Milli Mücadele tarihinde en çok tartışılan konulardan birisi de, Atatürk’ün Samsun’a Milli Mücadeleyi başlatmak için Vahdettin tarafından gönderilip gönderilmediğidir. Hürriyet ve İtilafçılar Mustafa Kemal’in Vahdettin tarafından bilerek yollandığını iddia ederler. İttihat ve Terakkiciler ise bunu şiddetle ret ederler.
“M. Kemal kendi beceri ve çabasını ortaya koyarak, zamanlamasını çok iyi yaparak, padişah ve Hükumetin onayını alarak, İngilizlerin de desteklemesiyle Anadolu’ya geçmiştir.”(1) Bazı nüansları göz önüne almaz isek, yukarıdaki cümle için maddi gerçeği anlatıyor diyebiliriz. Bence bunun aksi her düşünce biraz hamaset kokmaktadır.
İngiltere, gayri Müslim azınlıkları korumak gerekçesi ile 9 Mart 1919 da, 200, 17 Mart’ta da 150 kişiden oluşan askeri birliği Samsun’a çıkarmıştır. Prof. Suna Kili, Türk Devrim Tarihi kitabında, buna tepki olarak makineli tüfek bölüğünden Teğmen Hamdi’nin askerleri ile birlikte daha çıkıp, Türk çeteleriyle birleştiğini ve bu durumun İngilizler tarafından endişeyle karşılandığını ve Samsun bölgesinin bu bağlamda öncelik kazandığını belirtir. (2)
“İngilizler Osmanlı Devleti’ne gönderdikleri 9 Nisan tarihli notayla, Orta Karadeniz’de Hıristiyanların katledildiğini söylemekte ve bu katliam önlemezse bölgeyi işgal edecekleri tehdidinde bulunmaktadır.”(3)
Sadrazam Damat Ferit hükumeti tarafından 6 Mayıs 1919 tarihli Mustafa Kemal’e verilen talimatname’de bazı tartışmalara neden olmaktadır. Önce talimatnameyi okuyalım:
“Dokuzuncu Ordu Kıtaları Müfettişliğine ait padişahça buyururmuş görevler yalnız askeri olmayıp, müfettişliğin kapsadığı bölge içinde aynı zamanda sivil yönetime de ilişkindir. 1) İş bu ortak görevler şunlardır. A) Bölgede iç güvenliğin sağlanması, düzenli duruma getirilmesi ve bu düzensizliğin çıkış nedenlerinin araştırılması B) Bölgede dağınık biçimde bulunan silah ve cephanenin, bir an önce toplattırılarak uygun depolara konması ve korunması. C) Çeşitli yerlerde bir takım kurullar olduğu ve bunların asker toplamakta bulunduğu ve el altından ordunun bunları koruduğu ileri sürülüyor. Böyle kurullar var olup da asker topluyor, silah dağıtıyor ve ordu ile de ilişki de bulunuyorlarsa kesin olarak yasaklanması ve bu kurulların kaldırılması. 2) Bunun İçin; A) İki tümenli 3. ve dört tümenli 15. Kolordular Müfettişlik buyruğuna verilmiştir. İş bu kolordular eylem ve güvenlik konularında doğrudan doğruya Müfettişlikle ve mutad işlemler ve özlük işleri önceki gibi Harbiye Nazırlığı ile haberleşeceklerdir. Tümen veya Bölge komutanlığı veya özel göreve atanacak subayların atanması veya değiştirilmesi Müfettişliğin uygun görmesi ve isteğiyle olacaktır. Öbür konularda gerek ve yarar görerek Müfettişliğin verdiği talimatı Kolordu komutanları aynen uygulayacaklardır. Özellikle sağlık işleri pek önemlidir. Bu konudaki inceleme ve yapılan işlerin halka da yayılması gerekir. B) Müfettişlik bölgesi Trabzon, Erzurum, Sivas, Van illeriyle Erzincan ve Canik bağımsız livaları kapsadığından, Müfettişliğin yukarıda sayılan görevleri yürütmek için vereceği tüm talimatları iş bu illerle mutasarrıflıklar doğrudan doğruya yerine getireceklerdir. 3) Müfettişlik sınırına yakın il ve bağımsız iller (Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, Ankara, Kastamonu) ile Kolordu Komutanlıkları da müfettişliğin yürüteceği görev sırasında kendi başına yapacağı başvuruları göz önüne alacaklardır. 4) Müfettişliğin askeri konulara ait makamı Harbiye nazırlığı olmakla birlikte, öteki konular için ilgili yüksek makamlarla haberleşecek ve iş bu haberleşmeden Harbiye Nazırlığına da haber verecektir. Harbiye Nazırı Şakir. “(4)
