“Gizemli Proje”
Muhammed Yıldırım
Dorlion Yayınları,
1.Baskı,
Ankara, 2020.
156 Sayfa.
Esrar-ı Mütehayyil, dünyanın küresel enerji sorununu temelinden ele alarak konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşır. Kitapta, Türkiye’deki siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik vb. alanlarda yaşanan sorunlar da eleştirilmektedir.
Çağımız, bilgi edinme ve bilgiyi üretime dönüştürme çağıdır. Gelişmiş ülkeler, kaynaklarının birçoğunu son zamanlarda AR-GE yatırımlarına ayırarak eskiye oranla farklı bilgilere ulaşmayı ve neticesinde ortaya yeni bir ürün çıkarmayı hedeflemektedir.
Dünya üzerinde şu ana kadar oluşan tüm bilgi birikimi insanlar tarafından ortaya konulmuştur.
Ortaya çıkan bilgi ise farklı süreçlerden geçerek teknolojik verilere evrilmekte, teknolojik gelişmeler ise içinde yaşadığımız hayatı yeniden dizayn etmeye yardım emektedir. Sözünü ettiğimiz bu sürecin oluşmasını ve gelişmesini sağlayan yegâne güç ise insanoğlu ve onun sahip olduğu üstün meziyetlerdir. Bu nedenle devletlerin yapması gereken en önemli ve en acil işlerden biri de kendi insanlarına yatırım yapmak olmalıdır.
Bir ülkedeki herhangi bir olayın ya da olgunun geçmişte yaşanan sürecini bilmeden, bugünü anlamak ve yarınlar için olumlu çıkarımlarda bulunmak mümkün degildir. Ancak bunu yaparken de ne geçmişe tamamen saplanıp kalınmalı ne de geçmiş tamamen inkâr edilmelidir. Zira, bugün gelinen nokta bir günlük veyahut iki günlük çabalar ve uygulamalar sonucunda gelinen bir nokta değildir.
Ülkemizin her alanda gelişmesi ve ilerlemesi için, yaşadığımız çağı iyi takip eden genç beyinlere ihtiyaç vardır. Kitabın başkahramanı genç mühendis Ayhan da bunlardan bir tanesi. Ayhan’ın, tasarlamış olduğu enerji projesi yüzünden öldürülmesiyle birlikte kitabın polisiye hikâyesi başlamaktadır. Cinayetin işleniş sebebi yıllar öncesinden kalan bir hesaplaşmaya dayanır. Kitabın diğer kahramanları polislerimiz Ömer ve Zeynep bu karmaşanın içinde bulmacayı çözmeye çalışırken bir yandan da ilişkilerini sürdürmeye çalışırlar.
Mühendis Ayhan’ın projesinin ütopik olduğunu ve daha önce denendiğini ancak başarılı olmadığını savunanlara cevaben, bu yazımızda tanıtımını yaptığımız kitabın yazarının da belirttiği üzere, “Geçmişte Titanik de batmıştı fakat kimse gemilerden vazgeçmedi öyle değil mi?” diyebiliriz.
O halde yapılması gereken nedir? Tabii ki kendine ve yaptığın işe inanmaktır. Kitabın yazılış amaçlarından biri, Avrupa ülkelerinde önem verilen enerji projelerinin Türkiye’de de önemsenmesi gerekliliğini vurgulamaktır. Bahsi geçen bu amaç, kanaatimizce eserin işlevini daha fazla artırmaktadır.
Kitap, dokuz bölümden oluşmaktadır. Söz konusu bölüm başlıkları alt başlıklara ayrılmış, kitapta işlenen konunun daha belirgin ve net olarak anlaşılması için gayret gösterilmiştir. Kitapta uzun ve karmaşık ayrıntılara yer verilmemiştir. İfadeler anlaşılır ve amaca yöneliktir.
Okur Yorumları:
⦁ “Ömer ve Zeynep bir ihbar üzerine yola çıkarlar ve 35 yaşında bir erkek cesedi ile karşılaşırlar. 80 kilo boyu 168 cm. Göğsün sol tarafında bir adet kesici alet yarası bulunmakta. Aletin seyri önden arkaya doğru. Yaraya bağlı olarak kalpte delinme ve kan kaybı sonucu ölümü gerçekleşmiş. İzmir şehirlerarası otobüs terminalinde başlayan olay ardından gelen dostluk ne ile sonuçlanacak…
Polisiye dizi tadında harika bir kitap okudum. Tavsiye ederim. Kitapla kalın.”
