“Umutsuzluklardan Umut Yaratan” Büyük Çınar Yaşar Kemal’in Yaşam Mücadelesi

Muhammet Yıldırım
2.270 views

“İnsan, evrende gövdesi kadar değiI, yüreği kadar yer kapIar…”

Bu söz onun unutulmayan sözlerinden biriydi.

Türk edebiyatının ulu çınarı Yaşar Kemal’in anısına.

Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Yaşar Kemal, 6 Ekim 1923 tarihinde doğmuştur. Ancak nüfus kaydında doğum yılı 1926 olarak geçmektedir.

Ailesi Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden Van Gölü’ne yakın Ernis (bugün Ünseli) köyünden, Osmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyüne göç etti.

Annesi Nigar Hanım, babası ise bir çiftçi olan Sadık Efendi’ydi. Yaşar Kemal 3,5 yaşındayken, evlerinin avlusunda koyun kesen halasının eşini izlerken, bıçak deriden kayıp sağ gözüne saplandı. Bu talihsiz kaza neticesinde gözünü kaybetti.

Yaşar Kemal’ in babası Sadık Efendi, bir buçuk yıl süren göç sırasında, Yusuf adlı yaralı bir çocuğu yanına alarak evlat edindi. Ancak ne elimdir ki, ölümden kurtarıp büyüttüğü evlatlık oğlu Yusuf, camide namaz kılarken, kedisini kalbinden bıçaklayarak, öldürmüştü.

Bu olaya tanık olduğunda henüz 4 yaşında olan Yaşar Kemal, gözleri önünde Yusuf tarafından öldürülen babasının üzüntüsüne dayanamadı, kekeme oldu. 12 yaşına kadar kekeme kaldı. Babasının ölümüne çok üzülen Yaşar Kemal, uzun süre mezarlıkların önünden dahi geçemedi.

“Babamın ölümü de beni çok üzdü. Babamın ölümüne uzun yıllar inanmadım ve onun mezarına hiç gitmedim. Uzun yıllar mezarlığın yanından bile geçmedim. Öldüğünden dolayı da ona derinden kırıldım, küstüm.”

Babasının öldürülmesinden sonra annesi Nigâr Hanım, yazarın amcası Tahir Efendi ile evlendi. Babası yaşarken ekonomik durumları yerindeydi. Ölümünün ardından bir anda köyün en fakir ailesi oluverdiler.

Bir gün köye gelen çerçinin borç defterinden öğrendi; Yazı diye bir şey vardı! Yazı, düşünülenleri oraya aktarıp, ihtiyaç halinde tekrar okuyup hafızada kalmasını sağlıyordu. Bu durum çok ilgisini çekmişti. Küçük yaşlarda, okuma yazma bilmediği halde ozanların anlattığı efsaneler, şiirler Yaşar Kemal’i çok etkiledi. Yaşar Kemal de küçük yaşına rağmen ozanlara özenerek türküler, şiirler söylemeye başladı. Yaşar Kemal ile atışan görme engelli Aşık Ali’nin “Sen bu yaşta bu kadarsan sonunda Karacaoğlan gibi olacaksın” sözleri onu fazlasıyla mutlu etti.

İlkokula Kadirli Cumhuriyet İlkokulu’nda başladığında Yaşar 9 yaşına basmıştı. Bu okul işi keyifli bir mesele gelmişti ona. İlk üç ayda okumayı da yazmayı da öğrendi.

Kemal’in edebiyata karşı olan ilgisi ortaokul yıllarında başladı. O yıllarda halk edebiyatı ilgisini çekiyordu. 1940’lı yıllarda yazdığı şiirler “Çığ Dergisi”nde yayınlandı. Daha sonra Beşpınar, Millet, Ülke ve Kovan gibi dergiler de eserleri yayınlandı. Kemal, öğretim hayatını ortaokulda sona erdirmek zorunda kaldı.

1940’lı yılların başlarında Nurullah Ataç Abidin Dino, Arif Dino ve Pertev Naili Boratav gibi sosyalist sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu. 1941’de Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği’nde Irgat Katipliğine başladı. 1942’de Adana Halkevi Ramazanoğlu Kitaplığı’nda memurluk yaptığı dönemde, 1940-1941 yılları arasında Çukurova ile Toroslar’dan derlediği ağıtları içeren Ağıtlar adlı ilk kitabı, 1943’te Adana Halkevi tarafından yayımlandı. Zirai Mücadele’de Irgat başı oldu, sonra da Kadirli’nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği yaptıktan sonra traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük gibi geçici işlerde de çalıştı.

Henüz 17 yaşındayken tutuklanmasına neden olacak olan Yalnızlık adlı o şiiri yazdı.

Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.

