Şimdi hangi sessizlikteyiz,
Yürüdüğümüz yağmurlu yollardan,
Fırtınalardan,
Ağaçların çiçek açmaya başladığı zamanlara geldik.
Cemrenin toprağa düşmesi,
Bana hep seni hatırlatır.
Yirminci yüzyılda doğup,
Yirmi birinci yüzyıla denk gelme,
Talihsizliğin gelir aklıma.
Kokuşmuşluğun yüzyılı diyorum.
Yüreğinin yaprak döktüğü,
Herkesten daha fazla yara aldığın
Bir yüzyıl,
Daha fazla yaralamaya gerek yok.
Hayalleri olan insan taneciklerini.
Çünkü günün birinde,
Kabuk bağlamayan yaralarınla,
Bir yolculuğa çıkacaksın.
Sabaha nazır bir tren yolculuğunda,
Cam kenarında oturup,
Anlamlı bir şekilde dışarıyı seyrederken,
Geçmişini düşünürsün.
Tüm insanların
Peşinden gelir,
Geçmiş dediğimiz
Geçmeyen şeyler.
Sonra o meşhur sessizlikten;
O meçhul karanlığa geçeriz.
Bir türlü yolumuzu bulamadığımız,
Bulmak için de çok da çabalamadığımız
Zamanlar gelir.
Zaman çok acımasızdır bu konuda.
O yüzdendir ki yaralı yüreklere
Bahar gelmez hiçbir vakit…
Nazım TOKŞEN
Fotoğraf: Arif Kılıç