Aktif genç nüfusun fazlalığına karşılık, işgücüne katılım oranının yetersiz olduğu bir ülkedir Türkiye…
Kayıt dışı istihdamın kol gezdiği, veri şeffaflığının aşikâr olduğu,
İşgücüne dahil olamama durumunun kuvvetli bağlarla zincirlendiği,
İşsizlik oranının çift haneli rakamlarla taçlandırıldığı,
Sözde refah yönelimli gelişmekte olan canım ülke…
Küresel gelişmelerin etkilediği alanlardan biri de işgücü piyasaları olmuş ve işsizlik sorunu küresel ölçekli bir sorun haline gelmiş. Geçmişte kökleşen günümüzde daha da derinleşen bir gerçek olan işsizlik sorunun kaynaklarına baktığımızda, nepotizm ((nepos+itizm) adam kayırmacılık olarak açıklanır) olan sözcüğü ben insan kayırmacılık olarak revize ediyorum ve istihdam ederken insan kayırmacılığın, çalışabilir durumdaki işgücünün istihdam edilmeyerek kullanılmaması ya da etkin olmayan işlerde daha az etkililik üzerine, kapasitenin altında çalıştırılma durumlarını işsizliği inşa etme süreci olarak yorumluyorum.
BAKIN TÜRKİYE’DE DURUM NASIL?
Kendi mesleğinde iş arayan gençler bir süre sonra ümitsizliğe uğrayıp, temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek, hayatlarını idame edebilmek adına farklı meslek kollarında iş arayışına geçebiliyorlar. İşgücü talebi artan gençlere karşı istihdam kalitelerinin her geçen gün daha da kötüye gittiği bir ülke gerçeği… Türkiye gerçeği… Zor ve uzun çalışma saatlerine dayanan istihdam anlayışının hakim olması, işverenlerin cinsiyetçi yaklaşımları, mobbing, cam tavan gibi uygulamalarla özellikle kadınlara yöneltilen bir cins kırımının mevcut olması, toplumun kadına biçtiği rolleri bahane edinerek kadınları mesleğe almama istekleri, kayıt dışı istihdam özellikle 18 yaş altındaki çocukların kayıt dışı istihdam edilmesi, işgücü piyasalarının artan işgücünü karşılayacak bir dinamizmin bulunmaması, genç işsizliğin, yetişkin işsizliğinin üzerinde olması, liyakat sistemi yerine insan kayırmacılığın olması, vatandaş yerine yandaş kavramının olması gerçeği…
Küresel düzeyde rekabet edecek bir ülke ekonomisinin yolu eğitimli ve istihdama açık gençlerden geçer. İktidarlar, genç nüfusu içinde bulunduğu çağın şartlarına göre eğitim politikaları inşa ederek eğitmeli. Türkiye’deki eğitim sistemi, ekonomik kalkınmayı hızlandırabilecek düzeyde etkili değilken, yetersiz kalmasına şaşırmamak gerekir. 21. yüzyılda gelişmiş ülkelerin seviyesine ulaşabilmenin en önemli koşulu bilgiye dayalı toplum olmak yani bilgiyi üreten bilgiyi kullanan toplum olabilmek. Yapılan çalışmalarda yeni iş ortamlarında iletişim, sezgi, dikkat, ilişkileri yönetebilme, esnek düşünebilme, bütünü görebilme, ergonomik zaman yönetimi, hızlı ve etkili kararlar alabilme gibi duygusal ve sosyal becerilerin önemli olduğu vurgusu ortaya çıkmış. Becerilerin genç kuşaklara aktarılması, yetkinliklerine yetkinlik katmak eğitim açısından bir gereksinim. Bildiğim kadarıyla Türkiye’de gençlere yönelik yetkinlik eğitimi veren tek isim Erhan Erkut. Eğitim süresince nasıl yetkin genç olunur, çağı nasıl yakalarsınız bunu çok iyi kavratıyor. Gençleri hala düşünen birilerinin olması umudumu dinç tutmama vesile oluyor. Buradan Prof. Dr. Erhan Erkut’a teşekkür ediyorum.
Sürekliliği olan yenilikçi, çağdaş yapıda bir eğitim sistemi inşa edersek, kazanımları da olacaktır. Unutmamak gerekir ki, küresel ekonomisinin sırtını, bilgi temelli ekonomiye dayandıran ülkeler, yaptıkları reformlarla birlikte rekabet piyasasında var olabiliyorlar.
Öyleyse bir slogan ekliyoruz: ‘’KALKINMAK İSTİYORSAN; GELECEĞİ, GENÇLERLE İNŞA ET.’’