Bir Parça Ömür

Hayati Uçar
589 views

Sarp yamaçlı kent varoşlarına

Vurunca güneşin ışıkları

Yollara düşer insanlar

Sabahın ayazıdır gözlerindeki mahmur

Sevincimdir oysa benim sabahlarım

Bir otobüs durağında tanımıştım seni

Kehribar renkli saçların

Şelaleydi belinden aşağıya

Ellerinde taze nasır izleri sır veriyordu,

Gözlerin ilk gözlerime değerdi

Ve akardık uçurum insanlarının arasına

Adın Meryem’di.

Kaç kez meyleyledim sana mektup yazmak için

Kaç kez durdurup “merhaba” demek için

Olmadı, yapamadım

Böylesi daha güzel geliyordu

Sana uzaktan bakmak yetiyordu

Sabahı iple çeken bir yürek taşıyordum

Olmadığında bir sonraki otobüsü bekliyordum

Sonra bir diğerini

Bir diğerini sonra

Sen geldiğinde bütün kent uyanıyordu

Yüzü gülüyordu insanların

Sende gülüyordun

Benim neden orada beklediğimi

Adın gibi biliyordun

Bir arkadaşın seslenmişti Meryem diye

Adın bıçak yarası gibi kazınmıştı aklıma.

Meryem gecede suya inen ceylandı

Meryem, ay ışığındaki hareydi

Meryem, yürek hançeremdeki sesti

Bir cümle Meryem umudun adıydı.

          2

Çalıştığım yerin az ötesinde bir fabrikada

Bahçesinde dut ağaçlarının yeşili

Altında işçilerin gri yüzleri

Soluksuz dem vurur adımları

Çarklar iner kalkar gökyüzüne

İstimden tıkanır nefesleri

Ciğerleri yıkanır tıkırtıdan

Bazen görürüm uzaktan

Kehribar saçlarında parlar güneş

Kâkülü yana düşer

Boynunda dut ağaçlarının gölgesi 

Beyaz dişlerinde ince bir soluk

Meryem gözlerim olurdu.

         3

Bir sabah gülen gözlerine bakarak

“Merhaba” demiştim

İşte o günden sonra aynı durakta

Bizden başka kimseler yoktu

Seviyorduk birbirimizi

Kim bilir belki para biriktirirsek

Birkaç yıl sonra

Bir yuvamız bile olurdu.

         4

Zor günlerdi o zamanlar

Aldığımız para pul olmuştu

Sendika sokmuştuk fabrikaya

Bildiriler dağıtıyorduk gece gündüz

Grev diyorduk

“Hakkımızı söke söke alırız”

Bileniyorduk bir çelik gibi

Duvarlara yazılar yazıyorduk

Yeniden kuracağımız hayatı düşlüyorduk

Gelecek günlere inanıyorduk

Alanlarda, mitinglerde haykırıyorduk umudu

Kavgalar ediyorduk inadına

İşgaller ve grevler yayılıyordu kentlere

Sokaklarda barikat savaşları

Varoşlardan akıyordu insan seli

Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacaktı.

           5

Vuruşarak açıldı kapılar

Patron aç insanları salmıştı üstümüze

Biz çıktıktan sonra

Kendileri çalışacaktı

Sözler verilmişti

Hatta fazla parada istemiyorlardı

Bizler insanca yaşamak istiyorduk

Onlar sadece yaşamak

Polis geldi sonra

İçeri düştük komünist olmaktan

Ellerime kelepçe takılırken

Meryem gözlerime bakıyordu

Bir dut ağacının dalları kırılıyordu.

