Adana şehri, Adana vilayetinin merkeziydi. 19. yüzyılın başlarında Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tarafından işgal edilmiş, 1833 Kütahya Antlaşması ile Mısır’a bağlanmış, 1840 Londra Antlaşması ile Osmanlı Devletine tekrar iade edilmiştir. Bir süre Halep vilayetine bağlı olan Adana, 1867 yılından itibaren vilayet merkezi olmuştur.
1914 yılında yapılan sayıma göre Adana’da 341.903 Müslüman-Türk, 50.139 Ermeni vatandaşı yaşamaktadır.
Mondros mütarekesi sonrası, Adana’da ki görevini Nihat Paşa’ya devreden Mustafa Kemal Paşa 10 Kasım gecesi İstanbul’a hareket etmiştir. Ancak 5 Kasım 1918 tarihinde Ordular ve Menzil Komutanlığına yazdığı emirnamede, her türlü silah ve teçhizatın düşman eline geçmesinin önlenmesini istemiştir. İleride ortaya çıkan direnişte kullanılan silah ve cephane ve teçhizatın bir kısmı Mustafa Kemal Paşa tarafından halka dağıtılanlar olduğu bilinmektedir. Mustafa Kemal Paşa, bazı İttihatçılar gibi daha o günden Milli Mücadeleye karar vermiştir. 24 Kasım 1918 tarihinde İkinci Ordu Komutanı Nihat Paşa komutasındaki Türk Ordusu Adana’dan Toroslar’ın arkasına çekilmiştir. Nihat Paşa bu çekilmeyle silah ve cephanenin düşman eline geçmesini engellemiştir. Bu çekilmeden on beş gün sonra İşgal valisi komutanı Fransız Bremond’la birlikte Fransız askerleri ve General Lesley komutasında İngiliz askerleri Adana’ya geldiler.
Adana’da bulunan yurtseverler 11 Aralık 1918 tarihinde protesto telgrafı çekmişler ve İstanbul’daki bazı gazetelere de protesto methini yollamışlardır. İkinci protesto yazısı da 15 Aralık 1918 tarihinde İstanbul gazetelerinde yayınlanmıştır. Bu protesto telgraflarında Adana Mebusu Suphi Paşa ile Belediye Başkanı Tevfik Kadri (Ramazanoğlu) Bey’in, Müftü Mehmet Tahir Efendi’nin ve Hüseyin (Ramazanoğlu) Bey’in imzaları vardır.
İngilizler tarafından işgal edilen Kilikya bölgesi, Fransızlarla kendi aralarında yapmış oldukları anlaşma gereğince yerlerini Fransızlara bıraktı. İşgale gelen Fransız askerlerinin bir kısmı aslında Fransız üniforması giyen Taşnak ve Hıncak komitelerine üye Ermenilerdir. 21 Aralık 1918 tarihinde Adana, Fransızlar tarafından işgal edildi. Tarihçi Kamil Erdeha, Fransa’nın Suriye İşgal Ordusu Komutanı General Hamlin’in Adana’ya törenle 18 Aralık 1918 tarihinde geldiğinden söz eder.[1] Fransızlar Mondros Mütarekesinden sonra Çukurova bölgesine “Ermenistan” demeyi tercih etmeye başlamışlardı. Georges Picot, Başbakan Clemenceau tarafından “Suriye ve Ermenistan Yüksek Komiseri” unvanıyla bölgeye yollanmıştı. Ali Fuat Paşa, “Milli Mücadele Hatıraları” adlı anılarında Mustafa Kemal Paşa’nın Georges Picot ile görüşmesinde unvanından “Ermenistan” sözcüğünü ret etmesini/çıkarmasını ön koşul olarak ileri sürdüğünü ve bu ön koşul kabul edilmesi sonucunda görüşmenin gerçekleştiğini yazmaktadır.
9 Ocak 1919 tarihinde İşgal Kuvvetleri Kilikya Bölgesi komutanlığına getirilen Albay Bremond, 1 Şubat 1919 tarihinde Adana’ya geldi. Adana’nın ilçeleri ile birlikte tüm idari işlerine el koydu, Türk memurlar yerine Ermeni memurların atamasını yaptı. Posta pullarına “Kilikya” damgasını vurdurdu.
Buna karşı Develi’de, Edirneli Yüzbaşı Ali Ragıp (Tekelioğlu) Bey Adana Bölgesi Kuvayi Milliye Komutanlığına, Topçu Binbaşı Kemal (Doğan) Bey Kilikya Milli Kuvvetler Komutanlığına, Piyade Yüzbaşısı Osman Nuri (Tufan) Bey de yardımcılığına Heyeti Temsiliye tarafından 30 Ekim 1919 tarihinde getirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa Komutanlara atama kararıyla birlikte şu talimatı da vermiştir:
“1-Halkın, teşkilatı içten benimsemesi ve bunun sağlanması için çalışılması.
2-Teşkilatın, Sivas Kongresi’nde tespit edilen nizamnameye uygun yapılması.
3-Karaisalı tarafında toplanacak büyük bir Milli kuvvetin, Adana istikametinde harekete geçerek, Adana’yı zapt etmesi ve Fransızları denize dökmesi.
4-Sivas’tan gizlice ayrılmaları, isim ve kıyafetlerini değiştirmeleri”[2]
Fransızların Adana’yı işgaliyle birlikte Adana’da yaşayan Ermeniler gönüllü olarak Fransız ordusuna yazılmaya başladılar. Bu arada çeteler/komiteler kurarak Türk evlerini basmaya ve yağmaya başladılar.
Bu durum Milli Mücadelenin başlamasına da neden olmuştur. 19 Aralık 1918 tarihinde Karakese köyüne gelen Fransız askerleri ile Dörtyol civarında köylüler arasında çıkan çatışma ilk çatışma olarak kabul edilir. Yine karısı zorla elinden alınan ve kardeşi öldürülen Kara Hasan dağa çıkıp Fransızlarla savaşmaya başlamıştır. Kısa zamanda 300 kişiye ulaşan Kara Hasan çetesinin başarılarından dolayı halk Kara Hasan’a “Paşa” unvanı vermiştir.
1920 yılının Nisan ayından itibaren Pozantı-Tarsus yolu ve çevresi Kuvayi Milliye denetimine girmişti. Bunun üzerine çatışmalar bu bölgede yoğunlaştı. Adana demiryolunun geçtiği Hacıkırı da Milli Kuvvetler tarafından alındı. Toroslar bölgesindeki ilk önemli çatışma olan Hacıkırı çatışmalarında Fransızlara önemli kayıplar verdirildi.
Belemedik baskınından sonra Kavaklıhan çarpışmasında da Fransızlar yenildi. Kuvayi Milliye Pozantı’da da Fransızları hezimete uğratmıştır. İkinci kere Kavaklıhan’da yapılan çatışmalarda Fransızlar bir başarı elde edemeyip geri çekilmek zorunda kalmışlardır. 25 Mayıs 1920 tarihinde de Pozantı işgal komutanı Binbaşı Menil kuşatmayı yararak zor bela geceleyin Tekir mevkiine kaçmış, Pozantı da düşman işgalinden kurtarılmıştır. Pozantı’nın Milli Mücadele’de önemli bir yeri vardır. Adana işgal altında bulunduğundan Pozantı Adana il merkezi olarak kabul edilmiştir. 5 Ağustos 1920 tarihinde Pozantı’ya gelen Mustafa Kemal Paşa gelişmeleri bizzat izlemiş, ilgililerden bilgi almıştır. Silah ve cephane dışında Pozantı’nın sancak olmasını isteyen Pozantılara sancak yerine il kurulmasını tavsiye etmiş ve valiyi de kendilerinin seçmesini söylemiştir. Böylelikle geçici de olsahalk arasından Mersin milletvekili İsmail Safa (Özler) Bey, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilk seçilen valisi olmuştur.
Yeni Vilayet/il düzeni şöyle olmuştur:
“a) Geçici Adana ilinin merkezi Pozantı olacaktır.
b) Mersin sancağının büyük kısmı düşman işgalinde olduğundan, Türk yönetiminde bulunan kısımları ilçe şeklinde örgütlenecek, Tarsus ve Karaisalı ilçeleri ile birlikte, doğrudan doğruya il merkezine bağlanacaktır.
c) Türk yönetimine geçmiş bulunan Kozan ve Osmaniye sancakları bağlı mutasarrıflık olarak kalacaktır.”[3]
Geçici Adana Vilayeti bürokrasisi şu kişilerden oluşmuştu:
“Vali vekili; İsmail Safa Özler, Mektupçu: Süleyman Çelik (Eski Adana Mektupçusu), Kadı: Fevzi Oldaç, Defterdar: Hasan Ataş, Sağlık Müdürü: Dr. Osman Hayri, Maarif Müdürü: Agâh Doğrul, Tapu Müdürü: Mustafa Nuri, Jandarma Komutanı: Binbaşı Cemil (Eski Adana Jandarma Komutanı) Polis Müdürü: Hilmi Tukyu (Eski Adana Polis Müdürü), Belediye Başkanı: Mehmet Fuat Dıblan (Eski Adana Belediye Başkanı), Belediye Meclisi üyeleri: Ahmet Remzi Yüregir, İbrahim Kethüda, Halil Savatlı, Haydarzade Ali, İsmail Karadayı”[4]
1 Haziran 1920 tarihinden başlamak üzere Türk ve Fransızlar arasında (Şemsettin Bolvadin Paşa ile General Dufieux arasında) yirmi günlük bir ateşkes imzalanmış ve Fransızlar kimi kaynaklara göre on beş bini aşkın Ermeni kökenli kişiyi Kozan’dan Adana’ya getirmişlerdi. Önemli kısmı Hacı bayram ve Kuyusu mahallelerinde bulunan Türk evleri işgal edilerek Türkler dışarı atılmıştır.
