Türk Dil Kurumuna yani TDK’ya göre mektubun tanımı şöyledir.
“Bir şey haber vermek, sormak, istemek veya duyguları bildirmek için birine çoğunlukla posta yoluyla gönderilen, zarfa konulmuş yazılı kâğıt,”
Mektubun toplumdaki yerine gelirsek, özel bilgiler içeren, kişinin düşünce ve duygularını aktardığı diğer bir tabirle kendini ifade ettiği ve bunu yaparken kalıba soktuğu yazılı kâğıt parçasıdır. Diğer bir tabirle duyguların aksettirildiği, düşüncelerin belirginleştiği, belirli teknikler ve donanımlar sonucunda üslup ve kaidenin yerleşik duruma geçtiği belge de diyebiliriz. İçeriği incelediğimizde kişiye ait pek çok iz buluruz. Parmak izinden tutunda ruh hâline, bilgisine, kültürüne, rastlanabilir. Hatta kimi zaman herkesten saklanılan özel rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır.
Eğitim hayatının başındaki bireylere mektubun nasıl ve ne amaçla yazıldığı öğretilir. Toplum tarafından özel görüldüğü, bu nedenle kişisel haklara girdiği, başka biri tarafından açıldığı takdirde gerek toplum gerekse hukuk çerçevesinde suç sayıldığı bir durumdur.
Türk Dil Kurumunun (TDK) açıklamasına göre zarfın tanımı şöyledir.
“Kap, kılıf, sarma”
Zarfın toplumdaki yeri için şu ifadeler kullanılabilir. İçine özel şeylerin koyulduğu beş köşesi olup kese haline getirilmiş kâğıt parçası. Konulanı korumakla görevlendirilir, bir dizi işleme sokularak uzun yolculuklara mecbur bırakılır. Yeri geldiğinde kaba ellere, darbelere maruz kalır. Ne var ki aynı zamanda muhatap kılındığı için itibar görüp değer kazanır.
Gel gelelim öyle büyük bir ehemmiyeti yoktur zarfın. Hele de içi boş tutuldukça. Onun misyonu içine bir şey konulduğunda başlar. İçindeki ne derece önemliyse o da o derece kendine değer biçer. Gizlenmeyi sevdiği için uluorta görünmekten hoşlanmaz. El üstünde tutulur, henüz posta kutusuna düşmemişken kimliğini kazanarak rüştünü ispat eder.
Mutlaka gideceği bir hedefi vardır. Bu yüzden nereye gideceğini bilir, ikileme düşmez. Taşıdığı emaneti canı pahasına korur, öyle ki içindekini almak için evvela yırtmak yani zarfı bir nevi öldürmek gerekir.
Bu ikili bize bir gerçeği hatırlatmaktadır. Beden ve ruh ilişkisi tıpkı zarf ve mektuba benzemektedir. Biri taşır diğeri taşınır. Beden bir zarfsa – ki buna akıl da diyebiliriz – ruh mektup gibidir.
İnsanın donanımları bir yazılımsa o yazılımı koruyabilmek, yaşatabilmek, doğru yerlere ulaştırabilmek için bir kap gerekir. Ve bu kaplar, mektup yazılırken temin edilir. Zarf mektupsuz bir anlam ifade etmezken, mektup zarf olmaksızın açığa çıkacağından pek çok sorun getirir. Peki ya gidilmesi gereken adresler, ya da zarfa aracı olanlar önem arz eder mi? Elbette, hepsi sonuca hizmet etmektedir. Sonuç ise kişinin niyetindedir.
Kalem sahibine hizmet ederse kâğıt boyun eğer. Kalem topluma hizmet ederse kâğıt boynunu feda eder.