İçinde bulunduğumuz gezegende çok fazla sorun var. Bazen dergide ayda bir yazılan yazıları yeterli bulmuyorum. Haftalık hatta günlük bir sorunu yazsak bile yine de az kalır diye düşünüyorum. O kadar çok mesele var ki hangisinden başlamak gerektiği konusunda bazen zorlanıyorum.
Sorunlar çok ancak bugün dünyanın küresel güçlerinden biri olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri’ni ele almak istiyorum. Yazıma şu cümleyle başlamak istiyorum; Amerika’da yaşam artık eskisinden çok daha güç. Farkında mısınız bilmiyorum ama kimse artık bir Amerikan rüyasından söz etmiyor. Bütün dünya rüyanın kabusa dönüştüğünün farkında.
Maliye tepetaklak. Amerika Birleşik Devletleri bütçesinden eğitime, sağlığa, otoyollara, köprülere ve daha birçok önemli kurumsal kaleme neredeyse para ayrılmıyor. Amerika’yı deneyimlerken bu gerçekleri daha net görebildim. Milyonlarca evsiz, ülkenin dört bir yanında çaresizlik içinde kıvranıyor.
Dünyanın en büyük devleti olmak esasında içerisinde yaşayan insanların mutluluğu ve onların refah seviyesi ile ilgilidir, ama biz bugün kimin daha iyi silahı varsa onu güçlü sanıyoruz.
Amerika son kırk yılda üretim noktasındaki pazar payının büyük bölümünü Çin Halk Cumhuriyeti’ne kaptırmış durumda. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki tarih her zaman tekerrürden ibaretse bir imparatorluk çökerken yeni bir imparatorluk yükselir.
Bugün Amerika’da işlerin iyi gitmediğini sağır sultan bile duydu da bizdeki liberal çevreler duymadı. Onlar ısrarla bunu inkâr etmeye ve Amerika’nın içinde bulunduğu durumu örtmek için her türlü taklayı atmayı sürdürüyorlar. +
Amerika’da 2024 yılının Kasım ayında yapılacak seçimde Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump kendini yırtmaktadır. Uzunca bir süredir Amerika’nın nasıl bir çıkmazda olduğunu dile getiren Trump Amerika’nın acilen NATO’dan çıkmasını vurgularken Ukrayna’ya hiçbir şekilde askeri ve para yardımı yapmayacağını defalarca söyledi. Esasen Emperyal bir devletsen düşmanlarını zayıflatmak için sürekli politika üretir, sana kul köle olan hizmetkârlarını beslersin ama Amerika’nın uzun vadede bu politikayı sürdürebilecek gücü kalmamıştır.
Amerika’nın borç sarmalı
Şimdi sizlere çok önemli veriler sunacağım. Amerika kurulduktan 230 yıl içinde ulaşmış olduğu borçlanma miktarı 10 trilyon Dolar. 10 trilyondan 20 trilyona çıkması sadece dokuz yıl sürdü. Son beş yılda bu borç 30 trilyona çıktı. Şu anda güncel borcu 34,14 trilyona ulamış durumda. Amerika vatandaşı olmanın en avantajlı yanını ise size şu veri ile söyleyeceğim: ABD’de kişi başına borç yaklaşık 100 bin dolara karşılık geliyor.
Liberallerin çok söylediği bir yalan var. Amerika bu parayı basarak öder. Herhalde bundan Amerika Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell’in haberi yok. Bunun nelere sebep olacağını ekonomiden az çok anlayan her insanın bilebileceği gibi bu geri dönüşü kolay olmayan bir enflasyona sebep olur. Bu sadece Amerika ekonomisini vurmakla kalmaz, global ekonominin de yerle yeksan olmasına neden olur. Böyle bir yıkım herhalde teğet geçmez; yıkım çok daha büyük olur. Bunu ekonomiden anlayan herkese bilir de ne yazık ki bizim liberaller bilmez. Bu nedenle Amerika’nın Afganistan’dan çekilmesinden tutun da bugün Ukrayna ve Tayvan gibi önemli müttefiklerine de destek sağlayamıyor. Bütün bunların arkasında büyük bir ekonomik buhranın yattığını artık anlamamız gerekiyor. Yani ABD Afganistan’dan keyfi nedenlerle çıkmadı, maliyet artışı Amerikan ekonomisine büyük yük getirdiği için çıktı.