Evlerinden ayrılmak zorunda kalan yüzlerce Türk, Kuvayi Milliye’nin hâkim olduğu bölgelere sığınmak zorunda kalmışlardır. 11 Haziran 1920 tarihinde yollarda giden Türkleri Kuvayi Milliye kıyafetli bazı Ermeniler, “İleride Ermeni çeteleri var, sizleri Kahyaoğlu Çiftliğinde toplayıp hep birlikte Kuvayi Milliye tarafına götüreceğiz” diyerek Kahyaoğlu Çiftliğine topladıkları Türkleri soymuş, kadınlara kızlara tecavüz etmiş ve sonrasında da öldürmüşlerdir. Bu çiftlikte Ermeni çeteler tarafında öldürülen Türklerin sayısı tam bilinmemekle birlikte yetmiş kişiden fazla olduğu tatmin edilmektedir. Bundan başka Camili ve Dedepınar köylerinde iki yüzü aşkın Türkün çoluk çocuk, yaşlı genç demeden Ermeniler tarafından öldürülmesi üzerine ateşkes kendiliğinden bozulmuş oldu.
10 Temmuz 1920 tarihi, Adana’da yaşayan Türkler için bir kara gün olarak kabul edilir. O gün “Kaç Kaç Günü” olarak tarihe geçmiştir. Başlarında Ermeni Taşnak Komitesi Başkanı ve polis yardımcılarından Vahan Porsumyan, Doktor olan Ciğeryan, Karabet Gülbekyan, Mihran Paskalyan, AgopÇengelyan, Asuri papazı olan kırmızı sakallı Şakkal, avukat Yuvanaki, polis müdür yardımcısı DikranBastırmacıyan, KirkorÇolayna olmak üzere o bölgenin Ermeni ileri gelenleri şehrin sokaklarında “Büyük Ermenistan” sloganları ile dolaşmaya başlamıştı. Yanlarındaki çapulcu Ermeniler, bu hengâme içinde Türk dükkânlarını yağmalamaya başlamışlardı. Bu durumda panik halindeki Türkler kaçışıyor ne yapacaklarını bilmiyorlardı.
Türk istihbaratının adamlarından olan Abdulgani (Girici)Bey o gün için şunları söylüyordu: “Baş açık, yalınayak buraya kadar gelenlerin halleri cidden çok açıklıydı. Evlerinde sakladıkları kıymetli eşyalarını dahi alamamışlar, kimisi aceleyle kıymetli bir şeymiş gibi ellerine aldıkları yastıkların farkına burada varıyorlardı. Annesini, babasını, çocuklarını kaybetmiş insanların durumu da yürekler acısı idi”[5] O gün yaşananları o günün insanları unutmamış ve Kuvayi Milliye taraftarı olmak, aklı başında ve vatan haini olmayan herkes için bir zorunluluk olmuştur.
Aslında 24 Nisan/Teşrinişani 1918 tarihinde Adana’yı terk eden Osmanlı ordusu yerine on, on beş gün sonra İngiliz ve Fransız askerleri yavaş yavaş Adana’ya gelmeye başlamışlardı. İstanbul Hükümeti tarafından İstanbul’a çağrılan Vali Celal Bey’den sonra yaşayan Türk nüfusunu koruyacak hiç kimse de kalmamıştı. Yerine atanan Hürriyet ve İtirafçı vali vekili Abdurrahman ve erkânı zaten tamamen etkisizdi.
Ermeniler, Fransızların kendilerine yaklaşımlarından güç alarak Şişmanyan başkanlığında bir hükümet kurmaya kalktılar. Bu hükümette, jandarma komutanı olarak Hınçak komitesi başkanı KirkorÇolakyan’ı, polis müdürü olarak Taşnak komitesi ikinci başkanı Porsumyan’ı, Defterdar olarak yine Taşnak komitesinden OsepBastırmacıyan’ı, Savcı olarak Fransız-Ermeni Cemiyeti başkanı TatolPergat’ı –ki kendisi Taşnak komitesi üyesiydi-, Sulh Hâkimi olarak Amerikan-Ermeni Cemiyeti Başkanı Mango Cigeryan’ı, askeri komutan olarak da Ermeni Gönüllü alaylarını komuta etmesi için Taşnak komitesinden HaçikVazgen’i atamışlardı.
İlk yaptıkları, zamanında Adana’dan sürülen Ermenilerin alacak verecek davaları için kendi mahkemelerini kurmak olmuştu. Çarşı Pazar dolaşarak önlerine çıkan Türkleri “bana borcunu ödemedin, yanında çalıştım alacağımı alamadım, ineğimi aldın bana para vermedin” gibi ithamlarla suçluyor ve Ermeni polislerin yardımıyla kendi mahkemelerine götürüyorlardı. Ciddi bir terör havası estirmeye ve zengin Türklerin ellerinde ne varsa almaya başlamışlardı. Türkler can derdine düşmüştü. Bu arada etkisiz konumda bulunan Türk jandarmasına rastlanırsa, Türkler jandarmaya sığınarak canlarını kurtarabiliyorlardı.
Abdülgani (Girici)Bey, öldürülen Türklerden Eski Hamam Mahallesi Muhtarı Mustafa Efendi’yi, Nacaran Mahallesinden Nalbant oğlu Halil’i, Kasap Bekir Mahallesinden Arabacı Bekir Efendi’yi, Karasoku’da bakkallık yapan Şevket Bey’i, Mehmet Efendi ile oğlu makinist Kadir Efendi’yi, Kuruköprü Mahallesinden Yusuf oğlu Mehmet ile Hasan oğlu Mehmet’i, Hankurbu Mahallesinden Ali ile Şaban Efendi’yi, Hacıbayram Mahallesinden Şemşettin Necip Efendi ile Mehmet oğlu Hasan’ı, Niğdeli Ali ile Veli oğlu Hamza Efendi’yi, Kayserili Delibaşoğullarından Ömer Efendi’yi, Harapbahçe Mahallesinden Niyazi Ramazanoğlunu, Tepebağ Mahallesinden Mehmet oğlu Fazlı Efendi’yi, Hasan oğlu Abdurrahman Efendi’yi, Alidede Mahallesinden Şevket oğlu Şevki Efendi’yi, Borcu İsmail Efendi’yi ve jandarma olan Şaban Efendi’yi tespit edebilmiştir. Yine Darendeli Mehmet ve Hasan Efendi’yi öldürüp vücutlarını Protestan Kilisesinin duvarlarına astıklarını söylemektedir.
Fransızlara yapılan şikâyetlere karşı Fransız yetkililer, “alacak-verecek meselesidir, bu konuda mahkeme kuruldu biz karışamayız” demektedirler.
Adana’da İran konsolosu olan Asaf Han bile Fransız işgal komutanı ve işgal valisi görevini üstlenmiş olan Bremond’a “Sen Fransız ve Fransız Devletinin temsilcisi değilsin. Ermeni komitecilerinin himeyakarı bir Ermenisin”[6]diyerek tepkisini sunmak zorunda kalmıştır.
Adana’nın bir talihsizliği de, Maraş, Antep taraflarının Kuvayi Milliye tarafından ele geçirilmesi nedeniyle Kozan tarafında bulunan Ermenililerin Fransız askerleri ile birlikte Adana’ya gelmesidir. Dışarıdan gelen azınlıklarla birlikte Adana’nın 1920 Haziranında nüfusu iki yüz elli bine ulaşmıştır. Bu durum özellikle ikamet etmeye yarayan ev sayısının çok üzerindedir. Yaklaşık on üç bin ev olduğu düşünülürse, Abdülgani (Girici)Bey’e göre bir eve yirmi kişiden fazla insan düşmektedir. On Temmuz günü yaşananlar aslında Türklerin Adana’dan kovulmaları için yapılmıştır.
Türkler kovulduktan sonra, 28 Temmuz 1920 tarihinde, Ermeni Komitecilerinden ArşakBızdıkyan başkanlığında bir heyet ile Rumları/Yunanlıları temsil eden Avukat Yuvanaki başkanlığındaki bir heyet ve Asuri papazı Sarı saçlı Havaca Feytullah oğlu Hanna başkanlığında bir heyet Ermeni-Rum-Asuri ittifakını oluşturarak Adana’da bulunan Hıristiyanların birleşmesini sağlamışlardır.
Ermeni-Rum-Asuri ittifakını oluşturan bu yapı beş ana maddeden oluşmuştur. Bu maddelere göre;
1-Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti adıyla bir devletin kurulmasına,
2-Bu devletlerin bakanlarının bu uluslardan olan kişilerce oluşturulmasına,
3-Kurulacak devletin Batı Anadolu’yu işgal etmiş olan Yunan Devletine yardım etmesine,
4-Asuri göçmenlerine yerleşim sağlanmasına,
5-Türklerden kalan taşınır ve taşınmazın bu üç ulus tarafından adilce paylaşılmasına karar verilmişti.
