Karakol Cemiyeti Vezaifi Umumiye Talimatnamesi (Karakol Derneğinin Genel Görev Yönetmeliği)’ diye basılı birtakım kâğıtların bütün orduya, komutan, subay, herkese dağıtıldığı bildirildi.

            Bu yönetmeliği okuyan bana en yakın komutanlar bile, bu işi benim yaptığımı sanarak iyiden iyiye kuşku ve duraksamalara düşmüşler. Benim, bir yandan kongrelerle açık olarak ulusal ortak çalışmalar yaparken, bir yandan da gizemli ve korkunç bir komite kurmakla uğraştığım sanısına kapılmışlar. Gerçi, bu işleri ve girişimleri yapanlar İstanbul’da bulunuyorlarmış; ama her şeyi benim adıma ve hesabıma yapmakta imişler.

            Karakol Cemiyetinin genel örgüt tüzüğüne göre, genel merkez üyeleri ve sayıları, toplanma yerleri ve nasıl toplandıkları, nasıl seçilip görevlendirildikleri kesin olarak gizli ve saklı tutulur. Bir de, en ufak bir gizi açığa vuran ya da Karakol Cemiyetine tehlike getiren, dahası, tehlike getirici bir kuşku uyandıran, hemen idam olunur.

            Genel Görevler Yönetmeliğinde de, ‘bir ulusal ordu’dan söz ediliyor ve: ‘Bu ordunun başkomutanı ve genelkurmay başkanı, ordu, kolordu ve tümen komutanları ve kurmayları seçilmiş ve atanmış olup gizli ve saklı tutulur, Bunlar, görevlerini gizli olarak yaparlar.’ deniliyor.

            Efendiler, hemen komutanları uyardım; bu tüzük ve yönetmelik hükümlerini kesinlikle uygulamamaları gerektiğini ve bu girişimin kaynağını araştırmakta olduğumu bildirdim. Sivas’a varışımdan sonra, oraya gelen Kara Vasıf Bey’den anladım ki, bu işi yapan kendisi ve bazı arkadaşları imiş.

            Kesinlikle böyle bir davranış doğru değildi. Herkesi idamla korkutarak, bilinmeyen bir merkezin, bilinmeyen bir başkomutanın, bilinmeyen birtakım komutanların buyruklarına uymaya zorlamak çok tehlikeli idi. Gerçekten, orduda görevli herkeste hemen birbirlerine karşı güvensizlik ve bir korku başladı. Örneğin, herhangi bir kolordu komutanının: “Benim komutam altındaki kolordunun acaba saklı ve gizli komutanı kimdir? Bu gizli komutan acaba ne zaman ve nasıl komutanlığı ele alacak ve acaba bana karşı nasıl davranacak?” gibi haklı birtakım kuruntulara kapılması beklenilmez değildi.

Sivas’ta Kara Vasıf Bey’e, gizli merkezin, gizli başkomutanın ve gizli genelkurmay başkanının kimler olduğunu sorduğum zaman: ‘Hepsi siz ve arkadaşlarınızdır’ yanıtını vermişti. Bu, beni büsbütün şaşırtmıştı. Bu karşılık, elbette akla ve mantığa uygun olamazdı. Çünkü hiç kimse bana böyle bir düzen ve kuruluştan söz açmış ve benden bu iş için izin almış değildi. Bu derneğin daha sonra, özellikle İstanbul’da, bu ad altında çalışmasını sürdürmeye çabaladığı anlaşıldığına göre, iyi niyetle kurulduğu ve sıkışınca bize vermek zorunda kaldıkları bilgilerin doğruluğu ileri sürülemez.”(18)

Karakol örgütü, ulusal direnişi örgütlemeye çalıştığı ve bölgesel değil ulusal düzlemde bir hareket oluşturmaya çalıştığı görülmektedir. Bu bağlamda Mustafa Kemal önderliğinde oluşan direnişle bir anlaşmazlık ortamı oluşmuşsa da, ortak tabana seslenmelerinden dolayı iki rakip grup olarak bakmamız doğru değildir. Nitekim Erik Jan Zürcher, Ahmet Demirel gibi pek çok tarihçide böyle düşünmektedir. “Mustafa Kemal Paşa’nın grubuyla ötekiler arasında Milliyetçi-İttihatçı ayrımı bulunduğu doğru değildir.”(19) Aslında Karakol Cemiyeti, Mustafa Kemal Paşa’yı emanetçi bir lider olarak görmektedir. Talat Paşa’nın emriyle Mustafa Kemal Paşa’yı lider olarak tanımlamışlar ve savunmuşlardır. Her şey yoluna girince liderin Talat Paşa, Talat Paşa olmazsa da Enver Paşa’nın olacağını düşünmektedirler. 1920 yılının sonralarına doğru Mustafa Kemal Paşa’nın emanetçi lider olmadığı ortaya çıkmaya başlayınca, Mustafa Kemal Paşa ile Karakol Cemiyeti arasında gerginlik başlamıştır. Talat Paşa’nın ölümü üzerine, Karakol örgütünden bazıları Mustafa Kemal Paşa’nın tarafına geçerken bazıları da Enver Paşa’nın tarafına geçmeyi tercih etmiştir.

