Tarihin Ayak İzleri

Hayati Uçar
227 views

 

“Önceki çağlardan insalarla konuşmak yabancı diyarlarda seyahat etmek gibidir.”
René Descartes
Metot üzerine konuşmalar ( 1637)

Tarih insanın kendini tanımasıdır.

Tabii ki tanıdın da ne oldu,? Yazıya dökülmeyen hiçbir anlatı ileri zamanlarda var olamaz.

İnsan kendini tanımaya başladığından itibaren bir türlü kendini ifade etmiş mağara duvarlarına odun ateşi ve kök boyaların binlerce yıldır izlerini görebiliyoruz.

Yeğenimi Erzincan arkeoloji müzesine götürdüm. Bir koyun şeklindeki taşı gösterip ( Akkoyunlu Beyliğinin mezar taşı)
“Bunu ben yaptım” dedim
Çocuk şaşırdı
” Dayı bu yüzlerce yıl önce yapılmış nasıl sen yapmış olabilirsin” diye bana bakıyordu.
Ben gülümsedim anlamasını bekliyordum.
” Ben insan olarak bunu yüzlerce yıl sonra başka insanlara ben böyle yaşıyor ve ölülerimin mezar taşı da böyle bir şeydi  diye iz bıraktım” dediğim de
” Evet onu da bir insan yaptı” dedi
” İşte tarih bu” dediğim de
” Keşke okullarda böyle güzel anlatabilselerdi herkes tarihî severdi” demişti.

İnsanlığı anlamak istiyorsak ayak izlerini takip etmeliyiz.
Tabi ki yazılan her tarih de doğru değildir.
İlk tarih yazılarına sümerliler de rastlıyoruz, Mezopotamya da yapılan kazılarda binlerce kil tabletler üzerin yazılmış civi yazısı öyküler öğrenci notları vs bulunuyor arkeolojik kazılarda.
Burada dünyayı etkileyen metafizik tarihî etkileyecek ” Gılgamış efsanesi” de mevcut.
Etkileyen diyorum Ortadoğu dinlerinin hepsinin temel dayanağı bu “Gılgamış” efsanesidir.

Neyse konumuz tarih bu konuyu daha sonra bir makale olarak yazacağım.

Tarihi yazan kişiler her zaman dönemlerinde iktidarlar tarafından beslenen korunan kişiler tabii ki bir de toplumsal kurumlaşmayı ilk başlatan din alimleri hahamlar kilisele ve Asya rahipleri bir anlam da toplumların hafızası olmuştur.

Burada yapılan savaşları hep bir yandan bakıyoruz sebebi karşı taraf yenildiğinde yazılı ne kadar kaynak varsa yakılıp yok edilmiştir.

Buna en güzel örnek müslüman halife Ömer tarafından fethedildiğinde,  Ömer komutanı Amr b. el-As’a “Kütüphanedeki kitaplar Kuran’la aynı şeyi söylüyorsa gereksiz, çelişkili şeyler söylüyorsa zararlıdır” diyerek İskenderiye Kütüphanesi’nin yakılmasını emretmiştir

Binlerce yazılı kitap yok edilmiştir tabiki insanın tarihi de.

Bunu her işgal edilen ülkelerde rastlıyoruz, çünkü savaş karşıda bulunan topluluğu kökten silmek gibi bir amaç taşımaktadır.
Fakat tarihin sayfalarında bu ulusların da güçlü başka uluslar tarafından talan edildiğini görüyoruz.

Yıllara yayılmış büyük imparatorluklar arşivlerini korumuş bugünlere tarihin anekdotlarını bırakmışlardır.

Çin hanedanlığı 294 cilt 1400 yıllık kitaplarıyla tarihini bugünlere ulaştırmayı başarmıştır.

“Tarih hep çığlığa koşar” bu deyimi nerede duydum bilmiyorum araştırdım bulamadım.

O kadar doğru bir söz insanlık tarihine baktığımızda savaş tarihini görürüz.

Okullar da okutulan tarih de savaş tarihi, galip gelen komutanlar, imparatorlar, ölümler, yıkımlar ve katliamlar.
Hatta binlerce yıl önce galiplerin sözleri pankartları süsler
” Geldim, gördüm, yendim” gibi sezarın sözleri unutulmaz.
Yada bir ihanet anlatılırken ” sende mi Brutus” akla gelir.