Dünya Barış Günü

Erdem Yücel
643 views

Eylül ayında, tarih sahnesinde ve siyasette pek çok önemli olay yaşanmış, bu ayın edebiyatta da ayrı bir yeri olmuştur. Ayrıca ne gariptir ki; dünyada bir türlü sağlanamayan barış, göstermelik olarak Eylül’de kutlanmaktadır.

İnsanlığın ortaya çıkışının ardından toplumlarda kavgalar hiç eksik olmamış, savaşlar, darbeler ve çeşitli siyaset oyunları günümüze kadar gelmiştir. Savaşların ardından da barıştan söz edilmiştir.

Savaş ve barış…

Birbirine zıt ve birbirini tamamlayan iki sözcük… Geçmişe baktığımızda biri olmadan diğerinin de olmadığını görüyoruz. İki insan arasındaki çekişmeden yola çıkılacak olursa; devletler veya birbirlerine düşman toplumlar sorunlarını çözdüklerinde ortaya barış kavramı çıkmaktadır. Bu yönden bakıldığında, barışın, düşmanlığın sona ermesi, kavgaların, savaşların bitmesi anlamına geldiğini görüyoruz. Başka bir görüşe göre de barış;  kavga ve savaşlardan kurtulmanın, birliğin, bütünlüğün sağlanması, huzurun gelmesi anlamına gelmektedir.

Antik çağlardan günümüze kadar gelen zaman sürecinde siyasetçiler, düşünürler ve edebiyatçılar barış ile ilgili pek çok söz söylemişler, uyarılar getirmişlerse de dünyada barış bir türlü sağlanamamıştır.

Din kitaplarında savaşlara, insanların öldürülmesine karşı hükümler vardır. Örneğin Kur’an insan ve hayvan canı almayın der. Ne gariptir ki en inançlı insanların çoğu bu hükümlere uymamaktadır.

Friedrich Nietzsche “Savaş hayatın vazgeçilmez bir yasasıdır. Barış iki savaş arasında kurulan mutluluk köprüsüdür.” diyerek güzel bir tanım yapmıştır. Bu yönde söylenmiş pek çok deyim vardır; “Barışı sağlamak”, “Barışı korumak”. “Barışı sürdürmek”, “Barışı kazanmak”,”Barış çalışmaları”, “Toplumsal barış”, “Komşularıyla barış içinde yaşamak”, “Barışı imzalamak” bunların başında gelmektedir.

Dünya tarihinde yaşanmış pek çok savaş vardır. Bunların başında da Avrupa’yı yeniden şekillendiren I. ve II. Dünya savaşları gelmektedir. Büyük yıkımlara yol açan, milyonlarca insanın yaşamını yitirdiği II. Dünya Savaşı sonrasında barışa özlem duyan devletler ve onları yönetenler yeryüzünde barışın sağlanmasını istemişler ve bunun içinde barış günü ilan etmeyi düşünmüşlerdir. Oysa dünyada barışın sağlanması için Dünya Barış Günü de çare olmamış, umuttan öteye gidememiştir.

Dünya Barış Günü için önemli bir tarih aranmış ve II. Dünya Savaşında Nazi Almanya’sının Polonya’yı işgale başladığı 1 Eylül 1939 tarihi üzerinde durulmuştur. Buna karşılık savaş sürerken Sovyetler Birliği ve 1955’de kurulan Varşova Paktı’nın o zamanki üyeleri olan Arnavutluk, Bulgaristan, Çekoslovakya, Polonya, Doğu Almanya, Macaristan ve Romanya tarafından Dünya Barış günü ilan edilmişti. Varşova Paktı üyelerinin kabul ettiği Dünya Barış Gününü 1981 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu değiştirmiş, Japonlar 21 Eylül günü barış çanı çalarak bu tarihi Dünya Barış Günü olarak ilan etmişlerdir. Böyle olunca da Dünya Barış Günü iki ayrı tarihte uzun yıllar çelişkili olarak kutlanmıştır.

