Toplumlarda köle kavramı sadece boynunda zincirli halka olan, kırbaçla ehlileştirilen, efendinin her dediğini yapmak zorunda olan bir zenci figürüdür.
Köle kavramı insanın insanı bir hayvan gibi kullanma ihtiyacından doğmuştur.
Köle bir kere satın alınır çifleştirilir ve doğan çocukta köledir.
Her dönemin iktidarları tarafından belirlenen köle kanunları uygulanır.
Hammurabi Kanunları, “bir kölenin kaçmasına yardım eden veya kaçak bir köleyi barındıran kişiler için ölüm cezası verilir” diye yazılır.
İlkel toplumlarda köle ihtiyacı fazla yoktur esir erkekler öldürülür kadınlar üreme adına klan-kabileye kabul edilirdi.
Toprağın ve ormanların işletilmesi köleliğe ihtiyacı yaratmış kölelik, esir ticareti ülkelerin büyük kazanç kapısı haline gelmiştir.
Krallıklar büyük gemiler inşaa ederek (kadırga) korsan görünümlü eğitilmiş subaylarla afrika kıyılarında yerli toplumları avlayarak esir pazarları oluşturulmuş ve Bütün krallıklar bu gelir kaynağını hazinelerine akıtmak için denizlerde hakimiyet yarışına girmiş karşılaştıkları her alanda savaşmış birbirlerinide esir alıp aileler değerini ödediklerinde serbest bırakılmışlardır.
En güzel örnek Don kişot’un yazarı Cervantes bindiği ispanya gemisinin türk korsanları tarafından ele geçirilmesi ve bir vezire köle olarak satılmasıdır. Ailesi fidyeyi ödeyince ispanyaya geri dönmüştür.
Afrika latin yerlileri ise esir pazarlarında sömürgelerde yüksek ücret ödeyen tarım ağalarına soylulara köle olarak satılmışlardır
Suudi arabistan da köle satışına 1976 da son verilmiştir.
İslâm inancında köle cizye ödendiğinde serbest bırakılır.
Savaşta esir düşen kız çocuğu- kadın cariyedir.
Cariye esir edilen kadın yada kız çocuğudur.
Cariye efendisi tarafından başkasına hediye edilebilir yada efendi tarafından her türlü kullanılır.
Kur-an’ı kerim de cariyelik ile ilgili bir çok ayet mevcuttur.
Yahudiliğe göre yahudiler üst insandır ve bu kavmin dışındaki topluluklar yahudilere hizmet icin yaratılmışlardır. (Köle olarak)
Insanlık tarihi trajedilerle doludur, insanlık bu evrelerden geçtikçe öğrendikçe daha iyi bir insan mı oldu?
Tabiki hayır.
Konumuz köleliğin kökenine bir göz atarak köleliğin güncellenmesini anlatmak.
Çağımız emperyalizmin en azgın ve saldırgan olduğu insan ölümlerinin hiçe sayıldığı bir çağda yaşıyoruz.
İkiz kuleleri kendi uçakları ile bombalayan amerikanın asıl amacı dünyayı yeniden dizayn edip kendine köle ülkeler yaratmaktı.
Irak, Afganistan’ı fiili işgal ederek buralardaki petrol ve para eden ne varsa ( uyuşturucu) kendi ülkesine aktarmaktı. Bunu başardı da.
Bu sömürge (toplumları köle etme)anlayışı sadece güçlü emperyalist ülkelerin isteği değil kendini güçlü gören her ülkenin ulaşmak istediği sonuç bu seviyeye ulaşmaktır.
Dünyada ki bütün savaşların temelinde toprak ve insan gücünün (emek) sömürülmesi yatar.
İkinci dünya savaşı bütün dünyayı köleleştirmek hayaliyle başlamıştır.
Peki çağdaş ve gönüllü köle kimdir?
Kapitalist sistemde yaşayan her kişi çağdaş bir köledir.
Burada bazı avrupa ülkelerini farklı yada gelişmiş sistemleri isveç-norveç gibi biraz daha artı değerin paylaşılmasında bonkör sayabiliriz.
Bir başka ülkeleri sömüremeyen ülke kendi halkını sömürür.
Kapital üzerine kurulmuş sistemlerde çoğunluğun elit azınlığı lüks ve şatafatlı yaşatması için gizli zincirlerle makinalara, toprağa, bankacılık kredilerine, bilgisayarlara ve ticaret denilen alış veriş kurumlarıyla birbirine bağlanmışlardır.
Toplumda okumuş bireylerde dahil olmak üzere ( köleliği felsefik olarak kavramış kişilerden bahsetmiyorum) doğumdan itibaren bir köle olduğunu anlamaz.
Tabiki babasınında, babasının babasınında birer köle silsilesi içinde devam edip gittiğini bilmezler.
Kölelik Afrika yerlilerinin Amerika da yada osmanlı da Afrikadan gelen zenci saray hizmetçileri gelir akıllarına.
Biraz kültürlü olanlar roma döneminde spartaküs ayaklanmasını ve bu dönem sonunda feodalizmin kurulduğunu köleliğin sadece isminin değiştiğini bilirler.
Asya ülkelerinde ise kölelik bir başka boyuttur.
Kişi toplumda bir avuç klan beyleri soylu ailelerin dışında herkes köledir.
Efendi beceriksiz bulduğu bir köleye “öl” derse gidip kendini “seppuku” yaparak yani karnını yararak kendini öldürmelidir.
O dönemle ilgili bir yazarın kitabı hem kendi biyografisini anlatırken hem de efendisinin ne kadar adil başarılı olduğunu anlatmaktadır.
