La Historia Me Absolvera (Tarih beni aklayacak)
Tarih seni haklı çıkardı sevgili Fidel,
”Moncada Garnizonu’nu aldıktan sonra derhal ilan edilecek olan beş yasayı burada tekrar hatırlatıyorum: İlk olarak egemenliği tekrar halka ve 1940 Anayasası’na verecektik. İkinci yasa, toprağı çalışanlarına vermek olacaktı. Toprak sahiplerine de 10 yıl üstünden kiralamışlar gibi ellerine geçecek parayı devlet verecekti. Üçüncü yasa ile işçi ve çalışanlar, şirket ve endüstrilerin karının %30’una hak kazanacaklardı. Dördüncü yasa, şeker kamışında çalışan işçilere özel haklar kazandıracaktı. Beşinci yasa ise, belirsiz şekilde servet biriktirmiş şirketlerin ve insanların mal ve paralarına el konulması olacaktı ve yurt dışına kaçırdıkları mallar geri talep edilecekti. Bu paralar, halka, işçilere ve emeklilik fonlarına aktarılacaktı. Bu yasaların hemen ardından ise sıra toprak reformuna, eğitim reformuna, elektrik ve telefon tröstlerinin millileştirilmesine gelecekti.”
16 Ekim günü mahkemeye çıkarılan Castro 26 Temmuz Hareketi başarıya ulaştığı taktirde neler olacağını anlatmıştı.
Gençti, inanmıştı. İnandığı değerler üzerine kendisi ve onlarca yoldaşı harekete geçti, tereddüt dahi etmediler. Ülkesinin başına bela olmuş Amerikan köpeği kukla Batista ve onun tüm bürokratlarını def etme zamanı geldiğine inandılar. Tarihler 26 Temmuz 1953’ü gösterdiğinde Küba’nın Santiago kentinde bulunan en önemli askeri kışlası ele geçirilecekti. Plan zordu ama imkânsız değildi. Eğer önderiniz doğru bir isimse o yolda onunla yürümek en büyük şereftir. Çünkü eğer işler istediğiniz gibi gitmezse, önderin sergileyeceği tavır mücadelenizdeki hattınızı belirler.
”Halkı bu kadar sefaletten ancak ölüm kurtarabilir ve hükümet de zaten bu ölüm için elinden geleni yapıyor! Yılda yüzbinlerce çocuk ayak tırnaklarından giren parazitlerle ölüyorlar ve insanlar buna duyarsız kalıyorlar.”
Bir halk bu kadar acı çekerken, buna duyarsız kalamayan yüreği dev gibi küçük bir grup harekete geçti. Çünkü onlar insanların çektiği her acıyı sonuna kadar önemsediler. Bir şeyi önemsemek ahlak ve cesaret ister. 26 Temmuz Hareketine katılanlar bu özellikleri, yüreklerinin en derinliklerinde taşıdıkları için hala onları anıyoruz ve anlatıyoruz.
26 Temmuz Hareketi alt tabakaların, alt tabakalar için ve alt tabakalarla oluşturulan devrimci örgütüdür.
Fidel 26 Temmuz Hareketini şöyle tanımlar;
”26 Temmuz Hareketi hiç kimsenin politik fitne veremeyeceği Küba işçi sınıfının kurtuluş umududur, ataları tarafından özgürleştirilen topraklar üzerinde paryalar halinde yaşayan köylünün toprak umududur, göçmenlerin, üzerlerinde çalışamadıkları ve yaşayamadıkları topraklarına geri dönüş umududur, açlara ekmek ve unutulmuşlara adalet umududur.”
26 Temmuz 1953 günü 125 devrimci sabahın ilk ışıklarında Moncada Kışlası’na saldırmak üzere harekete geçti. Hedef devrimci bir halk savaşı için gereken silah ve mühimmatın ele geçirilmesi ve aynı zamanda cephaneliği ordunun kullanımına kapatmaktı. Bir başka grup ise radyoyu ele geçirerek halkı devrime katılmaya çağıracaktı. Plan en ufak ayrıntısına kadar tasarlanmıştı. Hedef belliydi Batista tarihin çöplüğüne gönderilecekti. Fakat 26 Temmuz günü saldırı planı başarısızlığa uğradı, işler yolunda gitmedi ve çatışmanın ilk anında yaklaşık 32 devrimciyi kaybettik. Moncada Kışlasını bir işkence ve ölüm atölyesine dönüştürdüler. Tutsak düşen devrimciler ise çok ağır işkencelerden geçirilerek, yargılanmadan infaz edildiler. Tutukluları kasapların eline verdiler. Burada bir anekdot vermek gerekirse; İşkence tezgahından başı dik çıkan Haydée Santamaría Cuadrado adlı direnişçi bir kadının, kasaplar karşısındaki onurlu duruşudur. Haydée’ye erkek kardeşinin kanlı gözünü göstererek, diğer gözünü de çıkarmakla tehdit eden işkenceciler, ondan şu yanıtı alır: “Bir gözünü parçaladınız ve onu konuşturamadınız, ben de konuşmayacağım.” İşkenceciler durmaz, Haydée’ye şunu söylerler; “Artık bir erkek arkadaşın yok, çünkü onu öldürdük.” İşkencecilere cevabı nettir: “O ölmedi çünkü insanın vatanı için ölmesi sonsuza dek yaşaması anlamına gelir.”
