Vietnam Devrimci Halk Savaşı

Hayati Uçar
2.133 views

Vietnam Asya kıtasının en eski ülkelerinden biridir. Pasifik kıyısında dev bir Ş harfi gibi uzanır. Vietnamlıların kendi tariflerine göre ülke, iki ucundan sepetler sarkan omuz çubuğuna benzemektedir. Vietnam ismi her ne kadar herkesçe bilinse de Vietnam’ın bulunduğu bölge hakkında bilgilerimiz yeterli görünmemektedir. Coğrafi olarak Asya kıtasının bu bölgesini iyi bilmemiz gerekiyor ancak birçok insan sadece dünya haritasında gördüğü ve kıt kanaat öğrenilmiş bilgilerle yetinmeyi tercih ediyor.  Asya kıtasının bu bölgesi “Hindiçin” olarak bilinmekteydi ve Hindiçin, bir yarımada olarak Myanmar, Laos, Kamboçya, Vietnam, Tayland, Malezya ve Singapur’u kapsardı. Günümüzde bu kavram, daha çok, tarihte Fransız sömürgesi olan Laos, Kamboçya ve Vietnam’ı tanımlamak için kullanılmaktadır.

Birinci Hindiçin Savaşı ya da Fransa-Vietnam Savaşı, 1946 ile 1954 yılları arasında, Fransa ve destekçileri ile Kuzey Vietnam ve destekçileri arasında, Hindiçin de meydana gelen savaştır. 1954’teki Cenevre Konferansı sonucunda Fransa; Vietnam, Kamboçya ve Laos’tan çekilmiş ve bu devletler bağımsızlıklarına kavuşurken Vietnam 17. enlem sınır olmak üzere Kuzey ve Güney olarak ikiye bölünmüştür. Şimdi, bu coğrafyanın tarihini değiştiren insanı tanıyalım.

Dünya devrimcileri tarafından Ho Amca olarak anılan, asıl adı Nguyễn Tất Thành, Nguyễn Ái Quốc, Bác Hồ’  olan Ho Chi Minh, Fransız Hindiçin’in egemenliği altındaki Namlien, Nghe An’da, fakir ancak bilge bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Ho Chi Minh’in babası, Vietnam bağımsızlık mücadelelerine büyük katkılar sunan, birçok kavganın başlamasına öncülük eden Konfüçyüs düşünürlerinden biriydi. Öğrencilik yıllarında ülkesindeki Fransız yönetimine karşı yürütülen eylemlere katıldı. Topraklarına el konulduğu için bölgede küçük direnişler yapan birçok gurup vardı ancak Emperyalizm çok güçlüydü ve buna karşı gelecek düzenli bir strateji yoktu. Dünyayı görmek, öğrenmek istiyordu. Ülkesinden ayrılarak iki yıl boyunca bir şilepte aşçı olarak çalıştı. Akdeniz ve Afrika limanlarında dolaştı, Amerika, Almanya, İngiltere’yi gördü. İngilizce ve Fransızca öğrendi. Fransız sömürge yönetimi altındaki ülkeleri yakından tanıdı. Daha sonra gittiği Fransa’da 1917 devrimi ve Lenin’den çok etkilendi, sosyalist dünya görüşünü benimsedi.

Ho Chi Minh, bizzat kendisinin de içinde bulunduğu işçi sınıfının, bir avuç zengin tarafından sömürüldüğünü ve dünyada sadece zengin-fakir, ezen-ezilen sınıflar olduğunu fark ettiğinde Enternasyonalizme inandı ve ölünceye kadar bu fikre sadık kaldı. 1920’de Fransız Komünist Partisi’nin kurucuları arasında yer alan Ho Chi Minh, yazdığı yazılarla çevresindeki Vietnamlı gençleri bilinçlendirerek, onları ülkelerinin bağımsızlık mücadelesi için eğitti.   Fransa’da Komünist Parti’nin yardımıyla Sömürge Halklar Birliği’ni kurdu. Uluslararası Komünist Partisi’ne açılan bir davada hakkında tutuklama ve ölüm kararı çıkartıldığında, gizlice bindiği Çin’e giden bir gemiyle Fransa’yı terk etti. Çin’e ulaştığında bölgede bulunan Vietnamlıları etrafına topladı ve 1925’te, Kanton‘da yaşayan siyasal sürgünleri örgütleyerek Vietnam Devrimci Gençlik Birliği’ni kurdu. 1930- 1931 yıllarında, Nghe An ve Ha Tinh eyaletlerinde meydana gelen sosyalist ayaklanması sonrası, Ho Chi Minh başkanlığında, Nghe Tinh Sovyetleri kuruldu.

