“Gurbette ömrüm geçecek
Bir daracık yerim de yok
Oturup derdim dökecek
Bir vefalı yârim de yok.”
KARACAOĞLAN
Kitap raflarımı süsleyen iki değerli armağanım var. Biri mor bir başörtüsü; Urfalı tarım emekçisi bir kızımız vermişti yıllar önce. Hiç yıkatmadım, Çumra ovasının tozuyla duruyor. Diğeri ise Adanalı tarım emekçisi bir kızımızın armağanı, üzerlikten yapılan bir nazarlık. Kamplarına vardığımda yaşlı kadınlar yufka yapıyor, genç kızlar ise üzerlik otlarından nazarlık örüyorlardı. Çok ilgilendiğimi görünce kızlardan biri bohçasından çıkarıp armağan etmişti.
Bu iki armağanı da, tarım emekçisi kızlarımızın hatırası olarak yıllardır saklarım. Bir gazeteci, yazar olarak yıllardır toplumumuzun iki kesimini takip ederim. Göçer yörükler ve tarım emekçileri. Yörükler, öyle bir baskı altındaydılar ki, yörük olduklarını bile söyleyemiyorlardı. Yıllarca mücadeleden sonra bu insanların, önemli birer üretici olduklarını, bizim binlerce yıllık geleneğimizi sürdürdüklerini anlatabildik.
Tarım emekçileri ise toplumun en çok ezilen, en ilkel koşullarda yaşamaya çalışan ama sesini duyuramayan insanlarımız. Bahar gelince Çukurova’dan, Urfa’dan yola düşerler, ülkenin bütün ova kesimlerine dağılırlar. Tarım yapılan her yerde onları görmek mümkündür. Mavi plastikle kaplı ilkel bir çadırın önünde oynayan çocuklar varsa bilin ki onlar tarım emekçileridir.
Çumra ovası da tarım emekçilerinin yoğun olarak geldikleri bir bölgedir. Sekiz on yerde kamp kurarlar. Kaldıkları yerler genellikle plastik bir örtüyle kapladıkları çadırlardır. İş dışında bütün ailenin yaşamı bu çadırda geçer. Su ihtiyaçlarını ortak kullandıkları bir çeşmeden karşılarlar. Tuvalet olarak küçük bir kulübe kullanırlar. Yufkalarını yardımlaşarak yapar ve günlerce ıslatıp ıslatıp yerler. Yağmur, çamur, güneş hiçbir şey onların çalışmalarına engel olmaz. Çapaya gittiklerinde tarlanın kenarına küçük bir çerke yaparak küçük çocukların onun gölgesinde barınmasını sağlarlar. Büyük çocukların en büyük sorunu eğitimsizliktir. Okuldan erkenden alırlar çocukları, güzün bir-bir buçuk ay geç başlarlar okula. Çocuk biraz büyükse o da çalışır.
Gurbete gidecek tarım emekçilerini, çavuş adını verdikleri biri örgütler. Gidilecek bölgeyi o seçer, arazi sahibi ile o anlaşır. Çavuş yaşlı biriyse işçilerle tarlaya gitmez, gençse o da çalışır. Irgat başına arazi sahibinden pay alır.
Yıllar önce Çumra Belediyesi örnek bir davranışla tarım emekçilerinin kaldığı kampta güzel çalışmalar yapmıştı. İşçilerin yıkanabilecekleri karavanlar koymuşlardı. Küçük çocuklar için büyükçe bir karavanda eğitim yapmalarını sağlamıştı. Fakat böylesi çalışmaların ardı gelmedi, kampların çoğunda ilkel yaşama terkedildi tarım emekçileri.
Örümcek kafalılar, tarımı öyle bir noktaya getirdiler ki bu emekçilerimizin çalışacakları bir arazi parçası da kalmayacak yakında.Zeki Oğuz