Bu talimatnamede Mustafa Kemal Paşanın sadece askeri alanda değil, mülki alanda da görevi olduğu anlaşılıyor. Zaten Ordu Müfettişliği kurulurken bu anlamda geniş yetki de düşünülmüştür. Yeri gelmişken Ordu Müfettişliği konusunda kısa bir bilgi vereyim. Sadrazam Damat Ferit Paşa, Mondros Ateşkes Antlaşması sonrası, orduyu terhis etme, silah ve cephaneyi toplayıp İtilaf devletlerine teslim etme ve ordudaki disiplinsizliği engelleme ve İstanbul Hükümetine itaati sağlamak amacıyla İngilizlerin izniyle Ordu Müfettişi kurumu oluşturmuştu. Osmanlıyı üç bölüme ayırmış üç ordu müfettişliği oluşturulmuştu. Birinci Ordu Müfettişliği İstanbul ve Trakya bölgesine bakıyordu ve Fevzi (Çakmak) Paşa atanmıştı. İkinci Ordu Müfettişliği Konya ve çevresine bakıyordu ve Mersinli Cemal Paşa atanmıştı. Üçüncü Ordu Müfettişliği Samsun ve çevresine bakıyordu ve Mustafa Kemal Paşa atanmıştı.
19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitim Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Mehmet Evsile, 8 Mayıs 2012 tarihinde verdiği konferansta, talimatnamenin üç noktada toplandığını dile getiriyor:
“Üç noktada toplanmış olduğu görülüyor: Bir, bölgesinde iç güvenlik ve istikrarın sağlanması; iki, bölgede öteden beri varlığı iddia edilen silah ve cephanenin toplanarak depolarda muhafaza altına alınması; üç, muhtelif mahallerde bir takım şuralar olduğu ve bunların asker topladıkları bilindiği için, bunların dağıtılması.”(5)
Mustafa Kemal’den, padişah ve çevresi ile İngilizlerin korktukları ve bunun için Samsun’a göndererek İstanbul’dan uzaklaştırdıklarını söyleyen tarihçilerde mevcuttur. Nutuk’ta da buna benzer bir yaklaşım söz konusudur. ABD Büyükelçisi Charles N. Sherrill’de bu şekilde düşünenlerden biridir.(6) Bu yaklaşımı kabul etmenin oldukça güç olduğu görüşündeyim. İşgalci güçlerin böyle bir şey yapmak yerine Mustafa Kemal’i tutuklama güçleri hatta bir suikast sonucu öldürme güçleri elbette ki vardı. Padişah ve İstanbul hükümetinin de Mustafa Kemal’i tutuklama veya ortadan kaldırma gücü vardı. Gerek padişah ve gerekse işgal güçleri gözünde Mustafa Kemal, hırslı ama İngilizlere çok uzak olmayan ve Padişaha bağlı, Harbiye Nazırı olmaya istekli bir komutan olarak görülüyordu. Çanakkale savaşındaki başarısı ve Vahdettin’in fahri yaveri sıfatı da göz önüne alındığında Milli Mücadelenin başına geçeceği ve başaracağı kimse tarafından düşünülmüyordu. İstanbul’da zaten genel anlamda konuşulan konu, Milli bir mücadele değil hangi ülkenin mandası olunursa Osmanlı için daha hayırlı olacağı konusuydu. Anadolu’da ki bazı ufak kalkışma ve asayiş olayları ve kongre toplanmaları ise, işgal güçlerini, Padişah ve çevresinden daha fazla rahatsız ediyordu. Padişah ve çevresinin fazla önemsemediği bu durumun ortadan kalkması için görevlendirilecek en uygun aday Mustafa Kemal’di. Buna karşın gerek Sadrazam Damat Ferit’in gerekse Padişah Vahdettin’in Mustafa Kemal görüşmelerinden, Mustafa Kemal’in farklı bir şey düşünüp düşünmediği anlaşılmaya çalışılmıştır. Zaten kısa bir süre sonra Mustafa Kemal derhal geri çağrılmıştır.
