Araştırmacı Yazar Necdet Sakaoğlu, Mardin’den, bozkırın kül rengi şehri olarak söz eder. İşgale uğramamış bir sancak olan Mardin’de pek çok casusluk ve istihbarat hareketlerini görüyoruz. İngilizlerin Binbaşısı Noel/ Nowill’in zaman zaman Mardin’e geldiğini görüyoruz. Buna karşın Mardin’de Kuvayi Milliye düşüncesinin ön plana çıkmaya çalıştığını da görüyoruz.
Mardin’de Ali Batı ayaklanması, İtilaf devletlerince işgal girişimleri, Nasturi, Yezidi kıpırdanmaları Milli Mücadele dönemi önemli olaylarıdır.
Mustafa Kemal Paşa’nın 1916 yılında Doğu Cephesine atanması üzerine Mardin’e geldiğinde Paşalığa (tuğgeneral/Mirliva) terfi ettiğini öğrenmesi ve Mardin’i uğurlu kabul etmesini de bir not olarak belirteyim.
Mustafa Kemal Paşa, Suriye’deki 7. Orduya atandığı 1917 yılında Müşir/Mareşal Ahmet İzzet Paşa’yla birlikte Mardin’e bir kez daha geldiğini görüyoruz.
Erzurum Kongresinde Mardin delegesi olarak Doktor Necip Bey ile tüccar Ali Efendi’nin seçildiği bazı kaynaklarda yazılmasına karşın, Erzurum’a gidemedikleri dolayısıyla Kongreye katılamadıkları anlaşılmaktadır. Sivas Kongresinde de Mardin delegesi bulunmamaktadır. Bunda İngiliz casus Noel/Nowill’in bazı aşiretlerle anlaşması nedeniyle aşiretlerin baskısının neden olduğu sanılmaktadır.
Asayiş olaylarının çok arttığı 1919 yılının Mayıs ayında, Ali Batı ayaklanması Mardin’in yanında Midyat, Cizre, savur, Nusaybin’i de etkilenmiştir. 11 Mayıs’ta başlayıp 18 Haziran 1919’a kadar süren bu ayaklanma Mardin-Midyat-Nusaybin civarında olmuştur. Bazı kaynaklara göre 19 Ağustos 1919 tarihine kadar devam etmiştir. Aşiret reisi Ali Batı adındaki bir zat, bazı diğer aşiretlerinde desteklerini alarak 11 Mayısta Nusaybini ele geçirdi. “Her tarafa ‘Hükümet zayıf düştüğünden, Padişah bu bölgenin korunmasını bana emanet etti, yakında Mardin’de oturarak hükümet edecek, buraları ben koruyacağım.’ haberlerini yayıyor ve bu yolda aralıksız propagandalar yaptırıyordu.”[1] Kendisine yollanan nasihat heyetlerini de dinlemeyen Ali Batı, düzenli ordu birliklerinin takibi ve saldırısı sonucu kaçtı. 18 Haziran 1919 günü gizlendiği yerde ölü olarak yakalandı. Cesedi ibret olsun diye Midyat’a getirilip halka teşhir edildi.
Bölgedeki, özellikle emperyalist ülkelerin kışkırtmasıyla oluşacak Kürtçülük hareketine karşı Mustafa Kemal sürekli birlik ve beraberlik vurgusunu yapmış Türk ve Kürtlerin öz kardeş olduklarını ısrarla belirtmiş ve bunu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri aracılığıyla dünyaya göstermeye çalışmıştır. İngilizler zaten bölgede İngiliz düşmanı olan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti nedeniyle hep temkinli davranmışlar, Paris Konferansında da Ermenileri tercih edip, Kürdistan konusunu fazla kurcalamamışlardır. Bölgeye gönderilen ve Ali Galip Olayında da piyasaya çıkan İngiliz ajan Binbaşı Noel’in aşiretler nezdinde yaptığı girişimler, Kürtlerin kendisine itibar etmemesi yüzünden hüsranla sonuçlandığı Kazım Karabekir’in yaptığı istihbaratlarla tespit edilmiştir. Bu ayaklanmanın bazı kaynaklarda İngilizlerin kışkırtması sonucu çıktığı söylenmektedir. Ancak o bölgede bulunan Binbaşı Noel’in Ali Batı ile bir araya geldiğine dair herhangi bir belge bulunamamıştır. Bazı kaynaklara göre de tarihteki ilk Kürdistan devleti kurmak için çıkarılmış ayaklanmadır. Ancak Ali Batı’nın bir eşkıya olması, ikinci meşrutiyet döneminden bu yana eşkıyalık yapması, cahil bir kişi olması nedeniyle düşünsel anlamda, Kürdistan hayalinin olamayacağı göz önüne alındığında, ayaklanmanın Kürdistan devleti kurma amacıyla olduğunun, çok rahat söylenemeyeceği kanısındayım.