Bu üçlü ittifak, 4 Ağustos 1920 tarihinde geniş kapsamlı bir toplantı yapmışlar arkasından “Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Devleti” kurduklarını herkesi kiliseye çağırarak ilan etmişlerdir. Kilisede açıklamayı, Rum/Yunanlılar adına Avukat Yuvanaki, Doktor Yusufaki, Simsar Sarı Kosti, Vasil Efendi, Ermeniler adına OsepBastırmacıyan, KirkorManguyan, Kozan Mebusu olan Makapos, Tüklikyan ve pek çok Ermeni ileri geleni yapmıştır. Kilisede Fransızların Ermenilere vaat ettiklerini içeren bir belge de okunmuştur. Belge için AbdulganiGirici’nin “1920 Adana Mezalimi Hatıraları” isimli çalışmasına bakabilirsiniz.
Bu sırada Adana’da zulümden kaçamayan bir kısım yoksul ve hasta Türkler ile Hürriyet ve İtilaf Fırkasına/Partisine mensup üst düzey yönetici on, on beş kişi dışında Türk kalmamıştı. Hürriyet ve İtilaf Fırkası Adana başkanı ve Adana Belediye Başkanı görevine getirilen Hafız Mahmut Efendi başta olmak üzere kimseden bir ses çıkmamakta, yaşanılanlara itiraz edilmemektedir.
5 Ağustos 1920 tarihinde sabah kilisede toplanan Ermeni, Rum ve Asuri kalabalığı, ellerinde Ermeni ağırlıklı bayraklarla –elbette ki Yunan bayrakları ve Venizelos’un fotoğrafları da vardı- Hükümet konağına doğru yürüyüşe geçtiler. Kalabalığı sözde kurulan devletin yöneticileri arabaların içinde takip ediyordu.
Hükümet Konağının önüne gelince, işgal kuvvetlerinin bulunduğu kısma yönelmeyerek, Hürriyet ve İtilafçı vali Bağdadizade Abdurrahman’ın bulunduğu kısma yöneldiler. İşbirlikçi valinin odasına Ermeni Muhafız kıtası komutanı olan Çakan Dağıştanoğlu yanındaki süngülü bir manga Ermeni ile girdi. Odada Vali Bağdadizade Abdurrahman, Hürriyet ve İtilaf Fırkası başkanı ve Belediye Başkanı Hafız Mahmut Efendi, Savcı Zihni Hoca, Hürriyet ve İtilafçı Bekir Hoca, Ziraat Müdürü Nuri Bey ayakta konuşuyorlardı. Çakan Dağıştanlıoğlu, valiye Türkçe olarak; “Efendiler, bu saatten itibaren Türk Hükümeti tarihe mal olmuştur. Bu havalide Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti dünden beri istiklalini ilan etti. Yeni devletin cumhurbaşkanı, başvekil ve nazırları geliyor. Bundan sonra bina bu devletindir. Lütfen odayı terk edip koridorlara çıkın, dizilin. Cumhurbaşkanı geçerken alkışlayın” emrini verdi. [7]
Sözde Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Devleti Erkânı şu kişilerden oluşuyordu.
-Cumhurbaşkanı Doktor Damatyan,
-Başbakan Şişmanyan,
-Dışişleri Bakanı KalosKeşişyan,
-İçişleri Bakanı Portakalyan,
-Adalet Bakanı Avukat Yuvanaki,
-Sağlık Bakanı Doktor Yusufaki,
-Ziraat ve Orman bakanı Nalbant Yemeniciyan,
-Ticaret bakanı KefsizyanOhannes,
-Milli Eğitim Bakanı Doktor KirkorHanguyan,
-Savaş Bakanı Porsumyan Vahan,
-Maliye Bakanı Doktor Ciğeryan,
-İaşe Bakanı Gülbekyan Karabet,
-Posta Telgraf Bakanı AgopÇengelyan,
-Denizcilik Bakanı TastaryanMihran,
-Bayındırlık Bakanı ArşakBızdıkyan,
-İskan Bakanı RopenDağıstanlıyan,
-Din İşleri Bakanı Baş Ruhani SarkisYemeniciyan.
Sözde Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Devleti’nin Adana Belediye Başkanı Artin Zenginoğlu olurken, Belediye Meclisi de şu kişilerden oluşuyordu. Havaca Feytullah oğlu Hanna, Havaca Şakiro, KozacıSado, SerkisTerziyan, Güdükyan Terzi, OsepBastırmacıyan, ArtinÇobanyan, Simsar sarı Kosti, KoçakyanoğluArtin, RupenÇakalyan, Haki Maliyevi, Ali İhsan Kemancıyan, BiberyanArtin, Samet Kuyumcıyan.
Ankara Hükümeti ile ateşkes yapan Fransa’nın o günlerde sözde Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Devleti kurulmasına izin vermeyeceği açıktı. Nitekim topçu Yüzbaşı Mirlan komutasındaki süngülü Fransız askerleri kısa süre sonra Hükümet Konağını kuşattılar ve toplanan kalabalığı dağıttılar. Hükümet konağına giderek sözde Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Devletinin orada bulunan bütün erkânını gözaltına alıp, kamyonlara bindirerek Karataş’a oradan kayıklarla Mersin limanındaki Fransız gemisine götürdüler. Bir kısmını da evlerinde ev hapsi cezası verdiler. Sözde Büyük Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti Devletinin ömrü de iki bilemedin üç saat sürmüştü.
Bu arada Hürriyet ve İtilafçı Hainler, bir bildiri hazırlayarak, Kuvayi Milliye cephelerine Fransız uçakları ile attırmışlardır. Tarihi bir belge ve ibret için Abdülgani Giricinin kitabından aynen yazıyorum.
“Muhterem hemşeriler;
Hemen bir ay var ki bin yıllık ecdat yadigarı olan güzel şehrimizi terk etmeniz yüzünden uğradığımız şahsi ve mali felaketlerin tesiri ile kalbimiz kan ağlamaktadır. Nasıl ağlamasın ki bir taraftan sizler, zavallı mahzun hemşerilerimiz ağaç diplerinde, kimsesiz, ıssız köylerde sefil ve perişan inlerken diğer taraftan sanki vazgeçmiş gibi bıraktığınız emval ve eşyanızın muhafazası, birçok yağmacıların idamlarına rağmen tamamıyla mümkün olmamaktadır.
Felaket bundan ibaret olsaydı bunu da telafisi kabil olan ziyanlarımız arasında görür, elbette bir gün bu karanlık gecelerin nihayete ereceği ümidi ile müteselli olurduk.
Fakat Heyhat… Gittiğiniz yanlış yolda vatanımızın, zavallı milletimizin hukuk, hakimiyet ve saltanatını da beraber sürükleyerek bütün Alem-i İslam’ı dilhun edecek zayiatlara sebebiyet verdiğinizi görerek tahammülsüz günler geçirmekteyiz. Vakıa cidden her türlü taarruz ve zayiatımız bakımından bir hal-i emniyette bulunuyorsak da endişe-i vatan ve millet bizi ruhen pek acı ıstıraplara sevk etmektedir. Bugün şehirde Türk hâkimiyeti namına memurların yarısı kaçmış bir hükümet binası ile kapalı dükkânlardan, mühürlenmiş evlerden başka bir şey kalmamıştır.
Yüzlerce seneden beri Osmanlı saltanatı altında mesut ve bahtiyar yaşayan zavallı Adana bu kadar feci bir akıbeti henüz görmemişti. Biz onu güya işgal mevkiinden kurtarmak fikri ile bu hallere düşürdük ve yerimizi yurdumuzu kendi ellerimizle berbat ve perişan ederek vatandaşlarımızın iştiha-i siyasisini kabartmaya sebep olduk.
Şehirde Müslümanların büsbütün azaldığını gören Ermeniler bu son fırsatı kaçırmamak üzere üç gün evvel diğer Hıristiyanları da kendi emellerine hizmet ettirerek ‘Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti’ namıyla ilan-ı istiklale ve ertesi günü de hükümeti işgale kadar cesaret gösterdiler.
Biz de şurada kalan birkaç bin Müslümanlar, neden olursa olsun ürkerek veya çetelerin aklına uyarak şehri terk etseydik bugün Adana’da hâkimiyeti Osmaniye kendi kendine sönecek ve Fransızlara küserek dağlara, kırlara düşen zavallı milletimiz bir daha şehrin hava-i hürriyetine kavuşamayacaklardı.
O vakit acaba şehri yakacağını, her tarafı yıkacağını ilan edip dururken hakikaten birçok yerlerin yakılıp yıkılmasına sebep olan çeteler bu hüsran karısında ne yapacaklardı?
Bereket versin ki samimiyetinden şüphe etmediğimiz Fransa siyaseti bu son Ermeni cüreti karşısında artık kudreti âlicenabânesini tamamıyla izhara fırsat kazanarak hükümeti işgale gelen Kilikya Cumhuriyeti heyetini süngü ile kapıdan dışarı atmış ve hâkimiyeti Osmaniye’nin Adana’da her türlü taarruzdan masun bulunduğunu bilfiil ispat etmiştir. Fransızların idare-i sabıkasından birtakım lakaydi asarına tesadüf olunduğu iddia edilse bile şu son hareketin ulviye ve kıymet şinaslığı karşısında her Müslüman bir hissi hürmetle eğilmelidir.