İngilizlerin bu gidişe nasıl izin (vize) verdiği sorusunun bence en doğru cevabını ise İngiliz yetkili Sir Andrew Ryan anılarında yazmıştır;
“Türk hükümeti ilkbaharın başında güvenliğin, merkezi denetim altında daha iyi sağlanabileceği amacıyla belirli sayıda genel denetim(müfettişlik) görev noktaları kurmaya karar verdi. Bunlardan ilki ve olasılıkla bu makama tek atananı Mustafa Kemal’di. (Yanlış, yukarıda Ordu Müfettişliğinden kısaca söz ettim. A. Hür) Paşa, aslında seçkin ve eşsiz bir askerdi; ancak bu zamana dek dikkati çekecek hiçbir siyasal rol oynamamıştı. Açıkça söyleyeyim ki, Damat Ferit Paşa Nisan 1919’da genel denetmenlik planı konusunda benimle konuştuğu zaman, Mustafa Kemal adı bana hiçbir şey ifade etmemişti. Ben, Paşa’ya değil, içgüdüsel olarak plana güvensizlik gösterdiğimden, Ferit’e bu planın akılcı olduğu konusunda kuşkularımı bildirdim.”(7)
9 Ağustos 1919 tarihinde Vahdettin tarafından da onaylanan, Harbiye Nazırı Nazım Paşa tarafından Damat Ferit Hükümetine önerilen, Mustafa Kemal’in ordudan atılıp, fahri yaverlik unvanı da dahil olmak üzere tüm rütbe ve nişanlarının geri alınması kararı bile, Mustafa Kemal’in Vahdettin tarafından Milli Mücadele başlatması için Anadolu’ya gönderilmediğinin açık bir kanıtıdır.
Günümüzün Hürriyet ve itilafçıları Vahdettin’i temize çıkarma yarışına girmişlerdir. Bunlara göre Vahdettin, Kurtuluş savaşı başlatsın, düşmanı ülkeden kovsun diye Mustafa Kemal’i Samsuna özel olarak yollamıştır. Belge sorarsanız belge yok. Ne var? Yıllar sonra padişahın yakın adamlarının sözleri. A) Adam zaten Mustafa Kemal’e düşman. B) Adam zaten Padişahın yakın adamı. C) İstanbul’dan kaçtıktan yıllar sonra adam bunları söylüyor. Neden hemen söylemiyor? Tüm bunları bir araya getirirsek bu beyanların sağlıklı olmadığını görürüz. İşte bir örnek: Yazar Osman Öndeş, “Vahdeddin’in Sırdaşı Avni Paşa” isimli bir kitap yazıyor. Bir ara Bahriye Nazırlığı yapmış, Vahdeddinin başyaveri olan Ahmet Avni Paşa, yıllar sonra yazdığı hatıratında, Padişah Vahdeddin; ‘Anadolu’ya düşmanları defetmesi için görevlendirdiğimiz Mustafa Kemal’in ihtirası ve muvazaası karşısında kaldım. Her tarafımı istila eden kör ve nankörler arasında dolandım ve ıztırap içerisinde bunaldım. Bu şekildeki hilafete, kendimde ne direnme ve ne de itaat imkanını göremeyerek, ortalık sakinleşinceye kadar belirli bir süre için bu tehlikeli mıntıkadan uzaklaşmaya karar verdim’ demiş. Görüldüğü gibi bu beyanın doğruluğu konusunda ciddi soru işaretlerinin olduğu bir gerçek. İlginç olan tarihçi/siyasetçi Mustafa Armağan’ın Cumhuriyetin Efsaneleri adlı kitabında, ‘Vahdettin’in İngilizler ile Kemalistlerin elbirliğiyle kaçırıldığını düşünüyorum’(8) sözünün yanlışlığı bir kez daha ortaya çıkmakta, kendisi gibi düşünen Mustafa Kemal karşıtı yazarın kitabında dahi Padişahın kendisinin talebi ve isteği üzerine İstanbul’dan kaçtığının anlaşılmasıdır.
