Ne yazık ki yaşadığımız toplumun birer parçasıyız ve etrafımızda yaşayan bize en yakın kişilerin hiç ummadığınız tabu’ ları olduğunu görüyoruz.
Wikipedia göre: “insan davranışlarının belli alanlarla ya da belli normlarla ilişkili olarak kutsal veya dokunulmaz olarak tanımlanmış çok güçlü sosyal yasaklar” anlamına geliyor.
Bireysel olarak bu anlayışı ilk kimden alıyoruz ki insanları ömür boyu etki altında bırakabiliyor.
Çocuklukların 6-7 yaşına kadar metafizik bir dünyada yaşadığını kabul etmeliyiz aile çocuklarının yapmasını istemediği ‘şey’ için korkutma duygusunun kullanırlar, “öcü” “şeytan” vs gibi unsurlar bir kere bilinç altına yerlerleştiğin de artık oraya çivi gibi çakılmış olur.
Büyüdüğünde bunu yıkacak bilgi ile donatmazsa kendini bu anlayışta devam edip metafizik ( fizik ötesi) bir dünya görüşü ile bu alanı genişletecek göklerde yaşayan tarif edilemez bir ihtiyar tanrıya, onun hizmetini yapan meleklere, uçan atlara, yarılan denizlere inananacak.
Bu gibi inançları çoğaltabiliriz.
Din toplumların en büyük tabu’sudur.
Geçen yazımda din köleliği ile ilgili de aşılmaz bir duvar olduğundan ve hipnozun en ağırı olduğundan söz etmiştim.
İnsan inançları, algıları, korkuları ve sevinçleri örümcek ağı gibi bütün ilişkileri sarıyor.
Birinden kurtulmak istesen diğerine yakalanıyorsun.
Tabu: kelime olarak dilimize “İngilizce taboo “nedeni bilinmeyen yasak” sözcüğünden alıntıdır. (İlk kullanımı: 1777 James Cook, İng. kâşif.) İngilizce sözcük Polinezya dillerinden Tonga dilinde tabu “ayrı, düzendışı, yasak” sözcüğünden alıntıdır.”
Bir anlamda adı konmamış, konuşulması dahi düşünülmeyen yasaklar.
Peki toplum buna neden ihtiyaç duyar.?
Doğuştan edindiğimiz bu yasakları neden büyüklerimiz bile konuşmadan otokontrol olarak biliriz.
Bazı yasakların “suç” olduğunu adalet mekanizması gazetelerde manşet olduğunda verilen cezalarla öğretir.
İyi ahlaklı din adamları Kuran kurslarında çocuklara tecavüz ettiğinde bu birden iktidar yada diyanet tarafından ört bas edilerek gazeteler sansürlenir kısa ve arka sayfaların konusu olur.
Çünkü din adamları bunu yapmamalıdır, bu din anlayışını karalamaktadır. Bir iki böyle bir olay kişiseldir vs.
Bu sadece bizim toplumumuzda değil dinin olduğu her toplumda mevcuttur.
Hıristiyanlık, Yahudilikte olduğu gibi Budist manastırlarında, Hindu tapınaklarda da mevcuttur.
Peki böylesine yasak günah olan ve din kitaplarında erkek erkeğe ilişki ayetler tarafından lanetlenmiş ve cehennem ateşi ile cezası olacağı söylenen eylem neden ortaya konulur ve devam eder.
Ahlak bir tabu ahlaksızlık günah ve yasaktır, peki bu katı kurallar nasıl bu kadar kolay yıkılıyor ve ahlak “satan” din adamları bu kadar kolay ahlaksızlık yapabiliyor.
Aile dokunulmazlık zırhı ile kuşatılmış en büyük tabulardan biridir ” kol kırılır yen içinde kalır ‘ gibi sözlerle bezenmiş ve birçok taciz ve tecavüz bu yüzden gizli kalmış yaralar bir ömür sürmüştür.
