Önce ağır bir ses duydu.
Sonra iki kamyon gördü,
Sonra dört.
Ağır postal sesleri döküldü toprak yola
Sonra dokuz.
Çifter sıralı erler, ellerinde tüfekler gördü.
Apoletli askerler gerisinde
Evin kuşatılmış olduğunu gördü.
Salih’i göründü kapıda
Yüzündeki sevinç düştü önce yere.
Ona doğru koşan köpeğin,
Havada can verirken
Daha birkaç dakika önce bakışı düştü gözlerine.
Saman Pazarı, Koyun Pazarı düştü gözlerine.
Gülsüm kardeş diyen Hekime Hanımı gördü.
Elinde çalı süpürgesi,
“Kız nereden böyle” diyen Cemile’yi…
Dağ evindeki İbrahim’in, kan çökmüş gözlerini gördü.
Arkadaşlarına kara çekirdek alırsın lafı düştü.
Oğlu Memosunu bastırdı göğsüne. Daha da bastırdı.
Evden paytak yürüyüşle çıkan
On dört aylık kızını gördü.
Babasına benzeyen bir köylü gördü
Nemrut yüzlü babasına.
Sırıtarak sarı bıyıklarını buran bir köylü.
Kışlık tayını kurtarmıştı ihbarcı,
Çocukları bu kış tok yatacaktı.
Heyy! diye seslendi.
Elini salladı kepli askerlere
Onun sevdalısı benim diye haykırdı.
Haykırışının düşüşünü gördü.
Kolları arasında annem diyen sesin düşüşünü gördü.
Yüzünde gezinen bir el,
Kızının parmaklarını gördü.
Avuç içleri kan.
Annem diyen sesini gördü…
Koca koca kurşunların
Göğsünü yırttığını gördü.
Kendi gözlerinin açık düşüşünü gördü.