Şimdi, biraz yakın tarihimize dönelim ve önce Fransızların sonra Amerikalıların hezimeti ile sonuçlanan savaşa doğru gidelim.

1900’lü yıllarda, Fransa emperyalizmi Hindiçin’i uzun zamandır işgal altında tutmaktaydı. Bölgenin valileri yöre halklarını dinlemiyor, topraktan ne çıkarsa el koyuyor ve Fransa’ya gönderiyordu. Bölgesel, bağımsız isyanlar güçlü direnişler olmadığı için kolayca bastırılıyordu. Her ne kadar isyan geleneği olsa da halk örgütlü olmadığından kolayca yeniliyor, önderleri asılıyor, bedenleri ibret olsun diye sergileniyordu. 1941’e gelindiğinde Ho Chi Minh devrimci, demokrat ve ezilen halkı Fransızlara ve Japonlara karşı savaşmaya çağırdı. Bu esnada Fransa, İkinci Dünya Savaşı’na girdiği için bütün gücünü Avrupa’ya yöneltmiş, Pasifik’te güçlü bir askeri güce sahip olan Japonya, Hindiçin’i işgal etmişti. Komünist Parti, bütün sınıf katmanlarını bir araya getirerek, Japonlara karşı örgütlü bir mücadeleye girişti. Gösteriler, ayaklanmalar, silahlı suikastlar birbirini izledi. Amerika’nın Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı iki atom bombası ve Pasifik yenilgisinin ardından Japonya, Vietnam’dan çekilmek zorunda kaldı. Nippon faşist ordusunu zararsız hale getiren, Japonları destekleyen feodal beyleri deviren Komünist Parti, Hanoi’de geçici bir hükümet kurdu. Sovyetler Birliği’nin İkinci Dünya Savaşı’ndan galip çıkmasıyla bölgede birçok Sosyalist hareket doğmuş, Komünizm tek devlet sınırlarını aşmıştı. Ho Chi Minh, kendisini ve düşüncelerini halka tanıtmasının ardından, 2 Eylül’de, Vietnam’ın bağımsızlığını ilan etti. Bu sırada, İkinci Dünya Savaşından yenik çıkmış olan Fransa, Almanlar tarafından yağmalanmış, ekonomik olarak çökmüş bir ülke halindeydi. Amerika ise Fransa’yı müttefik olarak kabul ederek ekonomik olarak güçlenmesini desteklerken, düşman olarak gördüğü Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyordu. Mevcut emperyalist sömürge anlayışı ile Fransa, toparlanmakta olan bir ülke olarak daha vahşi ve insafsız bir kolonicilik hareketi başlatmıştı.

1945’de General Leclerc tarafından güçlendirilen Fransız birlikleri Saygon’da saldırıya geçti. Kent merkezinde sokak çatışmaları yaşansa da, Komünist Parti’nin talimatıyla Nambo halkı, kısa sürede kırsala çekildi. General Leclerc bu savaşın on gün süreceğini söylemişti fakat hiç ön gördüğü gibi olmadı. Zaten savaş geleneği olan bir ulus, savaşa hiç ara vermemiş gibi tekrar silah kuşanmıştı.

