“Clara odamdaki aynanın önünden vücut kremini getirir misin?
Clara elinde kumanda plazma tv de ‘Young bodies’ (genç bedenler) adlı bir diziyi izlemektedir. Ablası Lara’ya bakmadan cevap verir.
“Neden ben getirecekmişim.
“Benim takılarımı kullanırken hiç öyle söylemiyordun ama.
Clara kumandanın ortasındaki yuvarlağa basar, görüntü donar. Kumanda elinde oflayarak yerinden kalkar. Salondan çıkar. Geri geldiğinde elindeki oval şişeyi onun kucağına atar.
“Al bakalım.
“Bu ne!
“Ne olacak. Kremin işte.
“Bu krem kutusu değil. Bunu kasıtlı yapıyorsun biliyorum. Bu yasemin kokulu ve gün ışığında kullanılan parfüm. Gece ise lavanta kokulusu sürülür. Şimdi bunu bilmediğini söylemeyeceksin değil mi?
“Bütün bunları bilmek zorunda değilim. Değil mi?
Alaycılığıyla birlikte yeniden televizyon karşısındaki deri koltuğa gömülür. Dizi durdurduğu yerden başlar. Ablası hırsını tüketmemiştir.
“Ama losyonlarımı hangi zamanda kullanacağını çok iyi biliyorsun.
Clara sesini yükselterek diğer odadaki gürültüye seslenir.
“Baba yaa.
Ayak sesleri üzerine ikisi de susar. Babası sakalını kaşıyarak kapıdan bakar.
“Kavganız ne üzerine bilmiyorum. Ama insanlığa bir yararı olacaksa birbirinizi gırtlaklaya bilirsiniz.
Lara burnundan soluyarak babasının salondan çıkmasını bekler. Clara televizyonun sesini açar. Bir yandan da söylenir.
“Sanki senin okuduğun felsefenin insanlığa bir yararı var.
Lara gülümser. Tek ortak öfkeleri, babalarının felsefeci laflarına diyecek lafları olmamasındandır. Clara bacakları arasındaki kutu kolayı kafasına diker. Suratını ekşitir. Elinin teriyle ağzını siler. Bacaklarını karnına çeker. Çerez tabağından avucunu doldurur. Teker teker ağzına atar. Lara kardeşine bakınır. Kendi de yaptığı için sinsice güler. Zira kolanın yarısı votkayla karışıktır. Clara diğer bölüm ve intro kısmını hızla geçerek yeniden yeni bölüme dalar. Sol üst kısımda Young Bodies + 18, sağ üstte ise Season 9 Section 17 yazmaktadır. Ablası Lara’nın süslenmesi bitmiş evden çıkmak üzeredir. Ekran altından geçen losyon reklamı sonrasında filme dalar.
Yumuşak çamur herkesi içeri çekmektedir. Clara kıçının üzerinde sürünerek geri geri kaçmaya çabalar. Daha hızlı kaçabilmek için sürünerek sert olduğuna inandığı kuru toprağa doğru ilerler. Nefes nefese oturur. Arkasından uğultulu bir ses kendisine yaklaşmaktadır. Hemen geri döner. Yapışkan bir ses boyun yukarısından geçerken suratını sarı bir renge boyar. Eliyle yüzüne dokunur. Salyamsı bir sıvı yüzüyle parmakları arasında sallanmaktadır. Daha yakından baktığında yüzlerce kurtçuk böceğin ağ üzerinde gezindiğini görür. Çığlık atarak doğrulur. Asit yağmuruna tutulmuş bir grup sürüklenerek uçuruma doğru yürümektedir. Çoğunun iç organları dışarıya sarkmış, etleri dökülmüş kemikleri görünmekte, kulak burun ve gözleri ise erimiştir. Her adımda kırk elli kişi aşağıya uçmaktadır. Karanlık koyu bir balçık, onu loş bir tünele doğru savurur.
Clara yeni bölüm Sezon 10 bölüm 4’de geçtiğinde hemen yerinden doğruldu. Mutfağa koşar adımlarla yürürken aralık kapı arasından babasının üçlü koltukta uzanmış kitap okuduğunu gördü. Hıh diyerek adımlarını sıklaştırdı. Dolabın orta kısmında kısmından karton bir kutunun yanlarından kapağını açtı. Cam dolaptan pasta tabağını çıkardı. Metal çekmeceyi çekti. Sekiz çeşit çatal ve bir o kadar da bıçak arasından eğri burunlu bir çatal ve sivri tırnaklı bir bıçağı seçti. Pastayı tabağa koydu. Acele adımlarla ablasının odasına daldı. Tabağı bıraktı. Gömleğinin düğmelerini çözdü ve Night lotion yazılı losyonu boyun ve göğsüne püskürttü. Tabağı alarak dışarı süzüldü. Kapı aralığından babasına baktı. Kitap elinden düşmüş uyuya kalmıştı. Hemen salona geçti. Koltuğa gömüldü. Kutu koladan birkaç yudum aldı ve çatalı pastaya batırdı. Koca bir dilimi dudaklarına değdirmeden ağzına attı.