           6

İçerde öğrendim sınıf kavgasını

Ezileni ve ezenin ne olduğunu

Elime ne geçerse okuyordum

Annem geliyordu ziyaretime

Meryem tütün kolonyası yollamıştı

Arkadaşlar o Meryem’in kokusu demiş

Dokunmamışlardı

Zaman sohbetlerle tartışmalarla geçiyordu

Yaz bitmiş kış başlamıştı

Damlarda serçelere ekmek atıyorduk

Gökyüzü pürüzsüz mavi denizdi

Arada bulutlar geçiyordu

O zaman Nazım Usta geliyordu aklıma

Ve bahtiyarlık

Cezam kesilmişti

Darbe katlamıştı ikiye

Annem yüzünü kaçırıyordu

İçin için üzülüyordu benim için

Oysa ben pişman değildim

Bilmediğim bir dünyayı öğrenmiştim.

           7

Kapılar açıldığında üç yıl geçmişti

Değişmişti hayat üç yıllık

Üç yıl eskimişti geçmişim

Bıraktığım ne varsa ömrüme dair

Üç yıl uzaktı bana

Sokaklarda akıyordu yine insanlar

Bahardı mevsim

Yapraklar daha tomurcuk zamanlarındaydı

Bir baştan bir başa varoşlar yeşilleniyordu

İki yıl evvel bir görüş günü

Annem Meryem’i istediler demişti

Dilim tutulmuş

Ellerim demirleri tutmaz olmuştu

Biliyordum o benden gitmişti

Tütün kolonyası bitmişti.

Mahallede sessiz bir rüzgâr esiyordu

Tanıyanlar geçmiş olsun deyip selam veriyordu

Arkadaşlarım toplanmıştı etrafıma

Annem gözlerimi öpüyordu…

8

Kaldığımız yerden yine başladık mücadeleye

Bir yıl sonra İstanbul’da

Tersanede başladım işe

Haklarımız için sendika kurmuştuk

Temsilci olmuştum işçilerin adına

Konuşmalar yapıyordum arkadaşlara

Sınıf savaşını anlatıyordum

Diyalektik tarihi materyalizmi

Komünist manifestoyu

Generaller yönetiyordu ülkeyi

Sadece sivil elbise giymişlerdi

Elit sınıf alkış tutuyordu

El etek öpüyordu ihaleler için

Ucuz emek cenneti diyorlar

Dış sermayeyi ülkeye davet ediyorlardı

Toplum suskundu

Üniversiteli gençler alanlarda eziliyordu.

            9   

Pazardı, birkaç kitap bakacaktım sahaflarda

Beyazıt meydanında güvercinler uçuyordu

Çınar altında arkadaşlar çay içiyordu

İnsan kalabalığı akıyordu caddelerde

Bir tanıdık yüz bakıyordu yüzüme

Saçlarından kehribar rengi güneş akıyordu

Dilim adını söyledi sadece

Adı Meryem’di

Şaşkın gözlerle bakıyordu gözlerime

Yıllar sonra o hayal yüz karşımdaydı işte

Ne söyleyecektim ne anlatacaktım bilmiyordum

Tesadüftü belki ama

Hayatımın en güzel zamanıydı

Oturduk çınar altına

Sadece bakıyorduk birbirimize

Evlenmiş birde kızı olmuştu

Oradan buradan, havadan sudan konuştuk

Bir tek sevgimizden bahsedemedik

İki ayrı dünyada yaşayan

Artık iki farklı düştük…

10

Haliçte kayıkların gölgesi vuruyordu kıyısına

Ömrüm yitirmişti umudunu

Hep bende olan artık yoktu

Vedalaşırken kaç kere

Dur gitme demek istedim

Oysa biliyordum gitmeliydi

Akşam çöküyordu kente

Balıkçılar ağlarını atıyordu

Evlerine dönüyordu insanlar.

Bekleyenler vardı tersanede

Yeni mücadele kararları konuşacaktık

Yeniden umut ekilecekti yüreklere

Safları sıklaştıracaktık

Ve yarınlar umutlu aydınlık olacaktı…

15:39 24.11.2011-DİKİLİTAŞ

Hayati UÇAR