Biz bunu itiraf-i, bir vazife-i insaniye biliyoruz. Zararlı ve aldatıcı bir lisanla bizde kabahati tamamen Fransızlara ve esirlerine yükletebilirdik. Fakat bundan ne kazanacaktık? Bir parça gurur-ı millimizin okşanması değil mi? Hâlbuki bu o kadar fena bir okşayıştır ki koca bir milleti koltuklaya koltuklaya izmihlale sürüklemiş ve en sonra bugünkü feci akıbete duçar etmişti. Görüyor ve acı acı anlıyorsunuz ki buna mukabil ne Fransızlar denize dökülmüş ve ne de çeteler sizi evlerinize yerleştirmiştir. Duçar olduğunuz sefaletler, uğradığınız maddi felaketler bir ders halinde kesemize kalmıştır.
Bizi hıyanetle itham ederken belki artık hıyanet-i vatan-iyenin hangi tarafta bulunduğu, mahzun ve mazlum ahalimizin koyun sürüsü gibi şurada burada nasıl kapışılıp ifna edildiği anlaşılmıştır. Eğer bu kadar tecrübe kafi ise rica ediyoruz, işlerinize güçlerinize başlayınız. Şüphe ettiğiniz Fransız siyaseti şu son hareketi ile size en kati teminatı vermiş oluyor. Çetelerin de son felaketini gözlerinizle görüyorsunuz. Size yolunu şaşırmış mahzun bir vatandaş, bir kardeş his ve merhameti ile acıyarak rica ediyoruz.
Evleriniz, eşyalarınız büsbütün mahvolmadan Fransızlardan aldığımız müsaadeden istifade ediniz. Bir haftaya kadar şehre geliniz. Birinizi burnu kanamayacak, hiçbir şahıs tecziye edilmeyecektir. Bir atiyi bir de hali göz ününe getirerek çıkmaz maceralara kapılmayınız. Çoluğunuza acımıyorsanız bari nesli atiye kıymayınız. Burada bir ümit-i refah ve hâkimiyet, orada bir hüsran ve felaket vardır. Bunların tercihini size bırakıyoruz. Son günlerini yaşayan çetecilikle davanın kazanılamayacağını, sulhun hâkimiyeti Osmaniye’de bıraktığı sevgili memleketimize ancak itidal ve basiretle sahip olacağınızı biliniz. Gelirseniz sevgili Padişah ve Halifemizle hükümetin ve aklıselimin emrine itaat ederek sefalet ve perişaniyetten kurtulursunuz. Gelmezseniz hain bir inat ve cehaletle belki de sonunda vilayetimizin elden çıkmasına sebep ve lanet-i ebediyete müstahak olursunuz.Cenab-ı Hak cümlenizi tarik-i akıl ve mantıktan ayırmayın. Âmin. 7 Ağustos 1920(1336)
Vali; Abdurrahman – Müftü: Münir – Belediye reisi: Mahmut Celalettin”[8]
Hürriyet ve İtilafçıların hainlikleri bu kadarla sınırlı değildir. Haçın Kasabasının altı yedi ay boyunca süren çarpışma sonucu Kuvayi Milliye tarafından kurtarılması üzerine, işbirlikçi hain Hüseyin İlhami’nin çıkardığı “Adana Postası” isimli gazetede Ermenilere taziye sunulurken, Kuvayi Milliye’ye lanetler okunmaktadır. Hain Fanizade Ali İlmi Bey’in çıkardığı “Ferda” isimli gazetede “Adana Postası”ndan geri kalmamakta ve yurtseverlere lanetler okumaktadır.
“5-6 aydan beri çetelerin muhasarasına maruz kalan Haçın bu hafta içinde sükut etmiştir. Kemalistler Haçın’ı düşürmek için birkaç tane top getirmişler, uzun müddet devam eden bombardımanlarla Haçınlıların kuvveti mukavemetlerini kırabilmişlerdir. Bunda mutaarrızlar/saldırganlar için hiçbir şan ve şeref yoktur.
6 aydan beri her türlü icap ve mukavemetten mahrum, biçare bir halkı sıkıştıra sıkıştıra ezip bitirmeyi her fikri beşer tel’in etmekten çekinmez. Türk namusu millisi bu çete denaetlerinin kendisine izafe edileceği endişesi ile tahribatın tamamen Türk şerefi ve haysiyetini rahnedar edeceğini düşünmeyecek derecede cahil ve rezil olan bu heriflerden iğrenmemek kabil değildir. Bu vahşiyane hareketten dolayı bütün Ermeni vatandaşlarımıza arzı teessür ederiz. Ve hatta bu teessürü izhar edemeyecek derecede mahcup ve müellimiz. Biliyoruz ki bu hainler maatteessüf millettaşlarımızdan bulunuyorlar. Lakin şu da muhakkaktır ki artık zulme ve vahşete karşı kim ne derse desin bağırarak ızhar’ı nefret ve istikrah edecek bir seviye-i ahlakiyede bulunuyoruz. Ermeni vatandaşlarımızın bununla müteselli olarak taziyet ve tesellilerimizi hün-i telakki buyurmalarını rica ederiz. FERDA 25 Ekim 1920.”
Yine Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Haçın’ınKuvayi Milliye tarafından Ermenilerin elinden kurtarılmasına duyduğu üzüntüyü dile getirmiş, Ermenilere taziyelerini sunmuşlardır.
“Hürriyet ve İtilaf Fırkası Riyasetinden Ermeni Vatandaşlarımıza;
Bilumum anasır-ı Osmaniye arasında muhafaza-i ahenk ve irtibatı en kutsi bir vazife-i siyasiye ad ve bütün mücahedatında/Allah yolunda çalışmasında daima bu gayeyi istihdaf eden Hürriyet ve itilaf Fırkası, Kemalist çeteleri aylardan beri Haçın üzerine devam eden tazyike bu son günlerdeki taarruzatından ve nihayet Haçın’ın feci bir surette sükûtu haberlerinden dolayı müteessir bulunan Ermeni vatandaşlarımıza en kalbi hissiyat-ı tesliyetkaranesini arz eder.
Kemalistlerin bilatefrik irtikâp ettikleri facialar karşısında mücahedat-ı vatanperveranesine devam eden Kulübümüz, bu harekâtı şekavetkaraneyi camiayı Osmaniye ve menfaat-i İslamiyeye karşı yapılmış en müthiş bir tecavüz şeklinde mütecasirlerini nefret ve lanetle yâd eder.
Fırka Reisi Mahmut Celal.”
Hürriyet ve İtilaf düşüncesi dün olduğu gibi bugünde Milli Mücadele’ye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne, yani Anayasamızda yer alan laik, demokratik, sosyal, hukuk devletine karşıdır. İşte bunun için Hürriyet ve İtilafçıları iyi bilmemiz gerekmektedir. 1920 yılının Adana’da ki önemli işbirlikçi hain Hürriyet ve İtirafçıları şunlardır: Hafız Mahmut Celal, Bağdadizade Abdurrahman, Konyalı dava vekili Asım, Şıhgaripzade Kemal, Ferda gazetesi sahibi Fanizade Ali İlmi, Polis müdürü Yolgeçenli Yusuf Ziya, gazeteci Hüseyin İlhami, Mektupçu Ferit, Zihni Hoca, Bekir Hoca, Muhtar Tahsin Hoca, Doktor Ali Hikmet, Doktor Naci, Saatçi Hafız Nazif, Karamanlı Mustafa, Polis Müdür yardımcısı Çolakyan, Komiser Tahir, Fransız casusu olduğu sonradan tespit edilen Ata Derviş, müftü Münir Hoca bu işbirlikçilerden sadece birkaçıdır.
Bu hainler, öylesine ileri gitmişlerdir ki, 14-15 Temmuz 1921 Kütahya savaşları sırasında Yunan Ordusunun Türk Ordusunu geri püskürtmesi üzerine Şıhoğlu Camisinde Bekir Hocanın imamlığında Mevlidi Şerif okutmuşlar ve Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşlarının yakalanıp Atina’da asılmaları için dua etmişlerdir.
Hürriyet ve İtilaf Fırkası başkanı Hafız Mahmut Celal daha önceleri camide Mustafa Kemal ve arkadaşlarına lanet okuyan pek çok vaaz da vermiştir. Örnek olarak 16 Nisan 1920 tarihinde camide verdiği vaazı yine istihbarat elemanı Abdülgani Bey’in anılarından aktarıyorum:
“Ey Cemaati Müslim’in;
İşte kitap yazıyor; Hazreti Peygamber Efendimiz buyurmuşlardır ki cenklerde bir Müslüman on tane gâvura karşı kor. Amma şimdi devir değişti. Top, tayyare, mitralyöz, tank çıkınca cenklerin rengi başka başka şekiller aldı. Bizim gibi Birinci Dünya Harbinden mağlup çıkmış, ordusunun elinden silahı alınmış bir devletin, modern silahlı düşmanların karşısına çıkması için Mustafa Kemal gibi deli olması lazımdır. Bizim yapacağımız iş ve vazife Padişah efendimizin, muvaffakiyeti ile memleketimizin asayişini ve hükümetini yürütmeye gelen Fransa devleti muazzamasının idarecilerine itaat etmektir.