Yine Avni Paşa’nın anılarında yer alan, Mustafa Kemal’in İstanbul’dan hareket etmeden önce 16 Mayıs günü, Cuma selamlığında, Vahdettin’in huzurunda, Vahdettin’e sadık kalacağına dair yemin ettiği iddiası da doğrulanmamış bir mizansel olarak kabul edilmektedir.
Bir başka iddiada, Sadrazam Tevfik Paşanın oğlu Ali Nuri Bey’in yaverler odasında otururken Başyaver Naci Bey’in gelip, “Hünkar, Mustafa Kemal Paşa’yı ikna edebildi” demesiymiş. Necip Fazıl Kısakürek, “Sultan Vahidüddin” isimli kitabında buna yer veriyor, günümüz Vahdettin sevenlerinden İsmail Çolak’ta “Cumhuriyetin Gizli Tarihi” kitabında bunu bir kanıt olarak sunuyor.(9)
Yunanistan’ın eski büyükelçilerinden Konstantinos Sakellaropulu’ya göre de, Türk ulusal akımı, Mondros mütarekesinin imzalanmasından birkaç ay sonra başlamıştı. Mustafa Kemal o sıra İstanbul’daydı ve Anadolu’ya gitmemişti. Yine Yunanlılar İzmir’e asker çıkarmamışlardı. Konstantinos Sakellaropulu; “Osmanlı İmparatorluğu Hükümeti, Mustafa Kemal’i askeri müfettiş olarak Küçük Asya’ya göndermek kararını alınca, inanıldığı gibi, rahat oturmayan bir generali İstanbul’dan uzaklaştırmak istememiştir. Bu hükümetin amacı, Kemal’in örgütleyici yeteneklerinden Anadolu’da yararlanarak, barış görüşmeleri sırasında itilaflar üzerinde baskı kullanmak ve Türklerin sert bulacağı barış koşullarına karşı davranmaya hazır olacak silahlı güçleri kurdurmaktı.”(10)
Padişah tarafından Mustafa Kemal’e verilen 14 Mayıs 1919 tarihli hattı hümayun da Padişahın Milli Mücadeleyi başlatmak için Mustafa Kemal’i görevlendirdiği konusunda bir delil olarak ileri sürülüyor. Bilindiği kadarıyla sadece Mevlanazade Rıfat’ın “Türk İnkılabının İçyüzü” adlı kitabında söz edilen bu hattı Hümayun, Mustafa Kemal tarafından hiçbir yerde kullanılmamıştır. Günümüz Türkçesiyle Hattı Hümayun şöyle:
“Hükümdarlığımın yardımcısı Kurmay Tuğgeneral Mustafa Kemal Paşa’ya. Genel savaşın bağlaşıklar (üçlü ittifak) adına yitirilmesi üzerine ortaya çıkan siyasi durum yüce soyumun mülkü ile saltanat ve halifelik makamını çetin ve tehlikeli bir ortama sürüklediğinden yüce hükümetimin kararı ile atandığınız bölgede düzeni sağlamak ve yeni ortaya çıkan bağlılığa aykırı durumların tümünü yasaklayıp ortadan kaldırma konusunda çaba göstererek ulusumun güvenliğini sağlamak ve mülkümü karışıklıktan kurtarmak için birlik olarak hareket edilmesini selamlarımla asker, memur ve halka bildirilmesini buyuruyorum.”(11)
