Milli Mücadele’de Şehirlerimiz: AYVALIK

Ahmet Hür
1.387 views

Milli Mücadele’de Şehirlerimiz               AHMET HÜR

AYVALIK

            Edremit Körfezinin güneyinde ve Midilli Adası’nın karşısında kurulmuş yerleşim merkezidir. Ayvalık kentinin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu tam olarak bilinmemektedir. Baskın görüş, 16. Yüzyıl başlarında, çevre adalarda yaşayanların korsanlardan kaçmaları sonucu kurulmuş olmasıdır. Baskın olmayan görüş ise Ayvalık’ın Türkler tarafından kurulduğu görüşüdür. Coğrafya uzmanı Doğan Aka’ya göre ise 1430-1440 yılları arasında askeri amaçlar için kurulduğudur.

            “Batılı misyonerlerin tuttukları raporların yansıttıkları üzere, Ayvalık 19.yüzyılın ilk çeyreğinde ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmiş bulunuyordu. Şehirde yüzden fazla zeytinyağı mengenesi vardı. Yılda 1.000.000 okka zeytinyağı üretiliyordu. Otuzdan çok sabunhane vardı. İstanbul’un zeytinyağı ve sabun ihtiyacı buradan karşılandığı gibi, Makedonya ve Trakya’nın aynı ihtiyaçlarına da cevap veriyordu. Rusya’ya buradan dışsatım yapılıyordu. Bağcılık gelişmişti, şarap, tuz ve dericilik üretimleri de Ayvalık’ın ekonomisinde önemli bir yer tutmaktaydı. Her türlü deniz ürünleri şehrin gelişmesine katkı sağlıyordu. Ayvalık’ta tahıl üretimi yapılmakla birlikte, dışarıdan da tahıl getirtiliyor ve kasabadaki yel değirmenlerinde öğütülüyordu. Şehrin nüfusu hızla artıyordu. 19. Yüzyılın ilk çeyreğinde Ayvalık’ın nüfusu 25.000’den daha az değildi.”[1]

            1821 Mayısında Yunan isyanı Ayvalık’a da yansımış, Ayvalık ve Cunda/Yunda halkı birlikte Edremit tarafındaki Türklere saldırmıştır. Bunun üzerine askeri güç ile bastırılan isyan nedeniyle halk Ayvalık’ı terk etmiştir. O günlerde Ayvalık’ta memurlar dışında (memurlar Türk’tü) yaşayanlar Osmanlı tebaasına bağlı Rum/Yunanlıdır. 1824 tarihinde Ayvalık yaşayanlarına af çıkarılmıştır. 1830 yılına gelindiğinde Ayvalık ve çevresindeki Rum/Yunan halka mülkiyet hakkı tanınmış ve tekrar evlerine yerleşmelerine izin verilmiş ve zeytinlikleri de sahiplerine iade edilmiştir. Bir süre durgunluk yaşayan Ayvalık ekonomisi 1880 yılına geldiğinde eski önemine ve gücüne dönmüştür. Ayvalık limanı büyük gemilerin de yanaşabileceği bir limana da kavuşmuştur. Ayvalık ekonomisine tamamen Rum/Yunanlılar hâkimdi.     

            Azınlıklar askerlikten muaf tutulurken, asker deposu görevi gören Anadolu’da Türk erkekleri askerlik yoluyla ortadan kaldırılmaktadır. “Batı Anadolu’da yalnızca Aydın vilayetinden –İzmir, Aydın, Muğla, Denizli, Manisa- 1853-56 yıllarında yapılan Kırım Savaşı’na 45.000 asker katıldı. Gidenlerin çok azı geri döndü, onlar da sakat ya da hasta olduklarından savaşacak durumda değillerdi.”[2]   Ayvalık’ın nüfusu 1889 tarihli salnameye göre 19.846 kişiden oluşuyordu. Memurlar dışında nüfusun tamamı Rum/Yunanlıydı. Belediye yönetimi ve Ziraat Odası da Rum/Yunanlılardan oluşuyordu. 1914 yılı nüfus sayımına göre ise, Ayvalık’ın nüfusu 31.445 kişiydi. Türklerin sayısı ise sadece 454 kişiydi.

            1908 yılında ilan edilen Meşrutiyet sonrası oluşturulan özgürlük ortamında, Ayvalık’ta “Yunan Siyasi Cemiyeti” adı altında bir dernek kurulmuştur. 1909 yılının Mart ayında kabul edilen dernek tüzüğü sonrası şöyle bir ant içmişlerdi.

            “Ecdadımızın kutsal emanetinin hakaret görmesine müsaade etmeyeceğiz. Milli yolumuz üzerinde ve vatanımızın yanı başındaki kardeşlerimizden ayrılmayacağız. Gerek tek birimiz olsun, gerek hepimiz olduğumuz halde mukaddesatımız uğrunda savunacağız. Vatanımızın daima uyanık muhafızları olacağız… Kutsal dinimize, ecdadımızın ananelerine ve kıymetli emanetlerine sarsılmaz saygımızı muhafaza edeceğiz.”[3]

            Balkan savaşları sonrası, Türkler sistemli bir şekilde Balkanlardan Anadolu’ya sürüldü. Osmanlı Devleti’ni idare eden İttihat ve Terakki Cemiyeti de misilleme yapmıştır. Diğer yandan da Balkanlarda yaşayan Türkler de Anadolu’ya gelmeyi istedikleri gibi, Batı Anadolu’da yaşayan Rum/Yunanlılar da –en azından bir kısmı- Yunanistan’a gitmek istiyorlardı.

            Bu göç olayı etkisini Ayvalık’ta da göstermiştir. Ayvalık ve çevresinden yüz bine yakın Rum/Yunan Yunanistan’a göç etmeye kalktı. Yunanistan Hükümeti, kendi egemenlik sahasında bulunan Türklerin Anadolu’ya göç etmelerini sistemli bir şekilde teşvik ederken, Batı Anadolu’dan gelen Rum/Yunanlıları ise istemiyordu. Amaç Balkanlarda Türk unsuru bırakmamak, ama aynı şekilde Batı Anadolu’da da Yunan nüfus çoğunluğunu sağlamaktı.

            Osmanlı Devleti göç eden Rum/Yunanlıların yerine Balkanlardan gelen Türkleri yerleştiriyordu.

            1914 ve 1917 yılında iki kez Rum/Yunan göçü gerçekleştirilmiştir. Bu göçlerde Teşkilatı Mahsusa’nın sistemli kaçırtma hareketleri olmuştur. Göç olayı bir anda değil aşamalı olarak sürekli gerçekleşmiştir.

            İngiltere’nin Atina Büyükelçisi Mr. Erskine, ülkesine gönderdiği 16 Haziran 1914 tarihli gizli raporda Makedonya Türklerine karşı, Anadolu Rumlarının mübadele/değişim konusunda Osmanlı Devleti ile Yunanistan’ın anlaştığını ancak ortaya çıkan sorunlar üzerine çözümsüz bir noktaya gelindiğinden söz eder. Nitekim göç olayı uluslar arası boyuta da sıçramıştır.

            Rum/Yunan tehcirinde Batı basınında Alman General Liman Von Sanders’te sorumlu tutulmuştur. Kendisini savunmak zorunda kalan Alman General, yıllar sonra anılarında Rum/Yunanlıların casusluk faaliyetinin bizzat içinde olduklarını söyler.

            “Türkiye’deki bu Levantenlerin karakterine karşı bizler neden hiç sempati duymazı bunu herkes anlar. Çeşitli yolar ve din adamları vasıtasıyla verdiğimiz çeşitli nasihat ve tembihlere rağmen, 1916 yılı boyunca sahil bölgelerindeki Rumların casusluğu devam etti. İtilaf Devletleri elinde bulunan adalarla sadece kayıklar vasıtasıyla değil, diğer teknik araçlarla da muhabere ediliyordu. Silahlanmış Rum çetelerine karşı 18 Eylül’de Ayvalık’ın batısındaki Gimonisi Adası’na bir baskın yapıldı. Burada ele geçirilen pek çok şey arasında casuslukla ilgili faaliyetler hakkında bilgi veren evrak da vardı.”[4]

            Birinci Dünya Savaşı boyunca Ayvalık, Osmanlı Devleti karşıtı faaliyetlerin çok yoğun olduğu, İtilaf Devletlerine casusluk yapan bir yerleşim olma özelliğini sürdürdü. Casusluk örgütünün başkanı konumunda olan kişi ise Ayvalık Metropoliti Grigoryas Efendi’ydi. Yardımcıları Papaz Stefanos, eşraftan Kriyako Koziri ve Kriyako Kriyaki idi. Casusluk olayının önüne geçmek için harekete geçen Osmanlı Hükümeti, Metropoliti tutuklayıp İzmir’e sürgün etti. 1917 Mart ayında da toplu bir tehcir/göç uygulamasına geçildi ve Balıkesir, Susurluk, Sındırgı bölgesine Rum/Yunanlılar dağıtıldı. Ege bölgesindeki eşkıyalık ve casusluk ile ilgili adalarla da bağlantıyı İngiliz istihbarat subayı Hover’in sağladığı söylenir.

