Kafkasya ve İran’ın Anadolu’ya açılan çok önemli kapısı olması nedeniyle Erzurum önemli bir şehir olma özelliğini hep korumuştur. Bir görüşe göre; “Erzurum şehrinin adı Arapların Erzenur-Rum ve Erzeni Rum dedikleri, vaktiyle aynı mevkide bulunan bir şehrin adından gelmektedir; zamanla Türkçenin selikasına uydurularak Erzurum denmişti. Yunanlıların Arze ve Arzen dedikleri bu şehrin adı da çok eski Azzi isminden gelir.”[1]
1828-1829 yılları arasında gerçekleşen Osmanlı-Rus Savaşında Osmanlı yenilmiş ve Erzurum şehri Osmanlı idaresinde ilk defa işgale uğramıştır. Ruslar 8 Temmuz 1829 tarihinde Erzurum’da yaşayan Ermenilerin alkışları arasında şehre girmişler, 14 Eylül 1829 yılında da imzalanan Edirne Antlaşması ile şehri boşaltmışlardır. Rus işgali üzerine Müslüman Türkler Erzurum’dan ayrılmışlar, Ruslar şehri boşalttıktan sonra geri gelmişlerdir. Aynı şekilde Ermeniler ise Ruslar çekilirken onların peşinde Erzurum’dan göç etmişlerdir.
Erzurum halkının hem Sultan Abdülhamit’le hem de Tanzimat döneminin ileri gelenleriyle arasının pekiyi olmadığını görüyoruz. 1856 yılında yayınlanan Islahat Fermanı da Erzurum’da pek kabul görmemiştir. Erzurum halkı Doğu bölgesinin diğer yerlerinde olduğu gibi mali konularda yapılan düzenlemeleri ve vergi vermeyi hoş karşılamamaktadır.
23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen 2. Meşrutiyet, Erzurum’da ayaklanmaya neden olmuştur. Halk meşrutiyeti istememekte, Padişahın mutlak idaresi için eylem yapmaktadır. Bunun üzerine Erzurum’da sıkıyönetim ilan edilmiş, Erzurum valisi Yusuf Paşa’da suçlu bulunarak 25 Nisan 1909 tarihinde idam edilmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık iki yıl Rus işgalinde kalan Erzurum 12 Mart 1918 tarihinde Rusların çekilmesi üzerine özgürlüğüne kavuşmuştur. Lale Paşa Camisi dışında kalan camiler ambar olarak kullanılmıştı. Ermeniler çekilirken Erzurum’u ciddi anlamda tahrip etmişlerdir. Erzurum’daki bu tahribat üzerine zamanın Bakanlar Kurulu 10 Nisan 1918 tarihinde özellikle yiyecek ve giyecek konusunda bir takım geçici önlemler almış ve Kayseri Mutasarrıfı Münir Bey’i Erzurum valiliğine atamıştı. Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası bu bölgenin Ermenilere verileceği duyurunca halkta ayrı bir korku oluşmuştu. Erzurum’da var olan askeri gücün çekilmesi korkuyu daha da ateşliyordu. Yakup Şevki Paşa’nın Enver Paşa’dan aldığı talimat üzerine Erzurum’a yönlendirdiği erzakın askerle birlikte götürülmesi talimatı, zaten açlık çeken Erzurum halkı üzerinde şok etkisi yaratmıştı. Yakup Şevki Paşa bu duruma direndi. Hükümetin Erzurum’a gıda ve parasal yardım konusunda pek başarılı olduğu zaten söylenemezdi. Memurlar uzun zamandır maaş almıyorlardı. Ayrıca Ziraat Bankası Müdürü İbrahim Efendi yollanan paraları bir şekilde ortadan kaybediyor ve açıkça yolsuzluk yapıyordu. Ekim ve Kasım aylarında İstanbul Hükümeti Erzurum, Van, Bitlis ve Trabzon vilayetlerine yardım yapılması konusunda karar aldı. Tüm bu tedbirlere karşın Erzurum halkı perişan bir haldeydi. Hilali Ahmer/Kızılay Cemiyeti bölgeye yardım göndermeye çalışıyordu. Kızılay’ın yardımları biraz da olsa halkın gereksinimlerini karşıladı. Bu olumsuz tablo Erzurum’da 1920 yılına kadar devam etmiştir.
Erzurum valisi Münir Bey, Dâhiliye Nazırlığına/İçişleri Bakanlığına verdiği bir cevapta, Erzurum’um nüfus bilgilerinin savaş dolayısıyla kaybolduğunu ancak 1913 kayıtlarına göre Erzurum’da 81.000 civarında Türk, 1300 civarında Kürt, 32.00 civarında Ermeni, 33 kişiden oluşan Süryani ve kayda değer olmayan 10 kişi gibi Yahudi olduğunu bildirmiştir. Amerikalıların hazırladığı nüfus bilgilerine göre 1919 yılının Ocak ayı itibariyle nüfusu 760.000 kişiden oluşmaktaydı. Bu nüfusun 335.000 kişisi Türklerden 205.000 kişisi Ermenilerden, 176.000 kişisi Kürtlerden 13.000 kişisi Rum/Yunanlılardan ve 31.000 kişisi de diğer unsurlardan oluşmaktaydı. Bu nüfus bilgileri pek çok tartışmayı ortaya çıkarmıştır. Nitekim “Yeni Gün” gazetesi 23 Aralık 1918 tarihi itibariyle Erzurum’um Nüfusunun toplam 815.713 kişiden oluştuğunu ve bu nüfusunun 673.297 kişisinin Müslümanlardan, 142.415 kişisinin ise gayri Müslimlerden oluştuğunu söylemektedir. Ermeni nüfusunun da 125.657 kişi olduğunu iddia etmektedir. “Vakit Gazetesi” ise, bu konuda, Erzurum’un toplam nüfusunun 803.813 kişi olduğunu ve bu nüfusun 673.297 kişisinin Müslüman, 125.657 kişisinin Ermeni, 4.859 kişisinin ise Rum /Yunan olduğunu iddia etmiştir.
Erzurum Valisi Reşit Paşa ise 27 Aralık 1919 tarihinde Dâhiliye Nezaretine gönderdiği telgrafta, iddia edilen rakamların savaş öncesi olduğunu belirterek, 1919 Aralık ayı itibariyle Erzurum’da toplam 415.399 kişi olduğunu ve bunun yalnızca 500 kişisinin gayri Müslim olduğunu söylemiştir. Reşit Paşa’nın özellikle gayrimüslimlerle ilgili verdiği sayının çok da geçerli olmadığı ortadadır.
İngiliz Generali Milne’nin 18 Ocak 1919 tarihinde İstanbul İngiliz Yüksek Komiseri John de Robeck’e gönderdiği Erzurum ile ilgili askeri durum raporu önemlidir. Raporda askeri durum şöyle anlatılmaktadır:
“Mütarekeden sonra kaçırılan silahların esas kısmı şüphesiz Erzurum’dadır. Bu teçhizatın elde edilmesi için yapılan bütün teşebbüsler sonuçsuz kaldı. 1920 Mayıs’ına kadar bunların yerinden oynatılması imkânsızdır. Erzurum’da bulunan Dokuzuncu Ordu’nun askeri gücü 13.800, Tortum’da 3. Kafkas Fırkasının 2.000, Erzurum’da 9. Fırkanın 2500, 11. Kafkas Fırka’nın 3.000 mevcudu vardır. Erzurum’da bulunan teçhizat, 300 ağır top, 66 arazi ve dağ topu, 367 makineli tüfek, 13.771 mermi, 131.453 ağır top mermisi, 25.383 arazi top mermisi, 112.119 dağ topu mermisi, toplam askeri cephane.11.884.000 civarındadır.”[2]
Aslında bu durum Birinci Dünya Savaşının kaybedildiğini anlayınca direnişin Anadolu’da olacağını kestiren Enver Paşa’nın talimatıyla, Yakup Şevki Paşa’nın ne kadar önemli çalışma yaptığını göstermektedir. Yakup Şevki Paşa’nın ordunun geri çekilme işinde ne kadar başarılı olduğunu da gözler önüne sermektedir. Yakup Şevki Paşa’nın bu yurtseverliği nedeniyle Erzurum’da depolar yetmediği için camiler dahi erzak ve askeri cephane ile doldurulmuştur. İttihat ve Terakki düşmanı, Hürriyet ve İtlaf Fırkası mensubu, “Erzurum’da camileri ibadet edilmez hale getirdiler” diyen yobazlar elbette ki vardır. Onlar bu gün olduğu gibi o gün de vatan/yurt savunması yerine dini duyguları sömürmekten ve emperyalistlerin uşağı olmaktan rahatsızlık duymamaktadırlar.