Ben bu hattı hümayunu okuyunca, Padişahın Milli Mücadele başlatılmasını istediğini ya da Mustafa Kemal Paşa’yı bunun için Anadolu’ya gönderdiğini anlamıyorum. Bu iddiayı yapanların da bu hattı hümayundan nasıl böyle bir anlam çıkardıklarını bilemiyorum. Ayrıca Serbesti gazetesi sahibi Mevlanazade Rıfat denilen kişi, Milli Mücadele karşıtı, hainliği tescillenmiş, Vahdettin’i bile San-Remo’da dolandırmış olan çıkarı için başta Yunan olmak üzere herkesle işbirliği yapabilen bir kişidir. Böyle bir sahtekârın yazdıklarına dürüst ve yurtsever hiç kimsenin inanmayacağı düşüncesindeyim. Mustafa Kemal’i kötülemek adına bu tip sahtekârların söylediklerini ve yazdıklarını yazan bu günün Hürriyet ve İtilafçılarına ise cevabı elbette ki okuyucu verecektir.
Zaten Vahdettin’de ülkeden kaçtıktan sonra Mekke’de yaptığı açıklamada “Mustafa Kemal’i o göreve ben atamadım” demiştir.
“Nitekim Vahidettin, Türkiye’den ayrıldıktan sonra Mekke’de yayınladığı beyannamede ‘M. Kemal’i o göreve ben atamadım’ demektedir. Görevinin de bazılarının yakıştırmayı çok sevdikleri ‘Rumları durdurmak’ değil, ‘Milli direnç örgütlenmelerini’ frenlemek, böylece Avrupalıların barış koşullarını ağırlaştırmalarını önlemek olduğu kesindir. Nitekim Samsun’a ayak basmasından sonra Harbiye Nezareti ile sürdürdüğü yazışmalarda hep bu konu gündeme getirilmektedir. Damat Ferit bile 21 Mayıs tarihli mesajında ‘bütün işlerde yüksek başarılarınızı temenni ederim’ diyor, bunun İstiklal Savaşı ver anlamı taşımadığı çok bellidir.”(12)
Pek çok kaynakta, Mustafa Kemal’in Samsun’a ordu müfettişi olarak gitmesinde Damat Ferit hükümetinin dahiliye nazırı (içişleri bakanı) Mehmet Ali Bey’in katkısı olduğu söylenir. Mehmet Ali Bey, sıkı bir Hürriyet ve İtilaf partisi mensubudur. Ali Fuat Paşa’nın kardeşinin kızıyla evlenmek üzeredir. Ali Fuat Paşa’nın babası İsmail Fazıl Paşa ise Mustafa Kemal’i oğlu kadar çok sevmekte olduğu bilinmektedir. Rauf Orbay’a göre, Anadolu’da (yeni kurulmuş) ordu müfettişliği görevinin Mustafa Kemal’e verilmesi fikrini Ali Fuat Paşa ortaya atmıştır. Kardeşinin kızıyla evlenecek olan Dahiliye Nazırı Mehmet Ali Bey’den de bu konuda destek olunabileceğini söylemiş, babasının evindeki yemekte, müstakbel damat Mehmet Ali Bey ile evin manevi oğlu konumunda olan Mustafa Kemal’i tanıştırmıştır.(13) İhtimal ki bu görüşmede bu konuda gündeme gelmiştir. Dahiliye Bakanının, kayınpeder destekli güvenini kazanan Mustafa Kemal için, ordu müfettişliği görevinin önü açılmıştır.
