İlk önce savaş nedir ?
Diye soralım kendimize.
Biliyorum herkes savaşın ne olduğunu çok iyi biliyor, her gün çeşitli alanlarda duyduğumuz şey.
Biz yine de savaşın sosyal litaratür de nasıl geçtiğini bir kez daha yazalım.
”Savaş kavramı, kural olarak devlet veya ulus içerisindeki rakip siyasal güçler arasında gerçekleşen, açık ve ilan edilmiş silahlı çatışmaları ifade etmek için kullanılmaktadır.”
Tabi ki Savaş için böyle bir açıklama olsa da insanların Savaş kavramını her alanda kullandığını görürüz.
Ekonomik şirket cekişmeleri, maçlar, etnik davranışlar vs bir çok toplumsal olayı Savaş metaforu olarak duyabilirsiniz.
Hatta bireysel ilişkilere kadar indirgenecek bir deyimdir savaş.
İnsanlık Tarihin ilk başladığından itibaren insanın savaş; genetik koduna işlenmiş bir yapı taşıdır.
Varolmak için yapılan her davranış saldırı yada savunma hangisi olursa olsun adı savaş’tır.
Doğal bir canlılık özelliği olan bulunduğu alanı savunmak bir savaş türü olduğu gibi bu alanı genişletmek yeni yerleri alanlarının içine katmakta bir savaş’tır.
Bugün İsrail’in Gazze’yi kendi alanlarına katma çabası örneğinde olduğu gibi.
Her savaş yıkıcı olmak zorunda değildir. Bazen güç dengeleri bir mantık çerçevesinde işgale izin vermek ya da bulunduğun alanı terk etmek en doğru sonuç olabilir.
Biz ilkel güdülerimizin tatminini isteyen canlılar olarak ehlileşmiş yanımız olsa da içimizde buna uyum sağlamayan vahşi bir tarafımızda mevcut.
Hangi koşulda hangi tarafımızı devreye sokacağımızı bilsekte, bunu beceremediğimiz zamanlar oldukça fazladır.
Tabi ki bizler psikolojisi net olmayan canlılarız, her ne kadar kendimizin (insanlığın )geliştiğini söylesekte tarihsel süreçlere ve insan davranışlarına bakarak bunun böyle olmadığını görürüz.
Medeniyetin getirdiği birçok sosyal davranış bizi gerçekten medeni ve çağdaş ya da daha (insan ?) Yaptı mı ?
İnsanlık tarihi savaşlar ve işgaller tarihidir. En medeni uygarlıklar okullarında savaş tarihini övgü ile besler ki gelecek savaşlara gönüllü bireyler kazansın.
Hiç unutulmasın diye yılın bazı günleri bayram yâda anma adı altında topluma hatırlatılması sağlanır
Kurtuluş günü
Kuruluş günü gibi.
Bugün Amerika devleti kuruluşundan itibaren bu 200 yüzyıl kadar bir zamanı kapsıyor sadece 16 yıl savaş yapmamıştır.
Şiddet siyaseti gütmeyen bir hükümet çok çabuk iktidardan devrilir yada öldürülür John F. Kennedy Vietnam savaşını istemediği için öldürülmüş, sonrasında Amerika’nın başkanı olan Lyndon B. Johnson savaş baronlarına ” beni başkan seçin size savaşı vaat ediyorum” demiş iktidar olmuş 250 bin Amerika’lı gencin ölümüne neden olmuştur.
Ülkeler her zaman savaş koşullarına uygun hazırlık yapar, bu koşullara göre işgal ve savunma planları coğrafya koşullarına göre stratejik olarak hazırlanıp bir kenarda bekletilir. Her koşula göre seçenek vardır.
İlkel çağlarda sopa ve taş’la yapılan savaşlar zaman içinde ok yay sapan ve mancınık türüne, barutun icadıyla toplar, tüfeklere dönüşmüştür.
Her toplumsal gelişim sonrası yeni daha yıkıcı silahlar geliştirilmiş günümüzde kıtalararası balistik ve saniyede 1.7 hızla giden hipersonik roketler ortaya çıkmıştır.
İnsan evrimleşme sürecinde savaş için kolayca birçok neden bulmayı başarmıştır.