Efendi öldüğünde oğlu yerine geçer ve genç efendiye giderek “izin verirseniz bende efendim ile birlikte ölmek istiyorum” der.
Bunu kitabında “gelenek” ve”sadakat” olarak ifade eder.
Dünyada ki birçok ülkenin kuruluş temellerndeki harç köle emeği ve kanı ile oluşmuştur.
Oysa köleliğin kuruluş amacı hiçbir zaman değişmemiştir.
Sadece toplumun evrimsel ihtiyacından dolayı sosyolojik değişim geçirmiş ve feodalizm, kapitaliz ve günümüzde de kabuk değiştirmeye devam ediyor
Toprağa bağlı köle, toprağın kendine ait olduğunu sanır, toprak tapu senet gibi kâğıt üzerinde ona ait olduğunu yazar fakat köylü-köle bugün mazot, tohum, ekim giderleri için banka kredilerine mahkumdur ve köylü-köle ekemediği toprağın yıllık vergisini vermek zorundadır.
Biraz daha geriye gidersek feodalizm de ağa-bey yani toprak sahibi toprağını kiraladığı köylüden tohum, toprak kirası olarak 3/2 sini alırdı.
Mevsim kurak geçerse ağaya-beye borçlanan köylü aynı kredi borçlanması gibi hem yıllık borcunu birde kurak mevsimin borcunu ödemek zorundaydı.
Yılları hesap edersek köylü-köle borçtan hiç bir zaman kurtulamayacak kredi borcu gibi askariyesini ödeyecektir.
Buradaki soru şu köylü-köle toprağın mı yoksa toprak mı köylü-kölenin efendisi.
Gelelim çağdaş köylüye bugün ürettiğini değerine satamayan borçlandırılmış bir köylü-köle var ortalıkta.
Çünkü kapitaliz hiç üretmeyen toprağın değerini bilmeyen, iktidarla işbirliği yapan mafyalaşmış bir (hal) sistemi var. Bunun varlığının nedeni köylü-köle den alınan ürün Katma değer olarak vergilendiriliyor.
Ürünün piyasa değeri düşmesin diye tarladan gelen ürünleri almayarak yada ölü fiyatı vererek değer kaybına neden oluyor.
Köylü-köle her yıl toprak gelirine muhtaç olduğu için bankalardan yeni kredi alarak borçlanıyor.
Bir süre sonra banka ödenmeyen borçlardan dolayı tarlalara el koyuyor. ( bu bir anlamda kapitalizmin tıkanma noktasıdır fakat konumuz kölelik olduğu için bunu başka bir yazıya bırakıyorum.)
Çağdaş toplumlarda kişiler istediği yere gidebiliyorsa istediğini yapabiliyorsa parasını istediği gibi harcıyor kimseye hesap vermiyorsa kendini özgür sanıyor.
Oysa bu Çağdaş ve gönüllü köleliktir.
Sadece bunu hissetmemen için bir matrix içinde yaşarsın.
Sistemler bunun için vatan, ulus, namus, bayrak, din gibi bir çok uyuşturucu kullanırlar.
Bu beynine hissetmeden yapılan bir algı aşısıdır.
Bireyler aynı Asya kültüründe olan anlayış gibi kader ve geleneksel baktığı yaşamını değiştirmek istemez nasıl babası bir avuç toprak işlediyse o da ya toprağın sebebiyle yada memur ve işçi gibi çeşitli emek köleliği yapacaktır.
Bankaların topluma dayattığı uzun yıllara yayılan krediler planlı tuzaklardır.
Beyaz yakalı köleler kendilerini alt tabakaya bakarak şanslı görürler arabaları evleri yazlıkları vardır ve rahatları yerlerindendir.
Bu feodal toplumda kral şaklabanlarının işe yaradığını sürece sofranın artıklarından beslenmelerine izin verilen kölelerdir.
Bunlara daha alt tabakalar gösterilir ki onların seviyesine düşmemek için her şeye katılacak efendilerine hizmet edeceklerdir.
Bu gönüllü köleliktir.
Gönüllü kölelik; diğer kendi gibi olan kölelerden daha iyi yiyor barınıyor ve giyiniyorsa oda kendini üst görüyor ve altında olan avam köleleri beğenmiyor aşağılıyor ve küçük görüyor.
Toplumda bir çok insana sorsan ve anlatsan köle olduğunu söylesen sana karşı çıkar “efendi” ve “Zengin” karşıtı “komünist” olduğunu söyler.
Köleye köle olduğunu ne kadar anlatırsan anlat.
Onların gözünde köle boynunda ve ellerinde zincirler olan Kara derili insan algısıdı.
Son bir gerçek olayla bağlayalım yazıyı.
Amarika’da Kuzey ve Güney arasındaki savaşı bittiğinde kölelik kaldırılır.
Güney’de çiflik sahipleri zenci kölelerine artık köle değilsiniz istediğiniz yere gidebilirsiniz dediklerinde köleler ne yapacaklarını bilmedikleri için bunu kabul etmiyorlar.
Çiflik sahipleri zorla topraklarını terk etmelerini istediklerinde köleler bazı bölgelerde çiflik sahiplerini katlediyor ve çiftlikte bulunan derme çatma köle barakalarına geri dönüyorlar.
Hepimiz çağdaş ve gönüllü köleleriz bunu yazarak anlatarak insanların gözüne soksakta anlamayacaklar.
Çünkü onların “zincirlerinden başka” kaybedecek Çamaş makinaları, buz dolapları, evleri ve arabaları var.