Son dönemin en moda yatırımı herkesin bildiği gibi kriptolar oldu. İki yıl öncesine kadar dünyada birçok insanın haberinin dahi olmadığı kriptolar şu an 7’den 70’e herkesin dilinde. Aslında bu hikâyenin mimarı Satoshi Nakamoto bir insan mı yoksa bir hacker grubu mu hala bilinmiyor. Bu bilinmezliğe rağmen büyük bir finansal değişime doğru gidiyoruz. Bu değişim olur mu yoksa bir rüyadamıyız açıkçası onu da bilmiyorum. 2008 yılında Satoshi bir makale yayınladı. İlk yayınlandığı zamanlar bu makale pek okunmuyordu. Şimdilerde ise en popüler makalelerden biri haline geldi. Hatta Amerika Merkez Bankası Başkanı Bernanke 2008 yılında yayınlanan bu makaleye büyük ihtimalle kıçıyla gülmüştür.
Ben de Satoshi’ yi anlamak için onu araştırmaya başladığımda şunu gördüm; kendi kimliğini açıklamayan bu gizemli adam, bütün dünyaya bir mesaj veriyordu, önemli bir mesaj! Bu mesaj bir kodun içine gizlenmiştir. Kodun içinde gizlenen bu cümle bir İngiliz gazetesinin manşeti olan ‘Şansölye Bankalar İçin İkinci Kurtarma Paketinin Eşiğinde’ cümlesidir. Bitcoinin ilk kodu budur.
Aslında bu kodla Satoshi, dünya finansal ve bankacılık sistemleri hakkında ne düşündüğü konusunda bir mesaj veriyor bizlere. Herkes bu mesajı farklı yorumlayabilir. Herkes bir yere çekebilir. Ancak şu gerçek değişmez, Bitcoinin çıkışı ve mesajı veriş tarihi 03 Ocak 2009 tarihidir. Yani 15 Eylül 2008 de ki büyük finansal krizinin hemen akabindeki bir tarih! Bilinmelidir ki bu kriz Amerika’daki Lehman Brother’sin iflasını açıklamasıyla başlamıştı. Bu nedenle, Satoshi’nin bu mesajı aslında bütün bankacılık sistemine ve finansal sisteme bir ayar getirmek için verdiğini düşünebiliriz. Çünkü krizi yaratan şirketler önce halkın birikimlerini yok ediyorlar, akabinde ise kurtarılmayı bekliyorlardı. Nitekim beklenen oldu ve kapitalizmle yönetilen tüm ülkeler çıkardıkları özel yasalarla bu şirketleri kurtardı. Amerika’da 787 milyar dolarlık yardım paketi halka değil, bankacılık sistemine aktarıldı. Kazanan belliyken kaybeden gene kimsenin umurunda olmayan halk oldu.
Satoshi belli ki bir finansal değişim planlıyor ama kesin olarak yanıldığı bir yer var, kapitalizmin içinde kaldığımız sürece bir çıkış yolu yok. Satoshi doların krallığını da ortadan kaldırmak istiyor çünkü 1970 yılından beri Dolar (USD) dünyada rezerv para olarak kabul ediliyor. Doların yerinde 1970 ten önce altın vardı. Bütün ülkeler Amerika’nın ayak oyunlarına yenildi ama bu yenilginin sonucunu dünya halkları ödedi. Bugün yaşadığımız coğrafyada da en büyük sorun enflasyondur ve bu canavar ile sürekli karşı karşıyayız. Dünyada birçok ülke bu sorunla boğuşuyor çünkü Amerika ve Avrupa Merkez Bankaları pervasızca para basıyor. Sınırsızca basılan bu paraların enflasyona neden olmayacağını bilmeyen yoktur herhalde. Tarihler 16 Kasım’ı gösterdiğinde İngiltere Merkez Bankası Başkanı Andrew Bailey enflasyonun durumundan çok rahatsız olduğunu dile getirdi. Sorunu yaratanlar, sorundan rahatsız olduklarını açıklayınca milyonlarca insan bu düzenbazlara inandı ama ortada bir gerçek vardı; Avrupa ve Amerika dünyanın başına bu enflasyon canavarını bela etmişti.
Marx Kapitalizmin sürekli krizler üreten bir sistem olduğunu defalarca vurguladı. ABD ve Avrupa 2008 krizinden çıkmanın yolunu amansızca para basmakta buldu fakat hem krizden çıkamadılar hem de dünyayı bir hiperenflasyona sürüklediler. Bastıkları paralarla patronları zengin ederken, milyonlarca insanı fakirleştirdiler. Gelinen noktada pek çok ülkenin parası değer kaybediyor ve enflasyon karşısında eriyor. Altın da artık buna bir çare olamıyor.