Büyük ordularla harbi kaybetmiş Mustafa Kemal ve arkadaşları biçare, kimsesiz, her şeyden yoksun kalmış Anadolu’yu soyup beş-on kuruş vurarak Enverler, Talatlar, Cemaller gibi küffar diyarlarına kaçacaklardır.
Padişahın ve Halifenin emirlerine itaat etmeyen caniler, bağiler, hırsızlar, vatan hainleri Mustafa Kemal ve arkadaşları bu milletin başına ikinci bir belayı azim olmuşlardır. İşte Padişah efendimizin orduları ve Yunan kahramanlarının, yakında bunları hayyen/canlı veya meyten/ölü tutacaklarına ve bu millete yapmak istedikleri kötü, ahlaksız hareketlerine mani olacaklarına inanın”[9]
ABDULGANİ (GİRİCİ) BEY
1 Temmuz 1901 tarihinde Adana’da Cami köyünde doğdu. Öğretmeni Ahmet Remzi Yüreğir’in katkısı ile yurtsever bir kişi olarak yaşama atılan Abdulgani Bey, genç yaşta istihbarat çalışmalarına katılmıştır.
“Gani Girici, Ahmet Remzi Yüregir’in yanında yardımcısı ve ElazizliÖküzlü Alo, Oduncu Hasan kimliği ve bazen de düzenlenen bir sahte muallim yardımcısı vesikası ile Adana şehri içinde ve dışında halkın Milli Kuvvetlere bakış açısı, manevi vaziyeti, iş ve sosyal durumu, işgalci Fransızlarla, Ermeni ve Asurî çetelerinin faaliyetleri, halka yaptıkları zulüm, işkence ve işledikleri cinayetler, hangi semt ve köylerde işgalci jandarma karakollarının bulunduğu, Yüreğir Ovası’nda katledilmekten kaçıp kurtulan köylülerin, Fransız komutanın ‘geri dönün’ çağrısına uyup uymadıklarını bildirmekle görevlendirilmiştir. Bu faaliyetleri sırasında, Fransız ajanları ve yanlısı bazı kimseler tarafından casus olduğu anlaşılarak ihbar edilen ve Fransız Divan-ı Harp Reisi tarafından idama mahkûm edilen Gani Girici, bir gizli istihbarat elemanı olarak aldığı bilgileri Ankara’da bulunan Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğü’ne aktarmıştır.”[10]
Oldukça zeki olan Gani Bey, Milli Mücadele taraftarı “Yeni Adana” gazetesini eşeğinin eyerinin altına saklayıp köylere dağıtırken, Fransız askerleri tarafından yakalanmış ancak hazır cevaplığı ve soğutkanlığıyla düşman askerlerinin elinden kurtulmuştur. Fransız askerlerine söylediği şudur: “Ben bu gazeteleri dağıtıp satmıyorum. Aksine, General Dufieux’un emrinde çalışıyor, bu gazeteleri altın karşılığında topluyorum.” Cebinden de birkaç altın lira çıkarınca askerler ikna olmuş ve onu serbest bırakmışlardır.
Abdulgani Girici, Pozantı Kongresinde yer almış, Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nde de görev yapmıştır. Cumhuriyet Halk Fırkası’nda da hemen hemen her kademede görev yapmıştır. Milli Mücadelede sonrası CHF tarafından halkı aydınlatan konuşmalar, konferanslar düzenlemekle görevlendirilmiştir.
Tarımda verim düşüklüğünü artırmak için Türkiye’ye tohum getirilmesi ve tarımın gelişmesi içinde çalışmaları olmuştur.
Kahraman gazimiz Gani Girici 25 Ocak 1989 tarihinde Adana’da vefat etmiştir.
Adana’da Ermenilerin yaptığı zulüm ve binlerce insanın evinden ayrılmak zorunda kalması, yollarda çektikleri dışında Camili Köyü katliamı gibi vahşice Türklerin katledilmesine sesini çıkarmayan bu hainler, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına lanet okumaya Adana’nın kurtuluşuna kadar devam etmişlerdir. 20 Ekim 1921 tarihinde yapılan Ankara Antlaşması ile Adana bölgesi de 1 Aralık 1921 tarihinde Türk ordusuna teslim edilmiştir. Yukarıda isimlerini belirttiğimiz Hürriyet ve İtilaf Fırkası mensupları ve işbirlikçiler Adana’dan çekilen Fransızlarla birlikte Adana’yı terk etmişlerdir.
10 Ağustos 1920 tarihinde Sevres Antlaşmasının imzalanması ile işgallerin geçici olmadığı ortaya çıkmıştır. 2 Ekim 1920 tarihinde Konya’da çıkan Delibaş İsyanı, Adana Kuvayi Milliyesi için iyi olmamıştır. Adana’da bulunan 41. Tümene bağlı birlikler Delibaş İsyanını bastırmak için Konya’ya yollanınca Adana cephesi zayıf kalmıştır. Zayıflığı örtmek için halk arasında “Sinan Paşa” denilen Sinan (Tekelioğlu)Bey tarafından yüzeli kişi ile Adana’ya düzenlenen baskın da başarısız olunca moraller iyice bozulmuştur. Fransızların karşı saldırıları sonucu Adana ve çevresindeki tüm cephelerde bir çözülme görülmüştür.
Ekim ayının on beşi on altıya bağlayan gece Kozanoğlu Doğan Bey komutasındaki Kuvayi Milliye Nisan ayından bu yana ablukaya alınmış olan Haçin’i ele geçirmesi sayesinde moraller bir nebze düzelmişti. Haçin’e kaymakam olarak atanan yedek subay Saim Bey 15 Kasım 1920 tarihinde Fransızlar tarafından yapılan karşı saldırıda şehit düşmüştür. Daha sonra Haçin ilçesinin ismi “Saimbeyli” olarak değiştirilmiştir.
20 Ekim 1921 tarihinde Fransız temsilcisi Franklin Bouillon ile Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey arasında Ankara Anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre Suriye sınırı Hatay dışında bugüne benzer şekilde çizilmiştir. Fransızlar 20 Aralık 1921 tarihine kadar Türkiye içinde kalan askerlerini çekmeyi kabul etmişlerdir.
Adana’nın Türklere devir teslimi 5 Ocak tarihine kadar sürmüştür. 5 Ocak 1922 tarihi Adana’nın Kurtuluş Günü olarak gösterilmesine karşın farklı tarihler konusunda tartışmalar vardır. Adana Kuvvetler Komutanı Muhittin (Akyüz)Paşa’nın 5 Ocak 1922 tarihinde işgalin sona erdiği gerekçesiyle Genelkurmay Başkanlığına yolladığı telgraf nedeniyle Adana’nın kurtuluşunun 5 Ocak 1922 tarihi olarak kabul edilmesi mantıklı görülmektedir.
Adana’da yurtseverlerin İstanbul’da yayınlanan protesto telgraflarından yukarıda söz etmiştim. Bu telgrafları çekenler yakın çevrelerindeki yurtseverlerle birlikte gizli olarak bir direniş örgütü kurmuşlardır. Bu kuruluşun amacı daha çok yapılan haksızlıkları deşifre etmek, işgalcileri iç ve dış kamuoyunda protesto etmekle sınırlıdır. Bu arada Fransızlar tarafından Suphi Paşa’ya Kilikya genel Valiliği teklif edilmiş ve valiliğin babadan oğula kalacağı güvencesi de verilmiştir. Yurtsever Suphi Paşa doğal olarak bu teklifi ret etmiştir. İstanbul’da bulunan bazı Adanalı gençler de Kilikyalılar Cemiyeti kurmuşlardır. Derneğin kuruluş amacı, Kilikya bölgesinin Türk olduğunun kamuoyuna anlatılması ve işgallerin sona erdirilmesinin istenmesi şeklinde özetlenebilir.
Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Mustafa Kemal Paşa’nın emri ile Niğde’de kurulmuştur. Yörenin işgalini Kayseri’de çıkan “Erciyes” gazetesinde bir açık mektup olarak yayınlatıp protesto etmişlerdir. Cemiyet Mustafa Kemal Paşa’nın emirleri doğrultusunda çok yönlü çalışmış, Kuvayi Milliye’nin iaşesi ile uğraşmış, yardım toplamıştır. Karaisalı’nın Kuvayi Milliye tarafından kurtarılması üzerine cemiyet Karaisalı kasabasına taşınmıştır. Cemiyette Ahmet Remzi (Yüreğir) Bey, Sinan (Tekelioğlu) Bey, Karaisalı Kaymakamı Şeyh Saadettin Efendi, Kethüdazade İbrahim Bey, Manisalı Ali Bey, Zamir Damar (Arıkoğlu) Bey, Karaisalı Müftüsü Hacı Mehmet Efendi, Karaisalı Belediye Başkanı Mustafa (Akdağ) Bey, Karaisalı Jandarma Komutanı Hasan (Akıncı) Bey, Kozanlı Ahmet Cevdet (Çamurdan) Bey bulunuyordu.
