1948 yılından bu yana zaman zaman ortaya atılan ve tartışılan konulardandır. Günümüzün Hürriyet ve İtilaf taraftarları böyle bir nutkun olmadığını hatta bir kısmı, Bursa’da Mustafa Kemal’in söz edilen tarihte yemek yemediğini, bir kısmı ise bu sözlerin Stalin’e ait olduğunu (yanlış anlamadınız Sovyetlerin ikinci başkanı olan Stalin’e ait olduğunu) söylerken, günümüzün İttihat ve Terakkicileri ise böyle bir nutkun olduğunu ve bunu bizzat Atatürk’ün söylediğini ileri sürüyorlar . Atatürk’e o zamanlar yakın olan bazı ittihatçılar ise Atatürk’ün Bursa’da yemekte bir şeyler söylediğini ancak bu söyledikleri Bursa Nutku olarak dile getirilen sözler olmadığını söylüyorlar.
Önce Bursa Nutku’nda söylenenlere bakalım:
“Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, ‘Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır’ demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir’ diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek; ‘Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım’ diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, ‘ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.’ İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği! “
Bursa Nutku’nun söylenmediğini iddia edenlerden neo Osmanlıcı tarihçi/siyasetçi Mustafa Armağan, böyle bir nutkun olmadığını, gazeteci Rıza Ruşen Yücer isimli bir kişinin 1947 yılında 24 sayfalık “Atatürk’e ait birkaç fıkra ve hatıra” isimli kitapçık/broşür yazdığını ve bu kitapçıkta bu “nutku” dile getirdiğini, yazarın dahi bunu ciddiye almadığını ve kitapçığın önsözünde “Naklettiğim fıkra ve hatıralar gerçekten olmuş mudur? Bunu da kesin olarak temin edemem. Çünkü ben belgelendirmekten ziyade ve sadece işittiklerimi tespit ve nakle önem verdim.” dediğini gerekçe göstermektedir.(1) Bunun yanında kitapçıkta yer alan bazı fıkra ve hatıraların gayri ciddiliğini ele alarak, Bursa Nutku’nun varlığını sadece Atatürk’ün ölümünden dokuz yıl sonra yazılan gayri ciddi kitapçıya dayandığını böylece böyle bir nutkun olmadığını söylemektedir.
Bursa Nutku’nun varlığını savunanlardan Reşit Ülker ise bu tartışmalar sonucu 1966 yılında Bornova Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından Türk Tarih Kurumu’nun incelemesi sonucu Bursa Nutku’nun 1933 Şubatında Atatürk tarafından Bursa’da yaptığı konuşmadan mealen alınarak çeşitli tarihlerde basılmış olduğunu belirtmiştir.(2) Reşit Ülker, Bursa Nutku’nun Atatürk tarafından söylendiğine dair gazeteci Rıza Ruşen Yücer’i, tarihçi Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’nu, gazeteci Musa Ataş’ı, Atatürk’ün yaverlerinden Cevdet Tolgay’ı ve Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri Hasan Rıza Soyak’ı tanık olarak göstermektedir.
Oktay Akbal ise Bursa Nutku’nu Atatürk’ün söylediğini, Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere emanet ettiğini, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ile Bursa Nutku’nun benzerlikler gösterdiğini ve bunun da bir kanıt olduğunu söyler.