            Mondros Mütarekesi sırasında Ayvalık ve çevresi Rum/Yunan çeteleri yüzünden asayiş sorunuyla karşı karşıyaydı. Azınlık konumunda bulunan Rum/Yunanlılar askere gitmiyor ve dağlara çıkıp eşkıyalık yapıyorlardı. Yine askere alınan Müslümanlardan da asker kaçakları vardı. Dolayısıyla dağlar asker kaçakları ile doluydu. Bu arada Yunanistan’da zorla askere alınma gerçekleştiğinden, askere gitmek istemeyenlerden Ayvalık’a kaçan Yunan asker kaçakları da vardı. Sağlık hizmetlerinin düzgün işlememesi nedeniyle bulaşıcı hastalıklar da Anadolu’nun belini kırıyordu. Özellikle frengi ve İspanyol nezlesi insanların ölümüne neden oluyordu.

            “Batı Anadolu’da ve kıyılarda dolaşan ve baskınlar yapan Rum çetelerden bazıları şunlardı: Panyot’un başkanlığında Tutliman köylü çetesi, Andon Kahya oğlu İstavri çetesi, Nikole oğlu Penaki çetesi, Yanioğlu İstirati çetesi, Elbislikli Moskova oğlu Yorgi çetesi, Peremeli Andon oğlu Yorgaki çetesi, Pandali oğlu Petro çetesi… Eşkıya reisi Yeniceli Kırman’ın önderliğinde Çavdar, Yordanoğlu Yorgi, Mihanyalı Kıraman, ;stavri, Timurtaşlı Tanaş, Tınaş oğlu İstirati, Yorgi oğlu Yani, Kara Mari oğlu Manol, Yorgi oğlu Dimitri, Yanko oğluVasil, Yorgi oğlu Ligortiyodaş.”[5]

            Sabahattin Selek’in “Anadolu İhtilalı” isimli değerli çalışmasında Rumların/Yunanlıların bir köyden dört yüz kişilik çete çıkardığından da söz eder.

            Müslüman çetelerin de bilinenleri şunlardır: “150 kişiden oluşan Arnavut Ali, Hurşit, Çerkez Ethem, Balıkdereli Çerkez Musa, Laz Yusuf ve Mustafa çeteleri, 10 kişilik Manalı Gürcü Deli Yusuf çetesi, 7 kişilik Solorlu Raif çetesi, 14 kişilik Dağıştanlı Kara veli çetesi, 22 kişilik eski Manyaslı Çerkez İsmail çetesi, 5 kişilik Tuzakçılı Ç. Kamil çetesi, 3 kişilik Eleksiri Ç. Nuri çetesi, 11 kişilik Keseledi Ç. Aydemiroğlu Mahmut çetesi, 5 kişilik Darıcalı Hasa çetesi, 6 kişilik Darıcalı İdris çetesi, 18 kişilik Hacı Menteşli Ç. Şah İsmail çetesi, Karadağlı Yusuf çetesi, Mürefteli Kerim çetesi ve 169 kişilik asker kaçaklarının oluşturduğu çeteler.”[6]

            Bu arada Mondros mütarekesi sonrası göç eden Rumlar/Yunanlılar geri dönmeye başladılar. İstanbul hükümetleri İtilaf devletlerinin ve azınlıkların baskılarına boyun eğmek zorunda kalmışlar ve bir süre sonra da tam anlamıyla teslimiyetçi bir politika izlemişlerdir. Ayvalık’a geri dönen Rumlar/Yunanlılar İngiliz irtibat subayı Yarbay Heathcote Smith’in gözetiminde her türlü faaliyetlerini sürdürebiliyorlardı. Türk düşmanı İngiliz irtibat subayı, Kaymakamlık odasında Türkleri toplayarak ağır hakaretlerde de bulunmuştu. Ses gazetesinin 6 Mart 1919 tarihli sayısında, yaptığı konuşma şöyle yer almıştı.

            “Ey hırsız ve namussuz Türkler, biz sizi evvelce kabahatsiz sanıyorduk. Hâlbuki başda Enverleriniz, Talatlarınız olmak üzere Almanya ile birleşerek medeniyeti kana boyadınız. Artık buralarda hakkı hayat ve bekanız kalmamıştır. Burada bir alakanız yoktur. Bir haftaya kadar işler yoluna konacaktır. Enverler, Talatlar öldü. Onlara peyrev olanların da başı kesildi. Burada bir Rum’un burnu kanayacak olursa cezanız pek ağırdır. Herkese malları, mülkleri derhal iade edilecektir. Velev ki müzayededen para ile almış olunuz. Bunları mal sahiplerine vereceksiniz. Aksi takdirde cebir kuvvetiyle teslim ettireceğim. Yağlarınız mağsubdur. Bunları da Hıristiyanlara tevzi edeceğim. Yağlar katiyen harice çıkmayacaktır.”        