Devlet kendisinin temelleri olarak çekirdek aileyi görmüştür.
Yani toplumun temeli ailedir.
Bu kurum kutsal sayılır fakat aile dışarıdan dokunulmazlığını korurken içerideki tehlike “ensest “tir.
Kapalı toplumların kurallar ve günahlarla ördüğü tehlike asıl içeride yaşanır.
Ensest: akrabalar arasında yaşanan gönüllü ve gönülsüz ilişkiye denir.
Bu anne, baba, kardeş, teyzem, amca vs gibi yakın akrabaları kapsar.
Kapalı toplumlarda dış dünyanın “günah” olarak gördüğü flört ilişki gibi durumlar olmadığı için cinsellik en yakınında aranır burada en güçsüz çocuklar ve özürlüler seçilir konuşmayan bilmeyen olanı anlamayan çocuklar.
Tabii ki kişi büyüyüp anlamaya başladığında bilinç altı travmalar ortaya çıkar, sorumlu kişilikler uyuşturucu kullanımı gibi.
Konumuz tabu derinlerde yarattığı tahribat bir insanın ömür boyu yaşamını etkileyecek durumlardır.
Küçük çocukları istismar bir kişide tabuların yıkılması ve utanç duvarların içinde yaşamasıdır.
Şöyle denilebilinir “utanıyorsa niye yapıyor” ?
Bunun temeli ” süreklilik psikolojisi” ile açıklanabilir,
Bu eylemi yaparken “haz” almak fakat suçlu ararken ikinci kişiliğini suçlamak. İstemediğin şeyi sanki içinden biri bunu yaptırıyor da sen zayıf düşüyorsun ona karşı gelemiyorsun, böylelikle kendini aklıyor sanki birşey olmamış gibi hayatına devam ediyor bir baba kisvesinde ahlak veren bir insan.
Ensest sadece baba figüründe değil bir çok aile bireyleri bu sınıf içine girebiliyor.
Tabu yani namus kuralları sadece aile içini kapsamaz.
Bir başkasının namusuna göz dikmekte aynı şekilde toplumsal tabulardan biridir.
Hatta bir başkasının kendi namusuna söz söylemesi bile öldürme nedeni olabilir.
Peki de gazetelerin üçüncü sayfaları neden bu haberlerle dolu.
Kimsenin sana bu gözle bakmasını istemezken, sen gizli kişiliğinle komşunun karısına, kızına bakmakta sorun görmüyorsun.
Birde “komşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş”gibi deyimler kullanılır.
Tabu sadece kişiler arasında namus üzerine kurulu değildir.
Devlet yönetimi de en büyük tabulardan biridir.
“Devlet güçlüdür karşı çıkılmaz, devletin malı çalınmaz, vergi kaçırılmaz ve devletin yasalarına uymazsan Adalet mekanizması devreye girer.
Kapitalist devletlerde sermaye gücünü elinde tutanlar yasaları ve adaleti kendine göre belirler.
Paran varsa adaletten taviz vermeyen yasalardan kolayca sıyrılırsın, hakimleri ve savcıların vicdanlarını satın alabilirsin. Tabi ki namuslu hakim ve savcılardan bahsetmiyorum.
Herkese eşit mesafede olan ve tabu sayılan adalet bazilarına daha yakın mesafededir.
Vergi kaçıranın cezası hapistir. Peki vergi affı nedir.
Parası olan kişi kefaletle salınırken parası olmayan gariban hapishaneyi boylamak zorunda.
Toplumsal tabulardan bu kadar önemli ve dokunulmazsa neden sadece görünür de uygulanabilir.
Peki ışıklar sönünce ortalık loş ve karardığında neden farklı bir kişilik (ler) çıkıyor ortaya.
Namuslu bir toplum birden namussuz oluyor.
Dürüst insanlar hırsız
Adil insanlar adaletsiz
İnançlı insanlar tecavüzcü oluyor.
Görünen buysa görünmeyen daha neler var acaba.
Hayati Uçar