GARİP AKIMIN ŞAİRİ; ORHAN VELİ KANIK (1914-1950)

Erdem Yücel
829 views

Türk edebiyatında, özellikle şiirde yeni bir dönemi, garip akımı, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat ile birlikte başlatan şairlerin başında gelmiştir. O zamana kadar yazılmış olan şiirin yapısını tümüyle değiştirip, yeni bir anlayışı ortaya koyarak, aruz ve hece vezinlerini bütünüyle reddetmişlerdir. Bunu yaparken de şiiri bir bakıma konuşma diline çevirerek daha anlaşılır şekle getirmişlerdir. Başlangıçta yadırganan bu şiirlere derinlemesine bakıldığında, hiciv ve duygunun çok daha fazla ağırlık kazandığı görülmüştür.

Çok kısa olan 36 yıllık yaşamında Orhan Veli, şiirlerinin yanı sıra öykü ve deneme yazılarıyla da kendini tanıtmıştır. O güne kadar görülmemiş, tamamen yeni bir anlayışla şiirleri yayınlanınca epeyce yadırganmış, eleştirilere neden olmuştur.

Gerçek bir İstanbullu olan şair, şiirlerinde yaşadığı şehri en güzel şekilde anlatmıştır. Örneğin “İstanbul’u Dinliyorum” şiirinde bir zamanların bu güzel şehrini dizeleriyle gözler önüne sermiştir.

İstanbul’da o günlerin simgesi olan tramvaylar meyhaneler, kahveler, muhallebiciler onun şiirlerinde yer almıştır. Ayrıca şehrin halkı, semtleri ve vapurları en güzel şekliyle canlandırılmıştır. Şehir halkının konuşmaları, sıkıntıları, dertleri, sevinçleri ve hepsinden öte emekçiler o günlerde hiç bu kadar güzel anlatılmamıştır.

“İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.

  Önce hafiften bir rüzgâr esiyor.

  Yavaş yavaş sallanıyor

  Yapraklar ağaçlarda;

  Uzaklarda, çok uzaklarda

  Sucuların hiç durmayan çıngırakları,

  İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı…”


Orhan Veli İstanbul Türküsü’nde ise şöyle diyor;

“İstanbul’da Boğaziçinde,

  Bir fakir Orhan Veli’yim,

  Veli’nin oğluyum.

  Tarafsız kederler içinde.”

Cımbızlı Şiirinde ise dünyadan, çevresinde gelişen olaylardan habersiz olanları eleştiriyor:

“Ne atom bombası
  Ne Londra Konferansı
  Bir elinde cımbız,
  Bir elinde ayna;
  Umurunda mı dünya!”


Orhan Veli bu dizelerinde II. Dünya Savaşı sonlarında atılan atom bombasını, savaş sonrası yapılan konferansları ve insanlarımızın umursamazlığını, ilgisizliğini dile getirmiştir.

Orhan Veli 13 Nisan 1914’de Beykoz Yalıköy’de annesinin ailesine ait bir konakta dünyaya gelmiştir. İstanbul’un tanınmış müzisyenlerinden Veli Kanık’ın oğludur. Galatasaray Lisesi’nin ilk kısmından sonra orta öğrenimini Ankara Lisesi’nde 1932’de tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne devam etmiş, Galatasaray Lisesi’nde muallim muavini olarak görev yapmış, ardından 1936-1945 yıllarında Ankara’da PTT Genel Müdürlüğünde memur olarak çalışmış, 1945-1947 arasında Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosunda görev almıştır. Bu arada Yaprak dergisini 1949-1950 arasında yirmi sayı yayınlamıştır. İlk şiir kitabı Garip (1941) olup onu Vazgeçemediğim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949) isimli kitapları izlemiştir. Bütün Şiirleri isimli kitabı ise 1951 yılında yayınlanmış ve birçok baskısı yapılmıştır. Ayrıca La Fountaine Masalları (1943), Nasreddin Hoca Hikâyeleri (1949) diğer kitaplarıdır. Varlık Dergisinde de şiirleri yayınlanan Orhan Veli İstanbul’a ve doğduğum köy dediği Beykoz’a da şiirlerinde yer vermiştir.

Orhan Veli Ankara’yı ziyareti sırasında, belediyenin açtığı çukura düşerek başından yaralanmıştır. İki gün sonra döndüğü İstanbul’da, 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde rahatsızlanarak hastaneye kaldırılmış, beyninde damar çatlaması teşhisi konulmuştur. Beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşılmış, Cerrahpaşa Hastanesinde vefat etmiştir.

İstanbul hayranı olduğunu şiirlerinde defalarca belirten Orhan Veli’nin mezarı Rumelihisarı’ndaki Aşiyan mezarlığındadır.

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR