TARİHİMİZİ DOĞRU BİLELİM: İzmir’de yangını kim çıkardı?

Ahmet Hür
1.162 views

Türk ordusunun, Yunanı kovalayıp İzmir’e girişinden 4 gün sonra yani 13 Eylül günü birden başlayan büyük İzmir yangını Milli Mücadele tarihimizdeki kara noktalardandır. Benim bildiğim, bu konudaki en kapsamlı ve en objektif çalışma, Prof. Dr. Engin Berber’in çalışmasıdır. Ben de bu konuda bir şeyler yazarken Engin Berber’in çalışmasını ana kaynak olarak ele alacağım.

Bugünlerde Mustafa Kemal ve arkadaşları ile hesaplaşmanın bir yolu da her şeyi onların aleyhine yorumlamaktır. Nitekim İzmir’de yangını Türkler çıkardı diyen günümüz Hürriyet ve İtilafçıların elinde de ciddi bir belge bulunmamaktadır.  İzmir’de yangını Türkler çıkardı diyenlerin ana gerekçesi eski İzmir valisi, 1. Ordu Komutanı Sakallı Nurettin Paşa’dır. Nurettin Paşa İzmir’e ilk giren komutan olması sıfatıyla İzmir Valiliğini kendiliğinden üstlenmiştir. Mustafa Kemal de 10 Eylülde kendisine İzmir Vali vekilliği görevini resmen vermiştir. Ancak bu görevi 12 Eylül’de İzzettin (Çalışlar) Paşa’ya vererek, Nurettin Paşa’ya vali vekili olarak sadece iki gün dayanabilmiştir. Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” adlı yapıtında da söz ettiği gibi, Nurettin Paşa’nın, kaçarken Anadolu’yu yakarak terk eden Yunan askerlerinin yapmış olduklarını görünce daha da hiddetlenmesi ve askerlerin de bu bağlamda intikam peşinde koşmaya mehilli olması gösterilmektedir. Falih Rıfkı Atay, yangının Nurettin Paşa tarafından çıkarılabilme olasılığından söz ederken bu konuda herhangi bir delil ileri sürmüyor, sadece bir kanaatini belirtiyor.(1) Nurettin Paşa’nın kinci, tutucu, İslamcı, kibirli kişiliği ve gayrimüslim düşmanlığı bilinen bir gerçektir. Ayrıca, dâhiliye nazırı, işbirlikçi Ali Kemal’in ve İzmir Metropoliti Hrisostomos’un linç edilmesi olaylarını da Nurettin Paşanın tertiplediği söylenmektedir. Koçgiri isyanındaki orantısız güç kullanımı ve Karadeniz’de Rum/Yunan azınlıklara karşı davranışı nedeniyle TBMM tarafından hakkında soruşturma açılmış ve Merkez Ordu komutanlığından da alınmıştır. Sakallı Nurettin Paşa’nın sicili bu anlamda oldukça kabarıktır.

Bu durum, pek çok kişide yangının Nurettin Paşa’nın emri ile çıkarıldığı şüphesini çoğaltmaktadır. Nurettin Paşa ile ilgili çalışma yapmış olan Yavuz Özmakas’da ‘Sakallı Vali- Nurettin Paşanın İzmir Günleri’ başlıklı kitabında, “Silah ve cephane toplama gerekçesi ile girilen Ermeni Mahallesinde yangının başlaması dikkatlerden kaçırılmamalıdır”(2)  diyerek şüphesini dile getirmiştir. Falih Rıfkı Atay, Fevzi Çakmak ve pek çok kişi bu konuda şüphelerini dile getirmişlerdir. Ancak tarihçi Engin Berber’in dediği gibi, Nurettin Paşa’nın yangın çıkarılması yolunda bir emir verdiğine dair hiçbir belge yoktur. Aksine 9 Eylül akşamı emrindeki askerlere verdiği talimatta yangına karşı itfaiye tedbirlerinin alınmasını istemiştir.(3) Yine 14 Eylül akşamı, Batı cephesi komutanlığına yolladığı raporda hem yangını söndürmeye çalıştığı hem de yangını çıkaranları yakalamaya çalıştığını belirtmektedir.

Birinci Ordu Komutanı Nurettin Paşa, yangın başladıktan bir gün sonra, yani 14 Eylül akşamı, Garp Cephesi Komutanlığına bir harp raporu gönderir. Paşa bu raporun ilk maddesinde şöyle diyor: ‘İzmir şehrinde başlayan yangın şu an devam etmektedir. Söndürülmesine çalışılmakta olup, yakında önünün alınması muhtemeldir. Yangının söndürülmesi için Ermeni mahallesine gidenlere bazı binalardan bomba ve silah kullanılmıştır. Yangının Ermeni ve Rumların milli teşkilatının tertibiyle olduğu ve bunların İngiliz Konsolosu’ndan son iki gün zarfında gördükleri teşvik ile yaptıkları istihsar edilmekte ve de bu husus bazı yabancılar tarafından teyit olunmaktadır. Yangında evleri yanan bütün Hıristiyanlar ve ecnebi tebaası, yangının Ermeniler tarafından kasten yapılmakta olduğunu söylemektedirler. Yangın faillerinin birkaçı ölmüş ve bir miktar da suçüstü halinde yakalanmıştır’”(4)

“Batı Cephesi Karargâhı yangınla ilgili bir emir yayınlamıştı. 105 sayılı bu emirde şöyle denilmişti:

‘Şehrin askerimiz tarafından kurtarılmasını takiben başlayan yangının kasten ve evvelden hazırlanmış plan dairesinde çıkarıldığı, bugün Ermeni mahallesinde Suzan Sokağında başlayan yangınla anlaşılmıştır. İtfaiyenin ve askerin gayretiyle söndürülmek üzere olan yangın, sokağın diğer başındaki binada aniden yangın çıkması ve bu sırada Ermeni Kilisesi’nden atılan bombalar ve silahlara sokağa girilmesinin güçleştirilmesine rağmen, Kilise’de ki yangını söndürme sırasında ele geçen vesikalar, Rum, Ermeni ve diğer ecnebi tebeanın oturduğu semtlerin verilecek emirle nasıl yakılacağını göstermiştir. Şu ana kadar çıkan yangınların bu plan dairesinde çıkarıldığı tespit edilmiştir.’”(5)

Nurettin Paşa’nın ve Cephe komutanının raporu dışında, bu yangını azınlık Rum/Yunan veya Ermeni çetelerinin çıkardığına dair pek çok belgenin var olması da bu iddiayı doğrulamaktadır. Engin Berber’in çalışmasında söz ettiği gibi en bilinen belge İzmir itfaiye şefi Greskoviç’in yangın hakkındaki raporudur. İzmir’de yangın poliçesi hazırlayan sigorta şirketlerinin kurduğu itfaiye şefi olan Greskoviç’in yanlış bilgi vermesi için hiçbir neden bulunmamaktadır:

 “….12 Eylüle kadar geçen üç gün zarfında Ermeni mahallesinden Tepecik mahallesine kadar çıkan yangınların adedi ve bu yangınlarda müşahede ettiğim haller, itfaiyenin 30 senelik istatistik cedvelinde görülmemiş bir mahiyet arz ediyordu. 11/12 Eylül gece yarısından bir saat sonra Ermeni mahallesinde yangın çıktığını haber verdiler. İtfaiye erleriyle yangın yerine hareket edip, Rum hastanesini geçerken 130-150 kadar çoluk çocuk ve kadın acı acı bağırıyorlardı. ‘Ne bağırıyorsunuz?’ diye sordum. ‘Ermeniler bizi yaktılar. Sayes hanı içerisinde oturuyoruz’ dediler. Bunlar Rum idiler… 13 Eylül saat 10.30 da Ermeni mahallesinde ateş görüldüğünü haber verdiler. İtfaiye ile birlikte giderken Ermeni kilisesinden 50 metre mesafede bir Ermeni evinin yandığını gördüm. Evin alt katından şiddetli bir ateş çıkıyordu. .. Etrafa yayılmaması için söndürmeye uğraşırken Ermeni Kilisesinde yangın olduğunu haber verdiler. Kiliseye gittim. Kilisenin bahçe kapısından girmek imkansızdı. Demir parmaklıklardan atladık ve hortumu getirdik. Kilisenin binalarında ateş yoktu. Yalnız küçük bir bina civarında bahçede 200 kadar yağlı eşya balyası ile paçavralar bir yere toplanmış, üzerine de 200 kadar tüfek ve çokça cephane konmuş idi. Ateş de bunlar arasından çıkıyordu. Aynı zamanda ateş içerisinde devamlı patlamalar oluyordu. Söndürmeye çalıştık. Biz kilisede iken Ermeni mahallesinde, Basmane karşısında yangın olduğunu haber verdiler. İtfaiye erleriyle beraber koştum. Bir Ermeni evinden ateş çıktığını gördüm. Ateşin söndürülmesine çalışırken Soğukçeşme’de yangın olduğunu haber verdiler. İki itfaiye neferiyle beraber gittim. Ateşi söndürdüm. Tekrar Basmane’de yanan bir eve geldim. Ateş içinde bir takım sürekli patlamalar vardı ve ateş gittikçe şiddetleniyordu. Bu esnada yine Ermeni Kilisesinin yandığını haber verdiler. Birkaç itfaiye eri ile beraber gidip su ile söndürmeye çalışırken, üç yüz metre uzakta ve arka sokakta, dirsekte bir evin yandığını haber verdiler. Ateşleri söndürmeğe uğraşırken etrafıma baktım ve bir evden değil, Ermeni mahallesinin her yerinden ateş çıktığını ve herhalde en az 25 yerde yangın olduğunu gördüm. Biz ateş içerisinde kaldık. Aynı zamanda bana her taraftan kurşun sıktılar. Ateş ile abluka olduğumuzu görünce mecburi olarak daha geriye çekilerek arkamızı ateş almayan yerlere verdik ve ateşin daha gerilere yayılmaması için uğraşıyorduk. Bu esnada yangının daha gerilerden çıktığını ve bütün Ermeni Mahallesinin yandığını haber verdiler. Aynı zamanda ateşler içerisinde devamlı patlamalar oluyordu. O zaman bu ateşleri su ile söndürmenin imkansız olduğunu anladım. Derhal Mevki Kumandanı Kazım (Özalp) Paşaya gittim ve vaziyeti anlattım. Herhalde patlayıcı maddelerle …. Ermeni mahallelerinin abluka altına alınmasını (çevredeki evlerin yıkılması suretiyle yangının genişlemesini önleyecek bir güvenlik kuşağı yaratılmasını) istirham ettim. Mevki Kumandanı bir çavuş komutasında 30 kadar istihkâm eri verdi. Bir kamyon ile yangın yerine gittik. Daha geriden komşu ve yanmayan Aya Dimitri Mahallesi evlerinin korunması için çalıştık. Mamafih duvarların zayıf olması yüzünden dinamitler yalnız delik açıyordu. Duvarlar yıkılmıyordu. Ateşlerin devam ve çokluğundan hortumlar bozuldu ve yandı. Tulumbalar kullanılmaz bir hale geldiği halde yine ateşin söndürülmesine çalışmakta iken Peştemalcıbaşı’ndan ateş çıktığını haber verdiler. Ateş şehrin her tarafını sardı. Rüzgarın devam etmesinden dolayı yangın şiddetleniyordu…”(6) 

            Yeri gelmişken, İzmir’de itfaiye teşkilatı hakkında da bilgi vermekte yarar vardır. İlk kez 1880 yılında İngiliz sigorta şirketleri tarafından İzmir İtfaiyesi kurulmuştur. Başka ülkelerin sigorta şirketleri de İzmir’de itfaiye teşkilatları kurmuşlar daha sonra 1897 yılında tüm itfaiye şirketleri birleşerek büyük bir itfaiye şirketi kurmuşlardır. İtfaiye anlamında da sömürgeci devletler tekel kurmuşlardır. Türklerin itfaiye şirketi kurmaları mümkün değildi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından ancak 20 Mart 1926 tarihinde İzmir’de ki itfaiye teşkilatı kamulaştırılabilmiştir. 

Engin Berber’in doktora tezi olan “Sancılı Yıllar; İzmir 1918-1922” başlıklı çalışmasının 471. Sayfasında yer verdiği bir belge ise, Yunan ordusunun kaçarken sistemli bir şekilde yangın çıkardığının açık kanıtını bizlere sunmaktadır.

Yunan ordusu başlangıçta, işgale direnen yerleşim merkezlerini cezalandırmak için yakıyor ve topa tutarak tahrip ediyordu. Sakarya Savaşından sonra ise, çekildikleri bölgede kalan köyleri de yakmıştı. 1922 yılında İstanbul’daki Hüsnü Tabiat Matbaasında Fransızca basılmış; !Atrocities Greques en Asie Mineure’ başlıklı bir kitabın dış kapağına dolmakalem ile yazılmış ve fotokopi edilmiş örneği arşivimizde bulunan, 17 Ocak 1922 tarihli kısa not, böyle olduğunu tartışmaya mahal bırakmadan itiraf etmektedir; ‘Midilli’denim, adım Yoannis Eleftheriu Danglis, 7 Tümen, 23. Alay, 3. Tabur, 11. Bölüktenim. Bir süredir Sakarya cephesinden geri çekiliyoruz. Komutanlık ordunun köyleri yakması emrini verdi. Tümenin 10. Numaralı emrin alınmasından sonra, köyleri yakmakla görevli Yunan Ordusuna mensup özel mangaların ateşe verdiği köyleri bizzat gördüm.’ “(7)

Ancak küçük küçük çıkan ve söndürülen yangınlardan başka (bu küçük yangınları 8-9 Eylülde Yunan Ordusunun kundakçı özel mangaları yapmış olabilir) Ermeni Mahallesinde başlayan büyük yangının 13 Eylül günü başlaması ve o tarihte Yunan Ordusunun İzmir’den ayrılmış olması göz önüne alınınca Yunan Ordusunun bu yangını çıkarmadığını söylemek yanlış olmaz. O bozgun ortamında herkes İzmir’den kaçmaya çalışırken, Yunan ordusuna ait özel kundakçı mangaların İzmir’de kalıp yangın çıkardığını da ileri sürmek biraz zorlayıcı bir yorum olacaktır.

Bu konuda Prof. Dr. Kemal Arı’da “Üçüncü Kılıç” adlı yapıtında, “İzmirli Türkler, Yunan askerlerinin çekilişi sırasında, kentlerine gelen bu öfkeli insan selinin bir kıyım yapmasından korkmuşlardı. Ancak bunlar, Yunanlı askerler, İzmir’e geldiklerinde o denli yorgun, bitkin ve üzgündüler ki, hiçbir şeye yönelemediler; tek istedikleri bir an önce kaçıp uzaklaşabilmekti. Bu açıdan İzmir’den tahliye işleri çok hızlı yapılmıştı. 8 Eylül günü akşamı İzmir’in Yunanlılar tarafından boşaltılması tamamlanmıştı. O gün boşaltma işlemi biter bitmez. Yunan Yüksek Komiseri ile Yunan donanması kenti terk etmişti.”(8)

Bilge Umar’da “İzmir’de Yunanlıların Son Günleri” isimli değerli çalışmasında, Yunanlıların şehirden çekilirken büyük yangını başlatmış olmadıklarını güvenilir nitelikteki bütün bilgi kaynakları kesinlikle göstermektedir diyerek, yangını Yunan ordusunun çıkarmadığını belirtiyor. (9)

Türklerin de bu yangını çıkarmadığına dair bir başka kanıt ise, 7 Eylül 1922 tarihinde Meclis reis vekili Dr. Adnan Adıvar’ın yapmış olduğu basın açıklamasıdır. Bu açıklamada Adıvar, Yunan ordusunun geri çekilirken her yeri yakıp yıktığı ve Bursa ile İzmir’de bunu yapmaması için uluslar arası temelde uyarıda bulunmaktadır. 

Her ne kadar Türk dostu kabul edilsede, Franklin Bouillon’un 2 Ekim 1922 tarihinde Fransa Büyükelçiliğinde yerli ve yabancı gazetecilere yaptığı açıklamada, Türklerin yangını çıkarmadığı konusunda kenidisinin teminat verebileceğini ve görüştüğü her kesimden insanların bu konuda bir iddia bulunmadıklarını belirtmesi de yangını Türklerin çıkarmadığının bir kanıtıdır.(10)     

Yine Engin Berber’in çalışmasından öğreniyoruz, İzmir Yolcu Gümrük Salonu Başkâtibi ve Sandık Emini Fadıl Bey’in, daktilo edilmiş ve Engin Berber’in özel arşivinde olan “İzmir’in İşgaline dair Hatıralar” adlı çalışmasında, Türklerin herhangi bir saldırı olabileceği göz önüne alınıp, Kadifekale civarına gittikleri ve sabaha kadar sokakta nöbet tuttuklarını, Ermeni çetelerin saldırılarına karşı kendilerini savunduklarını, Arnavut Ali Ağa ve Giritli Lütfü Efendinin bu çatışmalarda şehit olduğunu belirtmektedir. 

Büyük İzmir yangını ile ilgili olarak; Büyük yangının Ermeni mahallesinde çıktığı konusunda bir anlaşmazlık yoktur. Aksine bütün belgelerde yangının Ermeni Mahallesinde çıktığına dair fikir birliği vardır. Bir başka konu, yine tüm belgelerde Türk ordusunun itfaiyecilere yardımcı olduğu ve yangının söndürülmeye çalıştığı noktasındadır. Türk ordusunun İzmir’e girmesine 2-3 gün kala başlayan, azınlık mahalleleri ile Türk mahalleleri arasında yağma ve çatışma Türk ordusunun İzmir’e girişine kadar devam etmiştir. Büyük yangının Nurettin Paşa’nın emri ile çıkarılmadığı bence eldeki belgelerden anlaşılmaktadır. Burada belki gerekli önlemin alınmasında Nurettin Paşa’nın ihmali daha doğrusu isteksizliği söz konusu olabilir. Onun dışında İzmir yangınının Türk ordusu tarafından çıkarıldığı tezi tamamen düzmece ve kötü niyetli bir yaklaşımdır. Hele hele “gâvur” İzmir’i Türkleştirmek için bu yangın çıkarıldı iddiası tamamen Türk düşmanlığıdır. Bazı kaynaklar inatla yangını Nurettin Paşa’nın çıkardığı konusunda ısrarcıdır. Nurettin Paşa’nın emrinde gizli paramiliter Türk veya İslamcı çeteler bulunmamaktadır. Sözlü emirle (çünkü yazılı bir emir olmadığı gibi yangını söndürmek için emir verilmiştir) böylesine organize bir yangını çıkarmakta zorlayıcı bir yorum olmaktadır. Son yıllarda bu konunun tekrar özellikle ABD Senatosunda ortaya çıkması, sigorta şirketlerinin ardılı konumunda olan bazı çevrelerin lobi çalışmaları yolu ile Türkiye Cumhuriyetinden tazminat isteme düşüncesinden başka bir şey değildir. Yangını Türkler çıkardı tezini inatla savunanların kime hizmet ettiklerini bir kez daha düşünmeleri bence gereklidir.

Bu konuda İzmir yangınının nasıl çıktığı ve kimler tarafından çıkarıldığı konusunda o zaman oluşturulan heyetin raporu da önemlidir.

İstanbul’daki Amerikan Robert Kolej Vakıf Heyeti, İstanbul Hükümeti aracılığıyla Ankara’ya içlerinde Türk öğretmenlerin de bulundu bir heyet İzmir’e gelerek iddiaları yerinde görmek ve yapılacak yardımı tespit ederek başta Amerika ve bütün dünyaya duyurmak arzusunda olduğunu bildirmişti.

Hükümet bu teklife müspet/olumlu cevap vermiş ve dördü kadın, yedi kişilik heyet, Amerikan mümessili Amiral Bristol’un tavsiye mektubunu hamil olarak İzmir’e gelmişti. Amerikan heyetinin görüş ve kararını Amiral Bristol şöyle özetlemişti:

‘Türklerin İzmir’e girişlerinden sonra, şehre ilk giren müttefik heyet olan Amerikan Kolejler kadrolarından tarafsız bir grup yaptıkları tahkik ve tetkikler sonunda, yangınların Türkler tarafından çıkarıldığı iddiasının, tamamen yersiz ve mesnetsiz/dayanaksız olduğunu tespit etmiştir. Yangınların muayyen plan dâhilinde Türklerden gayrıları tarafından çıkarıldığı ve söndürmek isteyenlerin üzerine silah depo edilen yerlerden ateş edildiğini, bunun için de kiliselerden dahi istifade edildiğini tespit etmiştir. Tamamen yanmış bazı binaların enkazı arasından çıkarılan, elleri ayakları bağlanmış, ağızları tıkanmış cesetlerin Türk ve Müslümanlara ait olması da ayrıca dikkati çekmiştir. Bu tasavvuru dahi imkânsız facia yangının Türkler tarafından değil, düşmanlarınca çıkarıldığı hakikatini tasdik etmektedir.’”(11) 

“Yangın konusunda Fransız hükümetine ulaşan bilgilerden hiçbiri, bu felaketin sorumluluğunu Türklere yüklemiyor. Rodos’tan çekilen bir telgrafta da, İzmir’den gelmiş sayısız sığınmacılardan hiçbirinin yangını Türklere mal etmediği kaydediliyor. Pek çok tanığa göre suç, yangın çıkarmakla görevli bir askeri birlik oluşturan Yunan askeri otoriterlerine aittir. Bu sığınmacılardan bazıları, Türklerin çekilirken içindeki hiçbir Rum’a dokunmamış olduklarını, Eskişehir’in de hiçbir askeri ihtiyaç olmadığı halde tahliye sırasında Yunanlıların sistematik şekilde yakıldığını belirtiyor. (Le Figaro’nun 20 Eylül 1922 tarihli haberinden alıntı)”(12)

Yangının Yunan ordusu tarafından çıkarıldığı tezi ise, her ne kadar Yunan Ordusunun beş yıl önceki büyük Selanik yangını ve Anadolu’da özellikle geri çekilirken yakıp yıkmaları göz önüne alınırsa da yani Yunan ordusunun sicili bu konuda pek parlak olmasa da bizce küçük bir ihtimal olarak görülmektedir. Kundakçı özel mangaların herkes kaçarken, bir de bozgunun manevi moral bozukluğu altında, İzmir’de kalıp, Türk ordusunun varlığında yaşamlarını tehlikeye atıp yangın çıkarmaya çalışması ve bunu Ermeni mahallesinde yapması pek akılcı gelmemektedir.

İzmir’de yangını Ermeni veya Rum/Yunan çetelerinin çıkardığı tüm belgelerden anlaşılmaktadır. Pek çok yerde bir anda çıkan yangının sistematik olarak çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Paramiliter niteliğe sahip Ermeni veya Rum/Yunan çetelerinin bilinçli bir şekilde bu yangının oluşmasına neden olduğu düşüncesindeyim. Gözden kaçan bir konuda yangın sırasında rüzgârın ters esmesidir. Eğer genel olarak rüzgâr alışılmış şekilde esmiş olsa, Türk mahallelerinin yangına muhatap olacak yerler olduğu göz önüne alınmalıdır.

Mustafa Armağan, “Küller Altında Yakın Tarih” adlı kitabında, yangını Türklerin değil, büyük olasılıkla Ermenilerin çıkardığını söylemektedir.(13) Bu tezin doğru olma olasılığı yüksektir. Evlerindeki silah ve cephaneyi teslim etmek yerine havaya uçurmayı düşünen Ermeni çetelerinin istemeden kontrolü kaybedip rüzgârın şiddeti ile de yangının çıkmasına engel olamaması tezi de çok sağlıklı görünmemektedir. Yine yangını bizzat yaşamış tanıklıklardan Eugenie Kokini, itfaiye müdürünün hısımları olduğunu ve yangının Ermeniler tarafından çıkarıldığını bizzat Greskoviç tarafından kendisine söylendiğini belirtmektedir: “İzmir’den gelen, başladı şey yangın. Mösyö Greskoviç, onu çok iyi tanıyorum ben, bizim bir akraba ile evliydi. O diyordu ki o yangın Ermenilerden çıktı. Çünkü o itfaiye müdürüydü, hem de Avusturyalı. Ve tabi koştular, ilk şeyleri şuradan bir yangın, şuradan bir yangın. Fakat yapamadılar, yetişemediler. Çünkü her taraftan, her taraftan yani bir iki tane ev söndürmek değil, her taraftan.”(14)

“İzmir yangınının çıkış nedenleri üzerine yaptığım gözlem ve incelemelerde, Türk askeri üniforması giymiş Ermeni teröristlerin yangınları çıkardığı ve kenti ateşe verdiğine kanaat getirdim. Anlaşıldığı kadarıyla, böyle yapmakla Türk ordusuna karşı Batının müdahale etmesini planlıyorlardı.(İzmirdeki Amerikan Kız Koleji misyoner başkanı Alexander Maclahlan’ın raporundan)”(15)

“Şimdi anlıyorum ki, kamuoyuna Türk’ün kötü gösterilmesindeki yanlışlarını ve önyargılarını sistematik olarak yönlendiren gazetelerin hiçbir makul özrü yoktur. Sayfalarını, köşelerini Türk karşıtı saldırılara cömertçe açmışlar ve en serinkanlı düşünen kişilerin dahi gerçeği yansıtmak konusundaki fikirlerine itibar etmemişlerdir.

Buna en yakın örnek Eylül 1922 de İzmir’in yakılması olayıdır. Amerika’da ciddi bir öneme sahip hiçbir gazete Türkiye’de yaşanan bu dehşeti Türk tarafının görüşlerine de yer vermek için beklemedi. Ancak Amerikan, İngiliz ve Fransız kaynaklarınca, görgü tanıklarının ifadesi doğrultusunda ve bir Fransız komisyonun raporuyla, kentin Türklerin eline geçmesini engellemek için Rum ve Ermenilerce kasten ateşe verildiği yeminli ifadelerle ortaya çıktıktan sonra bile kaçı satırlarında kısacık da olsa Türklere büyük bir haksızlık yapıldığını kabul edebilme cesaretini gösterebildi?(E.Alexander Powell. Müslüman Asya’da Güç Mücadelesi. 1923)”(16)