İlkel zamanda klan savaşları ateş hırsızlığı ile başlamış, köle edinmeye ve toprak için savaş sebeb olmuştu.
Sonraki savaşlar ganimet haraç ve işgal edilen toprakların gıda üretimini yağmalamak, tabi ki insanların köle olarak azınlık iktidarın hizmetine sunulması vardı.
Ordu besleyen derebeyleri bir türlü bu ordunun giderlerini bir yerden çıkartmak zorundaydı. Bu yüzden sınırlarının ötesinde en zayıf derebeyliğe yada imparatorluğa saldıracaktır.
Tarihe baktığımızda birçok ülkenin savaş kahramanlarının heykellerinin kentlerin en önemli meydanlarında atın üstünde en görkemli hâliyle görürüz.
Okullarda bu tarihi kişilikler destan olarak anlatılmıştır.
Cengiz han, Atilla, İskender, Timurlenk, Napolyon vs
Kabile savaşlarının kahranlarını kendi ulus kimliklerinin uzantısı olarak görmek ve bir kahramanlar soyundan geldiğini göstermek hem kendi ulusu için gurur karşı taraf için ise korku unsurudur.
Kan bağı Dil, din kültür gelenek bir arada yaşamak bir gurubu millet (ulus) haline getirir.
Savaşlar bu gurupların daha sıkı hale gelmesini sağladığı için zaman zaman krallar bir başka ülkeye sırf bunun için savaş açar.
Bu günümüzde de uygulanabilir, İsrail iç siyasi krizi iktidarını kaybecek Netenyahu’yu savaş kabinesi kurarak halkının dikkatini savaşa çekmiştir.
Savaşlarda insan ölümleri kahramanlaştırılır şehit gibi güzellemeler düzülür ki geride kalanlar böyle bir ölmeyi talep etsinler diye.
Örneğin Viking tanrısı Odin savaş tanrısıdır, savaşarak ölürsen onun masasında oturup şarap içebilirsiniz
İslam’da savaşta ölürsen şehit olur ve sorgusuz sualsiz hurilere ( kişiliği olmayan seks için cennette bulunan kadın) kavuşursun.
Birçok din savaşların kutsal olduğunu söyler bununla ilgili camiler de, kiliseler de, sinagoglar da yâda farklı dinlerin ibadet hanelerin de savaşırken ölmenin en büyük ibadet olduğunu söyleyerek gençlere cennet vaat edilir fakat bu kadar kısa yoldan vaat veren din alimleri savaşa katılmaz.
Din genç ölümler için kullanılan bir argümandır. Yoksa bir insan neden birbirini öldürsün.
Savaşları her zaman diğer ülkeyi savaşarak yenebilecek kral konseyleri ve iktidarları savaş için ikna eden sermaye gurupları çıkartır.
Sermaye için halkın hiç bir değeri yoktur, fakat yasayı onlar koyduğu için savaş kaçaklarına ağır yaptırımlar koyar yani sen vatan haini olursun birden.
“Vatan Haini
Nazım Hikmet Ran
“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
“Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
28.07.1962″
Bu şiir bir çok düz yazıdan daha iyi anlattığı için konuya dahil ettim.
Devam edelim.
Savaş ? Kimin için savaş .?
Hiç kimse genç yaşında ölmek istemez, oysa ırkçı ( milliyetçilik) sermaye (kapitalizm) din (Fundamentalst) savaşlar burjuva savaşıdır. Ve zengin sınıfı temsil eder. Savaşın her türlüsü sermayelerini arttırır.
İlaç, silah mobil araç gıda satışları petrol tavan yapar
Bunun karşılığında ülkenin bu belalardan kurtulması için yapılan halk savaşına yani daha önce başka ülkelerde denenmiş işçi sınıfı savaşı konulabilir.
Haklı yanda savaşmak savaşların (savaşanlar için) en gerekli sonuçtur.
Ülken eşit bir toplum yaratmak adına işgalci güçlere karşı savasıyorsa haklı bir davadır.
Bir avuç Zengin sınıfı daha iyi yaşıyacak diye yapılan savaş sadece yağma tecavüz ve işgalden başka birşey değildir.