İngilizlerin yerine Fransızların işgalini protesto etmek için 3 Ekim 1919 tarihinde Mardin’de 25.000 kişinin katıldığı bir miting düzenlenmiştir. Mitingin düzenlenmesi Mardin Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafında gerçekleştirilmiştir. 25 Ekim 1919 tarihinde protesto için bir mitingin daha düzenlendiği görüyoruz. Ayrıca 28 Ekim 1919, 11 Kasım 1919 ve 15 Kasım 1919 tarihlerinde İstanbul’daki tarafsız devlet temsilcilerine, Saltanat Makamına ve Heyeti Temsiliye’ye işgalleri protesto telgrafları çekilmiştir.
Mardin’de 5. Tümen Komutanı Kenan Bey’in çabalarıyla Kuvayi Milliye oluşturulmuştur. Mardin eşrafından Eyüp (Önen) Bey bu oluşumun başkanlığını üstlenmiştir.
Mardin’i işgal etmeyi düşünen Fransızlar, Albay Normand’ı 30 Aralık 1919 tarihinde Mardin’e yollamışlardır. Az bir kuvvetle Mardin’e gelen Normand istasyonda binlerce insanı görüp bu kişilerin kendisine nefretle baktığını görünce, belediye binasında şehrin ileri gelen birkaç kişisi ile görüşüp, Mardin’den kaçmış, canını 5. Tümen Komutanı Kenan Bey sayesinde kurtarmıştır. Belediye Binasında söz alan Eyüp (Önen) özetle şöyle demişti : “Tercüman, hepimiz namına,bütün Mardin ve Mardinliler namına Norman’a bildir ki, burası zannettiği gibi Suriye’den bir parça değil, onbinlerce senelik Anadolu şehridir. Benliğini muhafaza ve müdafaa yolunda bu güne kadar nasıl çalışmış ve istilaları nasıl kahramanca karşılamışsa gene öyle yapacaktır. Hükümetimiz her türlü ihtiyaçlarımızı temin etmeye kadirdir. General belki de Mardin’i işgale kalkışır. İyi bilsin ki, Bu taktirde karşısında kadın erkek onbinlerce müdafi bulacak ve bu tecrübeden çok zararlı çıkacaktır. Hayatına acısın ve Mardin, Diyarbakır sevdasından vazgeçerek geldiği yere dönüp gitsin.”
Mardin’den Diyarbakır’a geçmeyi düşünen Albay Normand bu ziyaretini de iptal etmek zorunda kalmıştır.
6 Mart 1920 tarihinde “Mardin Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Heyeti Mardin Merkezi namına Hasan” imzalı telgrafta da Ali Rıza Paşa hükümetinin istifa ettirilmesi protesto edilmiş ve Damat Ferit Paşa’nın hükümet kurmaması istenmiştir.
13 Mart 1920 tarihinde Meclisi Mebusan’a yollanan ve genel kurulda okunan telgrafta da, Ermeni Boğos Nober Paşa ile Şerif Paşa’nın Ermeni ve Kürt ayrımcılığı eleştirilmiş ve Mardinlilerin Osmanlı Devletine bağlılıkları dile getirilmiştir. Telgrafta, Belediye Başkanı ve Mardin Müftüsü dışında Mardin’in ileri gelenlerinin hemen hemen tamamının imzası bulunmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Mardin’i temsil edenler ise; “Bunlar Muhasebe başkâtibi Dervişefendizade İbrahim (Turhan) Bey, Nüfus başkâtibi Millizade Edat (Öner) Bey, Vilayet Meclisi azası Artıkzade Hasan Tahsin (Artık 1921’de ölmüştür), Koçhisar Nahiye Müdürü Derviş (Ural) ve Banka müdürü Necip (Güven) Efendilerle İstanbul’da toplanan son Meclis-i Mebusan’ın 18 Mart 1920’de dağılması üzerine Ankara’ya gelen Mardin Mebusu Musazade Mithat Bey olmuştur. Bundan anlaşılıyor ki Kongreler evresinde kesin bir tavır sergilemeyen Mardin halkı, meclise temsilci göndererek Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır.”[2]
TBMM’nin ikinci döneminde ise Mardin’i başta ünlü yazar Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) Bey olmak üzere, Derviş (Ural) Efendi, Necip (Güven) Efendi, Abdülrezzak (Satana) Efendi ve Ali Rıza (Erten) Bey temsil etmiştir.
