Geçmiş yıllarda bugünlerden çok farklı bir mizah anlayışı vardı. O günlerde devleti yönetenler mizaha bazen hoşgörüyle, bazen de baskıyla yaklaşmışlardı. Olumlu veya olumsuz görüşlere rağmen yine de mizah anlayışı ödün vermeyerek günümüze kadar sürmüştür. Toplumun aydın kesimi mizahtan, hicivden ve karikatürden hoşlanmıştır.
Yaşamdaki olayları, kişilerin gülünç ve alışılmamış özelliklerini vurgulayan düşünce biçimi de mizahı oluşturmuştur. Onları çizenler mizahçı, bir bakıma düşünce, güldürü sanatçısı en doğrusu karikatürist olarak tanımlanmıştır. Yaşanan olaylar ve kişiler çizgilerle ortaya konulunca karikatür ortaya çıkmıştır.
Yaşanan olaylarla ünlü kişilerinin sözlerini anlatan, ince bir düşünüş ve taşlama niteliğindeki hiciv sanatı da öyle kolay değildir. Hiciv incelik, görüş, bilgi ve nüktedanlık ister. Kısacası her yazar ve çizerin yapabileceği iş değildir.
Osmanlının son dönemlerinde mizah, karikatür ve hiciv sanatı başlamış, Cumhuriyet döneminden günümüze kadar baskı ve kısıntılara rağmen inişli çıkışlı bir doğrultuda sürmüştür. Bu konuda çok sayıda karikatür ve mizah dergileri yayınlanmıştır. Topçu Mülazımı Atıf Bey ile Kemalettin Bey 1909 da, Sedat Simavi de 1914 de karikatür dergileri yayınlamışlardır.
Basın tarihimizdeki ilk karikatür dergisinin Teodor Kasap’ın 1870 de yayınladığı Diyojen Dergisi olduğu söylenir. Bu dergideki karikatürler dönemin baskılarından ötürü imzasız yayınlanmıştır. Bu nedenle de basınımızdaki ilk karikatüristlerin kimler olduğunu bilebilmek oldukça zordur. İslam inancındaki resim yasaklarından ötürü karikatür sanatı da matbaa gibi Osmanlıya çok geç girmiştir. Büyük olasılıkla kültürel yönden batıya kapalı bir toplum olmanın da bunda büyük payı vardır.
Osmanlının son dönemlerinde ismi bilinen ilk karikatüristin Cem olduğu sanılmaktadır. Dönemin baskıcı rejimine rağmen yine de korkusuz çizimleriyle mizahı tanıtan bir sanatçı olduğu söylenir.
II. Abdülhamit kendi lehindeki fotoğraf ve karikatür sanatına önem vermiş ve onları desteklemiştir. Özellikle dönemin ünlü sanatçılarına hazırlattığı “Yıldız Albümleri” geçmişe ışık tutar önemli bir fotoğraf arşividir. Buna rağmen II. Abdülhamit kendisinin hicvedilmesinden ve zorunlu haller dışında fotoğrafının çekilmesinden hoşlanmamıştır. Belki de kendisini fiziki olarak beğenmeyişinin bunda payı vardır. O dönemdeki mizah anlayışında cumhuriyet, inkılap, ihtilal, vatan, Murat (Tahttan indirilmesinden ötürü), burun, adalet, müsavat, gibi sözcüklerden hoşlanmamış, sansüre uğramışlardır. Bu gibi sözcüklerden kendisine ve dönemine bazı yakıştırma ve anlamlar çıkarıldığını düşünmüştür. Nitetim gazeteler basılmadan önce sarayın sansürcüleri provaları kontrol ederek bunun gibi sözcükler varsa onların basılması engellenmiştir. Kuşku yok ki her devirde olduğu gibi kraldan çok kralcılarda ortaya çıkmıştır. Çevirileri yapanlar da bu yüzden çok zorlanmıştır. Örneğin burun yerine çıkıntı diyerek kendilerince çözüm üretmişlerdir. Bütün bu baskılara rağmen yinede mizah dergilerinde hiciv ve karikatür çizimleri sürmüştür. Dönemin ünlü karikatüristi Sedat Nuri Bey 1911 Nevsal-ı Milli’de yayınladığı kendi fotoğrafının altına el yazısıyla “Resme, karikatüre, mizaha ehemmiyet vermeyen milletlerde incelik aranmamalıdır” diye bir not düşmüştür.
II. Abdülhamit döneminde ve onu izleyen yıllarda Kalem, Tokmak, Musavver, Muhit, Cem, Davul, Geveze, Laklak, Beberuhi, Karagöz, El-Üfürük ve Hayali Cedide gibi mizah dergiler yayınlanmıştır. Bu dergilerdeki karikatürlerin altına birkaç satırla da olsa hiciv sanatının örneklerine yer verilmiştir.
Osmanlının son döneminde ve Çanakkale Savaşları sırasında o dönemi hicveden karikatürlerin olduğu görülmüştür. Halil Ersin Avcı ile Mehmet Ali Bingöl o dönemde yapılan karikatürlerle Almanların İngilizlerin, Rusların, Avusturyaların, Fransızların kartpostallarını, afişlerini bir kitapta toplamışlardır. (Çanakkale Savaşı Karikatürleri, Truva yayınları 2008-2008)
Cumhuriyetin ilanından sonra köylüler için halk kahramanı Köroğlu hikâyelerinin oluşturduğu Köroğlu, Karikatür, Akbaba ve Mizah gibi dergileri yayınlanmaya başlamıştır.
Sedat Simavi’nin 1936-1948 yıllarında yayınladığı Yedi Gün Dergisinde Togo, Necmi Rıza, Mustafa Uykusuz’un (Mim) karikatürleri yer almıştı. O günlerin en ünlü karikatürcüleri Ramiz Gökçe ile Cemal Nadir idi. Ramiz Gökçe Akbaba, Aydede, Karikatür, Karagöz, mizah dergilerinde; Cumhuriyet, Yeni Sabah ve Tasvir-Efkâr gazetelerinde karikatürlerini yayınlamıştı. Tombul Teyze ve Kocası tiplemeleriyle büyük ün yapmış, II. Dünya savaşı yıllarında siyasilerin, savaş ve savaş zenginlerinin karikatürleriyle büyük ün yapmıştır.
Cemal Nadir Güler’in ilk defa Diken Dergisinde karikatürleri yayınlanmış, ardından Akşam Gazetesinde günlük karikatürler çizmiş, günün siyasi ve toplumsal olaylarını yansıtan Amcabey tiplemesiyle çizim sanatında yeni bir görüşü ortaya koymuştur. Onun dışında Dalkavuk, Ak’la Kara, Dede ile Torun Yeni Zengin ve Salamon tiplerini ortaya koymuştur. Arkadaş isimli bir de çocuk dergisi yayınlamıştır.
Çocukluk yıllarımda onların karikatürlerinin yer aldığı Mizah, Akbaba, Karikatür dergileriyle çizimlerini yaptığı gazeteleri aile bireylerim alırdı. Bende o yaşlarda Ramiz Gökçe ile Cemal Nadir Güler’in çizimlerini hayranlıkla izlerken günün siyası ve savaş ortamından haberdar olurdum.
O iki büyük ustanın yanı sıra Necmi Rıza Ayça, Semih Balcıoğlu, Ratip Tahir Burak, İsmail Biret, Orhan Ural, Eflatun Nuri Erkoç, Ali Ulvi, Ferruh Doğan, Altan Erbulak, Yalçın Tüzecan, Yalçın Çetni, Tonguç Yaşar, Oğuz Aral, Mustafa Eremektan (Mıstık), Suat Yalaz, Zahir Güvem ve Hüseyin Mumcu izlemiştir. Bütün bu sanatçılar karikatür sanatına yepyeni bir görüş ve işlev kazandırmışlardır. O yıllarda sürekli aldığım Doğan Kardeş dergisinde de Selma Emiroğlu’nun karikatürlerini de beğeni ile izlerdim.
II. Dünya Savaşının yaşandığı günlerde, yukarıda değindiğim yeni karikatüristler ortaya çıkmış ve çizim sanatına yeni bir görüş getirmişlerdir. Demokrasiye geçiş döneminde 1946-1950 yıllarında sanatçıların çizimlerinde siyasi ve toplumsal olayların ağırlık kazandığı görülmektedir.
1952 yılından sonra karikatür albümleri yayınlanmaya başlamıştır. Bu arada karikatür tiplemelerinde Turhan Selçuk daha sonra Devlet Tiyatrolarında oynanan Abdülcambaz tiplemesiyle günlük çizgi romanda karikatürün etkisini ortaya koymuştur.
Turhan Selçuk’un Aydede, Akis ve Akbaba dergilerinin yanısıra Milliyet, Yön gazetelerinde karikatürleri yayınlanmıştır. Kardeşi İlhan Selçuk ile 41 Buçuk ve Dolmuş Dergilerini yayınlamıştır. Aziz Nesin Marko Paşa, Malum Paşa gibi dergilerinde Sabahattin Ali başta olmak üzere birçok yazarın bir araya gelerek sansüre ve baskıya karşı sanatkâr direnci göstermeleri takdirle karşılanmıştır.
1970 yılından sonra karikatür sergilerinin açıldığı ve karikatüristlerin albümler çıkardığı da görülmüştür.
Bazı devlet adamları kendileriyle ilgili karikatürlere hoşgörüyle yaklaşmışlardır. Darbe dönemlerinde de mizah ustalarının karikatürleri, hiciv ve skeçleri konusunda da sanatçıların sıkıntıya düşmeyişleri dikkat çekicidir. Nedense günümüzde sözünü ettiğimiz ustaları ve yeni sanatçıları göremeyişimizin nedenleri üzerinde durulmalıdır. İnsan elde olmadan düşünüyor, eski ustaların yerini neden yenileri almıyor?