Karakol Cemiyeti, bir taraftan Anadolu’nun direktifleri doğrultusunda çalışır gözükürken, diğer taraftan İttihatçı liderlerden emir almıştır. Sivas Kongresi sırasında M. Kemal’le görüşen Kara Vasıf Bey’in Anadolu’da başlayan Milli Hareketi, İttihat ve Terakki’ye mal etme girişiminin farkına varılmış ve Cemiyetin bu teşebbüsünün önlenmesine çalışılmıştır. Bununla birlikte İstanbul’da çok güçlü olan bu teşkilatın tamamen Mustafa Kemal’e bağlanması ve denetimi gerçekleştirilememiştir.”(20)

İttihatçı yanı ağır basan Karakol cemiyeti, İstanbul’da Milli Mücadele lehine olumlu çalışmalar yaptıktan sonra, Kara Vasıf Bey’in İngilizler tarafından Malta’ya sürülmesi ve Milli Mücadelede liderlik konusundaki anlaşmazlık üzerine Mustafa Kemal Paşa tarafından pasivize edilmiş, yerine Mustafa Kemal tarafından İstanbul’da kendisine ölümüne bağlı Topkapılı Cambaz Mehmet Bey başkanlığında Mim Mim(MM) grubu kurulmuştur. Mim Mim yanında Müdafaa-i Milliye Grubu da önemli ve en büyük siyasi örgütlerden biridir. “Kendilerini M.M.ler diye niteleyen grup daha çok istihbarat ve propaganda gibi hususlarda faaliyet gösterirken Müdafaa-i Milliye adıyla hareket eden grup ise silahlı mücadeleyi tercih etmişti.”(21)

                 Yararlanılan Kaynaklar:

(1) Teşkilatı Mahsusa’dan Mit’e. Ergun Hiçyılmaz. Varlık yayınları. 1990. Sf:30

(2) İstanbul’un İşgali. Mümin Yıldıztaş. Yeditepe yayınları. Haziran 2010. Sf:95

(3) İhtilalcı Türkler. Müslüm Ulusoy. Kamal yayınları. Ocak 2008. Sf:376

(4) MİT’in Gizli Tarihi. Tuncay Özkan. Alfa yayınları. Mart 2005. Sf:107

(5) Teşkilatı Mahsusadan Mit’e. Ergun Hiçyılmaz. Varlık yayınları. 1990. Sf:35

(6) Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar. Fethi Tevetoğlu. Türk Tarih Kurumu. 1991. Sf:8

(7) İpsiz Recep. Ergün Hiçyılmaz. Bilge Karınca yayınları.2005. Sf:34

(8) İstanbul’un İşgali. Mümin Yıldıztaş. Yeditepe yayınları. Haziran 2010. Sf:97

(9) Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar. Fethi Tevetoğlu. TTK.1991. Sf: 127

(10) Teşkilatı Mahsusadan Mit’e. Ergun Hiçyılmaz. Varlık yayınları. 1990. Sf:36

(11) Osmanlıdan Günümüze gizli Devlet. Suat Parlar. Bibiotek yayınları. Ocak 1997. Sf:93

(12) Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar. Fethi Tevetoğlu. Türk Tarih Kurumu. 1991. Sf:16

(13) Kurtuluş Savaşı Gençliği. Zeki Sarıhan. Öğretmen Dünyası yy. Ekim 2010. Sf:52

(14) Direniş 1919. Nurer Uğurlu. Örgün yayınevi. Mayıs 2009 Sf:369

(15) İki Devrin perde Arkası. S. Nafiz Tansu. Hilmi Kitapevi. 1957. Sf:219

(16) Trabzon’da Muhalefet. İsmail Akbal. Serander yayınları.Eylül 2008 Sf:62

(17) Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar. Fethi Tevetoğlu. Türk Tarih Kurumu. 1991. Sf:29

(18) Nutuk/Söylev. Mustafa Kemal Atatürk.

(19) İlk Meclisin Vekilleri. Ahmet Demirel. İletişim yayınları.2014. Sf:34.

(20) Askeri Polis Teşkilatı. Hamit Pehlivanlı. Genelkurmay yayınları. 1992. Sf:3

(21) İstanbul’un İşgali. Mümin Yıldıztaş. Yeditepe yayınları. Haziran 2010. Sf:100