İstanbul Sözleşmesi yani, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek ve bu şiddetle mücadele etmek için temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası bir insan hakları sözleşmesi olan bu önemli sözleşmeden bu gün resmen çekildiğimizi öğrendik. Yine acı ve utanç duyduğumuz kara bir günü yaşıyoruz.
Türkiye, 20 Mart 2021’de kadına şiddetle mücadele konusunda çok önemli olan İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararı ile çıkmıştı. Bu karara karşı çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve muhalefet partileri, “çekilme kararının iptali” istemiyle Danıştay’da dava açmıştı. Bu davaları Danıştay 10. Dairesi reddetmişti.
Açılan davaların Danıştay 10. Dairesi tarafından reddedilmesi kararına karşı yapılan başvuruları inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı kararının iptaline yönelik davaları reddeden Danıştay 10. Dairesinin verdiği kararı onadı. Yani İstanbul Sözleşmesinden çekilmenin “hukuka uygun” olduğuna karar verdiğini bu gün açıkladı. Bu hukuka aykırı kararı verenlerin gerekçesini artık merak bile edemez haldeyiz. Bu karar siyasidir, ancak atlanan nokta şudur ki bu sözleşme, siyasete malzeme yapılamayacak önem ve hassasiyette bir sözleşmedir. Savunmasız canları, çocukları ve kadınları koruyabilmek adına atılacak küçücük adımların bile çok önemli olduğu bu coğrafyada, bizim ülkemizde bu denli önem arz eden bu sözleşmeden resmen çekinilmesi ve bunun hukuka uygun bulunması bir garabettir.
Zira İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dâhil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini ve aynı zamanda çocuklara karşı şiddetin de tüm türlerini kapsayan bir sözleşmedir. Bu sözleşme kapsamında ev içi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını da esas alan bir sözleşmedir. İşte biz savunmasız çocuk ve kadınlara yapılan bunca zulmün içinde, bir karanlık çukurda boğulurken, böyle önemli bir sözleşmeden çekildik. Katillere ve savunmasız canlara şiddet uygulayanlara cesaret verecek bu kararla kimleri sevindirdik!
Ülkemizde sonu gelmek bilmeyen, giderek artan kadın cinayetleri, şiddetin her türü, tacizler, tecavüzler ayyuka çıkmışken, savunmasız çocukların ve kadınların en temel hakkı olan ‘’yaşama hakkı’’ tehdit altındayken, çocuklara yönelik artık söylemeye ve yazmaya dilimizin elimizin varmadığı, insanlık dışı, iğrenç ve zorbaca rezaletlerle anılır bir ülke haline dönüşmüşken bu önemli sözleşmeden çıkılmasıyla ilgili kararın “hukuka uygun” bulunması ve bu şekilde İstanbul Sözleşmesinden resmen çekilmemiz kabul edilemez bir durumdur .
Bu karara karşı durmak bir insanlık görevidir. İstanbul Sözleşmesini her alanda savunmaya ve yaşatmaya devam etmek için sonuna kadar mücadele edeceğiz ve “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!” demeye de tüm gücümüzle devam edeceğiz.