Tarihçi Yaşar Aksoy’da yangını Ermeni paramiliter gruplarının çıkardığını belirtmektedir: “İzmir’i Ermeni İhtilal Komiteleri’nin yaktığına dair tüm uluslar arası raporlar (öncelikle İzmir İtfaiye Müdürü Pol Greskoviç Raporu, ABD Ortadoğu’ya Yardım Korsorsiyumu Başkanı Mark Prenriss Raporu, Fransız Amiral Dumesmill Raporu) hasıraltı edilerek suç, Türk Milleti’nin üzerine atılıyor. Kale gibi sağlam ilk iki rapor Washington Kongre Kütüphanesi Amiral Bristol Koleksiyonu Genel Yazışmalar Dosyası içinde duruyor, internette herkese açıktır; üçüncü rapor İzmir APİKAM-Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi’nde bulunmaktadır.”(17)

Bireysel olarak bir Ermeni veya bir Yunan veya bir Türk’ün yağmaya bulaşması ya da yangın çıkarmaya çalışması noktasında sunulan belgeler ve bireysel tanıklıklar, yangının sistematik olarak birden ve birçok yerde aynı zamanda çıkması, yangını söndürmeye çalışan Türk askerlerine ve itfaiyecilere ateş açılması göz önüne alınınca önemini yitirmektedir.  

Irksal bakış açısından uzak, objektif yorum, yangını büyük olasılıkla Ermeni çetelerinin çıkardığı noktasındadır. Yunan ordusunun kundakçı özel mangalarının yangını çıkardığı tezi ise bence (çok)X daha küçük bir ihtimaldir.

                8. Soruda Yararlanılan Kaynaklar:

(1) Çankaya(3) Falih Rıfkı Atay. Cumhuriyet gazetesi yayını. Kasım 1999. Sf:130

(2) Nurettin Paşanın İzmir Günleri. Yavuz Özmakas. Şenocak yayınları.Şubat 2011. Sf: 124.

(3) İzmir Yangını Hakkında Ön Rapor. Engin Berber. Ödemiş Bel. Yayını. Mart 2013. Sf: 54

(4) İzmir Yangını Hakkında Ön Rapor. Engin Berber. Ödemiş Bel. Yayını. Mart 2013. Sf: 43

(5) İşgalden Kurtuluşa-2- Türkmen Parlak. İzmir Sos. Hiz. Vakfı Kültür yayını. 1983 Sf:480

(6) İzmir’de Yunanlıların Son Günleri. Bilge Umar. Bilgi yayınevi. Haziran 1974. Sf: 324-325-326

(7) İzmir Yangını Hakkında Ön Rapor. Engin Berber. Ödemiş Bel. Yayını. Mart 2013. Sf: 48

(8) Üçüncü Kılıç. Kemal Arı. Zeus Kitapevi. Ekim 2012. Sf:256-257.

(9) İzmir’de Yunanlıların Son Günleri. Bilge Umar. Bilgi yayınevi. Haziran 1974. Sf: 323

(10) Mudanya Mütarekesi. İsmail Eyyupoğlu. AAM. 2002. Sf:126

(11) İşgalden Kurtuluşa-2- Türkmen Parlak. İzmir Sos. Hiz. Vakfı Kültür yayını. 1983 Sf:479

(12) Ateşin Gelini. Mehmet Coral. Doğan Kitap. Kasım 2008. Sf:216

(13) Küller Altında Yakın Tarih. Mustafa Armağan. Timaş yayınları. Kasım 2006. Sf: 203 vd.

(14) İzmir 1919-1922 Tanıklıklar. Pelin Böke. Tarih Vakfı Yurt yayınları. Ekim 2006. Sf:193

(15) Ateşin Gelini. Mehmet Coral. Doğan Kitap. Kasım 2008. Sf:232

(16) Ateşin Gelini. Mehmet Coral. Doğan Kitap. Kasım 2008. Sf:260

(17) Hasan Tahsin. Yaşar Aksoy. KNK Dergi 2016/27.Sf:16