Bu arada ABD çok fazla borç biriktirdi. ABD’nin her 20 saniyede borcu 1 milyon dolar artıyor. ABD bu sarmaldan kolayca çıkamayacak ve bu derin bir kriz getirecek. Zira kapitalizmde krizler küreseldir. Amerika krize girerse diğer ülkelerin de işi oldukça zor olacak. İşte o andan itibaren rezerv para Dolar olmaya devam mı edecek yoksa finans piyasalarında derin bir değişiklik mi göreceğiz? Onu bize zaman gösterecek. Bu günlerde herkes Bitcoin ve türevlerini konuşuyor. Bileni, bilmeyeni yorum yapıyor, grafikler çiziyor herkes yatırım tavsiyesi veriyor, coini söylüyor ama not eklemeyi de unutmuyor; yatırım tavsiyesi değildir! İnsanlar davranışlarını çok çabuk değiştirebilirler, birbirlerinden çok çabuk etkilenebilirler. Bu durumu evrimsel bir süreç olarak açıklayabiliriz. Ama açıklayamayacağımız davranış biçimleri de ortaya çıkmıyor değil. Bugün herkesin elinde bir telefon, sürekli coin piyasasını takip ediyor. Bu şekilde dolaşan kocaman bir güruh ile karşı karşıyayız. Bu sürecin herkesin zengin olma arzusu ile yanıp tutuştuğu bir döneme denk gelmesi bir tesadüf müdür? buna açıklık getirmek zor!
Kapitalizmin yaratmış olduğu insan modeli şirazeden çıkmış durumda. Çünkü uzunca bir süre sömürüye maruz kalan işçi sınıfı ve başka bir sınıf olan küçük burjuvazi, kurtuluşunu burada arıyor. İnsanlar 2000 yıldan beri paralarını enflasyona karşı altınla korudu ama o kadar yüksek bir enflasyon ile karşı karşıyayız ki şu an insanlar yatırım alışkanlıklarını değiştirmiş durumda. Çünkü altın artık paranın değerini koruma işlevini kaybetmiş durumda. Çok uluslu şirketler yani sermayedarlar bu oyuna katılmış durumda. Satoshi Bitcoini ortaya çıkarırken herhalde aklından bunları geçirmemiştir. Bırakın aklından geçirmeyi hayal bile etmemiştir. Geri dönüşü olmayan bu yola girdik artık dijital paralar birçok şeyin yerini almaya kararlı. Peki bu savaşta ABD denen büyük şeytan bu kadar kolay pes edecek mi? Tabii ki de hayır.
Günümüz dünyasında ABD ve Çin arasında yaşanan soğuk savaşa bir yenisi daha eklenecek bu da merkeziyetsiz kripto paralar. Çin var gücüyle saldırıyor. Bitcoin madenciliğini kapatırken tüm kripto borsalarını da lagv etti ve dijital Yuan’ı çıkardı. Şu anda Çin’de 140 milyon insan dijital Yuan kullanmaya başladı bile. İlk başlarda devletlerin reddettiği ama şimdi hepimizin hayatına giren, hatta birçok kişinin bağımlısı olduğu bir Bitcoin egemenliği dönemine denk geldik. Ekonomide yeni bir savaş başladı bile.
İnsanlar Neoliberal politikalar altında yok olmaya devam ediyor. Küçük bir kesim amansızca zenginleşirken büyük çoğunluk fakirleşiyor. Bir insanın çalışarak ev alması artık hayal oldu. Çıkış yolu olarak tefeci bankaların eline düşüyorlar ve yıllarca ipotek kredisi ödeyerek hayatlarını zindan ediyorlar. Yaşamıyorlar, yaşıyor gibi yapıyorlar.
Bu savaş her şeye sahip olanlarla hiçbir şeye sahip olamayan iki sınıfın savaşıdır. Patronlar fabrikada, tarlada, atölyede, inşaatlarda yani yaşamın her alanında çalışan büyük çoğunluğa maaş diye sadece kırıntı veriyor ve bu patron sınıfı çalıştırdığı insanların emeğiyle daha da zengin olurak, birikimlerine birikim katarken, çalışanlar sadece yaşamlarını idame ettirecek kadar kazanıyorlar. Öldürmeyecek kadar verilen maaşlarla avutulan, patronlarca yaratılan toplum huzursuz ve mutsuzdur. İnsan denilen varlık insanca yaşamak için hep bir yol bulmayı dener. Arthur Miller şöyle der: ‘Eskiden insanlar hayatlarından memnun olmadıklarında devrim yaparlardı, şimdi alışveriş yapıyorlar!’ ben onu şöyle değiştireyim artık kripto alıp satıyorlar. İnsanca yaşamanın, parasını korumanın yolunu kripto piyasasında aradıkları için hiç kimseyi suçlayamıyorum. Çünkü insanlar bir çıkış yolu arıyor ama burayı çıkış yolu olarak gören büyük bir kesim daha da kaybediyor. Nasıl mı?