Milli Güç Birliği Cephesi, Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin anayasasını onaylamış, Vietnam komintangını (milliyetçiler) dahi kapsayan geniş bir temsili hükümet kurup seçimleri örgütlemişti. Seçimleri Komünist Parti kazandı. Fransa, kuzeyde bağımsız ülkeyi tanımak zorunda kaldı ancak asıl amacı komünist iktidarı yıkmak ve ülkeyi yeniden sömürgesi konumuna getirmekti. Bu hedef üzerine, yerli işbirlikçilerin de desteği ile saldırıya başlayan Fransızlar, Hanoi bölgesinde birçok sivil vatandaşı öldürdü ve kamu binalarını ateşe verdi. 16 Aralık 1946’da, Ho Chi Minh top yekûn savaş ilan etti. Fransızların emperyalist oyunları bitmiyordu. Bir yandan Vietnam hükümetinin barış görüşmelerini onaylar gibi görünürken, diğer yandan askeri gücünü artırarak, ordu ve hükümet merkezi olduğuna inandığı Viet bac’a büyük bir saldırı başlatıyordu. Amacı savaşın beyni olarak gördüğü bu bölgeyi yok etmekti.

Fakat darbe istedikleri gibi olmadı. Fransızlar korkunç bir yenilgi aldılar. Vietnam halkı Komünist Parti’ye artık daha fazla güveniyor, ülkenin her tarafından gençler savaşa katılıyordu. Fransızlar, savaşın uzamasından ve asker kaybından dolayı yeni bir strateji belirlemek zorunda kaldılar. Yeni plana göre, Nam Bo bölgesinde Vietnamlılara karşı Vietnamlılar kullanılmaya başlanacak, kukla bir merkezi hükümet kurularak birçok bölgede karakollar oluşturulacaktı. Ancak, hiçbir plan istenilen sonucu vermiyordu. Fransızlar 1948’de bazı bölgelerde Amerikalıların savaşa girmesini talep ettiler. Düşman yeni strateji geliştirdiğinde Komünist Parti’ de yeni gerilla savaşları taktikleri denemeye başlıyordu. Buna göre, yerel ve bölgesel gerilla grupları oluşturuldu. Onar kişilik mangalar halinde saldırı grupları kuruldu. Savaş taktiği birçok bölgede başarı sağladı, kuklalar pasifize edildi, gerillalar arası güç birliği oluşturuldu. Bu savaş, siyasi, iktisadi ve askeri olarak çok zor bir savaştı. Savaşta cephe yoktu, düşman neredeyse cephe orasıydı. Nihayetinde, ülke santim santim düşmandan temizleniyor,  haritada kızıl bölgeler gün geçtikçe genişliyordu.

1949 yılının başlarında ise bu küçük saldırılar büyümeye ve Fransızları korkutmaya başlamıştı. General Revers başkanlığında oluşturulan soruşturma komisyonu, bir rapor hazırlayarak Amerika’dan daha fazla destek istiyordu. 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti kurulmuş, böylelikle Vietnam sırtını dost bir ülkeye dayamıştı. Artık arkasında, sadece Sovyetler Birliği gibi dost ülkeler değil Çin Halk Cumhuriyeti de vardı. 1950’de Vietnam Halk Cumhuriyeti’ni bütün dost ülkeler tanımıştı. Hindiçin Komünist Partisi ismini Vietnam İşçi Partisi olarak değiştirdi. Bu sırada, Fransa’nın Amerika’dan aldığı askeri yardım gün geçtikçe artıyor, savaş bir anlamda, Amerikan doları ile beslenen, Fransız kanı ile sulanan bir savaş şekline dönüşüyordu. Kış başlarında başlayan saldırılarla, Fransa, büyük kayıplar verilerek geri çekilmeye zorlanmış, Çao Bang, Lang Son ve Lao Cai bölgeleri Fransızlar ve işbirlikçilerinden kurtarılmıştı. Toparlanmaya çalışan Fransızlar Hoa Binh’e saldırarak işgal etmeye çalışsa da Vietnam ordusu buna büyük bir dirençle karşılık vermişti. 1953’te Kuzey Vietnam’ın üçte ikisinden fazlası kurtarılmıştı. Fransızların işgali altındaki bölgelerde gerilla birlikleri oluşturuluyor ve bunlar lojistik olarak güçlendiriliyordu.