“Bursa söylevi Atatürk’ündür. Bir yemek sırasında söylenmiştir. Bursa’daki bir gericilik olayından sonra gençliğe seslenmek istemiştir Ata. Bu hem ilk seslenişi değildir gençliğine. Çevresindeki birtakım kimselerin ne denli içtenliksiz olduğunu anlayınca tek umut kaynağı olarak gençliği görmüştür. Alın dikkatle okuyun Gençliğe Seslenişini. Bir de Bursa söylevini okuyun sonra. Bir ayrım var mı arada? İkisi de aynı amaca yönelmiştir, aynı korkuyu, kuşkuyu belirtir. Bir gün iktidara Atatürk Cumhuriyetinin temel ilkelerine ters düşen birtakım insanlar gelebilir, onlarla savaşmak gençliğin görevidir, der. Gençliktir her umudun kaynağı. Her şeyi o düzeltecektir. Atatürk devrimlerine yakışır bir biçimde koyacaktır her şeyi.”(3)
Değerlendirme: Bursa Nutku öncesi 1 Şubat 1933 tarihinde Bursa’da ezanın Arapça okunmasını isteyen bazı kişiler Evkaf müdürlüğüne başvurmuş bu istekleri yerine getirilmeyince daha büyük bir kalabalık toplamışlar ve Bursa Valiliğine doğru yürümek istemişler, polis müdahalesi ile bu kalabalık dağıtılmış ve bu işe ön ayak olanlar gözaltına alınmıştır. Anladığımız kadarıyla gözaltına alınan bu kişiler serbest bırakılmıştır. Bu durum bir şekilde Mustafa Kemal’in bilgisine sunulmuş ve bunun üzerine 5 Şubat sabahı İzmir’den Bursa’ya gelen Mustafa Kemal Atatürk olaya el koymuş ve olayın soruşturmasıyla Adalet Bakanı Yusuf Kemal Bey ve İçişleri Bakanı Şükrü Kaya görevlendirilmişlerdir. Olayda görevlerini ihmal eden Bursa Savcısı Sakıp Bey’e, Bursa Sulh Ceza Hâkimi Hasan Bey’e ve Bursa Müftüsü Nurettin Bey’e işten el çektirilmiş ve 15 kişi tutuklanmıştır. (4) İsmet Bozdağ’a göre işten el çektirilen bu kişiler daha sonra açılan dava da sanık olarak da yargılanmışlardır. (5)
1 Şubat’ta ortaya çıkan ezanın Türkçe okunmasını protestoya yönelik eylem, Bursa’da görevli savcı ve hâkim tarafından fazla ciddiye alınmaması ya da bu kişilerin de örtülü de olsa protestocuların yanında yer alması (nitekim daha sonra sanık olarak yargılanmışlardır) ve bu durumun Mustafa Kemal tarafından öğrenilmesi üzerine yurt gezi takvimini derhal değiştiren Cumhurbaşkanı 5 Şubat’ta Bursa’ya gelmiştir. Akabinde Adalet ve İçişleri Bakanı bizzat soruşturmaya başlamış ve savcı, hâkim ve müftü görevden alınmış ve 15 kişi tutuklanmıştır. Savcı, hâkim ve müftünün görevden alınması Bursa Nutku’nda söylenen sözlerin söylendiğinin açık bir kanıtıdır. Olaya el koyan Atatürk’ün onuruna düzenlenen Balodan sonra Çekirge yolundaki Atatürk köşkünde (geç) akşam yemeğinde yemeğe katılanlardan Milli Mücadele Albaylarından Necip Kartalkaya “Efendim, Bursa gençliği sıkı devrimcidir, bu hadiseyi hemen bastıracaktı. Fakat zabıta ve adliyeye olan güveninden ötürü…” diye başlayan konuşmasını kesen Atatürk’ün Bursa Nutku’nda yer alan konuşmayı yapması gayet normaldir. Daha sonra ertesi gün 6 Şubatta Anadolu Ajansına açıklama yapan Mustafa Kemal, protestonun bastırılması nedeniyle daha yumuşak bir beyanda bulunmuştur ki, bu da çok doğaldır. Yemekte yaptığı sertlikte bir konuşma ya da bir nutuk söylemesi bu bağlamda gereksiz ve anlamsız bir gerilimi yükseltmek olacaktır ki, bunu acemi siyasetçilerin bile yapmayacağı açıktır. Mustafa Kemal Atatürk gibi büyük bir siyasetçinin zaten el koyup kontrol altına aldığı bir olayı tahrik etmesi beklenemez. “Olay din sorunu değil dil sorunudur” diyerek Türk diline verdiği önemden söz edip sorunu kapatıyor.
Bu arada onuruna düzenlenen baloda da bir konuşma yapıyor, söyle diyor:
“Olay sade bir zabıta olayıdır, hiç de önemli değil… Ama taşıdığı hedef kavradığı anlam önemlidir. Biz Türkiye’nin ölümsüz temellerini atmaya çalışıyoruz, onlar bizi bundan alıkoymaya çalışıyorlar. Önemli olan üç beş kişinin alıştıkları hayatın, alıştıkları biçimde sürmesini sağlamak için Vali’ye başvurmaları değildir; önemli olan bu hareket karşısında savcının duraksaması, Müftünün bunları önleyecek yerde akıl öğretmesidir. Burada masumiyetin arkasına sinmiş bir amaç var”(6)
“Atatürk Baloda bir şeyler söyledi ama Bursa Nutku’nda söylenen şeyler değildi”
diyenler doğru söylüyor. Ama Atatürk Bursa Nutku denilen konuşmayı baloda değil, Atatürk köşkündeki geç akşam yemeğinde yapıyor.