Mersin’de de “İslam Hayır Cemiyeti/CemiyyetülİslamiyyetülHayriyye” adı altında Müftü Abdullah Sadık Efendi başkanlığında bir dernek kurulmuştur. Yönetici kadrosu ise; Galip Hasip Bey, Hacı Yakup Ağazade Hacı Ömer Lütfi (Kutay) Efendi, Hıdırzade Ali Efendi, Nüfus Müdürü Ziya (Yalaz) Bey, Belediye hekimi Hayri (Tolunay) Bey, Hacı Yusuf Ağazade Tahsin Bey’den oluşmaktaydı. Görünürde hayır işleri yapan dernek, Milli Mücadele düşüncesini yaymakta, gençleri bir araya toplamakta ve silahlandırıp jandarma gönüllüleri arasında katmaktadır. Ayrıca “Şii İslam Hayır Cemiyeti” ve “Sünni İslam Hayır Cemiyeti” adı altında mezhepsel dernekler de kurulmuştur. Ancak bu dernekler daha çok Milli Mücadele aleyhine çalışmış ve Fransızlarla işbirliği yapmış derneklerdir. İçlerinden üç beş namuslu yurtsever çıksa da özellikle Sünni olan kesimde ezici çoğunluk işbirlikçidir. Bu kişiler evlerine dükkânlarına Fransız bayrağı asmakta bir sakınca görmemişlerdir.
Bu arada Mersin’de Ermeniler birleşip bir cemiyet kurmuşlar yine “Rum/Yunan Cemiyeti” kurulmuş, “Hıristiyan Araplar Cemiyeti”, “Kürt Yardım Cemiyeti” de kurularak Türk düşmanlığı yapılmıştır. Fransızların Yahudiler için ayrı cemiyet kurma istekleri, Mersinli Yahudiler tarafından kabul edilmemiş ve Türk düşmanlığı yapılmamış hatta Türkler lehinde çalışmalar da yapmışlardır. Fransızların Türk düşmanlığı oluşturmak amacıyla kurdurduğu derneklerden Kürt Yardım Cemiyeti de, Fransızların oyununa gelmemiş, İslam Hayır Cemiyeti ile birlikte hareket ederek Fransız oyununu bozmuştur.
Adana ilini Kronolojik bir çalışma ile özetlemek istiyorum:
31 Ekim 1918 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa Adana’ya gelerek Limon VonSanders’ten Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığını devralmıştır.
3 Kasım 1918 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa, Adana’nın mülki ve askeri yöneticileri ile toplantı yapmıştır.
4 Kasım 1918 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa, Adana’da Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile görüşmüş durum değerlendirmesi yapmışlardır.
5 Kasım 1918 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa Mersin’e giderek, orada mülki ve askeri yöneticiler ile görüşme yapmıştır.
7 Kasım 1918 tarihinde, Yıldırım Orduları Grubu kaldırılmış, Mustafa Kemal Paşa Harbiye Nezareti emrine verilmiştir.
9 Kasım 1918 tarihinde, İskenderun İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
10 Kasım 1918 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa yerini Nihat Paşa’ya bırakarak Adana’dan ayrılmıştır. Bu arada Musul’da İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
14 Kasım 1918 tarihinde, İskenderun’a Fransız askerleri de çıkmıştır.
20 Kasım 1918 tarihinde, Adanalı gençler işgale karşı bir araya gelmişlerdir.
11 Aralık 1918 tarihinde, Dörtyol Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Adana halkı tarafından İstanbul gazetelerine işgali protesto eden telgraf yollanmıştır.
15 Aralık 1918 tarihinde, Adanalılar İstanbul gazetelerinde yayınlanması için ikinci kez protesto telgrafı yollamışlardır.
17 Aralık 1918 tarihinde, Mersin İngilizler tarafından işgal edilmiştir.
19 Aralık 1918 tarihinde, Dörtyol Karakese Köyünde işgale karşı ilk kurşun atılmıştır. Bu arada Tarsus’ta Fransızlar tarafından işgal edilmiştir.
21 Aralık 1918 tarihinde, Adana Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. Kilikyalılar Cemiyeti kurulmuştur.
27 Aralık 1918 tarihinde, Pozantı işgal edilmiştir.
1 Ocak 1919 tarihinde, Fransız Yarbay Romieu komutasında Ermeni Gönüllü Alayı Mersin’de karaya çıkmıştır. Dörtyol Özerli Köyünde Ermeni zulmü yaşanmıştır.
7 Ocak 1919 tarihinde, Abdo Ağa Çiftliğinin Ermeniler tarafından baskını ve Türk jandarmalarına yapılan saldırı sonucu iki jandarmanın şehit edilmesi.
10 Ocak 1919 tarihinde, Abdo Ağa Çiftliği tekrar saldırıya uğramış ve çiftlikte bulunan on beş kişinin şehit edilmiştir.
16 Ocak 1919 tarihinde, Kaymakam Anfre’nin Mersin’e gelmesi ve göreve başlaması.
18 Ocak 1919 tarihinde, Kilikyalılar Cemiyetinin işgale karşı protesto bildirisinin yayınlanmıştır.
30 Ocak 1919 tarihinde, bölgeye genel vali olarak atanan Albay Bremond’un gemiyle Mersin’e gelmiştir.
31 Ocak 1919 tarihinde, Albay Bremond trenle Adana’ya gelmiştir.
3 Şubat 1919 tarihinde, Akköprü ve Çiftehan Fransızlar tarafından işgal edilmiştir.
10 Şubat 1919 tarihinde, Adana’da Türk dükkanları Ermeniler tarafından yağmalanmıştır.
18 Şubat 1919 tarihinde, Zeytunlu Ermeni Arşak Çavuş ve çetesinin Seğmenli Köyüne yerleşmiştir.
20 Şubat 1919 tarihinde, Zeytunlu Ermeni Arşak Çavuş ve çetesi Tece köyünü basmıştır.
23 Şubat 1919 tarihinde, Zeytunlu Ermeni Arşak Çavuş terör estirmeye devam etmiş, Yeniköy’de altı kişiyi öldürmüştür.
25 Şubat 1919 tarihinde, Ermeni ve Fransız zulmüne dayanamayan Vali Nazım Bey ve Jandarma Komutanı Haşim Bey’in isyanı ve ilk çatışmaların başlaması.
26 Şubat 1919 tarihinde, Albay Bremond, Pamukçuzade Aziz Efendi’den beş bin lira ceza parası almıştır.
3 Mart 1919 tarihinde, Jandarma Komutanı Haşim Bey, Suriye’de bulunan esir kampına gönderilmiştir.
4 Mart 1919 tarihinde, Dellal Mustafa öldürülmüştür.
7 Mart 1919 tarihinde, Feke Fransızlar tarafında işgal edilmiştir.
8 Mart 1919 tarihinde, Kozan Fransızlar tarafında işgal edilmiştir.
12 Mart 1919 tarihinde, Kaymakam Anfre, Mersin Belediye Başkanlığına işbirlikçi Arzuhalci Mahmut Raci’yi atamıştır.
18 Mart 1919 tarihinde, Kilikya Olağanüstü Komiseri George Pico Adana’ya gelmiştir.
20 Mart 1919 tarihinde Dörtler Konseyi toplanmıştır.
12 Nisan 1919 tarihinde Ermeni askerleri Kayırlı Köyü’ne saldırmıştır.
28 Nisan 1919 tarihinde, Genel Vali Bremond halktan silahlarını teslim etmelerini emretmiştir.
1 Mayıs 1919 tarihinde, evinde mermi bulunan Ramazanoğlu Tevfik Kadri Bey tutuklanmıştır.
2 Mayıs 1919 tarihinde Tevfik Kadri Bey Taşköprü başında çarmıha gerilmiş ve kırbaçlanmıştır.
3 Mayıs 1919 tarihinde, ermeni çetesi Arslanköy bucağını basmıştır.
5 Mayıs 1919 tarihinde, Kilikya Fransız Komutanlığına atanan Albay Piepape Adana’ya gelmiştir.
8 Mayıs 1919 tarihinde, Genel Vali Bremond Mersin halkından silahlarını teslim etmelerini emretmiştir.
13 Mayıs 1919 tarihinde, Mersin’de İngiliz ve Fransız askerleri silah arama bahanesi ile ev ve işyerlerini basmıştır.
9 Haziran 1919 tarihinde, 5. Afrika Avcı Alayından iki Fransız Süvari Taburu Adana’ya gelmiştir.
12 Temmuz 1919 tarihinde, Fransız 412. Piyade Alayının iki taburu Adana’ya gelmiştir.
11 Eylül 1919 tarihinde Adana ve çevresi güvenlik bakımından Kolordulara bölünmüştür.
15 Eylül 1919 tarihinde, Fransız ve İngilizler Suriye İtilafnâmesini imzalamışlardır.
19 Eylül 1919 tarihinde, vali Nazım Bey, yerine mektupçu/yazı işleri müdürü Esat (Özoğuz) Bey’i bırakarak İstanbul’a gitmiştir.
21 Ekim 1919 tarihinde, Genel Vali Bremond, Esat Bey’i görevden alarak yerine Kadı Nazif Efendiyi, mektupçu olarak da Genel valilik genel Kâtibi Kemal Elyafi’yi atamıştır.
