KEŞKE SADECE BİR FİLM OLSAYDI!
İranlı yönetmen Bahman Gobadi’nin, profesyonel olmayan insanlarla, içinde “oyun” ( rol yapma ) olmadığı için söze de fazlaca gerek duyulmadan çektiği, müthiş bir görselliğin hâkim olduğu, belgesel tadında bir kült eser, Sarhoş Atlar Zamanı!
Yönetmen ve senarist Bahman Gobadi, oyuncular Madi Ekhtiar-Dini, Jouvin Younessi, Ayoub Ahmedi. Bu film dünyada tamamıyla Kürtçe olarak çekilmiş ilk uzun metrajlı film olma özelliğiyle de önemlidir. Cannes Film Festivalinde Altın Kamera ödülü, İran Çocuk Filmleri Festivalinde, Chicago ve Edinburgh Film Festivallerinde en iyi uzun metrajlı film ödülü ve daha pek çok festivalde çeşitli dallarda ödül almıştır.
Filmde yer alan kişilerin hiçbiri profesyonel sinema oyuncusu değildir. Bir Kürt köyünde yaşayan insanlarla çekilmiştir bu film. Bu nedenle oyuncuların rol yapmaya ihtiyaçları yoktur, kendi gerçekliklerini, yaşadıkları hayatın ta kendisini aktarırlar beyaz perdeye. Bu filmde çocukların gözlerinde gördüğünüz acı gerçektir. O gözlerden akan yaşlar gerçektir. Onların içinde yaşadığı, senin izlerken hissettiğin, buz gibi kesen, soluğunu donduran soğuk gerçektir. Kardeşinin o soğukta donan küçük ellerini, bir “anne” sıcaklığı ile küçük avuçlarına alıp, nefesiyle ısıtmaya çalışan küçük kızın, Amaneh’in soluğu da gerçektir.
Bu filmde, hayatın kendisi, olduğu gibi, eğip bükmeden, değiştirmeden, süslemeden anlatılmıştır. Yönetmen Gobadi’nin kendisinin de yaşadığı, İran sınırında bir Kürt köyü olan Bane’de çekilmiştir film. Bu köyde geçimini kaçakçılıkla sağlayan bir ailenin özelinde, o bölgede yaşayan Kürtlerin gündelik hayatları sarsıcı bir anlatımla, belgesel gerçekliğinde sunulmuştur izleyiciye. Kısaca bu film özüyle de sözüyle de gerçektir, acı bir gerçek…
İran-Irak sınırında bulunan Bane köyünde yaşayan, anneleri en küçük çocuğunu doğururken ölen, babaları da kaçakçılıkla geçimlerini sağlamaya çalışırken vurularak ölen bir aileden geriye kalan dört çocuğun, Madi, Rojin, Ayoub ve Amaneh’in her şeye rağmen hayatta kalma çabasını sarsılarak izleriz. Anne ve babalarını, yaşadıkları coğrafyaya özgü sebeplerle kaybeden bu dört çocuktan 12 yaşında ki Ayoub, tüm kardeşlerinin yükünü üstlenmek zorunda kalır. Kardeşlerden Madi engellidir ve çok hastadır. Ağrıları dayanılmaz haldedir, bir ay içinde ameliyat edilmez ise ölecektir. Ameliyat edilse dahi yedi-sekiz ay yaşayacağı söylenir. Ayoub onu ameliyat ettirecek parayı bulabilmek için kaçakçılık yapmaya başlayacaktır.
Rojin ise yaşadığı yerde ki erkek egemen anlayış ve amcasının zorlamasıyla çocuk yaşta, kendinden çok büyük bir adamla evlenmeye zorlanır. Evlenecektir ancak bir şartı vardır. Madi’ de onunla gelecektir ve Irak’a götürülüp tedavisi sağlanacaktır. Rojin artık bir çocuk gelindir, kırmızı elbisesi, başında siyah örtüsü Irak’a “satıldığı” köye götürülecektir. Herkesle vedalaşır, katıra biner, ağlayarak arkasına dönüp, orada bekleşen kadınlara;
- Yalvarırım çocuklara iyi bakın, der. Kendisi de çocuktur!
Rojin’in küçük kız kardeşi Amaneh’in bu sahnede ki yüzü, acının, şaşkınlığın, bilinmezliğin resmini çizer bize. Ablasının gidişiyle daha ilk okula giden Amaneh birden büyümüştür. Büyümek zorundadır, annesi-babası yoktur, ablası da evlendirilmiştir. Çocuğun asla “çocuk” olamadığı bir coğrafyada yaşam savaşı verecektir.
Rojin’in evlendiği adamın annesi Madi’yi kabul etmez. Sonun da Madi’yi geri götürmeleri karşılığında amcasına bir katır verirler. Rojin bir katır karşılığı orada bırakılır, boşanmak istediğini söyler ama kimse onu dinlemez. Madi’si ise tedavi edilemeyecektir artık, geri evlerine gönderilir.
Gobadi burada, Kürt kadınının içinde bulunduğu çıkmazı, dramı yansıtır. Burada kız çocukları ailelerine yardım etmek, yaşam mücadelesine destek olmak için çocuk yaşta her işi yapmak zorunda kalırlar. Hiç tanımadıkları, sevmedikleri, kendilerinden yaşça büyük erkeklerle zorla evlendirilirler. Kadınların söz hakkı yoktur. Susar kadınlar, karla kaplı o ıssız coğrafya kadar sessizdirler…
Sokaklarda oynaması, okulda olması gereken çocuklar ise, içinde bulundukları kimsesizlikten ve yokluktan dolayı, evin geçimini sağlamak, hayatta kalmak için artık birer yetişkine dönüşürler. Çocuk gibi görünmelerine rağmen birer “çocuk anne” ve “çocuk baba” olmuşlardır.
Ayoub babası öldükten sonra, ataerkil toplum yapısı gereği ağır işleri yapan baba rolünü üstlenir. Bu da amcası ile arasında iktidar kavgalarına neden olacaktır. Rojin’i istemeye gelenlere karşı çıkan Ayoub’un, amcasına;
-Gitsinler bu evden!
Diye bağırması, iktidara karşı bir isyanı, bir başkaldırıyı vurgulamaktadır. Ancak güçlü olan amcadır ve Ayoub, yediği tokadın acısıyla hıçkıra hıçkıra ağlayarak uzaklaşmaktan başka bir şey yapamaz.
Ayoub, kardeşlerine bakmak, Madi’yi tedavi ettirmek için kaçakçılık yapmak zorundadır. Bu coğrafyada yaşamak için başka yapacak bir iş yoktur. Kaçakçılık burada yaşayan insanların kaderidir. Bu iş öylesine olağanlaşmıştır ki çocukların okuyacağı kitaplar dahi kaçak yollarla, çocukların giysilerinin içinde saklanarak getirilir. Filmde ki küçük kız Amaneh de kitapları ve okulu çok sever. Ayoub ona bir tane alıştırma kitabı getirmiştir. Amaneh’in kitabı eline aldığı anda ki sevinci, yaşamak için sarılacağın şeyin küçük ya da büyük olmasının hiçbir önemi olmadığını anlatır bize. Tüm saflığı ve güzelliğiyle, çocukla ve çocukça anlatır…
Bu çocuklar her şeye rağmen umutludur, insanca yaşayabilmenin derdindedir. Ancak savaşın enkazları, işsizlik, yoksulluk bu yaşamı olağanüstü zorlaştırmaktadır.
Ayoub, tek başına amcasının katırını ve Madi’yi alarak kaçakçılarla Irak’a gidip onu ameliyat ettirmek için bir kaçakçı ile anlaşır. O gün hava her zamankinden daha dondurucudur. Katırlara biraz fazla alkol verilir. Yolda baskın yenir ve bir yaşam mücadelesi başlar. Ya son sürat kaçacaksın ya da vurulacaksın. Ancak katırlar sarhoştur.
Yürüyemeyecek kadar sarhoş… Filmde, katırları düştükleri yerden kaldırıp, yaşatabilme çabasını yansıtan sahneler görülmeye değer.
Kaçakçılık katırlarla yapıldığı için bu coğrafyada katırlar çok değerlidir. İnsanlardan bile değerli! Dondurucu soğukta katırların ölmemesi, vücut ısılarının dengelenmesi, hareketlenmeleri için onlara kaçağa gitmeden önce alkol içirilir. İşte filmin adı da buradan gelir, “Sarhoş Atlar Zamanı.”
Son sahnede, sonsuz bir beyazlık içinde, dikenli teller, Ayoub, Madi ve katır görünür. Yönetmen filmin sonunu size bırakır, sizin hayallerinize…
Bu film gerçek! Tüm bu sarsıcı gerçeklikleri rol yapmadan size sunan çocuklarla yüzleşmek için izlemenizi öneririm.