Yakup Şevki Paşa’nın bu çalışmaları doğal olarak İngilizleri rahatsız etmiş ve görevden alınması konusunda İstanbul Hükümetine ciddi anlamda baskı yapılmasına yol açmıştır. Gözlerinden rahatsız olan Yakup Şevki Paşa’nın rahatsız olduğuna inanmayan İngilizler, eğer Yakup Şevki Paşa görevden alınıp İstanbul’a gelmez ise, İstanbul’un derhal işgal edileceğini dahi İstanbul Hükümetine söylemekten çekinmemişlerdir. Bu arada Harbiye Nezareti/Savaş Bakanlığı 2 Nisan 1919 tarihli bir emirle 9. Orduyu ortadan kaldırmış 15. Kolordu haline getirmiştir. Baskılara dayanamayan Yakup Şevki Paşa en sonunda İstanbul’a geri dönmüş ve gözlerinin tedavisi için hastaneye yatmış daha sonra da İngilizler tarafından Malta’ya sürgüne yollanmıştır. Yakup Şevki Paşa’nın yerine 15. Kolordu Komutanlığına Kazım Karabekir Paşa atanmıştır. Kibirli Kazım Karabekir Paşa, Yakup Şevki Paşa’nın yaptıklarının üzerine oturduğunu hemen unutmuş, milli mücadele döneminde de Erzurum’da her şeyi kendisinin yoktan var ettiğini iddia etmekte bir sakınca görmemiştir.
İttihat ve Terakki Cemiyet/Fırkasının Genel Merkezi Birinci Dünya Savaşının kaybedildiğini anlayınca, Anadolu’nun çeşitli yerlerine Teşkilatı Mahsusa üyesi kişileri yollayarak gizli örgütlenme çalışmalarını başlatmıştır. Milli Mücadele, İttihat ve Terakki Genel Merkezinin görevlendirdiği bu kişiler sayesinde başlamış, İttihat ve Terakkinin “B” kanadı diyebileceğimiz Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları sayesinde de başarıya ulaşmıştır.
İttihat ve Terakki Genel Merkezi bu örgütlenmeyi yapması için Teşkilatı Mahsusa üyeleri Yenibahçeli Nail Bey’i Batum’a, Filibeli Hilmi Bey’i Erzurum’a, Tüccar Cafer Bey’i Trabzon’a yollamıştır.
“Enver Paşa 19 Aralık 1918’de Erzurum’da bulunan İttihatçı Miralay Halid, Miralay Rüştü ve Süleyman Necati Beylere gönderdiği talimatta, teşkilat yapılarak şuralar hükümeti kurulmasını istemiştir. Bu talimat üzerine Erzurum, Trabzon ve Kars ileri gelenlerinden oluşan heyetler Ardahan Kongresi’nde bir araya gelmişlerdir.”[3]
Kars, Ardahan ve Batum halkı Rus işgalinden kurtulduktan sonra Milli Kuvvetler oluşturarak Şuralar Hükümetleri kurmuşlardır. 5 Kasım 1918 tarihinde kurulan “Kars İslam Şurası Hükümeti”, ismini Aralık ayında “Milli İslam Şurası”, Ocak 1919 tarihinde de “Cenûb-i Garbi Kafkas Muvakkat Hükümeti” yaparak bölgenin hâkimiyetini eline geçirmiştir.
Teşkilatı Mahsusa üyesi 3. Tümen Komutanı Yarbay (Deli) Halit Bey’in başkanlığında, Dr. Hakkı Cenap Bey, Dr. Abidin Bey, Dr. Fuat Sabit Bey, Baytar/Veteriner Kaymakam Arif Bey, Filibeli Hilmi Bey, Ebulhindli Cafer Bey, Ardahan Kaymakamı Haşimoğlu Rasim Beylerden oluşan sekiz kişi 3-5 Ocak 1919 tarihlerinde Birinci Ardahan Kongresini yapmışlardır. Kongrede şu kararlar alınmıştır: Mondros Ateşkes Antlaşmasının uygulanmamasını sağlamak, eldeki silahları kesinlikle teslim etmemek, hatta yeni silah elde etmek, Ahısha, Kars, Ardahan, Batum’dan oluşan Elviye-i Selâse bölgesiyle birlikte Anavatanı kurtarmak için geniş bir örgüt kurmak ve zafere kadar çalışmak, vakit kaybetmeden Milli Şura Hükümeti bölge temsilcileriyle Ardahan’da ikinci bir kongre düzenlemek.
Bunun üzerine 7-9 Ocak 1919 tarihlerinde Erzurum, Trabzon ve Kars illerinden gelenlerle birlikte ikinci Ardahan Kongresi yapmışlardır. Bu kongrede de birinci kongre kararları aynen kabul edildikten sonra Kars’ta büyük bir Kongre yapılmasına, 9. Ordu’dan silah ve cephane yardımı alarak halktan asker toplanmasına, çıkan gazetelerle milli duyguların uyandırılmasına, Ermeni ve Gürcü saldırılarına karşı koyacak güçlü bir askeri örgüt oluşturulmasına karar verilmiştir.
Erzurum’da Milli Mücadele çalışmalarını başlatanlar olarak Süleyman Necati (Güneri) Bey’i, Dursunbeyzade Cevat Bey’i, Küçük Kazım (Yuralan) Bey’i, Hüseyin Avni (Ulaş) Bey’i söyleyebiliriz. Söyleyebileceğimiz başka bir şey de bu kişilerin İttihatçı olması ve dışarıdan Erzurum’a gelmiş olmalarıdır.
Milli Mücadele çalışmalarını açık/legal olarak yapmak isteyen Süleyman Necati Bey, vali Ahmet Münir Bey ve Belediye Başkanı Zakir Bey ile görüşmüş ancak bir çözüm sağlayamamıştır. Erzurum Polis Müdürü Hürriyet ve İtilafçı Zeki Bey’de bu tip çalışmalara açıkça karşıdır. Nitekim belediyede yapılan toplantıya giden Süleyman Necati Bey, Bakkalbaşı Hakkı Bey, Müftü Sadık Efendi, Malyemez Tevfik Bey ve Kılbaş Fevzi Efendi tarafından sorguya çekilmiş ve Süleyman Necati’ye karşı çıkıp, İttihatçı suçlaması yapmışlardır. Bu kişiler; “Bizim valimiz var, kumandanımız var, padişahımız var, memleketimizin tehlikede olduğunu onlar bilmiyor da biz mi biliyoruz?” diyerek Süleyman Necati Bey’i azarlamışlardır. Süleyman Necati Bey bunun üzerine Nalbantzade İsmail Hakkı Bey, Emekli Binbaşı İdris Bey, Alay Müftüsü Nusret Efendi ile birlikte “İstihlas-ı Vatan Cemiyeti” adı altında gizli bir örgüt kurmuştur.