24 Ekim 1919 tarihinde, Kozan Heyeti Sivas’a gitmiştir.
30 Ekim 1919 tarihinde, Kozan Heyeti Sivas’ta Heyeti Temsiliye ile görüşmüştür.
31 Ekim 1919 tarihinde, gece yarısı Kozan Heyeti Mustafa Kemal Paşa ile görüşmüştür.
1 Kasım 1919 tarihinde, Mustafa Kemal paşa Kilikya Kuvayi Milliye Komutanlığını kurmuştur. Yarbay İzzet Bey de Mut’ta, Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuştur.
2 Kasım 1919 tarihinde, Adana Valiliğine eski Halep Valisi Mehmet Celal Bey atanmıştır.
9 Kasım 1919 tarihinde, Yarbay İzzet Bey Silifke Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuştur.
10 Kasım 1919 tarihinde, Kilikya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.
2 Aralık 1919 tarihinde, General Dufieux Mersin ve Adana’ya gelmiştir.
6 Aralık 1919 tarihinde, Yüzbaşı Emin Arslan, Adana Umumi Kuvayi Milliye Müfreze Komutanlığına atanmıştır.
10 Aralık 1919 tarihinde, General Gouraud Adana’ya gelmiştir.
12 Aralık 1919 tarihinde General Gouraud Adana’dan ayrılmıştır. Bu arada Sinan (Tekelioğlu) Bey, Batı Kilikya Cephe Komutanlığına Mustafa Kemal paşa tarafından atanmıştır.
15 Aralık 1919 tarihinde Sinan Bey Niğde’ye gelmiştir.
18 Aralık 1919 tarihinde yeni vali Celal Bey Adana’ya gelmiştir.
29 Aralık 1919 tarihinde, Ali Saib Bey Urfa Jandarma Komutanlığına atanmıştır.
30 Aralık 1919 tarihinde, emekli Yüzbaşı Yalar Bey, Mut Bölüğü Komutanlığına atanmıştır.
1 Ocak 1920 tarihinde, Binbaşı Emin (Mengenli) Bey’in Karaman’a gelmiştir.
5 Ocak 1920 tarihinde, Emin Arslan ve müfrezesi Konya’dan Çumra’ya hareket etmiştir.
18 Ocak 1920 tarihinde, Binbaşı Emin Bey Silifke’ye gitmiştir.
20 Ocak 1920 tarihinde, Emin Arslan ve müfrezesi Mut’a gitmek üzere yola çıkmıştır. Aynı zamanda Gülnar’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.
22 Ocak 1920 tarihinde, Binbaşı Emin Bey ve Emin Arslan Mut’ta bir araya gelmişlerdir.
2 Şubat 1920 tarihinde, Mut Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanı Mirza Bey, Fedai Müfrezesi ile birlikte Mağara Bucağına hareket etmiştir.
6 Şubat 1920 tarihinde, Mağara Bucağı kuşatılmış ve ele geçirilmiştir.
9 Şubat 1920 tarihinde, Güzeloluk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.
16 Şubat 1920 tarihinde, Adana’da Ermeniler ayaklanma girişiminde bulunmuşlardır.
24 Şubat 1920 tarihinde, Kozanlı Mustafa Nail Komutasında Fedai Müfrezesinin 1. Bölüğü Arslanköy’e hareket etmiştir.
1 Mart 1920 tarihinde Kuvayi Milliye Arslanköy’e girmiş ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmasını sağlamıştır.
2 Mart 1920 tarihinde, Şahin Efe komutasında Fedai Müfrezesinin 2. Bölüğü Karahıdırlı’ya gitmiştir. Yedek subay Adil Bey de Silifke-Mersin arasındaki ulaşımı kesmiştir.
4 Mart 1920 tarihinde, Doğan Efe komutasında Fedai Müfrezesinin 3. Bölüğü Alata tarafına gitmiştir.
6 Mart 1920 tarihinde, Emin Arslan kuvvetleri Silifke’ kontrolü ele geçirmişlerdir. Erçel’e gelen Kuvayi Milliye güçleri burada da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin kurulmasını sağlamışlardır.
7 Mart 1920 tarihinde, Adana’da Bağlar Bekçisi Dabak Mahmut, Kayarlı Karakol Komutanı Mustafa Efendi, Ermeniler tarafından şehit edilmiştir. Haruniye’de yüz elli kişilik Ermeni çetesi dağıtılmıştır. Kadirli ve Doğanbeyli milli güçler tarafından kurtarılmıştır.
12 Mart 1920 tarihinde, Kozan’daki Fransız ve Ermeni zulmü Kozanoğlu Doğan Bey tarafından protesto edilmiştir.
13 Mart 1920 tarihinde, Papaz Muşeng, evinde imal ettiği bombaların patlaması üzerine ölmüştür.
16 Mart 1920 tarihinde HaçinKuvayi Milliye tarafından kuşatılmıştır.
19 Mart 1920 tarihinde, Belenkeşlik’te Tarsus Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.
22 Mart 1920 tarihinde Feke işgalden kurtarılmıştır.
24 Mart 1920 tarihinde, Kozan’da Kargapazarı Savaşı gerçekleşmiştir.
26 Mart 1920 tarihinde, Tömük’te Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.
27 Mart 1920 tarihinde, Haruniye Cephesinde Yörük Selim Bey komutayı ele almıştır. Kozan Kuvayi Milliye tarafından kuşatılmıştır.
29 Mart 1920 tarihinde, Kuvayi Milliye Cevizli, Kamışlı, Sofulu ve Karsantı nahiyelerini, Çiftehan ve Akköprü’yü ele geçirmiştir.
31 Mart 1920 tarihinde, Adil Efe Müfrezesi Çamalan’ı ele geçirmiştir.
1 Nisan 1920 tarihinde, Karaisalı işgalden kurtarılmış, Kadirhan Karakolu Kuvayi Milliye tarafından zapt edilmiştir.
2 Nisan 1920 tarihinde, Bucak ve Durak istasyonları ele geçirilmiş, Kozan Doğu cephesi kurulmuştur.
3 Nisan 1920 tarihinde, Mersin Arpaç sakarlar Köyü Fransız askerleri tarafından baskına uğramıştır. Kelebek Milli Kuvvetlerin eline geçmiştir.
5 Nisan 1920 tarihinde Fransızlar Mezitli’ye baskın düzenlemişlerdir.
5 Nisan 1920 tarihinde, HacıkırıKuvayi Milliye tarafından zapt edilmiştir.
8 Nisan 1920 tarihinde, Belemedik Kuvayi Milliye tarafından kuşatılmış iki gün sonra da ele geçirilmiştir.
10 Nisan 1920 tarihinde, Kuvayi Milliye Pozantı’yı kuşatmış, Çamlıtepe’yi zapt etmiştir.
11 Nisan 1920 tarihinde Kuvayi Milliye güçleri en yakındaki tümen ve Kolordulara bağlanmıştır.
12 Nisan 1920 tarihinde, Birinci Kavaklıhan çarpışması ve Ziyarettepe savaşı olmuştur.
13 Nisan 1920 tarihinde, Elvanlı’da Ankara Meclisi için Mersin Sancağı milletvekili seçimi olmuştur.
14 Nisan 1920 tarihinde, Sinan (Tekelioğlu) Bey, Fransız Binbaşı Mesnil’e ikinci kez teslim ol çağrısı yapmıştır.
15 Nisan 1920 tarihinde, Türk topçusu, Pozantı’da Fransızları bombalamıştır.
19 Nisan 1920 tarihinde, Mersin’de İçme savaşı, Gökbez Tepesi ve Çuğbeli savaşları Fransızlarla gerçekleşmiştir.
20 Nisan 1920 tarihinde, Kozan’daki Ermeni gönüllüler Fransız koruması altında Adana’ya getirilmiştir.
23 Nisan 1920 tarihinde, Milli güçler Kızılyar Çiftliğini basmıştır.
24 Nisan 1920 tarihinde, Karadiken’de ikinci kez Tarsus Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuş, idama mahkum on beş Türk kurtarılmıştır. Devam eden Çuğbeli savaşında Teğmen Hikmet ve Kasım Hoca şehit düşmüştür.
27 Nisan 1920 tarihinde, Yaka köydeki Fransız karakolu basılmıştır.
28 Nisan 1920 tarihinde, Milli güçler tarafından Çuğbeli’ne yeni bir saldırı yapılmıştır.
29 Nisan 1920 tarihinde, Mersin Tırmıl tepe Fransız Karakolu basılmıştır.
1 Mayıs 1920 tarihinde, Çevlik’te Mersin Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur. Aflak savaşı gerçekleşmiştir.
4 Mayıs 1920 tarihinde, Tarsus Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti merkezi Karadiken’e nakledilmiştir.
5 Mayıs 1920 tarihinde Mesin’de Birinci Su Bendi savaşı yapılmıştır.
6 Mayıs 1920 tarihinde, 11. Tümen Komutanı Yarbay Arif Bey, Pozantı’da tüm cephelerde saldırıya geçmiştir.
10 Mayıs 1920 tarihinde, İkinci Su Bendi savaşı yapılmıştır.
18 Mayıs 1920 tarihinde Milli Kuvvetlerin Haçin’e başarısız bir saldırısı olmuştur.
19 Mayıs 1920 tarihinde, İkinci Kavaklıhan Savaşı gerçekleşmiştir.
21 Mayıs 1920 tarihinde, Şakirpaşa çatışması gerçekleşmiştir.
25 Mayıs 1920 tarihinde, Fransızların TBMM’ye geçici ateşkes için başvurusu olmuştur. Çuğbeli Cephesinden geceleyin Fransızlar cepheyi yararak kaçmışlardır.