            İzmir’in fazla direnç gösterilmeden işgali, Yunanlıları Ayvalık’ın işgalinin de kolay olacağı düşüncesine sevk etmiştir. Ayvalık Kaymakamı korkak Osman Nuri’nin davranışları İngilizleri bile bu işgalin kolay olacağı düşüncesine sokmuştur. Balıkesir mutasarrıfı Hilmi Bey’de Ayvalık kaymakamı Osman Nuri’den hoşlanmıyor onu işbirlikçi olarak görüyordu.

            “Kaymakam, Hadkinson’un bu şifrelerinin İzmir işgali hakkında malumat istemekten ziyade Ayvalık vaziyetine dair raporlar olduğunu ya bilerek saklıyor yahut da bilmiyor, fakat bilmiş olması daha kuvvetli. Çünkü Hadkinson’dan şüphelenmeyeyim diye bana onu methediyor”[7]

            Fakat Ayvalık’ta konuşlanan 172. Alay’ın komutanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey idi. Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta Ali Bey’den şöyle söz eder.

            “Yüksek heyetinizce de bilinmektedir ki, Yunanlılar İzmir’e çıktıkları zaman, orada 17. Kolordu Komutanı olarak karargâhıyla birlikte (Ali) Nadir Paşa bulunuyordu. Kuvvet olarak, Yarbay Hürrem Bey komutasında 56. Tümenin iki alayı vardı. Bu kuvvet, özellikle kolordu komutanının emriyle düşmana karşı koydurulmaksızın, büyük hakaretler altında, Yunanlılara teslim olmuştur. Bu tümenin bir alayı (172. Alay) Ayvalık’ta bulunuyordu. Komutanı Yarbay Ali Bey idi.

            Yunan ordusu işgal alanını genişletirken, Ayvalık’a da asker çıkardı. Ali Bey, bu Yunan kuvvetine karşı 28 Mayıs 1919’da savaşa girdi. Bu tarihe kadar, Yunan birlikleri hiçbir yerde ateşle karşılık görmemişti. Aksine bazı şehir ve kasabalar halkı korkutulmuş, İstanbul hükümetinin emirlerine uyarak idare amirleri başta olmak üzere Yunan birliklerini özel heyetlerle karşılamışlardı. Ali Bey’in Ayvalık bölgesinde muhabere cephesi kurması üzerine, yavaş yavaş Soma’da, Akhisar’da, Salihli’de milli cepheler oluşmaya başlamıştı.”

            İzmir’in işgal edildiği haberi gelince, Yarbay Ali Bey, teslim olmayı bir an bile düşünmeyip, Ayvalığın işgali de söz konusu olabileceğini düşünüp hemen direnme hazırlıklarına başlamıştır. Ayvalık Kaymakamı Osman Nuri’de Balıkesir Mutasarrıfı Hilmi Bey’in dediği gibi işbirlikçilerdendi. Onun için Kaymakam’a da haber vermeden elde fazla olan silah ve cephaneyi, daha emin bulduğu Kozak nahiyesine naklediyor. 16 Mayıs günü, merkezde bulunan tüm subayları toplayarak durumu kendilerine açık olarak anlatıyor. Tüm subaylarla birlikte işgale karşı direnecekleri yolunda yemin ediyorlar. Yarbay Ali, halktan Kuvayi Milliye oluşturmak için çalışmalara başlıyor.

            “DAVETNAME – Bağ yüzü ve bilcümle Kozak nahiyesi ayan ve eşrafına:

            Senelerden beri her taraftan hicret eden mazlumların, felaketzedelerin ilticagahı ve Türk ve Müslüman devlet mevcudiyetinin yegane vatanı olan Anadolu’nun kapısına düşman ayak bastı. İzmir’i işgal etti. İşgali tedricen ileri götürecektir. Asırlardan beri husumet ve intikam besleyen Yunan milletinin idaresi altında, hakimken mahkum yaşamağa imkan yoktur. Felaket umum içindir ve bu felaketin daire-i şümulünden küçük, büyük, fakir, zengin, memur ve ahali ve hiçbir fert hariç değildir. El ele kalp kalbe vererek çalışmak zamanıdır. Ancak çalışmak ve fedakârlık etmek suretiyle bu felakete karşı durmak imkânı vardır. Mazlumların yardımcı ve koruyucusu olan Cenab-ı Kadir-i Mutlak bizimle beraberdir. Nahiyenizden bir gönüllü bölüğü teşkili için Mülazım Mahmud Efendiyi memur ettim. Nahiyenizden iki ihtiyat zabitini de berberine alacaktır. Bu bölüğün şimdilik mevcudu 150 nefer olması kâfidir ve bölüğe en namuslu, fedakâr yiğitlerden intihap edilmelidir ve millet tarafından kumandan ve takım zabiti olarak müntehab bey ve ağalardan münasipleri tayin edilmelidir. Her köy, köyünün cesametine göre 3.5.8 kişi intihap etmelidir. Bunların namuskare hizmet edeceklerine köylüsü kefil olmalıdır ve gönüllü gelecek olanların aile ve emlakine köylü hüsn-ü nezaret ve muhafaza etmelidir. Gönüllü bölüğünün esliha ve cephanesi ve iaşesi tarafımızdan temin edilecektir. Bu bölüğün şimdilik Tıfıllar köyünde ikamet etmesi muvafıktır. İcap ederse Muratili’ne ve Ayvalığa alınabilecektir. Köylü bunları mümkün olduğu kadar askeri ceket, kaput, pantolon tedarik ile giydirmelidir. Bu bölüğün teşkili için Bergama Kaymakamlığına da yazılmıştır. Tabii müdürlüğe de tebliğ edilmiş olacaktır. Haydi, bakalım göreyim sizi ey Türk kahramanları! 23 Mayıs 1919 Ayvalık Mıntıka Kumandanı Kaymakam Ali[8]

             İzmir’in işgalinden 15 gün sonra Ayvalığa Yunan ordusu işgal etmek için çıkıyor. 28 Mayıs günü Ayvalık Kaymakamı Osman Nuri, Gömeç tarafına kaçıyor. Aslında Kaymakamın kaçması bile işgalin yapılacağının bir göstergesidir. 29 Mayıs Perşembe günü yapılan saldırı ile Yunan askerinin elini koluna sallayarak Anadolu’yu işgal edemeyeceğinin ilk mesajı verilmiştir. 172 Alayın ilk şehidi de, 1. Tabur 1. Bölükten Mülazım-ı sani/Üsteğmen Edirneli Fahri Efendi’dir.

            Ayvalık Kaymakamı Osman Nuri, Gömeç’e kaçtıktan sonra da kötülüğe devam etmektedir. Nitekim Dâhiliye Nazırı Ali Kemal’e 29 Mayıs 1919 tarihinde telgraf çekerek Osmanlı Devletinin Yunanistan ile savaş halinde olup olmadığını eğer savaş halinde değil ise, Ayvalık Mıntıka Komutanlığı tarafından Yunan askerine ateş edildiğini ihbar etmekte ve Türk askerinin geriye çekilip Harbiye Nezaretine yollanması gerektiğini söylemektedir. Bunun üzerine Dâhiliye Nazırı (İç İşleri Bakanı) Ayvalık Kaymakamına telgrafla cevap verip, Osmanlı Devletinin Yunanistan ile savaş halinde olmadığı, Yunanın işgalinin protesto edilmesinin yeterli olduğu ve Ayvalık Mıntıkasındaki ordu kuvvetinin geri çekilmesi gerektiğini bildirmiştir.

            Osman Nuri, Ali Kemal’in bu telgrafı üzerine 30 Mayıs sabahı Yarbay Ali Bey’i arayarak, Dahiliye Nazırının böyle bir emir verdiğini bildirmiş, Ali Bey ise kendisine böyle bir emrin verilmediğini söylemiştir. Ali Bey, Ayvalık Kaymakamının, Gömeç’te de rahat durmayacağını anlayarak, mıntıka komutanının isteğini ileri sürülerek kendisini Gömeç’teki ikamet ettiği yerden alıp, İstanbul’a yollatmıştır. Böylelikle işbirlikçi Ayvalık Kaymakamı Osman Nuri’nin Milli Mücadeleye engel olması engellenmiştir.