Dünya Barış Gününün amacı; I. ve II. Dünya savaşlarından ders alınarak kalıcı bir barışın sağlanmasıdır. Ne yazık ki, II. Dünya Savaşının sona ermesinden sonra, dünya barışı için onca sözler söylenmesine, girişimlerde bulunulmasına rağmen gerçek bir dünya barışı kurulamamıştır. Savaş sonrasında siyasi gerginlikler belirli zamanlarda çatışmalara dönüşmüş, siyasi ve ekonomik emperyalizm geri kalmış ülkelerin zenginliklerinden yararlanma yoluna gitmiştir. Bundan en çok zarar görenler de yoksul insanlar ile emekçiler olmuştur. Ayrıca çeşitli silahları üretenler satışlarını yapabilmek için mahallî savaşların çıkmasından yararlanmışlardır.

  1. Yüzyılda Asya ve Afrika’da savaşlar, darbeler birbirini izlerken bazı ülkeler de bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Yunanistan İç Savaşı (1946), Kore Savaşı (1950), Hindistan-Pakistan Savaşı (1965), Arap-İsrail arasındaki altı gün savaşı (1967), Rusya’nın Çekoslovakya’yı işgali (1968), Arap-İsrail Savaşı (1973), Lübnan iç savaşı (1975), Vietnam Savaşı (1975), Çin-Vietnam Savaşı (1979), İran-Irak Savaşı (1980), ABD’nin Irak’ı işgali (2003), Libya’da NATO güçlerince Kaddafi’nin devrilmesi (2011) ve son olarak da Rusya-Ukrayna savaşı bunlara verilecek belli başlı örneklerdir .
  2. Yüzyılda savaşların yanı sıra Filipinler (1946), Hindistan (1947), Endonezya (1948), Cezayir (1962) bağımsızlığını kazanan ülkeler arasındadır. Bu yüzyılda İsrail Devletinin kurulması (1948), savaş sonrası Almanya’nın doğu-batı diye ikiye ayrılması (1949), Küba devrimi (1959), İsrail Devletinin Kurulması (1948), Almanya doğu ve batı diye ikiye ayrılması (1949) dünya barışına yönelik girişimler olmuştur.

Dünyada barışa yönelik bu girişimler öncesinde Türkiye’nin emperyalizme karşı kazandığı Milli Mücadele sonrasında, yaşamının büyük bir kısmını savaş meydanlarında geçiren Atatürk; “Milletin hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça harp bir cinayettir.” diyerek dünya liderlerine uyarılarda bulunmuştur.

Napolyon Bonaparte “Barış demekle barış olmaz.” diyerek göstermelik barışın hiçbir işe yaramadığını dile getirmiştir.

Geçmiş yıllardaki savaşlarla günümüzdekilere baktığımızda, düşüncede önemli bir değişiklik olmadığını, yalnızca şekil değiştirdiğini görüyoruz. Çoğu kez olduğu gibi savaşın ağır yükünü barış yapıldığında yine insanlar çekmektedir.

Uzakdoğu’da savaşı sona erdiren Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombası birlerce Japon’un yaşamını karartması bir yana, Asya’da barışın devamlılığını da sağlayamamıştı. “Güçlü” devletler nedense bu insanlık suçu üzerinde hiç durmamışlardı. Barış için gerçekten çaba göstermişler miydi?

Tartışılır.

Bir zamanlar toprak kazanmak için yapılan savaşlarda harcanan paranın, o toprakları satın almaktan çok daha fazlaya mal olduğunu düşündüklerini hiç sanmıyorum. Toprak uğruna birlerce insan ölmüş, aileler ortadan kalkmıştı. Belkide insan yaradılışından kaynaklanan bir içgüdü veya ekonomik kazanç uğruna savaşlar yapılıyor, Barış Günü ise çare olmuyor.

Günümüzün savaşları da barışları da artık silah kullanılmadan yapılıyor. Birçok ülkede silahın yanı sıra ekonomik ambargolu savaşlar yapılırken Barış Gününün kutlanması ne anlama geliyor. Anlayabilmek gerçekten çok zor…