Tünelin sonunda dönerek kıvrılan taş merdivene doğru yürür. Siyah bir rüzgâr saçları arasından geçerken birkaç tutam saçlarını da beraber götürür. Eliyle saçlarını korumaya çalışır. Taş merdiven basamakları onu yeniden geldiği noktaya getirdiğinde ağlayarak yere çömelir. Taş merdivenin yanlarındaki toprak çökmeye başlar. Sis ve tozun içinde kalmıştır. Ayağa kalkar. Yukarı çıkan merdiven bu kez aşağı doru inmektedir. Taşlar çatlayarak ufalanmaktadır. Eteğini toplayarak hızla aşağı iner. İki tarafı duvar üstü karanlık bir sis tabakasının içine girer. Duvarlardan sıvı akmaktadır. Susuzluğunu gidermek için duvara dokunur. Parmağının ucunu yalar. Çamurlu su tadındadır. Suyu dişleri arasından emer, tortuyu tükürür. Hava akımının yüzüne vurduğu bir yerde derin derin solumaya başlar. Birden zemin sallanmaya başlar. Tutunacak hiçbir nesne yoktur. Çevresindeki taş ve çamur yığını arasında aşağı doğru kaymaya başlar. Yeniden yükselerek savrulur. Yosun kokulu cıvık geniş bir arazinin içine düşer. Sisli bir karanlık hâkimdir. Doğrularak yürümeye başlar. Bitkin bir durumdadır. Yere çömelir ve avucuna işer. Su kaybı felaket demektir. Parmaklarına kadar yalar. Ayağının altındaki toprak yürümektedir. Yere çöker. Birden bacağında gezinen binlerce böcek görür. Tadına bakmadan onları bacağının üzerinde ezmeye başlar. Kılçıksı lapaya dönmüş böcek yığınını avuçlayarak yemeğe başlar. Kusmamak için doğrularak yürümeye başlar. Arazi salınımı durmuştur. Birden etrafı saran sarı bir toz dumanı içine girer. Kükürt kokusu genzini yakar. Öksürmeye başlar. Uzun sürmesi ölüm demektir. Öksürerek yere çöker. Lapamsı böcek yığınını kusarak çıkarır. Tere batmıştır. Terlemek su kaybıdır. Korkuyla kusmuğun üzerindeki suları emer. Kendisiyle birlikte bazı diri kalmış böcekler de lapayı yemeğe başlar. Göğsündeki acıyla doğrulur. Düğmeleri koparırcasına gömleğinin önünü açar. İğrenerek göğsündeki sarı akıntıya bakar. Ya cerahat enfeksiyona neden olursa. Mırıldanmanın ardından gömleğinin önünü kavuşturur. Güçlü bir vakum sarı gazı çeker. Vakum olan yerde daha güçlü bir hava akımı olur düşüncesiyle toz bulutunun arkasından gitmeye karar verir. Uzun ve yorucu bir yürüyüşün ardından bir tepe önünde durdu. Tepesinde geniş ve kızılımsı bir aydınlık gözükmekteydi. Yanan gazların sonucu mu yoksa güneşin parlaklığımı bilemedi. Uzaklığı tek gözünü kapadığı parmak hesabıyla yaptı. Uzaklık yirmi kilometreyi aşıyordu. Sevindi. Bu güneş olmalıydı. Tepenin yamaçlarına doğru hareket etmeye başladı. Eline damlayan kanla durdu. Burnundan kan sızıyordu. Hemen gömleğinden bir parça kopararak burnuna tampon yaptı. Göğsündeki irin akıntısı yavaşlamış sarı tonda kabuklar oluşmuştu.
Clara kola kutusunu kafasına dayadı. İçinde bir damla kalmamıştı. Hemen yerinden doğruldu. Kapı aralığından babasına baktı. Yatmaya gitmiş olmalıydı. Sevindirik adımlarla mutfağa koştu. Buzdolabının sebze bölümünü açtı. Sebzelerin arasına sıkıştırdığı votka şişesini dışarı aldı. Kalın buzlu bir bardağa doldurarak geri geldi. Dizi: Sezon 10 bölüm 17’ye bittiğinde 11. Sezona atladı. Votka bardağıyla birlikte koltuğa gömüldü. Bardağı dudaklarına götürdü.