Bu piyasanın en büyük kaybedenleri hırslarına yenilenlerdir. Büyük bir kesim daha neler yaşayacağını bilmiyor çünkü boğa (yükseliş) döneminde herkes kolay para kazanmaya alıştı. Kripto piyasasına yeni girenler bu piyasalarda ayı (düşüş) dönemini görmedi. O gün geldiğinde canlarının nasıl yanacağını tahayyül edemeyen kitleler ile karşı karşıyayız. Onlar zannediyorlar ki bu piyasada hep kazanacağız! Bu her şeyden önce piyasa ekonomisine terstir. Gerçek şudur; Büyük oyuncular oyunu bitirecek ve birçok insan birikimlerini kaybedecek.
Bilinmelidir ki Kripto para piyasası en riskli ve en zor piyasalardan biridir. Çevremizde hemen herkesin kripto piyasasında olduğunu duymuşuzdur ama bu piyasaya girerken tüyo ile yatırım yapan milyonlar var. Bu piyasada olmak için kredi çeken, evini ve arabasını satan bir çok kişiye de denk geliyoruz. Bu da bize şunu gösteriyor! Bilen bilmeyen herkes bu piyasaya dalmış durumda. Bunun sonucunu ise şimdiden görüyorum ve bir kez daha tekrar ediyorum, çok insanın canı yanacak. Bazıları kazandıkları ile birlikte birikimlerini de kaybedecek. Bu piyasada ayı ve boğa karşılıklı balinalardır. Esasında oyunu kuran oyunculardır, her zaman iki tarafta işlem açıp kazanabilirler. Burada yer alan insanların çoğu ise hiçbir şeyin farkında değil. Herkesin çok kazanmak istediği, bir gecede zengin olmak istediği bir dünya burası. Yani işlemin iki tarafında da duran ayılar ve boğalar, o büyük balinalar hiç kaybetmiyor esasında. Kaybeden sayıları milyonları bulan ve bu rüzgara kapılıp giden küçük yatırımcı. Bunlar bu piyasada sadece para kaybetmiyorlar, aynı zamanda ruhsal sağlıklarını da kaybediyorlar. Psikolojik olarak büyük bir tahribat içindeler. Peki hiç kazanan yok mu? Elbette var, kırıntı şeklinde kazanan belirli bir kitle var. Fakat kazandığını cebine koyup ne kadarı bu piyasadan çekilebilir ki… Bu piyasaya hastalık derecesinde bağımlı hale gelmiş bu tipolojiler buradan kolay çıkamadıkları için ve henüz oyun bitmediği için daha çok derin bir kayıp yaşamadılar.
Yüzlerce sayfa yazılabilecek bir konuyu özetlemeye çalıştım.
Peki İnsanlık ne zaman kazanacak esas soruya geçelim o vakit.
Bugün milyonlarca insan türev araçlar alıp satar fakat milyarlarca insan da bu piyasalara giremez çünkü dünyada karnını doyuramayan ya da günlük 3 doların altında çalışan büyük bir kitle var. İnsanlık hemen hemen hiçbir birikimi olmayan, günlük yaşayan büyük bir yığından ibaret. https://www.worldometers.info/tr/ sİitesinden aldığım verilere göre; hergün açlıktan ölen insan sayısı ortalama 25.000, aç insanların sayısı ise ortalama 860.000,00…! Bu yıl temiz suya ulaşamadığı için suya bağlı hastalıklardan ölenlerin sayısı 725.996, içecek suya erişimi olmayan insan sayısı ise ortalama 787.000′ dir. Bu veriler Birleşmiş Milletlerden gelmektedir. Bush’un deyimiyle kapitalizm bugüne kadar tasarlanmış en iyi sistemdir. Evet bu en iyi sisteme yukarıda ki veriler ışığında bir bakalım neler var; açlık, susuzluk, yoksulluk, savaşlar, bol gözyaşı, mutsuz insanlar ve bunun yanı sıra az da olsa birikim yapmak için boğuşan ve bu arada şirazeden çıkan büyük bir kesim. Kendinden başka hiç kimseyi düşünmeyen, bencil insan tipolojileri Kapitalizmin yarattığı insan modeli.
Dünyanın daha adil bir yer olması gerekiyor. Kimsenin açlıktan ölmediği ya da birikim yapmak için insan psikolojisini alt üst eden araçlara başvurmadığı ve bunun için sürekli çaba sarfetmediği bir yere dönüşmesi gerekiyor. Herkesin barınma sorununun çözüldüğü, açlığın olmadığı, eşit, özgür, adil bir dünya kurduğumuzda balinalara yem olmayacağız.
Kimin kazanacağı sorusunun cevabını “İNSANLIK” diyerek hep birlikte haykırmalıyız. İnsanlığın kazanması için yani hep birlikte kazanmamız için bize bir devrim lazım hem de en esaslısından…
Önceki