Ortadoğu Osmanlının yıkılışıyla birlikte batı emperyalizminin denetimine girdi. İngiltere ve Fransa yekpare Arap toplumunu kırk parçaya bölerek kontrol edilebilir devletler kurdu. 1940’lı yıllarda hesapta olmayan bir gelişme ortaya çıktı. Avrupa’dan kovulan Yahudiler bir kama gibi haritanın ortasına saplandı. Emperyalist Avrupa Arapların dışında bir ırktan devlet kurarak olası başkaldırıları engelleme yoluna gitti. Giderek genişleyen Yahudi devleti emperyalistlerin de desteğiyle Araplara saldırmaya başladı. İsrail devletinin kuruluşuyla Ortadoğu çatışmalı bir sürece girdi. İstikrar ve barış umutları yok oldu. Hamas’ın 7 Ekim’de İsrailli sivillere saldırısından sonra Ortadoğu’daki görece sessizlik yerini acımasız bir savaşa bıraktı.
Şunu çok net söyleyebilirim ki Hamas’ın saldırı sonrasına dair bir öngörüsü yoktu. Örgüt sonrası hesaplanamayan bir saldırıyla iki milyonluk bir kitleyi füzelerin hedefi haline getirdi. Emperyalizmin Ortadoğu’daki jandarması İsrail birkaç ay içinde 10 bini bebek olmak üzere 40 bin sivili katletti. Avrupa ve ABD bu katliamı seyretmekle kalmadı, savaşı silah ve diğer altyapı unsurlarıyla İsrail’i destekledi.
İsrail savaş kurmayları savaşı sadece Filistin’le sınırlı tutmayarak İran’dan Yemen’e kadar geniş bir alana yaymak istemektedir. Gizli veya açık batılı devletler bu savaşın devamından yanalar. Amaç Çin ve Rusya’yı bölgeden uzak tutmaktır.
İsrail ve yandaşları işbirlikçi Arap rejimlerini korkutmakla birlikte Yemen, Filistin ve Lübnan gibi direnç noktalarını ortadan kaldırmayı planlayarak bölgeyi kendi emperyal çıkarları açısından dikensiz gül bahçesine çevirmek istemektedirler. Satranç tahtasının diğer tarafındaki İsrail bu savaşta kuşkusuz birden çok hamle sonrasını çok iyi hesaplamış gözüküyor.
İsrail uzun zamandır Haniye’nin peşindeydi. Ne var ki amaç sadece Hamas ve liderini yok etmek değil. Amaç Filistin savaşı üzerinden Filistin destekçisi bölge ülkelerini savaşa çekip yenmektir. İsrail büyük Yahudi devletinin kurulmasının önündeki engelleri kaldırmak için bu savaşı fırsata çevirmek istiyor. İsrail’in yerel amacıyla batı emperyalizminin küresel amaçları çakışmaktadır. Batı, Asya kuvvetlerinin temel dayanak noktalarını ortadan kaldırarak harekat alanını genişletmenin peşinde. Dünya savaşı belki bu vesileyle ateşlenmiş olacaktır. ABD, Çin ve bağlaşıklarını birkaç yıl sonra durduramayacağını bildiğinden savaşı bir gerekçeyle öne alma emeli peşinde koşuyor. İsrail-Filistin savaşı analiz edilirken bu gerçek gözden kaçırılmamalıdır. Netanyahu’nun Kongre’de alışılmışın dışında kahramanlaştırılması başka nasıl okunabilir?
Öte yandan Haniye’nin öldürüldüğü gece Beyrutta Hizbullah’ın iki numaralı isminin yanı sıra, yine aynı gece Irak’ta Kat-ib Hizbullah’a bağlı üst düzey üç ismin öldürülmesi projenin çok kapsamlı olduğunu göstermektedir. İsrail bu suikastlarla tek bir hedefle yetinmeyeceğini ortaya koymaya çalışıyor.
İsrail direniş eksenindeki liderlere açık bir mesaj verdi: “Tahran dahil artık hiçbir yer sizin için güvenli değil.” İsrail yaptığı başarılı suikastlarla bunu bütün dünyaya gösterdi. Haniye Katar’ın Başkenti Doha’da yaşıyordu. İsrail onu orada öldürebilir miydi sorusunun cevabını tartışabiliriz. Fakat esas mesele İran’ın 9. Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan için Meclis’te yemin töreni düzenlendiği bir organizasyonda bunu yapmakla ne kadar güçlü olduğunu ortaya koymak istemiştir.
İran hükümeti başarısız bir koruma sistemiyle kepaze durumuna düşmüştür. Kendi konuğunu koruyamayan bir devlet görüntüsü vermiştir ki bu onun ne kadara zayıf olduğunu göstermektedir. Molla rejimi tarihteki güçlü İran devletlerinin bir hayli gerisinde kalmıştır. Rejim, beklentileri karşılayamamaktadır. Molla rejimi altındaki İran toplumu kaygı içindedir.