Su olsan kimse içmez,

Yol olsan kimse geçmez,

Elin adamı ne anlar senden?

Çıkarsın bir dağ başına,

Bir ağaç bulursun

Tellersin,pullarsın,

Gelin eylersin.

Bir de bulutları görürsün,

Bir de bulutları görürsün,

Bir de bulutları görürsün.

Köpürmüş gelen bulutları.

Başka ne gelir elden?

Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde

Şu dünyanın ıssızlığı.

Tanrı kimsenin başına vermesin

böyle bir yalnızlığı!

1946’da askerliğini yaptığı Kayseri’de ilk uzun hikâye kitabı “Pis Hikaye”yi kaleme aldı.

Askerliğini yaptıktan sonra gittiği İstanbul’da, Fransızlara ait havagazı şirketi’nde gaz kontrol memuru olarak çalıştı.

1948 yılında Kadirli’ye geri döndü, bir süre yine çeltik tarlalarında kontrolörlük, daha sonra arzuhalcilik yaptı.

1950’de 142. maddeye aykırı davranmak suçundan hapse atıldı.

1951’de hapisten çıkınca İstanbul’a yerleşme kararı aldı. Cumhuriyet Gazetesi’nde röportaj yazarlığı yapmaya başladı. Yaşar Kemal adını ilk kez burada kullandı, bazen fıkra bazen de makale yazıyordu.

Yazıların da, Anadolu halkının toplumsal sorunlarını anlatmaya çalışıyordu.

Bu dönemde yaptığı “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” başlıklı röportajı, Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği yarışmada Özel Başarı Armağanı’nı almaya hak kazandı.

Dükkancı, Bebek, Memet ile Memet ve Sarı Sıcak adlı öyküleri yayınlandı.

1952 de tanıştığı Thilda Serrero ile evlendi. Türkçe, Fransızca, İngilizce ve İspanyolcayı çok iyi bilen Serrero, Kemal’in 7 eserini yabancı dillere çevirdi. Çeşitli yayınevleriyle ilişkiler kurarak, eşinin Avrupa’da daha hızlı tanınmasını sağlamış oldu. Bu tarihten sonra kendini tamamen roman yazarlığına verdi.

Kemal’in ilk romanı olan Türk Edebiyatı’nda çok önemli bir yeri bulunan “İnce Memed” adlı eseri 1955’te piyasaya sürüldü. Bu roman aynı yıl Varlık Roman Armağanı’nı kazandı.

1962 yılında Mehmet Ali Aybar’ın genel başkanlığını yaptığı Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) girerek politikaya atıldı. Parti de Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yaptı.

Türkiye İşci Partisinin katıldığı seçimlerde kullandığı ‘Kula Kulluk Yetsin Artık’, ‘Kısa Çöp Uzun Çöpten Hakkını Alacak’ gibi sloganlar onun kaleminden çıktı.

1964-1965’te Bulgaristan ve Sovyetler Birliği’ne seyahat ederek ileri gelen bazı sanatçı ve devlet adamlarıyla tanıştı. Yaşar Kemal romancılığı, hikâyeciliği, şairliği, gazeteciliği, insana olan aşkı ve neşeli kişiliği onu tanıyanlar tarafından anlatıldı. Ancak bir Marksist ve bir sosyalist siyasetçi oluşuna pek değinilmedi. Oysa ki bu yönleri, yaşamı boyunca diğer tüm nitelikleriyle kopmaz bir bütün oluşturuyordu. Görmezden gelinen Marksistliğini şöyle açıklamıştı:

“Ben bir sosyalist militanım ve Marksistim. Bunu en geniş anlamda söylüyorum. Militanım derken, kendimi hiçbir zaman dar kalıpların içine hapsetmedim. Bunu insanın, her yönüyle yüzde yüz bağımsızlığı olarak anladım. Bunu böyle anlarken Marksizmin kurallarını özümsediğimi sanıyorum. Marksizm bana dünyaya bakmak için en aydınlık kapı oldu. Yaşamım boyunca bu düşünceyi yaşamla ölçtüm, yanıldığını görmedim.”

1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. Bu derginin eklerinden biri yüzünden 18 ay hapse mahkûm oldu ancak Yargıtay tarafından karar bozuldu. 1968 yılında yine Ant Yayınları tarafından Dağın Öte Yüzü üçlemesinin üçüncü romanı olan Ölmez Otu yayımlandı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. İlk olarak 1973’te olmak üzere pek çok kez Nobel’e aday gösterilmesine rağmen bir türlü Nobel ödülünü alamadı.

1974 tarihli “Demirciler Çarşısı Cinayeti” romanı Madralı Roman Ödülü’nü, 1977 tarihli “Yer Demir Gök Bakır” Fransa’da “Yılın En İyi Yabancı Romanı” ödülünü aldı.

