Sarp yamaçlı kent varoşlarına
Vurunca güneşin ışıkları
Yollara düşer insanlar
Sabahın ayazıdır gözlerindeki mahmur
Sevincimdir oysa benim sabahlarım
Bir otobüs durağında tanımıştım seni
Kehribar renkli saçların
Şelaleydi belinden aşağıya
Ellerinde taze nasır izleri sır veriyordu,
Gözlerin ilk gözlerime değerdi
Ve akardık uçurum insanlarının arasına
Adın Meryem’di.
Kaç kez meyleyledim sana mektup yazmak için
Kaç kez durdurup “merhaba” demek için
Olmadı, yapamadım
Böylesi daha güzel geliyordu
Sana uzaktan bakmak yetiyordu
Sabahı iple çeken bir yürek taşıyordum
Olmadığında bir sonraki otobüsü bekliyordum
Sonra bir diğerini
Bir diğerini sonra
Sen geldiğinde bütün kent uyanıyordu
Yüzü gülüyordu insanların
Sende gülüyordun
Benim neden orada beklediğimi
Adın gibi biliyordun
Bir arkadaşın seslenmişti Meryem diye
Adın bıçak yarası gibi kazınmıştı aklıma.
Meryem gecede suya inen ceylandı
Meryem, ay ışığındaki hareydi
Meryem, yürek hançeremdeki sesti
Bir cümle Meryem umudun adıydı.
2
Çalıştığım yerin az ötesinde bir fabrikada
Bahçesinde dut ağaçlarının yeşili
Altında işçilerin gri yüzleri
Soluksuz dem vurur adımları
Çarklar iner kalkar gökyüzüne
İstimden tıkanır nefesleri
Ciğerleri yıkanır tıkırtıdan
Bazen görürüm uzaktan
Kehribar saçlarında parlar güneş
Kâkülü yana düşer
Boynunda dut ağaçlarının gölgesi
Beyaz dişlerinde ince bir soluk
Meryem gözlerim olurdu.
3
Bir sabah gülen gözlerine bakarak
“Merhaba” demiştim
İşte o günden sonra aynı durakta
Bizden başka kimseler yoktu
Seviyorduk birbirimizi
Kim bilir belki para biriktirirsek
Birkaç yıl sonra
Bir yuvamız bile olurdu.
4
Zor günlerdi o zamanlar
Aldığımız para pul olmuştu
Sendika sokmuştuk fabrikaya
Bildiriler dağıtıyorduk gece gündüz
Grev diyorduk
“Hakkımızı söke söke alırız”
Bileniyorduk bir çelik gibi
Duvarlara yazılar yazıyorduk
Yeniden kuracağımız hayatı düşlüyorduk
Gelecek günlere inanıyorduk
Alanlarda, mitinglerde haykırıyorduk umudu
Kavgalar ediyorduk inadına
İşgaller ve grevler yayılıyordu kentlere
Sokaklarda barikat savaşları
Varoşlardan akıyordu insan seli
Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacaktı.
5
Vuruşarak açıldı kapılar
Patron aç insanları salmıştı üstümüze
Biz çıktıktan sonra
Kendileri çalışacaktı
Sözler verilmişti
Hatta fazla parada istemiyorlardı
Bizler insanca yaşamak istiyorduk
Onlar sadece yaşamak
Polis geldi sonra
İçeri düştük komünist olmaktan
Ellerime kelepçe takılırken
Meryem gözlerime bakıyordu
Bir dut ağacının dalları kırılıyordu.
6
İçerde öğrendim sınıf kavgasını
Ezileni ve ezenin ne olduğunu
Elime ne geçerse okuyordum
Annem geliyordu ziyaretime
Meryem tütün kolonyası yollamıştı
Arkadaşlar o Meryem’in kokusu demiş
Dokunmamışlardı
Zaman sohbetlerle tartışmalarla geçiyordu
Yaz bitmiş kış başlamıştı
Damlarda serçelere ekmek atıyorduk
Gökyüzü pürüzsüz mavi denizdi
Arada bulutlar geçiyordu
O zaman Nazım Usta geliyordu aklıma
Ve bahtiyarlık
Cezam kesilmişti
Darbe katlamıştı ikiye
Annem yüzünü kaçırıyordu
İçin için üzülüyordu benim için
Oysa ben pişman değildim
Bilmediğim bir dünyayı öğrenmiştim.
7
Kapılar açıldığında üç yıl geçmişti
Değişmişti hayat üç yıllık
Üç yıl eskimişti geçmişim
Bıraktığım ne varsa ömrüme dair
Üç yıl uzaktı bana
Sokaklarda akıyordu yine insanlar
Bahardı mevsim
Yapraklar daha tomurcuk zamanlarındaydı
Bir baştan bir başa varoşlar yeşilleniyordu
İki yıl evvel bir görüş günü
Annem Meryem’i istediler demişti
Dilim tutulmuş
Ellerim demirleri tutmaz olmuştu
Biliyordum o benden gitmişti
Tütün kolonyası bitmişti.
Mahallede sessiz bir rüzgâr esiyordu
Tanıyanlar geçmiş olsun deyip selam veriyordu
Arkadaşlarım toplanmıştı etrafıma
Annem gözlerimi öpüyordu…
8
Kaldığımız yerden yine başladık mücadeleye
Bir yıl sonra İstanbul’da
Tersanede başladım işe
Haklarımız için sendika kurmuştuk
Temsilci olmuştum işçilerin adına
Konuşmalar yapıyordum arkadaşlara
Sınıf savaşını anlatıyordum
Diyalektik tarihi materyalizmi
Komünist manifestoyu
Generaller yönetiyordu ülkeyi
Sadece sivil elbise giymişlerdi
Elit sınıf alkış tutuyordu
El etek öpüyordu ihaleler için
Ucuz emek cenneti diyorlar
Dış sermayeyi ülkeye davet ediyorlardı
Toplum suskundu
Üniversiteli gençler alanlarda eziliyordu.
9
Pazardı, birkaç kitap bakacaktım sahaflarda
Beyazıt meydanında güvercinler uçuyordu
Çınar altında arkadaşlar çay içiyordu
İnsan kalabalığı akıyordu caddelerde
Bir tanıdık yüz bakıyordu yüzüme
Saçlarından kehribar rengi güneş akıyordu
Dilim adını söyledi sadece
Adı Meryem’di
Şaşkın gözlerle bakıyordu gözlerime
Yıllar sonra o hayal yüz karşımdaydı işte
Ne söyleyecektim ne anlatacaktım bilmiyordum
Tesadüftü belki ama
Hayatımın en güzel zamanıydı
Oturduk çınar altına
Sadece bakıyorduk birbirimize
Evlenmiş birde kızı olmuştu
Oradan buradan, havadan sudan konuştuk
Bir tek sevgimizden bahsedemedik
İki ayrı dünyada yaşayan
Artık iki farklı düştük…
10
Haliçte kayıkların gölgesi vuruyordu kıyısına
Ömrüm yitirmişti umudunu
Hep bende olan artık yoktu
Vedalaşırken kaç kere
Dur gitme demek istedim
Oysa biliyordum gitmeliydi
Akşam çöküyordu kente
Balıkçılar ağlarını atıyordu
Evlerine dönüyordu insanlar.
Bekleyenler vardı tersanede
Yeni mücadele kararları konuşacaktık
Yeniden umut ekilecekti yüreklere
Safları sıklaştıracaktık
Ve yarınlar umutlu aydınlık olacaktı…
15:39 24.11.2011-DİKİLİTAŞ
Hayati UÇAR