            “Yunan kuvvetlerinin Ayvalık’a çıkması, Eyüp Sabri Bey’i Gömeç’teki en yüksek idari merci olmaktan alıkoyan, gelişmelere yol açmıştı. Kaymakam Osman Nuri Bey, Ayvalık’ın işgal edileceğinin kendisine resmen bildirilmesi üzerine, Kaza merkezinden ayrılmış, 28 Mayısı 29’a bağlayan gece, Gömeç’e gelmişti. Bu andan itibaren Eyüp Sabri Bey’in Burhaniye Kaymakamı Özdemir Salim Bey yerine Osman Nuri Bey’den emir aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. 29 Mayıs günü Karesi Mutasarrıflığına hattı hareketinin tayinini makine başında bekliyorum diyen Ayvalık Kaymakamı, aynı gün Dahiliye Nezaretine, Mutasarrıflığın Gömeç’in kaza yapıldığını kendisine bildirdiğini yazmışsa da, gerçekte Gömeç Ayvalık Kazası’nın merkezi yapılmıştı. 172. Alay Komutanı Ali Bey’in ‘Gömeç’te kalarak vaziyeti takip ve hareket… üzerinde kötü tesir icra etmeye çalıştığını’ belirttiği Osman Nuri Bey, 30/31 Mayıs gecesi, mıntıka komutanının isteği bahanesiyle kaldığı evden alınarak, bir araba ile Edremit İskelesi’ne (Akçay) ve buradan, İstanbul’a hareket etmek üzere olan bir vapura bindirilerek sevk ve def edilmişti’ Nahiye Müdürü Eyüp Sabri Bey, ertesi gün Burhaniye üzerinden Gömeç’e gelen Karesi sancağı Mutasarrıfı Hilmi Bey’in emri altına girmişti.”[9]

            Balıkesir Mutasarrıfı Hilmi Bey, Gömeç’ten sonra Ayvalık’a gitmiş ve İngiliz Siyasi Temsilcisi Hadkinson ve Yunan işgal komutanı Albay Dimitris ile görüşerek işgali resmi olarak da protesto etmiş ancak bir sonuç alamayarak 4 Haziran’da Balıkesir’e dönmüştü. Hadkinson ve Albay Dimitris 5 Haziran günü Ayvalık-Gömeç yolu üzerindeki Belediye Çeşmesi denilen yerde bir toplantı talep etti. Ali Bey’in zeytinlikler civarında mevzilenmesi, Ayvalıklı Rum/Yunanlıların zeytinliklere gitmesini engelliyordu. Bir protokol ile bir nevi ateşkes antlaşması yapmak istiyorlardı. Bu görüşme, Hadkinson, Albay Dimitris Toma, Kaymakam vekili Nikolas ile Nahiye Müdürü Eyüp Sabri Bey arasında yapıldı. Taraflar sözlü/şifahi olarak bir ateşkes yapmışlarsa da özellikle Yunan kuvvetleri geri çekilmediği için sözlü protokol uygulanamamıştır. Belediye Çeşmesi Protokolü denilen bu anlaşmanın sözlü olmasının nedeni de her iki tarafta da görüşmeye karşı çıkanların olmasıdır. Başta Mutasarrıf Hilmi Bey olmak üzere bu protokole göre işgal kabul edilmiş olduğundan, Yunan tarafında da askerlerin Cunda/Yunda adasına geri çekilmesi gerçekleşeceğinden itiraz edilmiştir.        

            Bandırma’da bulunan 61. Fırka Komutan vekili Refet, Ali Bey’in düşmanla çatışmasını engellemek ve askerini geri çekmesi için sürekli telgrafla emir vermektedir. 61. Fırka Komutanı Refet’in kendi imzası ile çektiği üçüncü telgrafını yazıyorum:

            “Ayvalık Mıntıka Komutanlığına, Nezareti Celile ve 14. Kolordu Komutanlığından alınıp tarafımıza tebliğ edilmiş olan emirlerde Ayvalığı işgal eden Yunan kuvveti ile çatışma caiz olmadığı ve kıtaatınızın kuzey ve güney vaziyetine nazaran Balıkesir veya Soma istikametlerinde emin bir mevzie çekilerek yalnız, keşif kolları ile temasın zayi edilmemesi emir buyururmuş olduğuna göre mezkur mevziden çekilmek ve yalnız keşif kolları ile teması kaybetmemek lazımdır. Ona göre icra-yı icabı ile bilgi verilmesi beklenir. 2 Haziran 1919 Fırka 61. K. Vekili Refet”[10]   

            Yarbay Ali Bey, bunun üzerine, özellikle de Kuvayi Milliye kuvvetleri yavaş yavaş oluşmaya başladığı bir zamanda askeri hiyerarşiyi aşarak, özellikle Damat Ferit Hükümetinde Harbiye Nezaretinde görev yapan birkaç yurtsever yetkiliyi düşünüp, direk durumu Harbiye Nezaretine çektiği telgrafla bildirmiş ve cevap gelinceye kadar bildiğini uygulamaya devam etmiş yani bu olumsuz durumda inisiyatif kullanmıştır.