Yarbay Halit Bey, Ebulhindili Cafer Bey’in yetmiş kişilik müfrezesi ile ilk Kuvayi Milliye’yi oluşturmuştur. İstihlas-ı Vatan Cemiyeti ile ilişki de kurmuştu. Bu arada Erzurum’da Hürriyet ve İtilaf Fırkası şube açmış ve faaliyete geçmiştir. Hatunoğullarından Binbaşı Haydar Bey, Binbaşı Muharrem Bey, Süleyman Efendi fırkanın aktif çalışanlarıdır. Ancak İstihlas-ı Vatan Cemiyeti üyelerinin baskısıyla Hürriyet ve İtilaf Fırkası Erzurum Şubesi kapatılmıştır. İstihlas-ı Vatan Cemiyeti, daha sonra merkezi İstanbul’da bulunan Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin oluşmasına katkı vermiş onun bünyesine katılmıştır. Erzurum’da bulunan İstihlas-ı Vatan Cemiyeti ile birlikte faaliyete geçen “Albayrak Gazetesi” de, Milli Mücadelenin Erzurum’da ki “ittihatçı” sesi olmuştur.
“Albayrak Gazetesi ilk defa 14 Mart 1913’de Erzurum’da İttihat ve Terakki Fırkası tarafından yayınlanmaya başlamıştı. Erzurum Hükümet Konağı civarındaki Milli Kütüphane’den idare edilen gazete, bu dönemde haftada bazen bir, bazen iki defa çıkarılmıştır. Gazetenin adında, “Payitaht” yerine “hanbalık”, “şubat” yerine “küçükbay” denilmesi, imlada vokallerin kullanılması hep bu duyguyu yansıtmaktadır. Gazetenin bu ilk dönemi, Erzurum’un Ruslar tarafından işgal edilmesiyle son bulmuş, Mondros Mütarekesi’nden sonra gazeteyi yeniden yayın hayatına geçirme çalışmaları başlamıştır.”[4]
Süleyman Necati Bey, Albayrak gazetesini hem sorumlu yazı işleri müdürü hem de başyazarı konumundadır. Süleyman Necati Bey’in kardeşi Mithat Bey, Dursunbeyzade Cevat Bey ile kardeşi Sıtkı Bey yazı kurulunu oluşturuyordu. Gazete her sayısında “Vilayeti Şarkiye Ermenistan Olamaz” başlığı ile çıkıyordu. Albayrak Gazetesi Erzurum Kongresinin de sözcülüğünü yapmıştı.
Mondros Mütarekesinin 24. Maddesinin bölgeyi Ermenilere verme olasılığı Meclisi Mebusan’da bulunan doğu illerinin mebuslarının bir araya gelmesini sağlamıştır. Doğulu Mebuslar “Vilayet-ı Şarkiye Grubu” oluşturup yedi maddelik bir program da hazırlamışlardır. 2 Aralık 1918 tarihinde de, Beyrut eski valisi İsmail Hakkı Bey, Hicaz eski valisi Mehmet Nedim Bey, Beyazıt mebusu Şefik Bey, Sivas mebusları Süleyman Nazif Bey, Rasim Bey, Hoca Raif Efendi, Diyarbakır mebusları Fevzi Bey, Zülfü Bey tarafından “Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kurulmuştur. 11 Mart 1919 tarihinde cemiyetin Erzurum’da şubesi açılmıştır. Daha önce kurulma çalışmalarına başlayan cemiyet, 11 Mart günü Erzurum’un Rus işgalinden kurtuluşunun birinci yıldönümü olması nedeniyle açılışını bu tarihe bırakmıştır. Cemiyet aynı gün büyük bir tören de düzenlemiştir.
Tüm bu çabalara karşın örgütlenme hızlı ilerlememiştir. Erzurum’da o günkü siyasi yapıda, Hürriyet ve İtilafçılar, Kürt Teali Cemiyeti ile İttihat ve Terakki Cemiyetinin ileri gelenlerinin oluşturduğu Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti vardı. Bir yandan Ermeni sorununun sürekli gündem de tutulması diğer yandan Kürtçülük sorununun gündeme sokulması üzerine Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuvvetlenmeye başlamış şube kongresi yapılmasına karar verilmiştir. 2 Nisan 1919 tarihinde yapılan Kongreden güçlenerek çıkan Cemiyet, Emekli Mebus Raif Efendiyi başkanlığa, Dursunbeyzade Cevat Bey’i, Genel Sekreterliğe seçimle getirmiştir. Yönetim Kurulu üyeliğine de, Müftü vekili Mehmet Efendi, Küçük Kazım Bey, Evrak Müdüriyetinden emekli Maksut Bey, Kılbaşzade Fevzi Bey, Albayrak gazetesi başyazarı Süleyman Necati Bey, Namıkefendizade Cazim Bey’in oğlu Ahmet Bey, Hazine vekili Hüseyin Avni Bey, dava vekili/avukat Maksut Bey, Emekli Binbaşı Süleyman Bey, Baytar Nedim (Damar) Bey seçilmişlerdir. Kongrede alınan ve tutanağa yazılmayan önemli karar da, Erzurum’da yedi vilayetin temsilcileriyle genel bir Kongrenin düzenlenmesidir. Nitekim Milli Mücadele tarihimizde “Erzurum Kongresi” olarak geçen kongrenin gerçekleşmesi bu karar ile olmuştur.
Mondros Mütarekesi hükümlerini uygulamak için İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un yeğeni Albay Alfred Rawlinson iki yüz İngiliz askeri ile birlikte Samsun’a çıkmış ve Rum/Yunan azınlığın sevinç gösterileri ile karşılanmıştı. Albay Alfred Rawlinson 22 Nisan 1919 tarihinde bir manga İngiliz askeri ile birlikte Erzurum’a gelmiştir. Vali Münir Bey ve Kolordu Komutan vekili Miralay Rüştü Bey’le görüşen İngiliz albayı, depolardaki silahların teslim edilmesini, ayrıca Tortum’da bulunan 3. Tümen Komutanı Yarbay Halid/Halit Bey ile Erzurum’da bulunan Cenubi Garbi Kafkas Hükümeti Dışişleri temsilcisi Fahrettin Bey’in tutuklanıp, Trabzon’a oradan da İngiliz gemisi ile İstanbul’a yollanmasını istemiştir.
Bu arada 15. Kolordu Komutanlığına tayin edilen Kazım Karabekir Paşa Trabzon’a gelmiş bulunmaktaydı. Kazım Karabekir Paşa, Albay Alfred Rawlinson’a “Kolordu komutanı benim, kıtaatım yalnızca benden emir alır, ben de Harbiye Nezaretinden emir alırım. Arzularınızı bu vasıta ile bildirin” diyerek İngiliz albay’ın isteklerini geri çevirmiştir.
Albay Rawlinson 26 Nisan’da Erzurum’dan ayrılmış ve hazırladığı raporda silahların teslim alınması ve yollanmasının zor olduğunu ve bu işlemleri yapmak için yaklaşık 50.000 kişilik bir kuvvete gereksinim olduğunu belirtmiştir. 3 Mayıs 1919 tarihinde tekrar Erzurum’a dönen Rawlinson, Kazım Karabekir Paşa ile görüşmüş ancak bir sonuç elde edememiştir. Kazım Karabekir Paşa, Albay Rawlinson’u oyalamıştır. Trenle bir miktar silah yollanmış, ancak yolda Kuvayi Milliye tarafından daha önce ayarlanan yerde tren durdurulup silahlara el konulmuştur. Yine örgütlenen halk Rawlinson’un evinin önünde aleyhe gösteriler yapmıştır.
