Nisan ayının her gelişinde, ilkokul yıllarımın 23 Nisan törenlerini hatırlarım. O günlerde büyük bir coşkuyla sınıflarımızı grafon kâğıtları ve bayraklarla süslerdik. Öğretmenlerimiz Mürvet Özyücel, Bahire Orbay ve Melahat Doğu bizlere cumhuriyetimizin bu önemli gününü, cumhuriyeti ve devrimleri anlatır, sonra da Atatürk bu günleri sizlere, çocuklara armağan etti derlerdi. Eli öpülesi o öğretmenlerimize tanrı rahmet eylesin.
Sınıfta hep beraber, ezbere bildiğimiz 23 Nisan şiirlerini büyük bir coşkuyla okurduk.
“Sanki her tarafta var bir düğün,
Çünkü en şerefli en mutlu gün.
Bugün 23 Nisan,
Hep neşeyle doluyor insan.
İşte, bugün bir meclis kuruldu,
Sonra hemen padişah kovuldu.
Bugün 23 Nisan ,
Hep neşeyle doluyor insan.”
Bizim çocukluğumuzun o coşkulu, inanç ve bilgi dolu milli bayramları şimdilerde aynı duygularla kutlanıyor mu?
Bence tartışılır…
Osmanlı ailesinin 600 yıllık monarşi düzeninden 1920-1923 yıllarında cumhuriyeti yaratmayı başaran Atatürk Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışıyla egemenliği saraydan alınıp milletin kendisine vermişti.
O günlerin tarihine baktığımızda Ankara’daki meclisin açılışının ne kadar zor, hatta imkânsız olduğunu görürüz. O günlerde İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun büyük bir kesimi emperyalistler tarafından işgal edilmişti.
İngilizler 16 Mart 1920’de İstanbul’daki Meclis-i Mebusanı basmış, bazı mebusları (milletvekilleri) tutuklayıp Malta’ya sürmüşlerdi. Bu durumu protesto eden Meclis-i Mebusan 18 Mart 1920’de çalışmalarına ara vermişti. Bunun ardından, İngilizlere boyun eğen Padişah Vahdettin 10 Nisan 1920’de meclisi tamamen kapatmıştır.
İstanbul’da olaylar bu şekilde gelişirken, Samsun’a çıkan Sivas, Erzurum Kongrelerini toplayan, Amasya Tamimini ilan eden Atatürk 19 Mart 1920’de bir bildiri yayınlayarak Ankara’da olağanüstü yetkileri olan bir meclis açmanın girişimlerinde bulunuyordu. Bunun için bütün vilayetlerde seçim yapılmasını ve gizli oyla her sancaktan beş üyenin seçilmesini, İstanbul’daki Meclis-i Mebusandan geleceklerle yeni bir meclisin açılacağını duyurmuştu. Ancak başta emperyalistler ve onların emrindeki Osmanlı Sarayı buna karşıydı. Ankara’daki meclisin açılmasını engellemek için ellerinden gelen her çareye başvurmuşlardı.
Sinan Meydan’dan öğrendiğimize göre Atatürk önce meclis, sonra da ordu demiştir:
“Ben her kerameti meclisten bekleyenlerdenim. Bir devre yetiştik ki onda her şey meşru olmalıdır. Meclis teori değil hakikattir, hakikatlerin en büyüğüdür. Orduyu yaratacak millet, millet adına da meclistir”
Atatürk Ankara’da yeni meclisi çok güç koşullar altında toplarken; kuşku yok ki, yeni bir devleti kurduğunun bilincindeydi. Ancak o günlerin koşullarında bunu resmen açıklamamıştır.
23 Nisan 1920 Cuma günü Hacı Bayram Camisinde cuma namazı kılınarak Kuran okunmuş, kurbanlar kesilmiş, ardından Atatürk’ün dört saat süren konuşmasıyla meclis açılmıştır. Böylece yeni Türkiye Cumhuriyetinin temelleri atılmıştır
Türkiye Cumhuriyeti öyle kolay kurulmamıştır. Turgut Özakman, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Halide Edip, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun yazıları ve Atatürk’ün Nutkunda o zorlu günler en açık şekilde anlatılmıştır.
