Edebiyatımız ve toplum Mahmut Makal’ın ismini ilk kez 1950 yılında Varlık Yayınlarından çıkan “Bizim Köy” isimli kitabıyla duymuştu. O günlerde üzerinde durulmayan veya tabu olduğu düşünülen köylerimizin içyüzü ilk kez bu kitapla gerçekçi bir dille gözler önüne serilmişti. Bizim Köy yayınlanır yayınlanmaz, gerçekleri görmek istemeyenler, emeğe saygı duymayanlar fırtınalar koparmıştı. Toplum köylünün toprak ağalarınca nasıl sömürüldüğünü, Osmanlıdan bu yana cehaletin pençesinde bırakılan köy gerçeğini, İvriz Köy Enstitüsü’nde eğitimi almış bir köy öğretmeninden öğreniyordu.
Bizim Köy’de kışın hesabı, kutsal tezek! Beslenme, toprak sorunu, saban, ekmek, ekim, harman, kooperatifin yararları ve köy evlerinin yanı sıra köy yaşamından sahnelere yer verilmişti.
Köy Enstitülerinden eğitim alan, edebiyatımızın mihenk taşlarından pek çok yazarımız vardır. Ne yazık ki köylünün, emekçinin uyandırılması bazılarının işine gelmemişti. Kısacası Mahmut Makal kurulu düzene çomak sokmuştu.
Üzerlerine ölü toprağı serpilmiş olanların uyanması, hamasi nutuk atanların işine gelmemişti. Böyle olunca da aydınlanmaya yönelik Köy Enstitüleri kapatılmıştı. Ezildiğini, sömürüldüğünü bilmeyen, ağaların emrinde boğaz tokluğuna çalışan, bir lokma bir hırka edebiyatını sahiplenenleri Mahmut Makal uyandırmaya çalışmıştı.
Bizim Köy’ün yayınlandığı yıllarda henüz ortaokul öğrencisiydim, çelişkiler içerisinde bir şeyleri anlamaya çalışıyordum. Başvuracağım kaynaklar ise beni tam aydınlatamıyordu. O ortamda Yaşar Nabi Nayır’ın Varlık Dergisini ve yayınlarını alıyor, okuduktan sonra çevremdekilerle tartışıyordum. Aydınlanmanın ne olduğunu bilmeyenlerce aşağılanıyor, onlarla uğraşacağına dersini çalış, oku adam ol nasihatleri alıyordum. Karamsarlığa kapılmadım, okumaya öğrenmeye devam ettim. Yıllar geçtikçe faydasını da zararını da gördüm. Ne gariptir ki o yıllarda bir gün Edirne’de ki bir kitap fuarında Mahmut Makal ile yan yana kitap imzalayacağımı hayal bile edemezdim. Bizim Köy’ü sindire sindire okumuş, daha doğrusu aydınlanmaya doğru ilk adımı atmıştım. Kitap standında bunları konuşurken bu kez Çağdaş Yayınlarından çıkan Bizim Köy’ün 13. baskısını imzalı olarak kendisinden bir kez daha almıştım. Üstad, “Mahmut Makal’dan Erdem Yücel’e Edirne’de tanışma anısı 9.10.1997” diye yazarak imzalamıştı.
Mahmut Makal 1930 yılında Aksaray’ın Demirci Köyü’nde doğmuş, İvriz Köy Enstitüsünden mezun olduktan sonra bir süre köy öğretmenliği yapmış. Sonra da Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde eğitimini sürdürmüştür. İlköğretim müfettişliği ve öğretmenlikten sonra 1968’de “Bizim Köy Yayınevini” kurmuştur.
Mahmut Makal ilk yazılarını öğretmen olarak görev yaptığı Aksaray’ın Nigiz köyünde, zor koşullar altında yazmıştı. Onun bu yazıları Varlık Dergisinde yayınlanmış ve sonra bunlar Bizim Köy kitabında bir araya getirilmişti. Kültürümüze büyük hizmeti olan Varlık Yayınlarının sahibi Yaşar Nabi’nin genç bir köy öğretmeninin elinden tutarak yazılarıyla onu memleketimize kazandırmasının üzerinde durulmalıdır.
İdealist, gerçekleri dile getiren bir köy öğretmeninin yazıları 1950 seçimlerinden önce CHP’nin son iktidar döneminde bazılarının hoşuna gitmemiş, daha doğrusu baskı altına alınmıştı.
Türkiye’nin değişmeyen kaderiydi…
Makal, yılmadan gözlemlerini yazmaya devam etmiş, Varlık Yayınlarında çıkan “Memleketin Sahipleri” isimli kitabında bu kez hayali cinlerin, perilerin köylünün yaşamında ne kadar etkili olduğunu ortaya koymuştur. Yanılmıyorsam aydınlanma sancılarını çeken o günlerde, köyün asıl derdinin boş inançlar, bağnazlık olduğunu hiçbir eser bu kadar gerçekçi dille ortaya koyamamıştı. Bu küçük kitabında hiciv edebiyatımızdan örnekler vererek köyün başına dert edilen cincilerin, üfürükçülerin cahil insanları nasıl etkileyip kendilerine kazanç sağladığını ortaya koymuştu.
Bu kitabın yazılmasının üzerinden nerdeyse yarım yüzyılı aşkın bir süre geçti. İnsan elinde olmadan düşünüyor, acaba ne değişti diye…
Mahmut Makal, Bizim Köy (1950) ve Memleketin Sahipleri (1954) kitaplarının ardından Kara Sevda (1957), Köye Gidenler (1959), Kalkınma Masalı (1960), Eğitimde yolumuz Nereye (1960), İplik Pazarı (1964), Kamçı teslimi (1964), Yer Altında bir Anadolu (1968), Bu Ne biçim Ülke (1968), Zulüm Makinesi-Öğretmen Kıyımı (1069) ve Kokmuş Bir Düzen (1970) isimli kitaplarıyla toplumu aydınlatmaya, emekçiyi uyandırmaya yönelik eserler ortaya koymuştur.
Bilim konusunda pek çok söz söylenmiştir. Bence XIX. Yüzyılda yaşamış Amerikan düşünür ve yazarı Ralph Waldo Emerson’un şu sözü üzerinde özellikle durulup, düşünülmelidir; “Boş inançlar cahillikten kaynaklanır. Bunlardan kurtulmak için mutlaka ilim sahibi olmak gerekir.”