İzmir’in işgali direniş düşüncesini ateşlemiştir. 18 Mayıs günü Erzurum’da işgali protesto etmek için Hürriyet ve İtilafçıların karşı çıkmasına karşın miting düzenlenmiş ve çeşitli yerlere protesto telgrafları çekilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, 3 Temmuz 1919 tarihinde yanında Rauf (Orbay) Bey, Miralay/Albay Kazım Bey, Binbaşı Hüsrev (Gerede) Bey, Miralay/Albay İbrahim Tali (Öngören) Bey, Binbaşı İbrahim Refik Bey, İbrahim Süreyya (Yiğit) Bey ve yaverlerle birlikte Erzurum’a gelmiş, Kazım Karabekir Paşa, azledilmiş Erzurum valisi Ahmet Münir Bey, azledilmiş Bitlis valisi Mazhar Müfit Bey, Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Raif Efendi ve yönetim kurulu tarafından Ilıca’da karşılanmıştır.
Erzurum Kongresi çalışmaları devam ederken, yeterli delegenin Erzurum’a gelememiş olması dikkate alınarak Kongre, Meşrutiyetin ilan günü olan 23 Temmuz’a ertelenmiştir. Bu tarihin seçilmesiyle kapalı olan Meclisi Mebusan ile ilgili bir gönderme de söz konusudur.
Erzurum Kongresine katılmak isteyen Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’in önce, doğrudan Vilayeti Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin Genel Merkez delegeleri olarak katılmaları gündeme gelmişti. Trabzon delegeleri bu duruma net olarak karşı çıktılar. İstanbul’un bu kongre ile bir ilgisinin olmadığı ve yedi ilin delegeleri ile bu kongrenin bölgesel nitelikte toplanması gerektiği konusunda direndiler. Bunun üzerine Kazım Karabekir Paşa’nın araya da girmesiyle, Erzurum delegeleri Cevat ve Kazım Beylerin istifası sonucu Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey Erzurum delegesi olarak Kongreye katıldılar. İstifa eden Cevat Bey daha sonra seçim yapmamış olan Hasankale’den, Kazım Bey’de Tortum’dan delege seçilerek onlarda Erzurum Kongresine katıldılar. Erzurum’da cemiyeti elinde tutan İttihatçı grup, “Sarı Paşa” gibi bir kahramanın kendilerine önderlik yapmasını olumlu karşılıyordu. Sevilen Yakup Şevki Paşa yerine gelen komutan Kazım Karabekir Paşa pek bilinmediği için kendisine fazla itibar edilmemişti. Kazım Karabekir Paşa’nın kitaplarında dile getirdiği, “Erzurumlular bana gelip, Mustafa Kemal Paşa’nın kongreye katılması konusunda fikir birliğine varamadık, siz katılın derseniz katılmasını sağlayacağız, yok siz katılmayın derseniz katılmayacak” türünden yazdıkları gerçeği yansıtmamaktadır.
Kongre açılmadan Mustafa Kemal Paşa’nın asker olması nedeniyle Trabzon delegeleri başkan olmasını istemiyorlardı. Kazım Karabekir Paşa, Trabzon delegelerinden Zeki, İzzet ve Servet beylerle özel bir görüşme yapmış ve bu görüşme sonrası Mustafa Kemal Paşa’nın kongre başkanı olması kabul edilmiştir.[5] Trabzon delegesi Ömer Fevzi Bey, daha sonra İzzet ve Servet beyleri Trabzon delegelerinin birliğini bozmakla suçlayacaktır.
Erzurum Kongresi 23 Temmuz 1919 tarihinde Çarşamba günü açılmıştır. 56 delegenin katılımıyla açılan (daha sonra gelenler olmuştur) kongrede ilk önce başkan seçilmiş, Trabzon’dan Ömer Fevzi Bey’in ve arkadaşlarının “birbirimizi tanımıyoruz, başkan seçimi ertesi gün olsun” itirazı yerinde görülmemiştir. Yapılan seçimde 56 delegenin 48 kişisi Mustafa Kemal Paşa’nın başkan olması yolunda oy kullanmıştır. Bazı kaynaklarda bu sayının 48 değil 38 olduğu iddia edilmektedir. Ancak bu kaynaklar kongrenin birinci oturumuna sadece 45 kişinin katıldığını ve 38 kişinin Mustafa Kemal Paşa’nın başkan olmasını istediğini iddia etmektedir. Mustafa Kemal Paşa başkan seçildikten sonra delegelere teşekkür konuşması yapmış ve ülkenin bulunduğu durumu da özetlemiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasından sonra Raif Efendi ve İzzet Bey başkan yardımcılığına, Süleyman Necati Bey ile Abdullah Hasib Efendi kâtip üyeliğe seçilmiştir.
Kongrenin ikinci günü Trabzon Sürmene delegesi Ömer Fevzi Bey ve arkadaşları Kongreye bir önerge vererek, yapılan kongrenin İtilaf devletlerine karşı olmadığını iddia etmekte ve bunun İtilaf devletlerine bildirilmesini istemekteydi. Daha sonra İngiliz ajanı olduğu konusunda ciddi kuşkular oluşturan Ömer Fevzi Bey’in başını çektiği bu önerge doğal olarak ret edildi.
Kongrenin üçüncü toplantısı Cuma günü resmi tatil olduğundan Cumartesi günü yapılmıştır. Bu oturumda tartışılan en önemli konu İstanbul Hükümetinin Erzurum Kongresini yasadışı bir kongre olarak kabul ettiğine dair açıklamadır. İstanbul Hükümeti Erzurum Kongresini yasadışı kabul etmesi dışında kongreye katılanları asi ilan ediyor, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının tutuklanmasını emrediyordu. Bunun üzerine Kongrede alınan karar gereğince, Padişaha bağlılık belirtiliyor, İstanbul Hükümetinin bu yaklaşımın sadece İtilaf devletlerinin işine yarayacağı dile getiriliyordu.
Kongrenin dördüncü toplantısında tüzük komisyonu oluşturuldu. Bu komisyona Erzurum adına Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey, Sivas adına Ziya Bey, Erzincan adına Hacı Fevzi Efendi, Maçka adına İzzet Bey, Tortum adına Kazım Bey, Gümüşhane adına Zeki Bey, Tokat adına Rıfat Bey seçildiler.
28 Temmuz Pazartesi günü çeşitli öneriler tartışıldı. 29 Temmuz Salı günü ise, sadece Divriği delegesi Müftü Hayrullah Efendi’nin izin isteği görüşülüp kabul edildi. Kongrenin yedinci oturumu 31 Temmuz 1919 tarihinde yapıldı. Bu toplantıda Doğu bölgelerinin Osmanlı Devleti tarafından terk edilmesi kararı verilirse yapılacak siyasi, askeri direniş çareleri konuşuldu.
2 Ağustos Cumartesi günü yapılan sekizinci toplantıda Heyeti Temsiliye’nin oluşturulması ve bu bölgede Ermenilere herhangi bir yerin terk edilemeyeceği karara bağlandı.
3 Ağustos’ta toplanan kongrede Ömer Fevzi Bey ve arkadaşlarının âdemimerkeziyeti kabul eden ve İngilizlerce tavsiye edildiği kuşkusu yaratan 22 maddelik önergeleri ret edildi. Süleyman Necati Bey’in “Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk ve Muhafaza-i İstiklal Cemiyeti” ismiyle cemiyet kurulması konusu gündeme geldi.
4 Ağustos’ta Süleyman Necati Bey’in bütçe komisyonu kurulması önergesi ele alındı ve seçim yapılarak sekiz kişilik bütçe komisyonu oluşturuldu.
