İkinci Dünya Savaşı: Bagration Harekâtı

Nazım Tokşen
1.331 views

9 Mayıs 1945 yılında, Sovyetler Birliği açısından galibiyetle neticelenen İkinci Dünya Savaşı hakkında bugüne kadar binlerce makale yazıldı. 9 Mayıs 1945 yılında kazanılan bu savaşta, büyük bir taarruz başlatan ve sonuçlandıran Sovyetler Birliğinin önemli komutanlarından Rokossovski ‘nin, kazanılan zaferde ayrı bir yeri vardır.

Bu büyük savaşta çok önemli bir harekâtın, “Bagration Harekâtının” mimarlarından yalnızca biri ve sıra dışı hamleleri ile Nazileri şaşkına çevirecek bir taarruzun planlayıcısı olan bu önemli komutanı, büyük zaferin yıldönümünde bu yazım ile analım.

Sovyetler birliği bu operasyona kadar, önüne hiç bu kadar büyük bir hedef koymamıştı.  Plan zordu ama imkânsız değildi. Alman faşistlerin merkez ordular grubu yok edilecekti. Tarihler 1944 yılını gösterdiğinde faşistlerin kuzey ordusu Leningrad’dan, güney ordusu da Kırım ve Ukrayna’dan çekildi.  Faşistler Belarus’da bir savunma pozisyonu aldılar. Hitler ve komutanları yazın başlamasıyla beraber Sovyetler Birliğinin karşı saldırıya geçeceğini çok iyi biliyorlardı. Bu saldırılar ile hem Sovyet toprakları temizlenecekti hem de geri kalan ülkeler faşistlerin elinden kurtarılacaktı. Fakat saldırının nereden ve hangi cepheden geleceğine dair istihbarat bilgileri yoktu. Alman komuta kademesi saldırıyı Ukrayna üzerinden bekliyordu. En mantıklı saldırı yeri Ukrayna cephesi olarak görülüyordu. Fakat satranç tahtasının diğer ucunda duran bir adam, bu konuda diğerlerinden çok farklı düşünüyordu. Stavka’ yı (Yüksek Sovyet Askeri Kurulu) da düşündüğü saldırı planı konusunda ikna etti. Bu, faşistlerin unutamayacağı bir savaş olacaktı. Operasyonun kod adı Bagration Harekâtı!

Alman komuta kademesi

Harekât, “II. Dünya Savaşında tüm Alman silahlı kuvvetleri açısından en belalı yenilgiydi.”

 

Merkez ordular grubu, toplamda dört ordu ve bir milyon askerden meydana gelen büyük bir orduydu. General Rokossovski ile Stavka’nın saldırı planı birbirine tamamıyla zıttı. Bunun üzerine Rokossovski 1944 Mayıs’ında planını anlatması için Stavka tarafından bir toplantıya çağırılır ve planını bir kez daha anlatır. Toplantı da eş zamanlı iki taarruz planından bahseder fakat bu plan Sovyet askeri doktrine tamamen zıttır.  General Rokossovski bu toplantıda ağır bir eleştiri alır.

Toplantının sonunda Rokossovski günlüğüne şunları yazar: ‘’ Üst komuta kademesinin yorumlarını iyice düşünmem için iki kez yan odaya gönderildim. Her seferinde salona geri döndüm ve haklı olduğum konusunda ısrarcı oldum.’’

Stalin sonunda şöyle der; “Cephe komutanın ısrarı, taarruz üzerine iyice düşündüğünü kanıtlamaktadır. Bu da başarılı olacağımızın bir garantisidir.”Ve Rokossovski’nin planı kabul edilir. Bu durum, dünyada satılmış kalemlerin yazdığı gibi sadece Stalin ne derse o olur şeklinde ki görüşlerin gerçek dışı olduğunun en önemli göstergelerinden biridir. Gerçek olan ise mantıklı olan her plan ve fikre yeşil ışık yakıldığı ve kararların ortak akılla verildiğidir.  

Bagration Harekâtı Sovyetler Birliğinin İkinci Dünya Savaşında planladığı en büyük ve en detaylı harekâttı.  Hazırlıklar büyük bir gizlilik içinde yapıldı. Stavka, yaklaşık 1,7 milyon asker ve partizan unsurunu, 24 bin top ve havanı, 4.080 tank ve taarruz topu ile 6.334 uçağı harekât için hazır etmişti. Almanların, saldırının bu cepheden başlayacağını öğrenmemesi gerekiyordu. Bunun için tüm hazırlıklar gece yapıldı. Tanklar, Katyuşa Füzeleri ve cephane taşıma işlemleri gece saatlerinde yapıldı. Hatta araçların far yakmaları bile yasaklandı, her aracın arka kısmı beyaza boyandı ve aralarında 25 metre mesafe ile gitme sınırı konuldu. Gündüz Alman keşif uçaklarına görülmemek için tüm askeri araçlar kamufle edildi. Sovyet uçakları da gündüz birliklerini denetlemek için keşif uçuşu yapıyordu. Kamufle olamayan birliklerin üzerine yukardan flama bırakılıyordu. Ayrıca tüm telsiz iletişimi bütünüyle durduruldu. Bu büyük operasyona hazırlanılırken her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüştü.

Stavka, her bir askere her zamankinden 5 kat daha fazla cephane taşımalarını emretti. Ayrıca cephane, yakıt ve erzak taşınması için 6500 vagona ihtiyaç vardı, cepheye her gün 100 tren gönderildi. Müthiş bir planlamaya dayanan bu kadar büyük bir taarruz harekâtını Almanlar anlayamamıştı. Alman komuta kademesi Sovyetlerin böyle bir hazırlığı yapamayacağına inanıyor ve saldırıyı Ukrayna üzerinden bekliyordu. Alman faşistler, iktidarı aldıkları günden beri planlı bir siyaset izleyen Bolşevikleri fazlasıyla hafife almışlardı.

Sovyet ordusu, bu imkânsız denilebilecek hazırlığı bitirdi ve Belarus cephesine her türlü yığınak yapıldı. Sıra saldırı aşamasındaydı ama saldırıdan önce son bir şey kalmıştı. Mayınlı bölgeler Sovyet istihkâmcıları tarafından iki gecede temizlenmek zorundaydı. Bu konuda da çok büyük bir özveriyle çalıştılar ve 34,000 mayını etkisiz hale getirdiler.

Saldırı için her şey hazırdı ve 22 Haziran 1944 günü saldırı başladı. Taarruzun başlama tarihinin önemi şudur; Bu tarih, 1941 yılında Alman kuvvetlerinin Sovyet topraklarına yönelik saldırısının (Barbarossa Harekâtı) yıl dönümüdür. Sovyet ana saldırısı 22 Haziran sabahında eşi benzeri görülmemiş ölçüde yoğun bir topçu bombardımanıyla başladı. Gece yarısı ise uçaklar Alman siperlerine binlerce bomba bıraktı. Şafak söktüğünde ise T34 ‘ler de saldırıya dâhil oldu. Muharebenin 5. gününde Alman 53. Kolordusunun 30 bin kişilik tüm mevcudu imha edildi.  Bu büyük hezimetin ardından faşistler silahlarını bırakır ve teslim olurlar.  Sovyet ordusu 17 bin Alman askerini esir alır.  Bu durum aslında taarruza ne kadar hızlı başlandığının göstergesidir. Asıl merak ettiğim ise o lağım faresi Hitler’in muşmula suratıdır. Komuta kademesiyle, saldırıyı Ukrayna cephesinden beklerken, hiç beklemediği bir yerden, Belarus cephesinden gelmesi onlarda soğuk duş etkisi yapmıştır. Tabii kolay değil, yıllarca dünyaya kan kusturup şimdi art arda alacağı yenilgilerden sonra sığınaklarda yaşamak!

Hitler birçok cephede komutanların geri çekilme isteğini reddeder ve sonuna kadar savaşılmasını ister. Bu da Sovyetler Birliği ve Almanya komuta kademesinin farkını gösterir. Çünkü burada dikkat edilmesi gerekilen husus askeri bilgidir. Cephe komutanlarına her daim kulak veren Stavka, yeri geldiğinde kendisine uymayan bir savaş stratejisini uygulaması için komutanlarına yetki vermiş, onlara ne kadar güvendiğini göstermiştir.  Sene 1941 değildir artık, 1944’dür. Üç yılda Sovyet askeri teknolojisi inanılmaz işler yapmış ve hiç durmadan çalışan işçiler cepheye mühimmat, tank ve uçak üreterek anavatan savunmasına çok büyük katkılar sağlamışlardır. Aynı zamanda milyonlarca Sovyet vatandaşı bu büyük savunmaya katılmış ve faşistlere hak ettikleri dersi misliyle vermişlerdir.

Operasyon tüm hızıyla devam ederken güney saldırısını Rokossovski, kuzey saldırısını ise Jukov yönetecekti. İki Sovyet komutanı arasında Alman hatlarını ilk kimin yaracağına dair bir rekabet ortamı oluşmuştu. Nihayetinde, Rokossovski’nin eş güdümlü iki saldırı planı başarıya ulaşır ve Alman hatlarını ilk yaran Rokossovski’nin birlikleri olur.

Konstantin Rokossovski ve Georgi Jukov

22 Haziran- 4 Temmuz tarihi arasında Alman Merkez Ordular Grubu tamamen imha edildi. Wehmacht açısından bu yenilgi, muhtemelen tüm savaş boyunca uğradığı en büyük yenilgiydi. Alman Merkez Ordular Grubu’nun kayıpları 25 tümen ve 300 bin personeldir. Bunu izleyen birkaç hafta içinde Alman birlikleri bir 100 bin daha kayıp vermiştir.

Savaşın sonuna gelindiğinde Stavka bile böyle bir başarıyı hayal etmiyordu. Bu başarı dünyaya umut olmuştu, faşistler çok ağır bir darbe almışlardı. Naziler tam anlamıyla moral olarak çökmüşlerdir. Fakat bu başarıya inanmayan yabancı basın kuruluşları raporların kesinliğinden şüphe etmişlerdi. Stalin bunun üzerine zaferi kanıtlamaya karar verir. 17 Temmuz 1944 günü 57.000 alman faşistini Moskova sokaklarında yürütür. Sovyetler Birliği, bir zamanlar o ihtişamlı ordunun şimdi nasıl sefil bir duruma düştüğünü tüm dünyaya gösterir. O sırada lağım faresi Hitler muhtemelen sinir krizi geçirerek, Alman ırkının nasıl üstün bir ırk olduğunu ve böyle bir şeyin nasıl yaşanabileceği zırvalıklarını anlatıyordur.

Yenilenlerin yürüyüşü

Ama biz ona gerçekleri anlatalım! Bagration Harekâtı boyunca faşistlerin uğradığı silah ve insan gücü kayıpları hiçbir şekilde yeniden yerine konamadı.

Amerikalı tarihçi Steven Zaloga’ya göre savaşta iki tarafın toplam kaybı şöyle açıklanır: Alman kayıpları 300 bin ölü, 250 bin yaralı ve yaklaşık 120 bin tutsak olmak üzere toplamda 670 bindir. Aynı tarihçiye göre Kızıl Ordu kayıpları ise 60 bin ölü, 110 bin yaralı ve yaklaşık 8 bin tutsaktır. Sovyet silah kayıpları ise 2.957 tank, 2.447 parça top ve 822 uçaktır.

Bagration Harekâtı Nazi Almanya’sının bugüne kadar yediği en sert yumruktu. Taarruz başarıya ulaşınca Kuzey Ordular Grubu ile Kuzey Ukrayna Ordular Grubu arasındaki teması kesmiş oldu. Bu durum, bir sonraki Kızıl Ordu taarruzunda her iki ordu grubunun da Sovyetler Birliğinden çok hızlı bir şekilde geri çekilmesine yol açtı.

Rokossovski, bazı yanlış anlaşılmalardan dolayı Sovyetler birliğinde bir süre ceza evinde kaldı. Fakat savaşın en zor yıllarında görev almaktan hiç geri durmadı. Partisine, yoldaşlarına gönül koymadı. Kendisine verilen her görevi başarıyla yerine getirdi. Planladığı harekât ise o kadar başarıya ulaştı ki, Wehmacht ilk defa bu kadar büyük bir çaresizlik yaşadı. Normalde Nazi subayları cephede gerideyken dahi birçok defa askeri başarılar gösterse de, 1944 yılının yaz ayında başlayan Sovyet taarruzunda işler istedikleri gibi gitmedi. Faşistler bu harekât sonrasında ellerinde bulundurdukları büyük bir alanı kaybettiler. Plan son derece kusursuzdu ve başarıya ulaştı. İsmen az bilinen bir komutanın savaş taktiği Alman Merkez Ordular Grubunun sonunu getirmişti. Zaferin 76. Yıldönümünde Rokossovski ve bu uğurda her şeyini feda eden Sovyet insanını saygıyla anıyoruz. Faşistleri tarihin çöplüğüne dönmemek üzere gönderdikleri için.