Milli Mücadele döneminde özellikle Mardin’de ikamet eden Süryanilerden söz etmek bir zorunluluktur. Süryaniler, Milli Mücadelenin yanında olmuşlar, kesinlikle azınlık olarak kendilerini kabul etmemişlerdir. Lozan’da azınlıklar konusunda Türkiye, din konusunu ele almış ve Gayrimüslimleri azınlık olarak kabul etmiştir. Soy ve dil farklılığını azınlık olarak kabul etmemiştir. İsmet Paşa’nın Lozan’da “Türkiye’de hiçbir Müslüman azınlık yoktur.” sözü Türkiye’nin azınlık konusunda ki bakışını çok iyi özetlemektedir. Lozan Antlaşmasının 42. Maddesinde bulunan azınlıklar ile ilgili düzenlemenin önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu madde Türk vatandaşı gayrimüslimlerce kabul edilmemiştir. 42. Madde şöyledir;
“MADDE 42: Türk hükümeti, Müslüman olmayan azınlıkların aile durumlarıyla kişisel durumlarını konusunda, bu sorunları söz konusu azınlıkların gelenek ve görenekleri uyarınca çözümlenmesine elverecek bütün tedbirleri almayı kabul eder.
Bu tedbirler, Türk Hükümetiyle, ilgili azınlıklardan her birinin eşit sayıda temsilcilerinden kurulu özel komisyonlarca düzenlenecektir. Anlaşamazlık çıkarsa, Türk Hükümetiyle Milletler Cemiyeti Meclisi, Avrupalı hukukçular arasında birlikte seçecekleri bir üst hakem atayacaklardır.
Türk Hükümeti, söz konusu azınlıklara ait kiliselere, havralara, mezarlıklara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlamayı yükümlenir. Bu azınlıkların Türkiye’deki vakıflarına, din ve hayır işleri kurumlarına her türlü kolaylıklar ve izinler sağlanacak ve Türk Hükümeti, yeniden din ve hayır kurumları kurulması için bu nitelikteki öteki özel kurumlara sağlanmış gerekli kolaylıklardan hiçbirini esirgemeyecektir.” Yunanlılar/Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler ayrı ayrı Adalet Bakanlığına başvurup, Lozan Antlaşmasının 42. Maddesinin 2. Paragrafını istemediklerini ve böyle bir ayrım düşünmediklerini bildirdiler.[3]
Türkiye’de yaşayan Hıristiyan Süryaniler ise, böyle bir başvuru dahi yapmadılar. Çünkü yaptıkları açıklamalarda, kendilerini azınlık olarak kabul etmediklerini, Türkiye Devleti’nin vatandaşı olduklarını, bu vatanın evlatları olarak Milli Mücadele sırasında işgal güçlerine karşı Ankara Hükümetinin yanında yer aldıklarını dolayısıyla 42. Maddenin azınlıklarla ilgili olduğunu kendilerinin azınlık olmadıklarını dolayısıyla 42. Maddenin onları bağlamadığını dile getirmişlerdir. Süryaniler ile ilgili ayrıntılı açıklamayı, Butik Yayınlarından çıkan, Yakup Tahincioğlu’nun “Tarihleri, Kültürleri ve İnançlarıyla 5500 yıldır Bu Topraklarda Yaşayan” üst başlıklı “Süryaniler” isimli kitabında bulabilirsiniz.
Lozan Antlaşmasıyla ilk kez dünya kamuoyuna açıklanan yeni Türkiye Devletinin laik bir devlet olacağının belirtilmesi, Süryaniler açısından da çok olumlu karşılanmıştır. Ülke içindeki iç çatışmaların ortadan kalkmasının ve kardeş kavgasının önlenmesinde en önemli noktanın “Laiklik” olduğu bugün içinde geçerlidir. İddia ediyorum ki, Kürt sorununun bile çözüme kavuşamamasının nedeni, Laiklik kavramının Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra törpülenmesi bugün ise hemen hemen ortadan kalkmış olmasıdır.
“Mardin’deki manastır ve kiliselerin, yaşıtları Türk-İslam yapılarıyla yan yana 21. Yüzyıla taşınabilmiş olmasında, laik Cumhuriyetin inançlar konusundaki toleransının payı vardır.”[4] Mardin’in Cumhuriyet dönemindeki ilk valisi Tevfik Hadi (Baysal) Bey’dir.
[1] Milli Mücadelede Ayaklanmalar. Kenan Esengin. Kamer yayınları.1998. Sf: 46
[2] Taşın Belleği Mardin/Mardin’de Cumhuriyet Yılları. Necdet Sakaoğlu. Yapı ve Kredi yy. Aralık 2005 Sf:122
[3] Her Açıdan Lozan Konferansı. Ahmet Hür. Puslu yayınları. Ocak 2018. Sf:154
[4]Taşın Belleği Mardin/Mardin’de Cumhuriyet Yılları. Necdet Sakaoğlu. Yapı ve Kredi yy. Aralık 2005 Sf:123