On birinci oturumda, Heyeti Temsiliye bütçesi konuşulup on ikinci toplantıda karara bağlanması kabul edilmiştir.
On ikinci oturumda Heyeti Temsiliye bütçesi olarak da 4.890 lira kabul edilmiştir. Diğer önemli konu ise Sivas Kongresinin konuşulmuş olmasıdır. Ömer Fevzi liderliğindeki bazı Trabzon delegeleri bu duruma karşı çıkmış olmalarına karşın Erzurum Kongresi Temsil Heyetinin Sivas’ta Erzurum Kongresini temsil etmesi kabul edilmiştir. Bu önemli bir karardır.
Kongrenin son toplantısı olan 7 Ağustos Perşembe günü Heyeti Temsiliye Seçimleri yapılmıştır. Erzurum Kongresi kararlarının tutanağa geçirilip imzalanması sağlanmıştır. Erzurum Kongresi kararlarını kaç kişinin imzaladığı tartışmalıdır. Fahrettin Kızıloğlu, hazır bulunan 47 delegeden 45 kişisinin imzaladığını söylemektedir. Yücel Çil ise, Hüseyin Avni Bey(Trabzon), Ömer Fevzi Bey(Trabzon/Sürmene), Yusuf Ziya Bey(Trabzon), Dr. Ali Naci Bey(Giresun), İbrahim Hamdi Bey(Giresun)den oluşan beş kişinin imzalamadığını söylemektedir.
İmza töreninden sonra kongrenin kapanış töreni yapılmıştır.
Kongreye katılan delegeler şunlardır:
A-Erzurum Vilayeti: (Erzurum,Bayburt, Ağrı, Yusufeli, Kiğı)
1-Mustafa Kemal Paşa(Atatürk), 2-Hüseyin Rauf (Orbay) Bey, 3-Mehmet Raif (Dinç) Efendi, 4-Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, 5-Abdullahağazade Zahid (Pekindağ) Bey, 6-Alemdarzade Mehmet Tevfik (Çoruh) Bey, 7-İsmail Hakkı (Nalbantoğlu) Bey, 8-Mustafa (Sabuncuoğlu) Bey, 9-Maksud (Kapıkaya) Efendi, 10-Cevat (Dursunoğlu) Bey, 11-Kağızmanlı Battal (Eyigün) Bey, 12-Paşazade Mehmet Celalaettin Bey, 13-Cemal (Aksu) Bey, 14-Süeyman Necati (Güneri) Bey, 15-Mirüveyszade Kahraman Dabri (Yazıcı) Bey, 16-Yazıcızade Mehmet Daid Bey, 17-Hayribeyoğullarından Sait (Özlütürk) Bey, 18-Namık efendizade Ahmet Mümtaz (Erverdi) Bey, 19-Kazım (Yurdalan) Bey, 20-Ahmet (Yaralı) Bey.
B-Trabzon Vilayeti: (Trabzon, Rize, Giresun, Ordu, Gümüşhane)
1-Abanoszade Hüseyin Avni Bey, 2-Hacısalihoğlu Servet Siret (Orkun) Bey, 3-Serdarizade Hasan Remzi (Serdaroğlu) Bey, 4-Kitapçızade İbrahim Hamdi(Muhsin Elgen) Bey, 5-Ali Naci (Duyduk) Bey, 6-Zeki (Kadirbeyoplu) Bey, 7-Hafız Osman Nuri Efendi, 8-Eyyübizade Mehmet İzzet Bey, 9-Hafız Yunus Sıtkı (Bulut) Bey, 10-Hasan Hilmi (Koral) Bey, 11-Abaza Hafız İsmail Hakkı (Genç) Efendi, 12-Mehmet Nacati (Memişoğlu) Bey, 13-Eyyübizade Ömer Fevzi (Eyyüpoğlu) Bey, 14-Kulaçzade Ahmet (Kulaç) Efendi, 15-Müftü Hasan Fahri (Polat) Bey, 16-Yusuf Ziya (Şişman) Bey, 17-Hafız Abdullah Hasib (Ataman) Efendi, 18-Ahmet Bey.
C-Sivas Vilayeti: (Sivas, Amasya, Tokat, Şebinkarahisar)
1-Mehmet Fazlullah (Moral) Efendi, 2-Yusuf Ziya (Başara) Bey, 3-Piyazoğlu Hüseyin Hüsnü (Özdemir) Bey, 4-İbrahim Süreyya (Yiğit) Bey, 5-Müftü Hayrullah (Seyhan) Efendi, 6-Mahmut Cemil (Şencan) Bey, 7-Çadırcızade Ali Bey, 8-Serdarzade Mehmet Mustafa (Serdaroğlu) Bey, 9-Mehmet Şeref Efendi, 10-Mehmet Sırrı (Kaymaz) Bey, 11-Çeçnzade İsmail Hakkı (Çeçen) Bey, 12-Mehmet Rıfat (Arkun) Bey, 13-Emekli Yüzbaşı Recep (Dinçer) Efendi.
D-Bitlis Vilayeti: (Bitlis, Muş, Siirt, Bingöl)
1-İsmail Efendi, 2-Süleyman (Hatunoğlu) Bey, 3-Müderris Hafız Mehmet Cemil (Aydın) Efendi, 4-Hafız Mehmet Hilmi (Çorapsız) Efendi.
E-Van Vilayeti: (Van merkez)
1-Cazim (Abuşoğlu) Bey, 2-Hocazade Osman Tevfik (Alyanak) Bey.
F-Erzincan Sancağı: (Erzincan merkez)
1-Şeyh Hacı Ahmet Fevzi Efendi, 2-Müftü Hafız Omsan Fevzi (Topçu) Efendi, 3-Müftü Mehmet Şevki (Yurtbaşı) Efendi, 4-Emekli Komiser Abbas Necati Bey, 5-Taha Kemalettin Efendi, 6-Talat Bey.”[6]
Kongreden notlar: Rauf Bey, Müdafaa-i Hukuk örgütünün başkanlarının illerde valilerin, ilçelerde kaymakamların, başkan yardımcılarının da askerlik şube balkanlarının olmasını teklif etmiş, Mustafa Kemal Paşa başta olmak üzere yapılan itirazlar üzerine Rauf Bey önergesini geri çekmiştir. İtiraz halk örgütü yerine devletin mülki erkânının söz sahibi olacağı noktasındadır ve itiraz yerinde bir itirazdır.
Kongrenin en önemli görevi Doğu bölgesindeki halkı bir örgüt etrafında toplamaktır. Kongreye Elazığ ve Diyarbakır delege gönderememiştir. Erzurum kongresi Erzurum ve Trabzon dışında, Sivas, Van, Bitlis ve Canik sancağından gelen delegelerle toplanmıştır.
İstanbul Hükümetinin Erzurum Kongresinden haberi, Diyarbakır valisi Faik Ali Bey’in yolladığı telgraf ile gerçekleşmiştir. Vali Faik Ali Bey, İçişleri Bakanına yazdığı telgrafta Erzurum Kongresinden söz etmiş ve kendisinin Kongreye karşı olduğunu açıkça belirtmiştir.
İstanbul Hükümeti tarafından valiliklere ve kolordu komutanlıklarına verilen Mustafa Kemal Paşa’nın azli ve tutuklanması emri bir sonuç vermeyince, Harbiye Nazırı Nazım Paşa, askerlikten istifa eden Mustafa Kemal Paşa’nın üzerindeki rütbe ve nişanlarının geri alınması ve askerlikten atılması için verdiği teklif kabul edilmiş ve Padişahın onayıyla 10 Ağustos 1919 tarihinde yayınlanmıştır.