            Nitekim 7 Haziran tarihinde kendisine Erkânı harbiye Umumiye Reisi Cevat Paşa’dan cevap gelmiştir. Cevap şudur;

“Karargâhı Muratilinde Ayvalık Mıntıka Kumandanlığına, C- 3 Haziran 1919 tarih ve 626 numaralı tele. Tarz-ı hareketiniz tamamen tasvibe iktiran etmiştir. Bu husustaki emri nezaretpenahi 14. Kolordu Kumandanlığı vasıtası ile size tebliğ edilecektir.[11] 

            9 Haziran 1919 tarihinde de Harbiye Nazırı (savaş bakanı) Şevket Turgut Paşa, telgrafla Yarbay Ali Bey’i kutlamıştır. Damat Ferit Hükümetinde çatlak başlamış, Harbiye Nazırı, Bakanlar Kurulunda Ali Bey’i savunmuş ve Sadrazam Damat Ferit’in geri adım atmasına neden olmuştur.

            Yarbay Ali Bey, bu arada elindeki kuvvet ve gönüllülerden oluşturduğu birliklerle Yunan kuvvetlerine zaman zaman saldırı düzenlemektedir. Bu saldırılar sırasında Kolordudan herhangi bir maddi veya manevi yardım alamamıştır. Anılarında bu durumu söyle belirtir:

            “Maalesef şimdiden söylemeye mecburum ki evvel ve ahir Ayvalık cephesi mücadelesine kolordunun hiçbir suretle maddi ve manevi faydası olmamıştır. Bütün mücadelenin zahmet ve sıkıntısı ve fedakârlığı Ayvalığın muhitinde bulunan kaza ve nahiyelerin ve bilhassa namuskâr Burhaniye ve Edremit kazalarının uhdesinde kalmıştır.”[12]

            Bu arada, işbirlikçi idarecilerin, Sadrazam Damat Ferid ve yandaşlarından aldıkları güçle propagandaları sonucu, bulundukları mahalde, Yunan işgaline karşı gelinmemesi konusunda halkta bir kanı oluşuyordu. Bazı yerlerde de, idareciler ve eşraftan ileri gelenler, Yunan ordusuna davet göndererek kendi kasaba veya köylerini işgal etmelerini istiyorlardı. Yunan ordusu da elini koluna sallayarak bu yerleri işgal ediyordu. Bergama’da da (İzmir’in ilçesi), Eşraftan Belediye Reisi Hasan Hilmi Bey, Eşraftan Arapzade Refik Bey, Dava vekili Tahsin Bey, Hafız İsmail Bey, Ayazmend’li Rahmi Bey ve Nazlıca’lı Şerif Bey, Yunan ordusunu Bergama’ya işgal için davet etmişti. Kaymakam(Yarbay) Ali Bey’in bu davetlerin önünü kesmek için Mıntıka komutanı olarak yolladığı telgraf önemlidir:

            “Bergama’da Müdafaa-ı Hukuk Cemiyetine ve Belediye Reisine ve Reşadiye Belediye Reisine ve Nahiye Müdürlüğüne

            Menemen’den ilerlemekte olduğu bildirilen Yunan kuvvetlerine karşı milli kuvvetlerle ve bütün mevcudiyetimizle müdafaa ve mukabele etmeye mecbursunuz. Şayet mukabele etmeyerek namus-u millet ve İslamiyeti lekedâr edecek surette zaaf-ı iman gösterirseniz şahsen ve heyet-i mecmuanızla kıyamete kadar lanetle yad olunacağınız gibi bu buhranlı günler geçtikten sonra her birinizin milletin ve hükümetin gazabına maruz kalacağınızı hiçbir vakit hatırınızdan çıkarmayınız. Zillet ve hıyanet göstermek isteyenler hakkında şiddetle hareket edileceğini şu an-ı tarihide bir defa daha ihtar ederim. 10 Haziran 1919 Ayvalık Mıntıka Kumandanı Kaymakam Ali”[13]

            Ali Bey, böyle telgraf çekerken, Dâhiliye Nazırı Ali Kemal ise, aynı gün Bergama Kaymakamına şöyle telgraf çekiyordu:

            “Bergama Kaymakamlığına, Hükümeti Osmaniye Yunanistan’la hal-i harpte olmadığı ve mütareke ahkamına göre düvel-i itilafiye tarafından bütün teşkilat ve teçhizat tahdit edildiği için bu yolda vukua gelen tecavüzlere karşı tabiatıyla lazım gelenler nezdinde şiddetle protesto etmekten başka bir çareye tevessül edemez. Şayet Yunan kuvve-i işgaliyesi tarafından böyle bir tarz vukua gelirse tarafınızdan hükümet namına şiddetle protesto ediniz; fakat fiilen mukavemet sulh konferansında serdeylediğimiz hukuki efkâr ve iddiaları sektedar etmek demektir. İşte bu talimata göre hareket ediniz. 10 Haziran 1919 Dâhiliye Nazırı Ali Kemal”[14]

            Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey, tüm hainliklere, işbirlikçilere karşın, emrindeki askerler ve oluşturduğu milis güçlerle Yunan ordusuna dur demiş ve bu hareketi, Kuvayi Milliye ruhunu oluşturmuş ve Ege’de düşmana karşı bir savunma gayretine ön ayak olmuştur. 