Ayak parmakları karıncalaşmaya başladığında yere çöktü. Ayağındaki çaputları çıkarmaya çalıştı. Deriye yapışmıştı. Dudaklarını ısırarak onları çıkardı. Sol ayağının ufak parmağı sallanmaktaydı. Hızla çekti. Hiç kan gelmemesini garipsedi. Tırnağı kolayca deriden sıyırdı. Parmağının yarısını obur bir çocuk gibi ağzına attı. Gevelemeye çalıştı. Çiğnedikçe lastikleşen eti tükürdü. Diğer parmaklarını kontrol etti. Ayağa doğruldu. Kokusunu alamadığı yoğun bir gaz tabakası dizi ile zemin arasında akıyordu. Yoğun bir öksürük nöbeti geçirdi. Burnundaki tampon düşmüştü. Gaz kokusunu hissetti. Bu göğsüne sürdüğü gece losyonun kokusuydu. Ama neden bu kadar iğrenç kokuyordu. Tepede gözüken ışık karardı. Her yanı koyu bir loşluğa dönüştü. Bitkin bir şekilde yere oturdu. Metal sesleriyle kafasını kaldırdı. Milyonlarca eğri burunlu çatal ve sivri tırnaklı bıçaklar havada uçuşmaktaydı. Yoo. Yoo diye bağırdı. Sesini duymadı. Elini kulağına götürdü. İki kulağı da düşmüştü. Çığlık atarak koşmaya başladı. Kırık şişe sesleri üzerine arkasını döndü. Binlerce lavanta şişesi kendisine doğru yürümekteydi. Birazdan hızlanarak havalandılar. Daha hızlı koşmaya başladı. Yumuşak çamurlu bir zemine ulaştı. Yere kapaklandı. El ve dizleri üzerinde soluyarak yürümeye başladı. Birisi birilerine dokunduğunu hissetti. Çamurun içi ceset doluydu. Ama insan değil, tüyleri olmayan martı sürüsüydü. Hayır hayır diye çığlık atmaya başladı. Lapa lapa kar yağmaya başlayınca sevindi. Ancak taneler yere düşerken merhem gibi uzamaya başladı. Kurtçuk halini aldı ve suratına yapışmaya başladı. Yoo. Hayır. Olamaz. Suratını tokatlamaya başladı.
Clara ter içinde uyandı. Ablası yeni bir tokat için kaldırdığı elini indirdi. Clara bacaklarını cenin pozisyonunda içeri çekmiş ellerini bacakları arasına sıkıştırmıştı. Hızla doğrulmaya çalıştı. Ama hareketleri yavaştı. Ne! Ben! Eline bulaşmış ıslaklığı burnuna götürdü. Yoğun bir sidik kokusu üzerine yerinden kalkmaya çalıştı. Yere kapaklandı. Önce deri koltuğa sonrasında kot panoluna baktı. İğrenerek kafasını kaldırdı. Ablasının üzerinde dekolte bir kıyafet vardı. Ama ağlamış gözleri gecesinin hiç iyi geçmediğini gösteriyordu. Birden babasını gördü. Zeminden güç alarak zor ayağa doğrulmaya çalıştı. Ablası elini uzatınca tiksintiyle onu geri itti.
“Senden bıktım anlıyor musun? Senin parfümlerinden de losyonlarından da gece kremlerinden de bıktım. Lanet olsun. Şu halime bak yaa.
Ağlayarak yatak odasına yürürken yönünü değiştirerek banyoya yöneldi. Geri döndü salona girdi. Ablası ve babası şaşkınca onu izlemekteydi.
“Hepinizden. Hepsinden nefret ediyorum.
Deri koltuğun dibindeki buzlu bardağı kaptığı gibi televizyona fırlattı. Bardak Sezon 12 B 3 yazısı üzerinde patladı. Koşarak salondan çıktı.
Clara salondaki kanepeye uzanmış arkasına bir yastık atmıştı. Tek eliyle örgü saçlarının arasına soktuğu kurşun kalemi çıkardı. Okuduğu kitaptaki paragrafın altını çizdi. Kalemi yeniden saçları arasına sıkıştırırken televizyonun çatlak kısmına bakındı. Gülümsedi. Bağırdı.
“Sakız çiğnemenin bile bir yararı vardır. Öyle değil mi baba. Çene kaslarını güçlendirir.
Yaptığın bir eylemin sana ve senin dışındakileri bir yararı yoksa sakız çiğnemekten daha beterdir lafı babasına aitti. Kalemi yeniden çıkardı.