İstanbul hükümeti özellikle valilere güvenmektedir. Sivas valisi, Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey tarafından Sivas’ta kongre yapılacağını İstanbul hükümetine bildiriyordu. Trabzon valisi Galip Bey Mustafa Kemal Paşa’ya karşı olduğunu söylüyor, Elazığ valisi Ali Galip Bey, kongreyi ittihatçıların kongresi olarak tanımlıyor, Konya valisi Erzurum Kongresini fesat toplantısı olarak gördüğünü açıklıyordu.
İstanbul hükümeti son çare olarak 3. Ordu Müfettişliğine Abdullah Paşa’yı tayin etmiştir. Kazım Karabekir Paşa vekâleten sürdürdüğü 3. Ordu Müfettişliği görevine Abdullah Paşa’nın tayin edilmesini protesto ederek bu durumu kabul edilemez bulduğunu, Erzurum halkının Abdullah Paşa’yı istemediğini bildirmiş ve Trabzon’a da eğer Abdullah Paşa gelirse derhal geri yollanmasını emretmiştir. Abdullah Paşa bu durum üzerine istifa etmiştir. İstanbul Hükümeti de çare olarak ordu müfettişliği makamını 26 Ağustos 1919 tarihinde ortadan kaldırmıştır.
Erzurum Kongresi bittikten sonra, Leandre isimli Fransız Yüzbaşısının Erzurum’a gelerek kongre sonrası halkın nabzını tutmaya çalışması da Kongrenin İtilaf devletlerince de ilgiyle izlendiğinin kanıtıdır.
Manda meselesi ağırlıklı olarak Erzurum Kongresinden ziyade Sivas Kongresinde gündemde yer almıştır. Erzurum Kongresinde ise, açıklanan sonuç bildirgesinin 7. Maddesinde Manda konusu ele alınmıştır. “Madde 7: Milletimizin insani, asri gayeleri tebcil ve fenni, sınai iktisadi hal ve ihtiyacımızı takdir eder. Binaenaleyh devlet ve milletimizin, dahili ve harici istiklali ve vatanımızın tamamı mahfuz kalmak şartıyla altıncı madde de musarrah hudut dahilinde milliyet esaslarına riayetkar ve memleketimize karşı istila emeli beslemeyen herhangi bir devletin fenni, sınai, iktisadi muavenetini memnuniyetle karşılarız ve bu şeraiti adile ve insaniye muhtevi bir sulhun de acilen tekarruru selameti beşer ve sükun-ı alem namına ahassı amal-i milliyemizdir.”[7]
Bu arada Sivas ve Erzurum bölgesindeki maden ve tren yollarını inceleyecek olan Trabzon İngiliz Askeri Temsilciliğinde görevli mühendis Kornor ile birlikte Rawlinson’u tekrar Erzurum’da görüyoruz. Tarihçi Haluk Selvi, Rawlinson’un bu ziyaretinde İngiliz mandası için çalışma yaptığını ve Mustafa Kemal Paşa ile manda konusunda anlaşma yollarını aramak istediğini ileri sürmektedir. Rawlinson’un incelemelerinde azınlıklara yüz vermediğini ve Mustafa Kemal Paşa lehine konuşmalar yaptığını söylemektedir. Kazım Karabekir Paşa ile de görüşen Rawlinson, esas amacı olan Mustafa Kemal Paşa ile görüşmeyi gerçekleştirememiştir. Bu görüşmenin olmaması gerekçesi Mustafa Kemal Paşa’nın gizli, kapalı kapılar altında görüşme yapmak istememesidir. Tarihçi Haluk Selvi’nin bir iddiası da, İngilizlerin Mustafa Kemal Paşa ile ilişkiye giremeyince Milli Meclisin açılmasını da engelleyememişler ve bunun üzerine İstanbul’u işgal etme yoluna gitmiş olmalarıdır.
İstanbul Hükümeti, doğuda otoritesini kaybetmesi nedeniyle Sivas, Erzurum, Bitlis, Van ve Diyarbakır valilerini azletmişti. Erzurum valisi Münir Bey azledilmesine karşın, Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine Erzurum’da kalmıştı. Bir süre sonra Mithat Bey Erzurum valiliğine atanmış ancak Erzurum’a gitmeye cesaret edemeyerek istifa etmişti. Bunun üzerine Reşit Paşa Erzurum valiliğine atandı ve 26 Ağustos 1919 tarihinde Tahkik Heyeti ile birlikte Erzurum’a geldi. Erzurum’da Kuvayi Milliyeci örgütlenmeyi görüp, Kuvayi Milliye ile arasını iyi tutmaya çalıştı. Örneğin Erzurum Kongresini desteklememiş ancak engel de olmamıştır. Yaklaşık bir buçuk sene valilik görevini yürüten Reşit Paşa İstanbul Hükümeti lehine de bazı girişimlerde bulunmaya çalışmıştır. Reşit Paşa ile birlikte Erzurum’a gelen Tahkik Heyeti de yaptığı incelemeler sonrası İstanbul’a yolladığı raporda Mustafa Kemal Paşa ve Erzurum Kongresi lehine görüş bildirmiştir. Damat Ferit Paşa’nın Anadolu’da gelişen Milli Mücadele düşüncesi aleyhine çalışması için oluşturduğu Tahkik Heyetleri de bu bağlamda Damat Ferit Paşa’nın istediği sonucu alamamıştır.
Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi için yolculuk hazırlıklarına başlamıştı. En büyük sorunlardan biri maddi sıkıntılardı. Şarki Anadolu Müdafaa-i Milliye Cemiyeti topladığı parayı Erzurum Kongresi için kullanmıştı. Cemiyetin Erzurum Yönetim Kurulu üyelerinden emekli Binbaşı Hatunoğlu Süleyman Bey elinde bulunan 900 lirayı kimsenin haberi olmaması şartıyla Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına vermiş ve bu parayla Sivas yolculuğuna çıkılmıştır. Bu durum da bir kez daha günümüz Hürriyet ve İtilafçılarının, Mustafa Kemal Paşa Samsun’a Vahdettin’den aldığı 40.000-60.000 altın ile gitti iddialarını boşa çıkarmaktadır.
Erzurum Kongresinde Heyeti Temsiliye seçilmiştir. Heyeti Temsiliye olarak dokuz kişi seçilmiştir. Seçilenler şunlardır: Başkan Mustafa Kemal Paşa (eski 3. Ordu Müfettişi, askerlikten ayrılma), Hüseyin Rauf Bey(Eski Bahriye Nazırı/Deniz Bakanı), Mehmet Raif Efendi(Eski Erzurum Mebusu), İzzet Bey(Eski Trabzon Mebusu), Servet Bey(Eski Trabzon Mebusu), Şeyh Fevzi Efendi(Erzincan Nakşi Şeyhi), Bekir Sami (Kunduh) Bey(Eski Beyrut Valisi), Sadullah Efendi(Eski Bitlis Mebusu), Hacı Musa Bey(Mutki Aşiret Reisi).
Sivas Kongresi sonucu alınan kararlara Trabzon ve Erzurum’dan muhalefet yapılmıştır. Erzurum’da Heyeti Temsiliye üyeliğine seçilmiş olan İzzet Bey ile Servet Bey, Sivas Kongresini protesto etmiş ve Sivas’a gitmemiştir. Trabzon’dan Ömer Fevzi Bey ve Zeki Bey ile birlikte Sivas Kongresi aleyhine çalışmaya başlamışlardır. Kazım Karabekir Paşa’da Sivas Kongresi kararlarını doğru bulmuyor, kendisine Heyeti Temsiliye üyesi olmasına karşın fikri alınmıyor diye alınganlık gösteriyordu. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Kazım Karabekir Paşa Erzurum Kongresinde seçilen Heyeti Temsiliye üyeleri arasında yoktur. Mustafa Kemal Paşa, kongrede alınan karar gereğince seçilen Heyeti Temsiliye üyelerinin dışında ordu komutanlarının da Heyeti Temsiliye’nin içinde olmasını istemiş, Kazım Karabekir Paşa’yı da seçim dışında Heyeti Temsiliye’nin içine almıştır.
Erzurum ve Sivas Kongreleri arasında ki en büyük fark, Erzurum’da Yunan/Rum ve Ermeni işgallerine karşı bölgesel karşı çıkış yer alırken, Sivas Kongresinde Anadolu ve Trakya’da işgallerin hepsine karşı çıkış ve silahla direniş kararı alınmasıdır. Erzurumlular, İstanbul ve İzmir’in işgalden kurtarılması karşılığında doğu illerinin feda edilebileceği düşüncesine kapılmışlardır ki bu sadece emperyalistlerin ve İstanbul Hükümetinin bir propagandasıydı. Bu arada Erzurum Kongresi nedeniyle ortaya çıkan Trabzon merkezli muhalefet şiddetlenerek devam ediyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın Sivas’a çağırdığı Heyeti Temsiliye üyeleri İzzet ve Servet Beyler, İstanbul’dan gelen Tahkik Heyetini mazeret göstererek Sivas’a gitmeyi kabul etmemişlerdir. Tahkik Heyeti ayrıldıktan sonra da Sivas’a gitmemişlerdir. Sivas Kongresine karşı Trabzon’un başlattığı muhalefete Gümüşhane’den Erzurum kongresine delege olarak katılan Zeki (Kadirbeyoğlu) Bey de katılmıştı.
Trabzon bölümünde ayrıntılı yazdığım için tekrarlamayacağım. Sadece şunu söyleyebilirim ki, Kazım Karabekir Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasındaki ilk anlaşmazlık Mustafa Kemal Paşa’nın Milli birliğin derhal sağlanması düşüncesiydi. Erzurum Kongresi ile bunun sağlanamayacağını daha Amasya’da gören Mustafa Kemal Paşa Sivas’ta bir genel Kongre toplanması kararı almıştı. Karabekir Paşa ve Erzurum delegeleri, Trabzon delegeleri gibi Karadeniz birliği ile Doğu Anadolu birliğinin yeterli olacağı düşüncesindeydiler. Doğu’da Karadeniz’i de kapsayan özerk bir hükümet kurmanın yeteceğini daha sonra kademeli olarak milli birliğe gidilebileceğini düşünüyorlardı. Bir yönüyle ittihatçı bir bakış açısıydı. İttihatçılar daha önce Trakya Türk Cumhuriyeti/Hükümeti, Kars Kafkas Cumhuriyeti/Hükümeti gibi denemeler yapmışlardı. Zaten bu yüzden Erzurum Kongresi İttihatçı bir Kongre olarak İstanbul’da tanımlanıyor ve aleyhe propaganda yapılıyordu. İkinci anlaşmazlık konusu liderlik olayıdır. Muhalefet eşraf ağırlıklıydı. Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’in önde görülmemesi ve Âdemimerkeziyetçi bir yapı savunuluyordu. Kazım Karabekir Paşa’da Mustafa Kemal Paşa’nın perde arkasında olmasını, öne çıkmamasını ve Erzurum’da bulunan 15. Kolorduyu da kendi keyfine göre yönetmek istiyordu. Bu yüzden Heyeti Temsiliye’nin çalışmasını ve Sivas Kongresinin toplanmasını gönülden istemiyordu. Aslında Karadeniz ve Doğu illerinde kurulan derneklerin tamamı bütün işgallere karşı olmayıp, Ermeni ve Rum/Yunan azınlığın kurmak istedikleri devletçiklere karşıydı. Bundan dolayı ulusal düzeyde direniş eylemlerine sıcak bakmıyorlar ve İngiliz İşgaline de göz yumabileceklerini belli ediyorlardı. Trabzon ve Erzurumluların ağırlığı ile toplanan Erzurum kongresinde, kongre sonunda yayınlanan beyannamede, doğrudan Trabzon’u tehdit eden Pontus ve Ermeni meselesine yer verilmesinin bir nedeni de budur.
Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin 8 Ocak 1920 tarihli toplantısında aldığı karar, Heyeti Temsiliye’yi sorgular ve kabul etmez içeriktedir:
“Temsil Heyeti, Erzurum’dan Sivas’a gitmesinden bu yana, Erzurum Kongresi’nin en köklü ilkelerinden ayrılmıştır. Şöyle ki;
1-Temsil Heyeti, Doğu Anadolu’nun Erzurum Kongresi’nde ilkeleri belirlenen özel siyasi durumunu göz önüne almayarak en büyük tehlike ve ihtirasla karşı karşıya kalmış bulunan Doğu Anadolu’nun mukadderatını büsbütün ihmal etmiş, ayrı bir özellik taşıyan buralarının ihmal edilmesi üzerine merkezimiz tarafından Temsil Heyeti uyarılmışsa da, kaygılarımızı yatıştıracak bir karşılık verilmemiştir.
2-Doğu Anadolu’nun korunmasında en büyük etken olarak Türklerle Kürtlerin birleşmesi öngörülmüş, bu birliğin sağlanması için Erzurum Kongresi’ne ilimiz temsilcileri tarafından verilen birçok önergelerin görüşülmesi ertelenmiş ve sonra da oralarla ilgilenmeyen bazı kişiler, Temsil Heyetinin yardımıyla milletvekili yapılarak ayrılıkçı Kürtlerin eline keskin bir silah verilmiştir. Bu husus hakkında da Merkezimiz tarafından Temsil Heyetinin dikkati çekildiği halde adı geçen heyet bu sorunu asla göz önüne almamıştır.
3-Temsil heyeti en önemli sorunlardan Merkez Heyetiyle haberleşmeyerek bu yolda resmi makamları aracı yaptığı gibi seçimler hakkında da doğrudan doğruya bu makamlara yazarak el atından desteklemeye çalışmış ve bu suretle organlar arasında kullanması gerekli samimiyeti bozarak büyük bir vefasızlık eseri göstermiştir.
4-Temsil Heyetini oluşturan kişilerin kimler olduğu ne suretle ve nerelerden seçildikleri şimdiye kadar bildirilmemiştir. Bu durumun açıklığa kavuşturulması için milletvekili Necati Bey’e, Temsil Heyetinden gerçek durumu sormak üzere bir muhtıra verilmesi kararlaştırılmıştır.”[8]
CELALETTİN ARİF BEY
1875 yılında Erzurum’da doğmuştur. Mektebi Sultan-iye’den sonra Fransa’da Hukuk eğitimi almış olan Celalettin Arif Bey, hukukçu ve siyaset adamıdır. 1901 1908 yılları arasında Kahire’de avukatlık yapan Celalettin Bey, sonra İstanbul’a dönmüş ve Hukuk Mektebinde Anayasa Hukuku dersi vermiştir.
İstanbul Barosu’nun kuruluşunda etkin rol oynamış, İstanbul Barosu’nun Meclis Başkanlığını yapmıştır.
Osmanlı Ahrar Fırkası’nın kurucularındandır. İttihat ve Terakkiyi eleştiren ve karşı çıkan Celaleddin/Celalettin Arif Bey son Osmanlı Meclisi Mebusan’da İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır. Yine Meclisi Mebusan’ın önce ikinci başkanlığı 4 Mart 1920’de de Meclis başkanlığına seçilmiştir. Meclis kapanınca, Ankara’ya gelmiş ve Erzurum Milletvekili sıfatıyla Milli Mücadeleye katılmıştır. Nemrut Mustafa Paşa Divan-i Harbi Örfi Mahkemesince idama mahkûm edildi.
Mustafa Kemal ile görüş ayrılıkları olmasına karşın kurulan ilk hükümette Adalet Bakanı (adliye vekili) olarak çalışmıştır. Bazı kaynaklara göre, Celalettin Arif Bey, Büyük Millet Meclisini, Meclisi Mebusan’ın devamı ya da yan kolu gibi görmektedir. Mustafa Kemal ile anlaşmazlıklarının en büyük nedeni Celalettin Arif Beyin bu bakış açısıdır. Rahatsızlığını bahane ederek Erzurum’a gidip Şura hükümeti kurma girişimine izin verilmedi. İkinci Grupta muhalefetini sürdürdü.
26 Aralık 1921 tarihinde Ankara Hükümetinin Roma temsilcisi olmuştur. 27 Ağustos 1923 tarihinde bu görevinden istifa etmiş ve Roma’da kalmış Türkiye’ye dönmemiştir. 18 Ocak 1930 tarihinde de Paris’te ölmüştür.
Celalettin Arif Beyin, Ankara Hükümetinin İtalya Büyükelçisi iken, 15 Kasım 1922 tarihinde ABD’nin İtalya Büyükelçisi Richard Washburun Child ile yaptığı görüşme, Türkiye ve ABD arasındaki ilk girişim olarak kabul edilmektedir.[9]
Son Osmanlı Meclisi Mebusan seçimleri gündeme geldiğinde, Mustafa Kemal Paşa ve Celalettin Arif Bey, Erzurum’dan mebus olmak için adaylıklarını koymamışlardı. Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti bu kişileri bizzat aday göstermişlerdir. Yapılan seçim sonucunda Mustafa Kemal Paşa 268 oy alarak, Celalettin Arif Bey 252 oy alarak, Süleyman Necati Bey 218 oy alarak, Ebabelekzade Ziya Bey 167 oy alarak, Zihni Bey 132 oy alarak, Hüseyin Avni Bey 120 oy alarak Erzurum Mebusu seçilmişlerdir.
SÜLEYMAN NECATİ (GÜNERİ) BEY
1889 Bingöl doğumludur. Babasının memur olması nedeniyle çeşitli yerlerde devam eden eğitimini Konya’da Hukuk mektebinden mezun olarak tamamlamıştır. Öğretmenliği seçen Süleyman Necati Bey, Konya ve Erzurum İttihat ve Terakki İdadisinde(Lisesinde) öğretmenlik ve müdürlük yapmıştır. Arkadaşları ile birlikte “Albayrak” gazetesini çıkarmıştır.
Mondros mütarekesi sonrası arkadaşları ile birlikte İstihlas-ı Vatan Cemiyeti kurmaya çalışmışlardır. İstanbul’da kurulan Vilayet-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Milliye Cemiyetinin Erzurum şubesinde aktif olarak yer almıştır. Erzurum Kongresinin gerçekleşmesi için çalışanlardandır. Erzurum Kongresi’ne Ağrı(Karaköse) delegesi olarak katılmıştır. Kongrede Divan katipliği yapmıştır.
Son Osmanlı Meclisi Mebusan’da Erzurum milletvekili olarak yer almıştır. Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisinin açılında bulunmuştur.
Süleyman Necati Bey, Gümrü Antlaşmasını imzalayan Türk heyetinde delege olarak bulunmuştur. Dış İşleri Bakanı Bekir Sami (Kunduh) Bey’in heyetinde danışman olarak Londra Konferansına katılmıştır.
Süleyman Necati Bey, diğer Erzurum milletvekilleri gibi Mustafa Kemal Paşa ile anlaşamamış ve mecliste 2. Grup’ta yer almıştır. İzmir suikastı davasında yargılanmış, ceza almayarak beraat etmiştir.
Meclisin beşinci döneminde Zonguldak’tan milletvekili seçilen Süleyman Necati Bey, öldüğü tarih olan 1 Mart 1944 tarihine kadar öğretmenlik yapmaya devam etmiştir.
Anadolu’da yapılan seçimlerde Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti üyelerinin çoğunlukla seçimlerden zaferle çıkması, Erzurum’da da Mustafa Kemal Paşa’nın en fazla oy alarak mebus seçilmesi, Hürriyet ve İtilaf Fırkası üyelerinin seçime müdahale edildi şeklinde itirazlarına neden olmuştur. Bunun üzerine İstanbul Hükümeti iki teftiş kurulu oluşturarak seçimlerde baskı yapılıp yapılmadığını incelemeye karar verdi. Ankara, Erzurum ve Sivas bölgelerine Ahmet Fevzi (Çakmak)Paşa başkanlığında Temyiz mahkemesi üyelerinden Cafer İlhami Bey, Fetva Emini yardımcısı Hasan Efendi’den oluşan üç kişilik bir heyet gönderildi. Bu heyet ayrıca, halka İstanbul Hükümeti lehinde propaganda yapmak ve meclisin İstanbul’da toplanmasını sağlamakla da görevlendirilmişti.
Heyet 10 Aralık 1919 tarihinde Erzurum’a gelebildi. 14 Aralık 1920 tarihinde Albayrak Gazetesinde heyet başkanı Fevzi Paşa ile yapılan röportajda, Erzurum’da seçimlere dışarıdan bir müdahalenin yapılmadığının tespit edildiği yazılmıştır. 14 Aralık günü Erzurum’dan ayrılan heyet Trabzon’a gitmiştir. 4 Ocak 1920 tarihinde de İstanbul’a dönmüştür. Heyet seçimlerde müdahale yapıldığını kanıtlayamamasına karşın, her yerde Mustafa Kemal Paşa aleyhine ve Heyeti Temsiliye aleyhine çalışmalar yapmıştır.
İstanbul’da açılan son Osmanlı Meclisi Mebusan’da Erzurum mebuslarının Felah-ı Vatan Grubunda yer aldığını da belirtelim. Ayrıca Erzurum milletvekili Celalettin Arif Bey, hem Ferah-ı Vatan Grubunun hem de Meclisi Mebusan’ın başkanı seçilmiştir.
Ali Rıza Paşa’nın istifası üzerine Salih Paşa’nın Sadrazam olmasında Celalettin Arif Bey’in ve Felah-ı Vatan Grubunun payı büyüktür.
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışma döneminde de Erzurum bazen olumlu ve bazen de olumsuz olarak meclis gündeminde yer almıştır. Erzurum Birinci Meclis’te Meclisi Mebusan’dan da gelenlerle birlikte sekiz kişi tarafından temsil edilmiştir.
[1] Vilayetlerimizin Tarihi. Ortak Kitap. Tifdruk Matbaası.1968. Sf:59
[2] Milli Mücadele’de Selvi Erzurum. Haluk. AAM. 2000. Sf:34
[3]Milli Mücadele’de Erzurum. Haluk Selvi. AAM. 2000. Sf:38
[4] Milli Mücadele’de Erzurum. Haluk Selvi. A.A.M. 2000. Sf:47
[5]Erzurum Kongresi.Mahmut Goloğlu. İş Bankası Kültür yayını.Nisan 2011. Sf: 77
[6] Erzurum Kongresine Katılan Delegeler. Yücel Çil. AAM.2005. Sf:181
[7] Milli Mücadele’de Erzurum. Haluk Selvi. A.A.M. 2000. Sf:155
[8] Milli Mücadele’de Erzurum. Haluk Selvi. A.A.M. 2000. Sf:190
[9] Atatürk Dönemi Türkiye ABD ilişkileri. Semih Bulut. AAM. 2010. Sf:29