Mustafa Kemal’in Anadolu’ya müfettiş olarak tayininde, Karakol örgütünün de desteği olmuş olabilir.
“Karakol mensupları kendi aralarında liderlik meselesini tartıştıktan sonra, yaveri Teşkilatı Mahsusa üyesi olan Cevat Abbas aracılığıyla liderliği üstlenmesi için Mustafa Kemal Paşa’yla temas kurulmuştur. Karakol, direniş hareketinin liderliğini üstlenebileceği umuduyla onun için kulis yapmaya başlamıştır. Karakol Erkanı Harbiye Reisi Cevat Paşa’yı, o da Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendiyi, Mustafa Kemalin ittihatçı olmadığına dair ikna etmiş ve Mustafa Kemal’in Heyet-i Vekil seviyesinde kurnazlıkla yapılan bu reklamıyla, onun Anadolu’da tayin edilmesini kolaylaştırmıştır.”(14)
“Karakol Cemiyeti üyesi Refik İsmail Bey, Şakir Paşa ile görüşmesi sırasında Mustafa Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesi söz konusu olunca Şakir Paşa irkilerek;
-Mustafa Kemal mi? Evet muktedir bir kumandandır ama İttihatçı imiş, öyle diyorlar.
–Ne münasebet Paşa, dehşetli İttihatçılık düşmanıdır. Enver’i bulsa bir kaşık su da boğar.
-Sahi öyle mi? Tabi sen daha iyi bilirsin, bu zatın İttihatçı düşmanı olduğunu bana söylediğin çok iyi oldu. Bunun üzerine duralım. Demişti.”(15)
Bu iddialar bile küçük ayrıntılar dışında doğru noktayı göstermektedir. Her kesim bir şekilde kendine göre Müfettişlik görevi için en doğru ismin Mustafa Kemal, “Sarı Paşa” olduğu konusunda hem fikirdir.
Yararlanılan Kaynaklar:
(1) Atatürk’ün Anadolu’ya Gönderiliş Olayının İçyüzü. Baki Öz. Can yayınları. Ocak 2014 Sf: 7
(2) Türk Devrim Tarihi. Suna Kili. Tekin yayınları 1982. Sf:17
(3) Pontus Meselesi. Hadiye Yılmaz. AAM. 2010. Sf:76.
(4) Harp Tarihi Vesikaları Dergisi. Sayı 1.
(5) Cumhuriyetimize Giden Yol(1) Sempozyum. Türkiye Barolar Birliği yayını. 2012 Sf:50
(6) Mustafa Kemal(1) Charles N. Sherrill. Cumhuriyet gazetesi yayını. Şubat 1999. Sf:61
(7) Cumhuriyet Efsaneleri. Mustafa Armağan. Timaş yayınları. Mayıs 2014. Sf:238
(8) Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri(2) Gotthard Jaeschke. Cumhuriyet gazetesi yy. Mayıs 2001. Sf:25
(9) Cumhuriyetin Gizli Tarihi(1). İsmail Çolak. Gülnesli yayınları. Ekim 2013. Sf:93
(10) Gizli Belgelerde M.Kemal-Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı.Salahi R. Sonyel AAM 2010. Sf: 31
(11) Atatürk’ün Anadolu’ya Gönderiliş Olayının İçyüzü. Baki Öz. Can yayınları. Ocak 2014 Sf: 56
(12) Sorularla Vahidettin. Orhan Koloğlu.Pozitif yayınları. Eylül 2007. Sf:75
(13) Cehennem Değirmeni. Rauf Orbay. Truva yayınları. Eylül 2004. Sf:240
(14) Osmanlıdan Günümüze Gizli Devlet. Suat Parlar. Bibiotek yayınları. Ocak 1997. Sf:93
(15) İhtilalcı Türkler. Müslüm Ulusoy. Kamal yayınları. Ocak 2008. Sf:186)