Atatürk Kurtuluş Savaşının başlangıcından itibaren cumhuriyetin kuruluşunu, 1927 yılında üç ayda yazmıştır. 19 Mayıs 1919 ile 20 Ekim 1927 arasını kapsayan Atatürk’ün Nutku 534 sayfa olup belgeleri de 308 sayfayı kaplıyordu. Mecliste okunması 36 saat 31 dakika süren dünyada benzeri olmayan adeta bir maraton nutuktu. Atatürk burada, o dönemde yaşananları anlattığı kadar bir bakıma da milletine açıklama yapmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılış günlerinden öncesinde yaşanan olaylar kolay olmamıştı. Hiç kimse bir mucizenin olacağına inanmıyordu. Ama Türk’ün talihi dönmüş mucize yaşanmıştı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasından önce ülke savaşlardan çıkmış, yokluk, sefalet ve hastalıklarla boğuşuyordu. Kısacası elde avuçta bir şey kalmamıştı, erkekler savaşlarda şehit olmuştu. Fabrika, sanayi, ticaret, tarım, ilaç ve yol yoktu. Yalnızca İstanbul ve İzmir’de yaşayanların bir kısmı refah içerisindeydi.
Yunan ordularına karşı II. İnönü zaferi kazınılmış olmasına rağmen Yunanlılar Dumlupınar mevzilerine yerleşmişlerdi. Osmanlı sarayının teşvikiyle milli mücadeleye karşı isyanlar çıkartılmıştı. Buna rağmen 15 Nisan’da Aznavur isyanı bastırıldığı sırada İzmir’de Yunan komutanları yeni bir saldırın hazırlıklarını yapıyordu. Böylesine karışık günlerde mecliste mebuslar 23 Nisan’ın bayram olup olmamasına tartışıyorlardı. Saruhan Mebusu Refik Şevket Bey, meclisin açıldığı 23 Nisan’ın mutlaka bir bayram olmasını savunuyordu. Onu diğer mebuslar Yahya Galip Bey, Müfid Efendi izlemiş ve sonunda birkaç itiraz dışında meclis 23 Nisanı 1921 yılında milli bayram olarak kabul etmiştir. Bunu izleyen yıllarda; 1925’te Çocuk Günü, 1929’dan sonra Çocuk Haftası gibi isimler almış, 1935’te de Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını simgeleyen 23 Nisan’ın milli bayram olarak yasalaştıran kanun meclisin açılışından bir yıl sonra kabul edilerek Ceride-i Resmiye’de (Resmi Gazete) yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. İki maddeden oluşan yasanın birinci maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk resmi küşadı olan 23 Nisan günü milli bayramdır yazılmıştır. İkinci maddede ise “Tarihi kabulünden muteber olan (geçerli olan) işbu kanunun icrasına Büyük Millet Meclisi memurdur” ibaresine yer verilmiştir. Atatürk 23 Nisan 1924 de bu bayramın kutlanmasına karar verildikten beş yıl sonra 23 Nisan 1929’da bayramı çocuklara armağan etmiştir. Bayram 27 Mayıs 1935 de çıkarılan “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki kanun ile “Ulusal Egemenlik Bayramı” ismini alarak kutlanmaya devam edilmiştir. 1981 tarihli Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki kanun üzerinde 20 Nisan 1983 de yapılan değişiklikle bayramın ismi “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olarak değiştirilmiştir.
23 Nisan Bayramı kısa sürede uluslararası bir düzeye ulaşmış ve ilk olarak 1979 yılında altı ülkenin katılmasıyla kutlanmıştır. Böyle olunca da dünyanın birçok ülkesinin çocukları yerel giysileri, dansları ve folklor gösterileriyle her yıl Türkiye’ye gelmeye başlamışlardır. Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği, Türk milletinin iradesini yansıtan Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışını simgeleyen bayram dünya çocuklarına yönelik bir ilk olmuştur. Bundan böyle Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yurt içinde ve yurt dışındaki temsilciliklerde, okullarda kutlanmaya devam etmiştir.
Bayram sırsında seçilen bazı çocuklar devletin yönetim kadrolarında bir günlüğüne oturtuluyor ve onlara gelecek sizsiniz denilmek isteniyordu.
23 Nisan Bayramı Türklerin egemenliğini ilan etmesinin yanı sıra dünyaya da kardeşlik ve beraberlik mesajları vermesiyle de önem kazanmıştır. Türk milletinin geleceğini yansıtan çocuk ve gençlere duyulan güven bu bayramla bir kez daha perçinlenmiştir.
Önceki