Büyük ustanın eserleri 39 dile çevrilmiş, uluslararası arenada büyük ilgi görmüştür. Kendisine, 1982’de Del Duca Ödülü ve 1984’te Fransa’dan “Légion D’Honneur” nişanı verildi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1997 yılında Adam yayınları tarafından “Bir Ada Hikâyesi” dörtlemesinin ilk kitabı olan “Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana” adlı eseri yayımlandı.

1995 yılında Almanya’da yayınlanan Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkûm edildiyse de cezası ertelendi.

17 Ocak 2001 eşi Thilda Serrero hayatını kaybedince 2002 yılında ikinci evliliğini Ayşe Semiha Baban ile yaptı 2002 yılında “Bir Ada Hikâyesi” dörtlemesinin ikinci kitabı “Karıncanın Su İçtiği” aynı yıl dörtlemenin üçüncü kitabı “Tanyeri Horozları” adlı eserler yayımlandıktan on yıl sonra 2012 yılında “Çıplak Deniz Çıplak Ada” dörtlemenin son kitabı yayımlandı.

Edebiyatımızın çınarı, büyük usta Yaşar Kemal, yaşadığı solunum sorunları nedeniyle 14 Ocak 2015 tarihinde İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Bir süre tedavi gördüğü hastanede 28 Şubat 2015 tarihinde yaşamını yitirdi.

‘Şu dünyada yalnız kalan, kimsesiz çaresiz olan yalnız ve yalnız insandır. Herkesin, her şeyin yaşaması, ölümsüzlüğü var, insanın yok. Ağaç, kuş, otlar, böcekler, yılanlar çiyanlar, hiçbirisi, hiçbirisi yok olmuyor. Ama insan yok oluyor. Çünkü insan kendinde başlayıp, kendinde bitiyor…” diyen büyük usta…

Eserlerinle, fikirlerinle, tüm kazandırdıklarınla halen bizimlesin. Yok olmadın ve asla yok olmayacaksın…

Kitapları:

Öykü:

1952 – Sarı Sıcak

1975 – Bütün Hikâyeler

Roman

1955 – İnce Memed,

1955 – Teneke,

1960 – Orta Direk,

1963 – Yer Demir Gök Bakır,

1968 – Ölmez Otu,

1969 – İnce Memed,

1974 – Akçasazın Ağaları / Demirciler Çarşısı Cinayeti,

1975 – Akçasazın Ağaları / Yusufcuk Yusuf,

1976 – Yılanı Öldürseler,

1976 – Al Gözüm Seyreyle Salih,

1978 – Kuşlar da Gitti, (uzun öykü)

1978 – Deniz Küstü,

1980 – Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik I,

1982 – Hüyükteki Nar Ağacı,

1984 – İnce Memed, III. Cilt,

1985 – Kale Kapısı / Kimsecik II,

1987 – İnce Memed, IV. Cilt,

1991 – Kanın Sesi / Kimsecik III,

1997 – Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi I,

2002- Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi II,

2002 – Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi III,

2012 – Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi IV,

2013 – Tek Kanatlı Bir Kuş,

Çocuk Romanı

1977 – Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca,

Çeviri

1977 – Ayışığı Kuyumcuları (A. Vidalie; Thilda Kemal ile),

Röportaj

1955 – Yanan Ormanlarda 50 Gün, İst.: Türkiye Ormancılar Cemiyeti,

1955 – Çukurova Yana Yana,

1957 – Peribacaları,

1971 – Bu Diyar Baştan Başa,

1974 – Bir Bulut Kaynıyor,

1978 – Allah’ın Askerleri,

2011 – Röportaj Yazarlığında 60 Yıl,

2013 – Çocuklar İnsandır,

Deneme-Derleme

1943 – Ağıtlar, Adana: Halkevi,

1961 – Taş Çatlasa,

1974 – Baldaki Tuz, (1959-74 gazete yazıları)

– Gökyüzü Mavi Kaldı, (halk edebiyatından seçmeler, S. Eyüboğlu ile)

– 1980 – Ağacın Çürüğü: Yazılar – Konuşmalar, (der. Alpay Kabacalı)

– 1985 – Yayımlanmamış 10 Ağıt,

– 1997 – Sarı Defterdekiler: Folklor Derlemeleri, (haz. Alpay Kabacalı)

– 1995 – Ustadır Arı, İst.: Can,

– 1995 – Zulmün Artsın,

– 2009 – Binbir Çiçekli Bahçe,

Destansı roman

1967 – Üç Anadolu Efsanesi,

1970 – Ağrıdağı Efsanesi,

1971 – Binboğalar Efsanesi,

1972 – Çakırcalı Efe,

Şiir

2010 – Bugünlere Bahar İndi,

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR