Türkiye’nin Bilinmezliği.

Hayati Uçar
287 views
 Türkiye’de çok hızla gelişen konjüktör nereye gidiyor?
Kimse PKK ile Devletin anlaşmasının ne olduğunu bilmiyor.
Bir örgütün silah bırakması kendini feshetmesi kavramı hiç mi hiç inandırıcı değil.
İdeoloji kendini feshetmez sadece değiştirir.  Bu değişim kimin işine yarıyor halkların mı? yoksa üst akıl emperyalizmin mi?
Bu koşulları halk sağlamadıysa ki öyle görünüyor yukarıdan bir emirle yapılması gerekeni dikta etmiş ve diktatörlük onun küçük ortağı MHP harekete geçmiş Barış görüşmeleri olgunlaşınca (bu görüşmeler bir yıldır sürüyordu) (milliyetçi)  kanat tarafından meclise getirildi ve örgüt silah bıraktı .
İnandınız mı? Burada bir dolandırıcılığın en güzel örneğinden bir tanesini izliyorsunuz. Öyle bir karmaşa var ki kim ne olduğunu ne olacağını bilmiyor. Örgüt tarafından dağıtılan maddeler belki ümmetçi diktatör için geçerli olabilir ki sadece onun için geçerli olacak bir sonuç bu aynı zamanda örgüt amacının bir bölümünü de gerçekleştirmiş olacak. Diktatör kendisinin (başkan) olmasını talep ederek anayasayı değiştirmek istiyor. İktidarda kimin olduğu demokrasi ya da hukuk uygulanıp uygulanmadığı önemli olmayan örgüt kendi alanlarında kendi insiyatifini kurarak  “özerklik” talebini sonra ki istek ulusal devlet talebidir.
Bölünmüş bir Türkiye kimin işine yarar. Kurtuluş savaşı öncesi emperyalist devletlerin paylaşımında nasıl ki Ulus devlet ayaklanmalarının öncülüğünü yaparken, bu istek 100 yıl sonra gerçekleşmesini istedikleri Kürt Devleti’nin kurulmasıdır. Bu hazırlık devletin içinde 70 yıldır devam etmektedir.
70 yıldır ülkeyi ekonomik siyasi olarak ele geçiren Amerikan politikası güçlü bir Türkiye’den ziyade aciz parçalanmış bölünmüş ve istikrarsız bir yönetimi iktidarda tutmaktadır.
Din ve milliyetçilik en kullanışlı argümanlar olduğundan Türkiye tarihine hep Ecevit de dahil olmak üzere emperyalizme hizmet eden kişiler iktidara getirilmişlerdir. Sadece iktidara getirilenler değil aynı zamanda muhalefet görünümlü “Deniz Baykal” gibileri dizayn edilmiş sanki Haktan yanaymış gibi siyasetin içine sokulmuşlardır.
İstihbarat ABD tarafından dizayn edilmiş sadece Amerika’ya hizmet eden bir kurum haline gelmiştir. 70’li yıllarda sağcı ve solcu örgütlerin içine sızan istihbarat en kullanışlı kişileri devletin kademelerine getirerek sanki kavga ediyorlarmış gibi zıt görüşü temsil eden partiler ve kurumlar yaratmıştır.
PKK kuruluşu; sol örgütler tarafından unutturmaya çalışarak sanki hala Marksist lelinist bir örgüt muamelesi görmektedir. Ellerinde devrim gibi bir amaç kalmayınca varlıklarını Kürt ulusal hareketinin potasında eritip küçülmüş ve aynı zamanda üst akıl yani emperyalizme hizmet ettiklerinin farkına bile varmanlayacak duruma düşmüşlerdir.

Sanki Amerika ve İsrail bu durumu istemiyormuş ve Türkiye kendi “terörist” örgütünü barış’a zorlayarak iki tarafında taleplerinin karşılanacağı bir sonuca gelmişlerdi. Yani Suriye’de bir bölümünün Kürt devleti olacağı Irak’ta zaten bir Kürt Barzani devleti varlığı. İran’da PJAK hareketi bir devlet oluşumunda olmasa da “sönümlenmiş bir hareket sonuçta’ ama istendiği an altını doldurulabileceği ve İran’a karşı savaşılacak bir konuma getirileceği bir oluşuma sahip. Bunların üst yapısı KCK Kürt Devleti’nin kurulması amaç olarak ideolojisi hala devam etmektedir. Türkiye’de bir diktatörlük yapısı mevcut Güneydoğu’da ve İstanbul gibi belediyelerde Kayyum ataması sadece Kürt hareketinin oluşumuna karşı bir tavır değildir. Bu belediyelerin gelirleri rant usulü diktatörlüğün amacına hizmet için kullanılır. Yani diktatörlük elindeki ekmeği kürt halkına yedirmek istemeyecektir. Yasallaşan Kürt hareketi parlamento çatısı altında ulusal amaçlarına hizmet edecek kanunların çıkmasını talep edecek tabi bunun için demokrasi ve hukuk gerekmektedir, oysa bu topraklara bu tür şeyler lükstür. Yıllar önce bir istihbaratçının söylediği bir laf vardı. “Eğer Cumhuriyet yıkılacaksa bunu CHP eliyle yaparlar. Eğer Kürdistan kurulacaksa bunu milliyetçi bir parti eliyle yaparlar” Bugün bu durumu özetleyen en güzel kelime.

Bugün bulunduğumuz koşullarda akan su o kadar Bulanık ki kimse dibini göremiyor balık var mı? yok mu? bilmiyor herkes olta atmış bilmediği bir ırmakta avlanıyor. Devlet bir yıldır bu işlerin içindeyse demek ki bir bildiği vardır demek koşulları iyi değerlendirememek demektir.
Devlet bunun bu kadar kolay olacağını biliyordu peki bu vatanın çocuklarının ya da çatışmada ölen her iki tarafında insanlarının ölmesine neden izin verildi. Bu stratejik bir karar demek büyük saçmalık. 12 Eylül darbesinde generallerin söylediği “koşulların olgunlaşmasını bekledik yoksa bir yıl önce darbeyi yapacaktık” demesi gibi bir şey. Bu yazıdan Barış istemediğim anlamı çıkmamalı barış’ı cani gönülden istiyorum ve hiçbir insanın dili kültürü yüzünden ölmesini istemeyecek kadar enternasyonalist bir bakışa sahibim. Sadece bir şeyler oluyor bizim bilmediğimiz el yordamıyla anlamaya çalıştığımız bir durum içindeyiz.
Herkesin o kadar çok sorusu var ki. Kürt hareketi neye evrilecek, silahlar kime teslim edilecek, PYD bu konuda hiçbir fikrini söylemese de biliyor ki Türkiye kendisinin varlığından rahatsız.  Bu barışçıl bir sürece dahil edilecek mi? örgütün üst kademesi Avrupa’ya da gitse ilişkiler devam edecek.
Şiddet her zaman yeri geldiği zaman kullanılacak bir durumda bekleyecektir. Bu zamana kadar hep Kürt hareketinin Barış bölümünden baktık. Peki 50 yıldır ölen insanların aileleri ve bundan acı çekmiş insanlar nasıl bir ilişki tercih edecekler. Lübnan gibi bir iç savaşa dönüşme ihtimali var mı?
Çünkü sınırların dışında olan bir hareketi sen, Barış adı altında kendi içine monte ediyorsun. Bunlar düşünüldü mü? Ya da Cumhuriyet düşmanları “atı alan üsküdar’ı geçti” mi ? diyecek.
Anayasayı eğer diktatörle sadece istekleri gerçekleştirsin diye değiştirmeye kalkacaklarsa ülkenin ortasına bomba koymak gibi bir sonuca gidecektir. Birçok demokrat yazarın yorumlarında bilinmezlik olsa da Umut olduğunu ve bunu desteklediğini görüyorum. İyimserlik ve ölümlerin durması çok güzel olsa da. Emperyalizmin oyunları sadece ve sadece kendi lehine gelişecek şekilde oynanır. Oyunun sonunu iyi ya da kötü bittikten sonra öğreniriz. Burada sosyalist ve enternasyonalist düşünürlerin ortaya fikirlerini dökmesi ve yeni gelişen durumlara göre yeni fikirler geliştirmesi gerekiyor. Bir tane Türkiye var ve bu ülkede her vatandaşın eşit yaşadığı demokratik ve hukuka saygılı insanların yaşamasını ve anayasada ırk ayrımının bir suç olarak belirtilmesine ihtiyacımız var. Bölünmüş bir Türkiye’den ziyade aynı topraklar üzerinde bütün vatandaşların eşit yaşadığı bir Türkiye talebimiz olmalı. Umarım önümüzdeki zaman umutlarımızı yeniden yeşertir ve aydınlık,eğitilmiş bir toplum olarak kardeşçe yaşamayı becerebiliriz.