            Ayvalık’ta oluşan ve Hamdi Bey’in organize ettiği Milli Kuvvetler şu birliklerden oluşmuştu.

            “1.Pelitköylü Mehmet Bey Bölüğü, yardımcısı Karaağaçlı İshak Çavuş.

            2.Burhaniyeli Hacı tali Bey Bölüğü, yardımcısı Yedek Subay Acente Ahmet Bey ve Çakırağa’nın İbrahim Bey.

            3.Derköylü Yedek Subay Ayanoğlu Mehmet Efendi Bölüğü.

            4.Hayranlı Yedek Subay Hakkı (Kayalıbey) Bölüğü. Yardımcıları Fabrikatör Fahri (Zorbaoğlu) Bey, Muharrem (Kayalıbey), Yedek Subaylardan Mehmet (Afif), Kemal, Develi Halil ve Mustafa Beyler.

            5.Edremit Bölüğü. Bu bölüğün başkanı Hidayet Efe idi. Ancak daha sonra şehit olmasıyla Yedek Subay Niyazi Mahir ve Hüseyinoğlu Sadık Beyler bu görevi üstlenmişlerdir.

            6.Armutova’dan Ferti Bey (Gömeçli) Bölüğü. Yardımcısı Ayanoğlu İsmail Bey’di.

            7.Koyuneli (Hamdi Bey) den Yakup Çavuş Bölüğü.

            8.İvrindi Bölüğü. Bu bölüğe İlköğretim Müfettişi Varnalıoğlu İ. Hakkı Bey şeflik yapıyordu. Çerkeşli Şükrü Bey ve Necmettin Bey bölüğün takım komutanıydılar.

            9.İhsan Çavuş Çetesi. Eşkıya kökenli olan bu çete daha sonra sivil örgütlenmenin içinde yer aldı.

            10.Zeytinlik Müfrezesi.

            11.Küçükköylü Boşnak Kasım Müfrezesi.”[15]

            Özellikle altını çizmemiz gereken bir konu da, Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi Ayvalık ve çevresinde de, halkın Milli Mücadeleye isteği pek yoktu. Nitekim bu direniş grupları kendiliğinden oluşmamış, subay ve bürokratların ve de çoğunluğu ittihatçı kişilerin girişimleri sonucu ortaya çıkmıştır.

            İbrahim Ethem (Akıncı) Bey’in Demirci Akıncıları 12 Eylül 1922 tarihinde Ayvalık, Burhaniye ve Edremit’i ele geçirdiler. Üç gün sonra da 2. Süvari Tümeni Ayvalık’a girdi ve Türk, Rum/Yunan halkı tarafından alkışlarla karşılandılar. Ayvalık Kaymakamlığına da 2. Süvari Alay Komutanı Kemal Bey atanmıştır. Ayvalık Rumları/Yunanlıları Türkler gelmeden kaçabilenler kaçmış, kaçamayanlar ise Lozan Antlaşması ile mübadeleye tabi tutulmuş ve Ayvalık Türk kenti olmuştur. 


[1] Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:11

[2] Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:16

[3] Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:28

[4] Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:57

[5] Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:42

[6] Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:43

[7] Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:81

[8]Ali Çetinkaya’nın Milli Mücadele Dönemi Hatıraları. Atatürk Araş. M. yayını. 1993. Sf:34

[9] Bir İzmir Kabusu. Engin Berber. İzmir B. Şehir Bel. Yayını. Mart 2002. Sf:128

[10] Ali Çetinkaya’nın Milli Mücadele Dönemi Hatıraları. Atatürk Araştırma Merkezi yayını. 1993. Sf:58

[11] Ali Çetinkaya’nın Milli Mücadele Dönemi Hatıraları. Atatürk Araştırma Merkezi yayını. 1993. Sf:60

[12] Ali Çetinkaya’nın Milli Mücadele Dönemi Hatıraları. Atatürk Araştırma Merkezi yayını. 1993. Sf:69    

[13] Ali Çetinkaya’nın Milli Mücadele Dönemi Hatıraları. Atatürk Araştırma Merkezi yayını. 1993. Sf:79   

[14] Ali Çetinkaya’nın Milli Mücadele Dönemi Hatıraları. Atatürk Araştırma Merkezi yayını. 1993. Sf:80 

[15]Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi. Bayram Bayraktar. AAM. 2014. Sf:126