Fransız komutan General Navarre ve Amerikan başkan danışmanı Allen Dulles’in oluşturdukları strateji “sonuna kadar savaş” stratejisiydi. O kadar çok silah konuşlanmıştı ki komutan; “bu kadar silahın çok fazla olduğunu, birçoğunu kullanmaya gerek bile duyulmayacağını”, söylemişti. Fransız ve Amerikan ordularının yenilmez olarak gördüğü Dien Bien Phu Savaşı’nda,  Vietnam Halk Ordusu’ndan yüzlerce Vietnamlı, 55 gün ve gece savaşarak bütün savaşın en büyük zaferini kazandı. Fakat ülkenin yarısı Fransız ve Amerikan işbirlikçisi Ngo Dinh Diem’in işgali altındaydı. Emperyalizm, feodalizm ile birlikte hareket ederek, direnişi yok etmek istiyordu.

Bu halk savaşı muhakkak ki bir işçi sınıfı hareketidir. Vietnam’da örgütlenme genellikle köylü hareketlerine dayalıdır. Vietnam halkının kurtuluş savaşı, silahlı mücadele ve milli demokratik devrim üzerine kuruludur. Birinci görev emperyalizmin yenilmesi ikinci görev ise toprak ağalarının tasfiye edilmesidir. Burada kısa vadede bir zafer kazanmak düşünülemez, zaten strateji de zamana yayılmış bir savaş stratejisidir. Uzun sürecek savaş, büyük zaferler değil, belki binlerce kere küçük zaferi kazanmayı, bir yandan düşmanı yıpratırken bir yandan toparlanıp yeni güçler oluşturmayı, kendi kendine yetebilmeyi gerektirir. Temel olarak gerilla savaşı Vietnam coğrafyasına uygun bir savaştı. Yeri geldiğinde basit silahlarla, hatta silahsız olarak bile, düşman yıpratılıyor, yeri geldiğinde düşmanın silahları ele geçirilerek silahlanılıyordu. Vietnam ordusu, dış yardımdan ziyade, Fransız ve Amerikan birliklerinden ele geçirilen silahlarla donatılmıştı.

1953’te Ağustos zaferi sonrasında Komünist Parti, toprak ağalarının topraklarını halka dağıttı ve üretimi teşvik etti. Yüzlerce köylüyü tarım alanına yönlendirdi ve kooperatif çalışmalarını destekledi. Toprak reformu halka ve orduya moral olarak çok büyük değer kattı. 1960’lara gelindiğinde Fransa yenilmiş ve Vietnam’dan çekilmişti. Ekonomik olarak ve silah vererek desteklediği Fransa’nın boşalttığı alanlara, halkına barış vaat ederek Vietnam’a sürüklediği, John Fitzgerald Kennedy’nin Amerikan askeri güçleri yerleşiyordu. Vietnam Asya’da Çin ve Sovyetler Birliği’ne karşı stratejik bir bölgeydi ve Amerika emperyalizmi bu bölgeden çekilirse Asya’da bir daha konuşlanamayacağını düşünüyordu. Vietnam’ı kaybetmek Asya’yı toptan kaybetmek olacaktı.

Artık, Vietnam Kuzey ve Güney olarak ikiye ayrılmış, Amerikan emperyalizmi darbeci generalleri başa getirmiş, ülkeye kaçak ürünler sokmaya başlamıştı. İçki, uyuşturucu ve tüketim malları ile Güney Vietnam bölgesi sanki küçük Amerika’ydı. Dejenerasyon hat safhadaydı. İnsanlar geleneklerini unutmuş, fuhuş artmış, Hristiyan misyonerler birçok bölgede kiliseler açmıştı.

Not: Devamı gelecek sayıda…