1947 yılında Bursa’da yayınlanan “Arkadaş” isimli gazetenin sahibi gazeteci Rıza Ruşen Yücer’in yazdığı 25 sayfalık kitapçıkta yer alan Bursa Nutku ile ilgili yazıya, 1958 yılına kadar herhangi bir itiraz söz konusu olmamıştır. Hatta 1949 yılında İzmir’de o zaman muhalefette bulunan Demokrat Parti toplantısında (kongresinde) Celal Bayar tarafından okunması için İlçe idare kurulu üyesi Şeref Balkanlı isimli kişiye verilmiş ve bu kişi toplantıda Bursa Nutku’nu okumuş ve salondaki Demokrat Partililer tarafından alkışlanmıştır.
19 Mayıs 1958 yılında “Ulus” gazetesinde yayınlanınca Ankara Cumhuriyet Savcısı Rahmi Ergil, gazete hakkında soruşturma başlatmıştır. Yapılan soruşturmadan bir şey çıkmamış, herhangi bir iddianame düzenlenmemiş takipsizlik kararı (kovuşturma açılmasına yer olmadığına dair karar) verilmiştir
Bursa’da çıkan “Hakimiyet” gazetesinde 5 Mart 1963 ve 18 Mart 1963 tarihlerinde tekrar yayınlandığını biliyoruz. Bilmediğimiz başka yerel gazetelerde de yayınlanmış olabilir. Yine pek çok yerel ve yaygın basında Bursa Nutku’nun Atatürk tarafından söylendiğine dair yazılar yayınlanmıştır.
1954 yılında Bursa Nutku’nun ilk cümlesi Ankara Ziraat Fakültesinde Atatürk heykelinin arkasındaki taşlar üzerine yazılmıştır. Bu yazı Demokrat Partili olduğu bilinen Atıf Benderlioğlu başkanlığındaki bir komisyon tarafından yazılmasına karar verilmesi üzerine yazılmıştır. (7)
Bursa Nutku, Mustafa Kemal Atatürk tarafından söylenmiş, günümüz insan hakları açısından “direnme” hakkını içeren bir konuşmadır. Otoriter ve totaliter yaklaşım taraftarlarınca, kabul edilmeyen konuşmada ki içerik hiçbir zaman darbeci yaklaşımlara da yeşil ışık yakmamaktadır. Bursa Nutku’nu darbe çığırtkanlığı olarak ele almak ise kötü niyetli ve zorlayıcı bir yorumdan başka bir şey değildir.
Sonuç: 12 Aralık 1966 günü Erzurum’da Doğu Sinemasında halka konuşma yapan Bülent Ecevit’e, Atatürk Üniversitesi öğrencileri, Bursa Nutku’nun Atatürk tarafından söylenip söylenmediği üzerine soru sorunca, Ecevit şunu söylüyor. “Atatürk, Türk devleti yıkılmak üzere olduğu vakit, ‘bu devletin ordusu var, polisi var, jandarması var, benim neme gerek’ deyip İstanbul’da bir köşeye çekilmemiştir. 19 Mayıs 1919 günü Anadolu’ya çıkıp Türk Kurtuluş savaşını başlatmıştır. Bunu yapan insan, Bursa Nutku’nu da söyleyebilecek insandır.” (8)
2008 yılında Türk tarih Kurumu’nun başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun yazılı açıklamasında, Türk Tarih Kurumu (TTK) arşivinde 1966 yılında aynı konu ile ilgili yapılmış araştırma bulunduğu, “Nutuk” diye bilinen sözlerin Atatürk’ün Şubat 1933’te Bursa’da bir akşam yemeğinde yaptığı konuşma olduğu belirtilmiştir.
Doğrusu da gerçeği de budur.
Yararlanılan Kaynaklar:
(1) Cumhuriyet Efsaneleri. Mustafa Armağan. Timaş yayınları. Mayıs 2014. Sf: 22-30
(2) Atatürk’ün gizlenen Bursa Nutku. Reşit Ülker. Nokta Kitap yayınları. Eylül 2008. Sf:9
(3) Atatürk Yaşadı mı? Oktay Akbal. Cumhuriyet gazetesi yayını. Haziran 2000. Sf:132
(4) Atatürk’ün gizlenen Bursa Nutku. Reşit Ülker. Nokta Kitap yayınları. Eylül 2008. Sf:35
(5) İşte Atatürk’ün Türkiyesi. İsmet Bozdağ. Truva yayınları. Ekim 2009. Sf:50
(6) İşte Atatürk’ün Türkiyesi. İsmet Bozdağ. Truva yayınları. Ekim 2009. Sf:51
(7) Atatürk’ün gizlenen Bursa Nutku. Reşit Ülker. Nokta Kitap yayınları. Eylül 2008. Sf:74
(8) Milliyet Gazetesi 14.12.1966 tarihli nüshası.