Amerika silahlanma yarışında her geçen gün kaybeden bir devlet. Amerika Birleşik Devletleri bilindiği gibi uzun bir süre Sovyetler Birliği’ni geçebilmek için çok fazla para harcadı. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra Asya’da uzun zamandan beri sessiz sedasız bekleyen Çin tehlikesi su yüzüne çıktı. Çin Halk Cumhuriyeti’ni hiç hafife almayalım. Çin her geçen gün savunma harcamalarını daha fazla artırırken Pasifik’te tek güç olma hedefine adım adım yaklaşıyor.
Konumuza dönecek olursak Amerika savunma bütçesine kaynak ayırıyor ancak eğitim, sağlık, otoyol ve köprülere neredeyse para ayıramaz hale geldi dedik. Dışarıda ne kadar güçlü görünürse görünsün içeride çöküş başlamıştır. Borç krizi ve göçmen krizi ayrıca kalıcı bir enflasyona neden olmuştur. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen 2021’de enflasyonunun “geçici” olduğunu söylediği için pişmanlık duyduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. (Kaynak:https://www.bloomberght.com/yellen-enflasyon-aciklamasindan-pisman-2349313)
Amerika batıyor goygoyculuğu yapacak değilim ama şunu söylemek istiyorum: Kapitalizm bir çıkmazda ve artık üçüncü dünya savaşı sırf bu nedenden dolayı kapıda.
Özetlemek gerekirse Amerika’nın yaşadığı en büyük problemlerden bir tanesi ÜFE. Üretici fiyat endeksindeki ciddi yükseliş artıyorsa bu doğrudan tüketici fiyat endeksine (TÜFE) yansır. Eğer ÜFE her geçen gün artıyorsa enflasyonla baş etmeniz daha da olanaksızlaşır ve halk her geçen gün daha fazla fakirleşir. Amerika’da olan tam da budur. Enflasyon artışı halkın birikimlerinin kaybına neden olurken en temel sorunlardan bir tanesi olan barınma sorununu da doğrudan bundan etkilenir. 2008 yılındaki emlak krizinde altı milyon insan evini kaybederken 9 milyon insan’da işini kaybetmiştir.
Amerika on beş yıldan beri toparlanamadı sadece suyun üzerinde duruyor. Titanik gibi buz dağına çoktan çarptı bile. Gemi durmaksızın su alıyor. Bu halde suyun üzerinde kalması pek mümkün görünmüyor. Ne var ki kapitalizm bu krizi savaşla aşmayı planlıyor. Çünkü diğer bütün planlar işlemiyor. Serbest piyasa ekonomisi çökmüştür. Bunun en büyük örneklerinden bir tanesi yakın zamanda oldu.
ABD Başkanı Joe Biden yönetimi 1,2 milyar dolarlık öğrenci kredisi borcunu daha iptal etti. Karar ile birlikte iptal edilen öğrenci borcu toplam 138 milyar dolara ulaştı. ABD Başkanı Joe Biden dün gece yaptığı açıklamada, kredi affını genişletme vaadi kapsamında kriterlere uygun olan yaklaşık 153 bin kişinin 1,2 milyar dolarlık öğrenci kredi borcunu iptal ettiklerini duyurdu. (Kaynak:https://www.ntv.com tr/dunya/biden-1-2-milyar-dolarlik-ogrenci-kredisini-sildi,-Qo93dkZV0OYATQ_DshsFw)
Meseleyi geniş bir açıdan ele alırsak üniversiteden mezun olan öğrencilerin büyük çoğunluğu iş bulamıyor. İş bulanlar ise geçimini bile zar zor sağlıyor. Kriz her geçen gün derinleşiyor. Sokaktaki evsizlerin sayısı her geçen gün artıyor. Gıda bankalarının önündeki kuyruklar her geçen gün biraz daha uzuyor. Depresyon ilaçlarının tüketimi her geçen gün fazlalaşıyor. Kısacası kapitalizm mutsuz toplumlar yaratmaya devam ediyor.
İnsanlar daha adil bir dünyada yaşamayı hak ediyor.
Zafere kadar daima…