27 Mayıs 1920 tarihinde, Osmaniye Milli Kuvvetler tarafından kuşatılmıştır.
28 Mayıs 1920 tarihinde, Fransızlarla geçici ateşkes antlaşması yapılmıştır.
29 Mayıs 1920 tarihinde, KarboğazıPanzınçukuru’ndaki Fransızlar teslim olmuştur.
31 Mart 1920 tarihinde, Fransız esirler Karaisalı’ya götürülmüştür.
2 Haziran 1920 tarihinde, Kozan kurtarılmıştır.
8 Haziran 1920 tarihinde, Haçin’de Milli Kuvvetler Ermeniler tarafından bir baskınla dağıtılmıştır. Karaoğlan Köyü’nde dört çoban Ermeniler tarafından öldürülmüştür.
11 Haziran 1920 tarihinde, Kürkçü Köyü bombalanmış, yakılmış ve yağmalanmıştır. Kahyaoğlu faciası gerçekleşmiştir.
15 Haziran 1920 tarihinde, Camili ve Dedepınarı faciası gerçekleşmiştir.
25 Haziran 1920 tarihinde, Yenice ele geçirilmiştir. Birinci Hacı Talip Çiftliği çarpışması olmuştur.
26 Haziran 1920 tarihinde, Selahattin Adil Paşa Adana Cephesi Komutanlığına atanmıştır.
1 Temmuz 1920 tarihinde, Milli Kuvvetler düzenli ordu durumuna getirilmiştir.
2 Temmuz 1920 tarihinde, Doğan Bey Şar’ı ele geçirmiştir. Fransızlar da Çarhıpare Köyüne saldırmışlardır.
3 Temmuz 1920 tarihinde, Kasap Bekir Mahallesi, Ermeni saldırılarına maruz kalmıştır.
4 Temmuz 1920 tarihinde, Adana Milli Kuvvetler tarafından kuşatılmıştır.
5 Temmuz 1920 tarihinde, Misis ve Yüreğir Ovası savaşları olmuştur.
10 Temmuz 1920 tarihinde, bilinen Kaç-Kaç olayı gerçekleşmiştir.
13 Temmuz 1920 tarihinde, Doğan Bey, Haçin’e saldırmıştır.
15 Temmuz 1920 tarihinde, Tarsus Bağlar Savaşı olmuştur.
22 Temmuz 1920 tarihinde, İkinci Hacı Talip Çiftliği Savaşı ve Gudubes Savaşı olmuştur.
27 Temmuz 1920 tarihinde, Fransızlar Adana’dan Tarsus’a çekilmişlerdir.
30 Temmuz 1920 tarihinde Fransızlar, Tarsus’tan Mersin’e doğru çekilmişlerdir.
5 Ağustos 1920 tarihinde, Mustafa Kemal Paşa Pozantı’ya gelmiş ve Pozantı Adana il merkezi olmuştur. Adana’da Ermeniler Kilikya Hıristiyan Cumhuriyeti kurmuşlardır. Osmaniye çarpışmalarında Rahime Onbaşı şehit düşmüştür.
6 Ağustos 1920 tarihinde Haçin’de Milli Kuvvetler ikinci kez Ermeni güçleri tarafından dağıtılmıştır.
7 Ağustos 1920 tarihinde, Fransızlar Mersin’den Tarsus’a geri dönmüşlerdir.
8 Ağustos 1920 tarihinde, Fransızlar Tarsus’tan Adana’ya geri dönmek için yola çıkmışlardır.
10 Ağustos 1920 tarihinde, Mercin Savaşları başlamıştır.
12 Ağustos 1920 tarihinde, Milli Güçler Kurttepe’den Adana’yı bombalamışlardır.
15 Ağustos 1920 tarihinde, Fransızlar Kurttepe’ye baskın düzenlemişlerdir.
16 Ağustos 1920 tarihinde, Birinci Eshab-ı Kefh savaşı gerçekleşmiştir.
19 Ağustos 1920 tarihinde, Fransızlar Oba’ya saldırmışlardır.
24 Ağustos 1920 tarihinde, Milli Kuvvetler Haçin’i tekrar kuşatmışlardır.
4 Eylül 1920 tarihinde, Haçin’de Ermenilerin karşı saldırısı gerçekleşmiş, Türk güçleri başarı sağlamış ve Ermeniler geri çekilmek zorunda kalmışlardır.
23 Eylül 1920 tarihinde, Ermeniler Haçin’den çıkış harekâtı gerçekleştirmişler ve Milli Kuvvetlerin cephesinin dağılmasına yol açmışlardır. Doğan Bey yaralanmıştır.
25 Eylül 1920 tarihinde, Fransızlar ikinci kez Kurttepe’ye saldırmışlardır.
2 Ekim 1920 tarihinde, Konyalı Delibaş Mehmet Çumra’yı basmıştır.
3 Ekim 1920 tarihinde, Fransızlar üçüncü kez Kurttepe’ye saldırmışlardır.
10 Ekim 1920 tarihinde, İkinci Eshab-ı Kahf Savaşı olmuştur.
15 Ekim 1920 tarihinde, Aydınoğlu Tufan Bey kuvvetleri Haçin’i ele geçirmiştir.
22 Ekim 1920 tarihinde Karadirlik Savaşı olmuştur.
23 Ekim 1920 tarihinde Fransızlar Ziyarettepe’yi ele geçirmişlerdir.
1 Kasım 1920 tarihinde Osmaniye cephesinde on gün süren Kanlıgeçit savaşları olmuştur.
15 Kasım 1920 tarihinde, Pozantı İstiklal Mahkemesi kurulmuş, Mamure baskınında da Teğmen Saim Bey şehit düşmüştür.
20 Kasım 1920 tarihinde Fadıl Savaşı olmuştur.
15 Aralık 1920 tarihinde, üçüncü Eshab-ı Kahf Savaşı olmuştur.
28 Aralık 1920 tarihinde, İstiklal Mahkemesi Pozantı’ya gelmiştir.
12 Mart 1921 tarihinde, Ermeni ve Süryani çeteler Kayarlı Köyünde iki kişiyi öldürmüşlerdir.
14 Mart 1921 tarihinde, Ermeni ve Süryani çeteler Boğalı Çiftliğini soymuşlardır.
20 Haziran 1921 tarihinde, Fransızların Naili Hürriyet Köyünü basarak Kara Veli’yi döverek öldürmüşlerdir.
20 Ekim 1921 tarihinde, Ankara İtilafnamesi imzalanmıştır.
3 Kasım 1921 tarihinde, Türk-Fransız Karma Komisyonu kurulmuştur.
21 Kasım 1921 tarihinde, Konya İstiklal Mahkemesi Pozantı’ya gelmiş ve soygun yapan Ermenilerin yargılanması başlamıştır.
1 Aralık 1921 tarihinde, Türk Heyeti Adana’yı teslim almıştır.
20 Aralık 1921 tarihinde, Türk Ordusu Adana’ya girmiştir.
23 Aralık 1920 tarihinde, Ceyhan Fransızlar tarafından tahliye edilmiştir.
27 Aralık 1921 tarihinde, Tarsus Fransızlar tarafından tahliye edilmiştir.
29 Aralık 1921 tarihinde, Osmaniye ve Toprakkale Fransızlar tarafından tahliye edilmiştir.
31 Aralık 1921 tarihinde, Dörtyol Fransızlar tarafından tahliye edilmiştir.
3 Ocak 1921 tarihinde, Mersin Fransızlar tarafından tahliye edilmiştir.
5 Ocak 1921 tarihi Adana’nın Kurtuluş Günü olarak kabul edilmektedir.
[1]Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler. Kamil Erdeha. Remzi Kitapevi.1974. Sf: 303
[2] Milli Mücadele’de Adana ve havalisi. Kemal Çelik. TTK.1999.Sf:150
[3] Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler. Kamil Erdeha. Remzi Kitapevi.1974. Sf: 322
[4] Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler. Kamil Erdeha. Remzi Kitapevi.1974. Sf: 323
[5]1920 Adana Mezalimi Hatıraları. Abdülgani Girici. Türk Tarih Kurumu. 2011. Sf:5
[6] 1920 Adana Mezalimi Hatıraları. Abdülgani Girici. Türk Tarih Kurumu.2011. Sf: 15
[7] 1920 Adana Mezalimi Hatıraları. Abdülgani Girici. Türk Tarih Kurumu. 2011. Sf: 25
[8] 1920 Adana Mezalimi Hatıraları. Abdülgani Girici. Türk Tarih Kurumu. 2011. Sf: 35
[9] 1920 Adana Mezalimi Hatıraları. Abdülgani Girici. Türk Tarih Kurumu. 2011. Sf: 66
[10] 1920 Adana Ermeni Mezalimi Hatıraları. Abdülgani Girici. TTK.2011