Askeri bilgim olmamasına rağmen şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Böylesi önemli bir konuk hava savunma sistemlerinin kurulu olduğu bir alanda tutulması gerekirdi. Siz değil miydiniz cumhurbaşkanınızı bu sıkıntılı dönemde külüstür bir helikoptere bindirip Azerbaycan’a gönderen. Toplumu yönetme noktasında mollalar ciddi ciddi sınıfta kalmış gözüküyorlar.
Haniye ise tarihsel bir hata yapmıştır İran ve devrim muhafızları uzun zamandır güvenlik zafiyetleri ile anılmaktadır. Bu su götürmez bir gerçektir. Bu kadar önemli ve zor bir dönemde İran’a gitmek hatadır. Her şeyi hesap etmek İran yönetiminin sorumluluğundadır. Hamas siyasi bürosu da bu işten sorumludur. Satrancın diğer tarafında oturanlar şu ana kadar üst üste yanlış hamleler yapıyorlar.
Şunu çok net bir şekilde vurgulamak istiyorum İran, Irak, Suriye, Lübnan ve İran’daki hedefleri vurmak askeri bir başarıdır. Bu askeri başarının siyasi mesajlar içerdiği ise yadsınamaz.
Amacım İsrail güzellemesi yapmak değil. Gerçekler acı da olsa dile getirmek zorundayız. İsrail başarılı, karşı taraf ise başarısızdır. Arap ülkeleri ve İran çağdışı bir sistemle yönetildiği sürece başarısızlık kaçınılmaz olacaktır. Belli ki MOSSAD ajanları hemen hemen her yere sızmış durumda. Her yerden istihbarat sağlama yetenekleri mevcut.
Haniye’ye kim ihanet etti? İran devrim muhafızlar mı yoksa Haniye’nin adamlarından biri mi? Ya da şu soruyu sorayım: Karşıt ülkeler İsrail devlet yapısına bu düzeyde sızabildiler mi? Değilse istihbarat politikanızı gözden geçirmeniz gerekir.
Fuad Şükrü ABD’nin arananlar listesinde bulunuyor. Bunun nedeni Amerikan hükümetinin Şükrü’nün 1983’te Beyrut’ta düzenlenen saldırıda kilit rol oynamasıydı. Bilindiği üzere bu saldırıda 300’e yakın Amerikan ve Fransız askeri ölmüştü.
ABD Dışişleri Bakanlığı saldırı sonrası Fuad Şükrü’nün yerini bildirecek kişi ya da kişilere 5 milyon dolara kadar para ödülü verileceğini açıkladı. Düşünün 1983 yılından beri Amerika tarafından aranan adam nasıl İsrail tarafından öldürüldü? Yeri nasıl tespit edildi? Bu adam kırk bir yıl nerede saklandı? İsrail’in Amerika’ya jestini kaç kişi anlayabildi merak ediyorum. İşin bir de bu tarafı var.
Gerçek şu ki MOSSAD bu yapıların içine sızmış durumda. Aynı gün yapılan operasyonlarla, vurulan ülkelerle İsrail birden fazla ülkeye üstü kapalı bir mesajlar verdi.
İsrail bir taraftan Hamas’ı bitirmeye çalışırken diğer taraftan Lübnan’daki Hizbullah güçlerini yok etmek istiyor. O da biliyor ki burada büyük bir tehdit unsuru var. Bölgedeki devlet ve örgütlerin sinir uçları ile oynadığını açıkça söyleyebiliriz. Bugün Yunanistan nasıl ki Avrupa’nın şımarık çocuğu ise, İsrail de Ortadoğu’nun şımarık çocuğudur.
İsrail bölgesel bir savaş istiyor. İran ise bu konuda her zaman temkinli; çünkü olası bir savaşta İsrail, Avrupa ve Amerika’dan oluşacak bir koalisyon ile karşı karşıya kalacak. İran bu savaşı istemiyor. İran içerde de büyük sorunlar yaşıyor. Devrim muhafızlarının içine sızan CIA ve MOSSAD ajanları geçmiş dönemde İran’ın Nükleer sırlarının saklandığı dosyayı çalmıştı. Her zamanki gibi büyük şeytan Amerika olayı inkâr etmiş, olayla ilgisi olmadığını açıklamıştır. Sonuçta herkes bizim küçük enişte gibi geri zekâlı değil. Peki o dosya nerede? Kimlerin elinde? İran içerde ve dışarda bu sorunlarla uğraşırken konvansiyonel bir savaşı göze alamaz.
Sonuç olarak Ortadoğu daha çok olaya ve savaşa gebe. Buradaki esas mesele din ve mezhep savaşlarıdır. Barış ise ne yazık ki çok uzakta. Bu kan binlerce yıldır akmaya devam ediyor. Küçük barış hamleleriyle savaşı durdurmak mümkün değil. Taraflar bellidir: Arap devletleri, İran ve İsrail. Görünen o ki daha çok kan akacak. Bize düşen ise “iki kaplan teorisidir”. İki kaplan kavga ederken araya girme. Biri ölür diğeri ağır yaralanır.
Önceki