Boris Luis Santa Coloma unutulmayacak isimler arasında yerini alır. Evet acı şeyler yazdım. Yukarıdaki örnekler acı ama yaşamın en gerçek hali… Evet Küba Devrimi başarıya ulaştı ama bu uğurda ödenen bedeller fazlasıyla ağırdı. Fidel, Raul ve yoldaşları bir hafta sonra yakalanır tutsak düşerler. Önce ceza evi süreci, sonra sürgün ama devrim fikrinden bir saniye bile olsun vazgeçmez. Eğer vazgeçseydi tarih onu aklamaz aksine tarih onu ‘affetmezdi’ çünkü yapılacak bir devrim sorulacak bir hesap vardı. Geri döndüler ve iktidarı aldılar. Devrim sürecinde bazen uzun yenilgiler olabilir ama bunların hiçbir önemi yok yeter ki inandığımız değerlerden vazgeçmeyelim.
Ve Haydée Santamaría Cuadrado sözleri bir kez daha kulaklarımızda çınlasın
‘‘Her şeyin güzel ve kahramanca olabildiği bir an vardır. Kaybetmemek son derece önemli olduğu için hayatın ölüme ve yenilgiye meydan okuduğu bir andır o. Böyle bir anda, kişi, gerçekten önemsediği şeyleri korumak için her şeyi göze alabilir. Yaşam için mücadele ettiğinde ya da ödün vermeden ondan vazgeçebildiğinde, yaşam ve ölüm güzel ve soylu olabilir. Kübalı gençlerimize tüm göstermek istediğim, böyle yaşanırsa, yaşamın daha da güzelleşeceğiydi. Yaşamın tek yolu budur.”
Moncada Kışlası baskını bir işaret fişeğiydi. Aslında yok olan bütün umutların yeniden dirildiği bir dönemdi, acı çeken bir halkın kurtuluş umuduydu. Ülkenin başındaki adam, bırakın ülkenin kaynaklarını yurttaşlarını bile Amerika emperyalizmine peşkeş çeker hale getirmişti.
”Neşeli turist şehri Havana eskiden bir günahlar diyarı idi. Her Katolik gibi, biz Kübalılar da günahın ne demek olduğunu pekâlâ biliyorduk. Havana’da günah “para” demekti! Ve 12-14 yaşlarındaki kızlar için, genelevlerin bütün iğrençliği, kendi bohio’larından daha yeğdi. Prado’da ve Virtuese adlı dar sokakta pezevenkler kızları sana peşkeş çekiyor, Batista ile uşakları da bu kirli işten avantalarını alıyorlardı.”
Düşünsenize bir ülkede 12 yaşında bir kız çocuğunun fuhuşa sürüklendiğini ve birçok kadının seks işçisi olmaktan başka çaresi kalmadığını! Devamında ülkenin açık bir kumarhane cennetine dönüştüğünü. Amerika bir ada ülkesini bu kadar rezil bir duruma getiriyor. Castro ve yoldaşları bu duruma daha ne kadar kayıtsız kalabilirdi. Fidel genç yaşında bir harekete önderlik etti. Çizgisini hiç bozmadan, yoldaşlarına hiç ihanet etmeden, inandığı şeylerden taviz vermeden! Fidel, ceza evindeyken ilk karısı Mirta Diaz-Balart’ın İçişleri Bakanlığı’nda işe girdiği haberini alır. Böyle bir “hakareti” kabullenemeyen Castro, eşinden derhal boşanır. Çünkü 26 Temmuz Hareketinde onursuz insanlara yer yoktur. Fidel, devlet aklını yenmiştir. İşte bu hareket ve önderleri nitelikliydi ve bu karakter Küba’da bir devrim inşa etti. Sosyalist bir Küba kolay kurulmadı. Uzun metrajlı bir devrim hazırlığı oluştu. Dünyanın birçok ülkesinde devrimci mücadele oldu ve olmakta.
Bu mücadele de doğru ‘önderleriniz’, doğru ‘stratejileriniz’ yoksa içerde ‘karakterli’, ‘nitelikli’ ve her şeylerini feda etmekten çekinmeyen insanlar olmadıkça, devrim sadece fikirlerde kalır. Pratiğe dökülmeyen teoriler ise zamanla yok olur. 26 Temmuz Hareketi önümüzde kocaman bir rehber olarak durmakta. Ölen devrimcilerin son anlarına kadar göstermiş oldukları tutum ve tavır ise örnek alacağımız tek şey, tabii gerçekten örnek alabiliyorsak.
Kaynaklar “Devrimci Kadınlar Queen Of The Neıghborhood Kolektifi
Dinle Yankee: Wright Mills
Castro’nun savunması