Serap Demir
⦁ “Kitaba başlarken seveceğimi düşünmüyordum ancak okumaya başladıktan sonra kitabı beğendim. Öyle ki, kitabı okurken merakımdan gece bile okumaya devam ettim. Kitap bir cinayetle başlıyor. Cinayeti çözmeye çalışan polislerimiz olayı araştırırken o sırada arka arkaya yapılan cinayetler ile olay daha da büyüyor. Final ise gerçekten beklemediğim bir şekilde bitti. Kitap çok akıcı ve meraklandırıcı. Kitabın hangi ara bittiğini bile anlamadım. Yazarın kalemini çok etkileyici ve güçlü buldum Tavsiye ederim.”
Elif Kahvecioğlu
⦁ “Bugün bir polisiye roman yorumuyla geldim. Basımı Dorlion Yayınları tarafından yapılan, Muhammed Yıldırım’ın kaleminden çıkmış Esrar-ı Mütehayyil kitabını okudum. Yazarımız oldukça sade ve anlaşılır bir dil kullanmış ve epey sürükleyici bir anlatıma sahip. Heyecan verici bu gizemli polisiye romanının sonunu görmeden elinizden bırakmayacağınıza eminim çünkü bende öyle oldu. Kitapta ardı ardına işlenen cinayetleri çözümlemeye çalışan komiser Ömer ve Zeynep ile birlikte biz de gerçeğe adım adım yaklaşıyoruz. Tabii şunu söylemeden geçemeyeceğim: Kimin katil olduğunu düşündüysem tahminim hep yanlış çıktı. Bu gizemli polisiye romanı hepinize tavsiye ediyorum özellikle de polisiye gerilim romanı âşıklarına.” Beyzanur Çelik
⦁ “Öncelikle yazarı tebrik ederim, edebiyatı polisiye ile sunmuş ve harika bir esere imza atmış. Kurgusu, konusu, vermek istediği mesaj; hepsi çok güzeldi. Okurken kendinizi fark etmeden kaptırıyorsunuz. Hikâyenin içine çekiliyorsunuz. Benim için sanki iki saatlik bir film izler gibiydi. Bu yıl okuduğum en güzel kitaptı.”
Şenay Kalkan
⦁ “Fosil yakıtların dünyamızı her geçen gün daha da kirlettiği günümüzde, yenilenebilir enerji kullanmanın önemi giderek artıyor. Rüzgâr enerjisi ve güneş enerjisi en çok bilinen yenilenebilir temiz enerji kaynakları. Kitapta bunlara yeni bir alternatif olarak verimi çok daha yüksek olan hidrojen (evet bildiğimiz suyun içindeki H) ile enerji üretebildiğini iddia eden İzmirli bir mühendisin ölümü üstüne başlayan esrarengiz olayları okuyoruz. 140 sayfalık, bir solukta merakla okunabilecek bir İzmir polisiyesi sizleri bekliyor.
Cinayetin aydınlatılması için çalışan komiser Ömer ve komiser Zeynep, bir gece çalışmaya ara verip 1880’lerde Amerika’nın New Orleans şehrinde ortaya çıkan caz müziği eşliğinde birbirlerine aşklarını ilan ediyorlar. Yazarımız Muhammed Yıldırım, sahneye tenor saksafonda dünyanın sayılı isimlerinden Ricky Ford’u koymuş ve ona Ozan Musluoğlu, Engin Recepoğulları ve Ayhan Öztoplu isimlerini eşlik ettirmiş. Yazarın okuyucu ile Türk cazının bu başarılı isimlerini paylaşması bir teşekkürü hak ediyor.
İnsanlığın geleceği adına güzel bir fikre sahip olan enerji projesi, kişisel hırslar için sekteye mi uğrayacak? İnsanlık için mi proje yoksa proje için mi insanlık?
Bilginin, verilmek istenen mesajın ve hikâyenin başarıyla harmanlandığı bu film tadındaki romanı okumalısınız.
Gelecek nesillere daha yeşil, daha temiz, daha yaşanılası bir dünya bırakmak bizim elimizde. Bunun farkında olup öyle yaşayalım.”
Sertaç Endürlük
⦁ “Genç yazar Muhammed Yıldırım’ın ilk kitabı Esrar-ı Mütehayyil. İlk önce kitabın isminin manasından bahsetmek istiyorum. Mütehayyil kelime anlamıyla esrar, gizem demek. Osmanlıca bu kelimeyi; hayal eden, tasarlayan, tasarım yani gizemli proje gibi düşünebiliriz. Kitabın adı, içeriğini yansıtmış diyebilirim. Kitaba dün gece başladım yalnızca bir kere ara verdikten sonra bitirdim. Ben de şaşırdım. Kitabın dili o kadar akıcı ki elinizden bırakamıyorsunuz. Sanki iki saatlik sürükleyici bir film izlercesine okuyorsunuz.
Kitapta, hafif gizem de var ve sonunu cidden merak ettiriyor. Aslında tam kafa dağıtmalık. Hele ki ağır bir kitaptan çıktıysanız ilaç gibi gelir; bana öyle geldi. Yazarı takipteyim, yazacağı kitapları bekliyor olacağım.”
Nazan Şahin
⦁ “Gelecek nesillere daha yeşil, daha temiz daha yaşanılası bir dünya bırakmak için kollarını sıvayan genç bir mühendisin ani ölümüyle başlayan hikâye inanılmaz olaylar barındırıyor. Diyaloglarda geçen şiirsellik ayrıca başarılıydı. Okurken çok keyif aldım. Film tadında bir romandı, herkese şiddetle tavsiye ederim.”
Yiğit Bulut
⦁ “Polisiye romanlara ilgi duyanlar için mutlaka okunması gereken harika bir eser Esrar-ı Mütehayyil. Bir solukta okuyacağınız bu eser, okuyucuyu heyecanlandıran akıcı, yalın ama aynı zamanda sürükleyici ve okuyucuda merak uyandıran bir kitap. Genç yazar bizi zaman zaman geçmişe götürürken olay örgüsünü o kadar iyi kuruyor ki sonunda hiç tahmin edemeyeceğiniz bir sonla bağlıyor.
Genç yazarın kitabındaki sınıfsal vurgular ise çok etkileyiciydi.
Küçük bir anekdot vereceğim: Roman karakterlerinden birinin caz müziğine olan sevgisini anlatırken onu şöyle betimliyor, “Caz köleleştirilmiş bir halkın, kölelik düzenine rağmen kültürünü yaşatmaya çalışmasının öyküsüdür. Zulme karşı seslenişin haklı bir başkaldırışıydı. Anadolu’da nasıl sevdaya türküler yazılmışsa; Amerika’da da esarete ve özgürlüğe besteler yapılmış.”
Genç yazar aynı zamanda ülkesindeki insanların yaşadığı yoksulluğu, sınıfsal ayrımları kitabında belirterek kendi gerçekliğimizi bize bir kez daha hatırlatıyor. Muhammed Yıldırım’ın dediği gibi, “Uzun bir melodinin notalarına tutunabilmek çabası değil midir zaten yaşamak…”
Tam da öyle! Yolun açık ve aydınlık olsun, hayat boyu yaz güzel kardeşim. Yüreğine sağlık.”
Nazım Tokşen
(Kitaptan Alıntılar)
⦁ “Uzun bir melodinin notalarına tutunabilmek çabası değil midir zaten yaşamak…”
⦁ “Buradaki vicdan da analizci de sensin. Sen söyle kimin yaptığı doğru? Ve en önemli, karar ver; insanlık için mi proje yoksa proje için mi insanlık?”
⦁ “Okyanus mavisi gözleri, yüreğimin Kerbela coğrafyasını ıslatan yağmur gibiydi ve belki ben, sana başlayan bir şiirde gizli özneyim, kurulan her devrik cümlede sensizliğe yitik bir edebiyat arıyorum.”
⦁ “İnsanın geçmişi kayıplarla dolu olsa da umutlar hep aydınlıktır.”
⦁ “Hüzün ve tütün kokan hicaz bir makamdı ömrümün musikisi.”
(Kapak Tanıtım Bülteni)
⦁ İnsanlık için büyük bir şey geliştirmeye çalışan Ayhan’ın öldürülmesi ile başlayan hikâye gittikçe karmaşıklaşıyordu. Bu karmaşıklığa neden olan şey neydi?
⦁ Bir proje yüzünden gelişen olaylar, ardı ardına işlenen cinayetler… Peki, bu cinayetleri kim, neden işledi? En yakınımızda bulunan insana bile sırtımızı dayarken birçok kez düşünmemiz mi gerekecek? Bu karmaşıklığın içinde bulunan Ömer acaba her şeye bir açıklık getirebilecek mi?
⦁ Yoğun bir iş temposu ve birçok gizemin arasında bir de Ömer’in aşk hayatı… Acaba kafasını işten kaldırıp sevdiği kız Zeynep’e sonunda “Seni seviyorum.” diyebilecek mi veya bunu söylediğinde işine konsantre olabilecek mi?
⦁ Akıllarda kalan son soru ise “Acaba bu proje insanlık için mi yapılmaya başlandı çalışıldı yoksa insanlar birbirine sadece bir proje yüzünden mi girdi?”
Gamze GÜVEN